Page 50-51 - fgd-bulten2

Basic HTML Version

Almanya’da düzenlenen 2011 FIFA
Kadınlar Dünya Kupası kadın futbo-
lunda birkaç yeni eğilimin doğuşuna
tanıklık etti. Şampiyonanın çeyrek
finalistlerinden Fransa, Almanya ve
İngiltere tarafından kullanılan 4-2-3-1
sisteminin (takım ataktayken 4-3-3’e,
savunmadayken 4-5-1’e benzeyen
varyasyonları olan bir sistem) gelişi-
mi dikkat çekti. Öte yandan, ilk sekize
giren takımlardan Japonya, İsveç ve
Avustralya, ağırlıklı olarak klasik 4-4-
2 sistemiyle oynadılar. Çeyrek finale
yükselen ülkeler arasında 4-2-3-1
veya 4-4-2 sistemlerinin dışına çıktığı
göze çarpan tek ülke Brezilya, üçlü sa-
vunma kurgusuna sadık kaldı ve 3-4-3
sistemiyle oynadı.
Hücumdan savunmaya geçiş hızlandı
Takımlar geçmişe göre daha hızlı bir
şekilde hücumdan savunmaya geç-
meye başladılar. Tek tek oyuncular
ve iki veya üç kişilik küçük oyuncu
grupları, hızlı bir şekilde pozisyon
alarak topa baskı yapmaya başladı-
lar. Bu baskı 2007 Dünya Kupası ile
karşılaştırıldığında her zaman daha
şiddetli değildi, ancak daha hızlıydı ve
bu sayede rakibin topa sahip olmasını
zorlaştırıyordu. Diğer taraftan, olduk-
ça az sayıda takım rakip kendi yarı
sahasındayken önde basmayı tercih
ederek “kesintisiz” bir savunma siste-
mi uygulamayı tercih etti. Çoğu ekip,
erken geri çekilerek defansif orta
saha oyuncularını iki stoperin önüne
çekerek üçlü bir defansif blok oluş-
turdular; Sonuç olarak birçok maçın
sıkıştığını ve oyunun doldur-boşalta
döndüğünü, topa daha iyi hakim ola-
bilen ekiplerin ise daha geniş alanlar-
da topa sahip olarak topla oynadığını
gördük. Ek olarak, takımlar orta sa-
hanın göbeğindeki oyuncularından
birini veya her ikisini defans hattının
önüne yerleştirerek oyunun orta bö-
lümünü defansif olarak sıkıştırmayı
tercih ettiler. Bu turnuvada aynı orta
saha oyuncuları takımlarının atak-
larına destek olma konusunda ser-
best bırakıldılar ve birçok örnekte de
üçüncü bölgede verdikleri paslar veya
attıkları şutlarla tehlikeler yarattılar.
Japonya’nın yıldızı Homare Sawa, bir
yandan geri dörtlünün hemen önün-
de oldukça fazla zaman geçirirken
diğer yandan da takımın ataklarını
destekleyecek enerjiyi bulan oyuncu-
ların belki de en iyi örneğiydi. Bunun
sonucu olarak da Japonya adına dört
gol kaydetti.
Japonya ve Fransa hücum futbolun-
da çığır açtı
Hücum gücü göz önünde bulundu-
rulduğunda, bu FIFA Kadınlar Dünya
Kupası’nda, hem bireysel ve kolektif
hücum gücü hem de top hâkimiyeti
olarak üst seviyede olan daha fazla
takım vardı. Çeyrek finale yükselen
takımlar arasında Japonya, Fransa,
Brezilya, Almanya ve İsveç bunun en
iyi örnekleri olarak öne çıktılar. Ja-
ponya ve Fransa, gösterdikleri per-
formans açısından özel bir ilgiyi hak
ediyordu: Bu iki ülke hem oyunun üç
bölgesinde de oyun kurma konusun-
da üst seviye performans gösterdiler
hem de bireysel ve kolektif olarak ne
Almanya’nın ev sahipliği yaptığı ve Japonya’nın zaferiyle sonuçlanan 2011 Dünya Kupası kadın
futbolundaki büyük gelişimi gözler önüne serdi. Orta alanda oyununu iki yönünde de etkili olan
futbolcuların performansı dikkat çekerken, kupa daha kaliteli ortalar ve daha iyi zamanlamayla
verilmiş ceza sahası içerisindeki son paslarla da öne çıktı.
Kadın Futbolu’nda son trendler
yapacağı önceden kestirilemeyecek
kaliteye sahip oyunculardan kuru-
luydular. Bu da onlara karşı savunma
yapmayı son derece zor hale geti-
riyordu. Ayrıca, Japonya ve Fransa
takımları hücum futbolu konusunda
da adeta kadın futbolunda çığır açtı-
lar. Bu takımların ilerideki oyuncuları
top henüz kendilerine atılmadan boş
alanlara doğru topsuz koşular yaptı-
lar. Bu koşuları top atılmadan önce
yaparak, onları savunan önlerindeki
defans oyuncularının top atıldığında
yapacağı hamleleri önceden kestirme
ve topun ileri ivmesini sürdürme şan-
sına sahip olmuş oluyorlardı. Daha da
önemlisi, bu iki ekip erken koşuları
yapan hücum oyuncularına mükem-
mel paslar atabilen oyunculara sahip-
lerdi. Japonya ve Fransa, kadınlarda
hücum futbolundaki çıtayı yükseltti-
ler. 2015 yılında düzenlenecek Dünya
Kupası’na tüm ekipler bu iki ekibin
belirlediği standartları göz önünde
bulundurarak hazırlanacak.
