Page 50-51 - fgd-bulten2

Basic HTML Version

yaparsın” yaklaşımını (dışsal motivas-
yon) kullanmak yerine, kişinin kendi
içinde büyüteceği, “kendini ateşle-
yeceği” bir içsel motivasyon gelişti-
rebilmek, futbolun içindeki düşünce
ve eylemlerde başarının temellerini
oluşturmaya yardımcı olacaktır.
Kendine güvenen insanlar, bazı he-
deflerine ulaşamasalar bile, bunun
nedenlerini görebilen, kendini kabul
etmeyi ve olumlu düşünmeyi sürdü-
rebilen insanlardır. Başarılı bir içsel
motivasyon için de enerjiye gereksini-
mimiz vardır. Kişinin harcaması gere-
ken bu “enerji”, vücudunun ve aklının
ne durumda olduğuyla ilgilidir. Sözü
edilen enerji, kişilik özelliklerimizle de
yakından ilgilidir.
Özgüven motivasyonun temelidir
Özgüven kişiliğimizin en sağlam ka-
lelerinden biridir. Buraya kadar anlatı-
lanlardan rahatlıkla çıkarabileceğimiz
bir sonuç da, özgüvenin motivasyo-
nun temelini oluşturmasıdır. Hayatta
ve elbette futbolda, bizi bekleyen fır-
satlar sınırsız ve heyecan vericidir. Bu
heyecanı ve ateşi, içimizde yaratabil-
mek ve yaşatabilmek çok önemlidir.
Kendimizi nasıl gördüğümüz, kendi-
mize inancımız ve bu inancımızı baş-
kalarına aktarabilme becerimiz, bu
fırsatları nasıl değerlendireceğimizi
de belirleyecektir. Başarılı antrenör ve
teknik direktörler de, bunu görmesini
ve değerlendirmesini bilenler arasın-
dan çıkacaktır.
Özgüven kendini beğenmişlik değildir
Özgüven, içsel gücü açığa çıkaran
ve kişiye hareket cesareti veren bir
duygudur ve bu da kendini bilmekle
ilişkilidir; yani, kişinin kendini alçak-
gönüllü bir şekilde değerlendirmesi-
ne dayanır. “Kendini bilen” kişi nereye
varabileceğini bilir ve bu yönde hare-
kete geçer. “Kendini ateşleyen” kişi,
artılarını ve eksilerini görür, eksilerini
de sürekli artıya dönüştürür. Risk olsa
bile harekete geçmekten korkmaz,
çünkü eylemin bir öğrenme süreci ol-
duğunu bilir.
Futbolda korkuyu unutalım; kendi-
mize inanalım ve güvenelim, korku
bizden uzak olsun
Kendine güven, konsantre olmamı-
za yardımcı olur: kendimizi güvende
hissettiğimizde zihnimiz boşalır ve iyi
oynamak için ne gerekiyorsa ona kon-
santre oluruz. Bu bize pozitif duygular
da verir: kişi kendini güvende hisset-
tiğinde, baskı altında daha sakin ve
rahat davranabilir, daha rahat oynar.
Özgüven oyuncuların oynama stili-
ni de değiştirebilir: Kendine güvenen
oyuncular kazanmak için oynarlar;
risk almaktan, harekete geçmekten
çekinmez ve maçın kontrolünü ele ge-
çirirler. Güveni düşük olan oyuncular
ise sadece kaybetmemek için oynar-
lar, hata yapmak istemezler ve topla
olduğunca az temas etmek isterler.
Kendine güven, oyuncunun efo-
runu ve dayanma gücünü de tetikle-
mektedir: Kendine güvenen oyuncu-
lar daha fazla performans göstermek
ister. Ancak burada şuna da dikkat et-
memiz gerekir: Özgüvenli bir futbolcu
olmak uygun bir performansı garan-
tilemeyeceği gibi, yetersizliklerin de
üstesinden gelemez. Fakat özgüvenin
bulunmaması durumunda, optimal
(en uygun) performansın yakalanması
da neredeyse olanaksızdır.
Özgüven ve motivasyon, insanın ya-
şamında olumlu eylemler yaratması-
na yardımcı olur
İnsanlar, birçok kez sonucun ne ola-
cağından bütünüyle emin olana kadar
harekete geçmezler. Diğer bir deyişle
daha faaliyetlerine başlamadan başa-
rı güvencesi beklerler. Ülkemizde çok-
ça gördüğümüz bu yaklaşım elbette
yanlış bir beklentidir; böyle düşüne-
rek genç insanlarımızın, futbolcuları-
mızın gelişimine de engel olmaktayız.
