TamSaha 124. Sayı - page 98-99

“İzmir ve İstanbul arasındaki futbol maçıyla gayrete
gelen Reşad Bey isimli bir Türk genci, kendi
arkadaşlarının yanı sıra bazı Rumve Ermenilerin de
katılmasıyla bir kulüp kurmuş ve idmanlara
başlamıştı. Birkaç gün önce, gece yarısı evine gelen
polis onu Üsküdar’a götürüp kulüp ve futbol oyunu
hakkında uzun bir süre sorguya çekti. Türkçede top
kelimesi aynı zamanda bir silah anlamına
geldiğinden işler büsbütün karıştı. Yetkililer büyük
bir komployla karşı karşıya bulunduklarına ve
kulübün aslında gizli bir örgüt olduğuna inanmıştı.
Topun gerektiği gibi incelenmesi için gön-
derilen özel memur, bunun bir şeytan icadı
olduğuna karar verdi…”
1902’de İskoçya’da yayımlanan bir
gazetenin haberi bu. Mehmet Yüce,
dönemin Osmanlı ve Avrupa basınını
tarayarak, 1875’teki başlangıcından 1923’e
kadar, Türkiye’de futbolun kadim
zamanlarını bir masal heyecanı ve
güzelliğiyle anlatıyor. Maçların “Alâaddin
Bey bir burun vuruşuyla bir sayı yaptı”,
“Galatasaraylılar rüzgârın aleyhlerine
olmasına karşın fedakârane çalıştılarsa da
Nihad Bey’in yaptığı şiddetli hareketleri
hakem cezâ vuruşu ile tevkif etti” gibi
cümlelerle hikâye edildiği, şampiyon takıma
mükâfat olarak “vazo” verildiği zamanlar…
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ama
onların yanı sıra daha önce kurulan
Ermeni, Rum, Yahudi, Levanten, İngiliz, Türk
ve “karışık” kulüpleri… İzmir’in
futboldaki öncülüğü… Sadece iki şehir de
değil; Ankara, Trabzon, Zonguldak,
Eskişehir, Bursa, Diyarbakır… Sadece futbol
da değil; kriket, tenis ve ragbi… Osmanlı
Melekleri, futbolun ve sporun doğuşu
etrafında, geç Osmanlı dönemi toplumsal
hayatından sahneler
gösteriyor bize.
İdmancı Ruhlar
“Fakat hayret, birden Galatasaraylılar canlanıyor.
Akın akın üstüne. Fener’de ise fazla bir emniyet ve
lüzumsuz bir gurur var... Muslih uzaktan bir kafa
darbesiyle ikinci sayıyı kaleye sokunca
Galatasaray’da ümit fazlalaştı. Zaten Galatasaray’ın
canlanmasınamukâbil Fener’de umûmî bir atalet
gözüküyor... İşte yavaş yavaş harikayı yaratan,
gayr-i kâbili mümkün kılan sarı kırmızılılar
üçüncüyü ve beraberlik sayısını kaydedince Fener
tehlikeyi anladı... Fakat aynı paniğe
şimdi onlar uğramışlardı.
Galatasaray ise hâlâ hücumda ve
hattâ bir şut direğe çarpıyor ve
Fener’i galipmuvaffakiyetten
mağlup dereceye düşürmeye ramak
kalıyor.”
Mehmet Yüce, Türkiye futbol tarihini
özgün kaynaklara inerek yeniden
yazdığı çalışmasının ikinci cildinde,
1923-1952 dönemini ele alıyor.
Cumhuriyetin ilânından,
profesyonelliğin resmen başlayışına
kadar. İstanbul’un büyük üçlüsüne
ve İstanbul turnuvalarına takılmıyor
sadece kitap, sadece Ankara ve
İzmir’e de bakmakla kalmıyor,
Türkiye’nin bütün taşralarındaki
futbol meşgalesine mutlaka göz
atıyor.
“Çamurlu, tozlu sahalara; her an
yıkılacak gibi duran, zaman zaman
çöken ahşap tribünlere; bazen
neşeli, şakacı hattâ alaycı olan,
bazen de kızıp en yakası açılmadık
küfürleri dahi etmekten
çekinmeyen, kulüplerinin rengine
âşık hararetli taraftarlara”,
muhabbetli bir seyahat.
Osmanlı Melekleri ve İdmancı Ruhlar
Kitap
98
Mehmet Yüce’nin futbol tarihimizin kadimve klasik devrelerini anlattığı iki kitabı Osmanlı Melekleri ile
İdmancı Ruhlar, İletişimYayınları’ndan çıktı. Yüce, Osmanlı Melekleri’nde dönemin Osmanlı ve Avrupa
basınını tarayarak, 1875’teki başlangıcından 1923’e kadar, Türkiye’de futbolun kadim zamanlarını bir
masal heyecanı ve güzelliğiyle anlatıyor. Yüce, Türkiye futbol tarihini özgün kaynaklara inerek yeniden
yazdığı çalışmasının İdmancı Ruhlar adını taşıyan ikinci cildinde ise 1923-1952 dönemini ele alıyor.
1...,78-79,80-81,82-83,84-85,86-87,88-89,90-91,92-93,94-95,96-97 100-101,102-103,104-105,106-107,108-109,110-111,112-113,114-115,116-117,118-119,...138
Powered by FlippingBook