Kafa golleri dikkat çekti
Daha önceki şampiyonalarla karşılaş-
tırıldığında, son şampiyonada uzaktan
şut çekme eğiliminin arttığı görüldü.
Aslında bunu daha önce de görmüş-
tük, ancak giderek daha
fazla ekibin bunu bir
taktik olarak kullandığını
ve bu sayede kalecileri
oyun sırasında daha fazla
baskı altında tutmayı ba-
şardığını görüyoruz. Bu
Kadınlar Dünya Kupası
aynı zamanda daha kali-
teli ortalarla ve daha iyi
zamanlamayla verilmiş
ceza sahası içerisindeki
son paslarla öne çıktı. Bir örnek ver-
mek gerekirse, Almanya ile Fransa
arasındaki grup maçındaki altı golün
dördü yandan ortalara yapılan kafa
vuruşlarıyla geldi. Ayrıca Almanya ve
ABD özellikle Sawa ve Wambach’ın iyi
zamanlamayla yapılmış ortalara yap-
tıkları kafa vuruşlarından kritik goller
kazandılar. Havadan yapılan ortalar
ceza sahasına daha çabuk, daha sert
ve genellikle kalecinin çıkıp kontrol
edemeyeceği bölgelere gönderildi.
Bu da, kafa vuruşunu yapan oyuncu-
nun daha konsantre ve dikkatli olma-
sını gerektiriyordu. Oyuncular, önceki
şampiyonalara kıyasla daha sık pozis-
yon değiştirdiler. Çeyrek finale kalan
ülkelerden Fransa, Japonya, Brezilya
ve Almanya hücumdayken demarke
olmak, savunmadayken ise birbirinin
açığını kapatmak için her tür fırsatı
değerlendirdiler. Oyuncuları oyun sı-
rasında birbirinin pozisyonuna geçen
ve topsuz koşu yapan takımları sa-
vunmak, eskiye göre zorlaştı.
Turnuva boyunca, duran top organi-
zasyonlarında yeni bir eğilime tanık-
lık ettik. Bu Dünya Kupası’na kadar,
takımlar köşe vuruşlarını savunurken
direklere bir veya iki oyuncu yerleş-
tiriyorlardı. Ancak, 2011’de takımlar
köşe vuruşlarını savunurken çoğun-
lukla yakın direkte bir oyuncu kullan-
dılar. Her iki direkte birer oyuncu kul-
landıklarında ise, kısa köşe vuruşlarını
savunurken, uzak direkteki oyuncuyu
yakın direğe yönlendirip, eş zamanlı
olarak yakın direkteki oyuncuyu da
altı pasın dışına doğru kaydırdılar. Bir
diğer seçenek ise yine her iki direkte
birer oyuncu kullanmak ve ceza sa-
hasındaki hücum oyuncusu sayısına
bağlı olarak, uzak direkteki oyuncuyu
bir rakibi veya alanı savunmaya gön-
dermekti.
Teknik direktörlerin rolü
Son olarak en az diğerleri kadar
önemli bir nokta da, 2011’de teknik
direktörlerin asla olmadıkları kadar
önemli bir role sahip olmaları idi.
Tarihsel olarak daha güçlü ekiplerle
dünyanın geri kalanı arasındaki me-
safe daraldığından, teknik direktör
tarafından verilen kararlar giderek
daha önemli hale gelmeye başladı.
Bunun en iyi örneği Japonya’nın tek-
nik direktörü Norio Sasaki idi. Sasaki,
turnuvadan önce ödevini son dere-
ce başarılı bir şekilde yerine getirdi
ve turnuva sırasında da takımını bir
sonraki rakip için gayet iyi hazırladı.
Japonya’nın taktik stratejileri çeyrek
finalde Almanya’yı, yarı finalde İsveç’i
ve finalde ABD’yi yenerlerken meyve-
lerini verdi. ABD’nin teknik direktö-
rü Pia Sundhage maçlar
sırasında geleneksel ol-
mayan ancak son dere-
ce etkili kararlar alarak
takımının elde ettiği so-
nuçlara olumlu etkide
bulundu ve oyuncuların-
dan övgü aldı. Bu iki tek-
nik direktör takımlarının
kültürel, teknik, taktik ve
psikolojik yeterliliklerine
sonuna kadar güvendiler.
Oyuncularına, saha içinde ne yapa-
caklarına dair net talimatlar verdiler,
ancak onların kendi oyunlarını oy-
namalarına da izin verdiler ve onları
Almanya’da düzenlenen turnuvanın
kritik anlarında en iyi performansla-
rını ortaya koymaları için cesaretlen-
dirdiler.
Kaynak: April Heinrichs,FIFA Women’s World Cup Germany 2011 Technical Report and Statistics
Futbol Gelişim
46
47
Futbol Gelişim