Unutmayalım,
fırsatlar da ancak onu
değerlendirmesini bilecek, motive
olmuş insanların önüne gelir.
Bizler de güvence beklemeden ey-
leme geçmeli, yeteneklerimizi sonuna
kadar kullanarak amaçlarımızı gerçek-
leştirmeye çalışmalıyız. Başarısızlık-
larımızdan yılmamalı, başarısızlıklara
ise eksiklerimizi görmek ve kendimizi
hangi alanlarda geliştirmemiz gerek-
tiğini öğrenme amacıyla bakmalıyız.
Böyle düşünmeyi öğrenebilirsek, içi-
mizdeki en iyiyi ortaya çıkarmanın da
önünü açmış oluruz. Bu yüzden, en
iyiyi ortaya çıkarma konusunda umu-
dumuzu ve olumlu düşünceleri her
zaman içimizde taşımalıyız.
Elbette tüm bunları, ülkemizde fut-
bolun gelişiminde çok önemli bir yere
ve etkiye sahip olan değerli teknik
direktörlerimiz ve antrenörlerimizin
de katılımı ve desteğiyle, kendimizi
gelişimlerine adadığımız genç futbol-
cularımıza da anlatabilmeli, öğretebil-
meliyiz.
Çünkü bu içsel gücü açığa çıkaran,
bize hareket cesareti veren özgüven,
aslında öğrenilebilen ve geliştirilebi-
len bir duygudur; üzerinde durarak,
çalışarak bunu geliştirebiliriz.
Her
insan doğuştan gelen belirli yete-
neklere sahiptir ve bu yetenekleri
beceriye dönüştürülebilir. Yetenek
genel anlamda potansiyel bir güçtür;
işlenirse açığa çıkar, yani beceriye
dönüşür. Günümüzde her yetenek
altın değerindedir, yeter ki işlensin,
işlenebilsin. Bunun için gerekli olan
da, zengin uyarıcıların olduğu bir
çevredir.
Futbolumuza yeni yetenek-
ler kazandırmak ve genç futbolcula-
rımızın gelişimi için bunu yaratacak
olan da değerli antrenörlerimiz başta
olmak üzere, ülkemizdeki tüm futbol
ailesidir.
Kaynaklar:
Genel İletişim.
Editör: U. Demiray. PegemA Yayıncılık, Ankara, 2003.
Çocukta ve Ergende Özgüven (Ders Notları).
Z. Koruç. TFF-Futbol Gelişim Direktörlüğü. İstanbul, 2010.
İletişim (Ders Notları).
M. Özçağlayan. TFF-Futbol GelişimDirektörlüğü. İstanbul, 2012.
hiç denemeden onu yapmaktan vaz-
geçer. Kendini yetersiz ve güvensiz
bulmaya başlar, kendine ve hayata
dair olumlu bir düşünce geliştirmekte
zorlanır. Oysaki birçok şeyi deneye-
rek, yaparak öğrenir ve kendimizi an-
cak bu şekilde geliştirebiliriz.
İç iletişimde dengeli olmak bu yüz-
den son derece önemlidir;
iç iletişim,
kendimize karşı dengeli ve adil olma-
mızı gerektirir.
Kendimizle kurduğu-
muz bu iç iletişim süreçlerinde, suçu
hep kendimizde bulmamız, özgüve-
nimizi ve motivasyonumuzu olum-
suz etkileyecektir. Tersine, suçu hep
başkalarında ve kendimizin dışında
aramamız da kendimize dair sağlıklı
ve gerçekçi bir değerlendirme yap-
mamızı engelleyecek, bizi “kendimizi
kandırmaya” götürecektir.
Kendine güven, insanın kendisiyle
ilgili olarak olumlu ama (kendini hiç
kandırmadan) gerçekçi bir tutum için-
de olmasını gerektirir. Bunu yakalaya-
bilen insan, kendini doğru bir şekilde
değerlendirmeyi, kendini olduğu gibi
kabul etmeyi, hatalarını görüp onları
olumlu yönde değiştirmeyi kolaylıkla
başarır ve ardından “hayatım benim
kontrolümde” duygusuna erişir. İşte
özgüvenin başladığı nokta da tam bu-
rasıdır.
Bu noktadan sonra, kişi kendi iyi
yanlarını görebilmeyi, yapabildikle-
riyle kendini takdir etmeyi, yapama-
dıklarına da kendi sınırlarını bilme
anlamında bakabilmeyi öğrenir. Be-
raberinde, yapamadıklarını daha çok
çalışarak başarabileceğine
dair bir güven ve inanç
geliştirebilir. Bu inancı
da kendisiyle dürüstçe
kurduğu iç iletişimle ge-
liştirmeyi öğrenir. Kendi
içindeki bu “ses”, insanın
kendini nerede frenleye-
ceği veya harekete geçi-
rebileceği noktasında en
önemli yardımcısı olma-
ya başlar. Çünkü kendini
doğru değerlendirerek ge-
liştirdiği bu “iç ses”, insanı
özellikle zor durumlarda,
kendisi için en doğru ola-
na yönlendirecektir.
Burada elbette başkalarının ne söy-
lediğini dinlemek de önemlidir. Ama
onların bize söylediklerinin hepsini
doğrudan kabul etmek yerine, kendi
düşünce süzgecimizden geçirmeyi de
becerebilmek gerekir. Kendini olumlu
ve olumsuz tüm yanlarıyla gerçekçi
bir şekilde görüp değerlendirebilen
insan, (elbette başkalarının söyledik-
lerini de dinleyip, kendi için doğru
olanları yaşamına aktarmakla birlikte)
kendi içinde geliştirdiği bu olumlu “iç
sese” kulak vermeyi, bu sese güven-
meyi de öğrenir. Hata yaparım korku-
sundan uzaklaşıp, deneyerek/yaparak
öğrenmeye yönelir. Risk olsa bile ha-
rekete geçmekten çekinmez. Çünkü
bütün bunları yeni bir şeyler öğrenme
fırsatı olarak görür. Fırsatlar da kendi-
ni buna hazırlayan insanlara gelir. İşte,
motivasyonun başladığı yer de burası
olmaktadır.
Motivasyon
Motivasyon, bireyleri amaçlarına
ulaşmak için harekete geçiren, hedef-
ledikleri yere varmaya, beklentilerini
gerçekleştirmeye, sonuç almaya yö-
nelten bir dürtüdür.
Ülkemizde özellikle genç futbolcu
gelişiminde yapılan önemli hatalar-
dan biri de motivasyonu hep dışarı-
dan insanlara kazandırılabilen bir dür-
tü olarak değerlendirmek olmaktadır.
Baştan beri anlatılanları değerlendir-
diğimizde, aslında bu konuda her şe-
yin başladığı yerin, insan ve insanın iç
dünyası olduğu; motivasyonun da in-
sanın kendisiyle kuracağı pozitif bir iç
iletişimden, kendine duyduğu güven
ve inançtan geçtiği görülecektir. Spor-
da, özellikle futbolda dış motivasyon
da elbette önemlidir; ama hep yapı-
la geldiği gibi, “haydi aslanım, haydi
koçum, sen bunu yaparsın” demekle
oyuncularımızı her durum ve zaman-
da motive edebileceğimizi düşünmek
gerçekçi olmayacaktır. Burada oyun-
cularımızda esas geliştirilmesi gere-
ken
içsel motivasyon
olmalıdır. Daha
önce de değindiğimiz gibi,
içsel moti-
vasyonun ön koşulu, kendimize inan-
mak ve güvenmektir. Yani, özgüven
geliştirebilmek…
Buraya kadar anlatılanlardan yola
çıkarak ve futbolun içindeki gelişim
süreçlerini de düşünerek özgüven ve
motivasyonu şimdi daha iyi değer-
lendirebiliriz:
Özgüven, kendimizi doğru bir şe-
kilde değerlendirmemiz ve yete-
neklerimizi geliştirerek,
arzularımızı gerçekleştire-
bileceğimiz, hedeflerimize
ulaşacağımız konusunda
kendimize güvenmemiz-
dir.
Bunun iki aşaması var-
dır: İlk aşaması zihinseldir
ve nereye gideceğimizi
önce kafamızda, aklımız-
da oluşturmamızdır. İkinci
aşaması, gideceğimiz yere
ulaşmak için harekete
geçmektir. İşte bu yüzden,
hemen “haydi aslanım,
haydi koçum, sen bunu
Futbol Gelişim
48
49
Futbol Gelişim