TamSaha 169. Sayı / Aralık 2018

Gönülden Kaleme Mazhar-Fuat-Özkan bizim durumumuzu özetleyen şöyle bir şarkı yapmış, “Mecburen, mecburen, mecburiyetten.” Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıl- larda üretimin önemi fark edil- miş, her alanda hummalı bir çalışma başlatılmış, Türk mühendisler yerli otomobil üretmiş ve havacılığa büyük önemverilmişti. Zaman içinde bu seferberlikten vazge- çilmiş, üretim toplumundan hızla tüketim toplumuna geçilmişti. Evet, zorda kalmadığımız sürece plan-prog- ramyapmıyoruz, gözümüzün önündekini görmüyoruz. Örneğin 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında batılı dev- letlerin silah dâhil uyguladıkları ambargo neticesinde, savunma sanayiînde bağımsız olmanın önemini fark ettik ve hızla yerli sanayiye yöneldik; özetle insanımıza güvendik. Geldiğimiz noktadamillî silah sanayimizle dışa bağımlılığımız azaldı. Çıkarma gemimizin olmadığı günlerden, başta donanmamız olmak üzere, kendi tankımızı, insansız hava aracımızı yapar duruma geldik. Mecburiyetten insanımıza güvendik ve bir plan-proje çerçevesinde oldukça yol aldık. 1971-72 sezonunda sonmaçta kaybedilen şampiyon- luktan sonra kulüp ekonomik olarak dibe vurduğun- dan biraz da “mecburiyetten” öze dönülmüş ve Trabzonspor 1973-74 sezonunu şampiyon olarak ta- mamlayarak Birinci Lig’e çıkma başarısını göstermiş, ardından da futbolda Anadolu devrimini gerçekleştir- miştir. Bu örnekte de görüldüğü gibi mecburen insanı- mıza güvenilmiş, şampiyonluğun İstanbul dışına çıkmasıyla Trabzonspor, Türk futboluna dördüncü büyük olarak adını yazdırmıştır. Sene 2018… Süper Lig’de UEFA’nın kulüplerimize ekono- mik yaptırımlar uygulaması neticesinde, kulüplerimiz transfer kısıtlaması dolayısıyla ellerindeki yerli oyuncu- ları keşfetmiş, sınırlı sayıdaki oyuncuları A takımda mecburen oynatmak durumunda kalmışlardı. Ozan Kabak, Galatasaray’la ilk on birde çıktığı maçta kalitesini ortaya koymuş ve çok iyi bir 90 dakika çıkarması taraflı tarafsız futbol kamuoyunun takdirini almıştı. Dört gün sonra oynanan Şampiyonlar Ligi maçında Ozan’ın ilk on birde sahaya çıkmasını bekledimama hoca çıkarmadı. Onun yerine uluslararası maçlarda daha tecrübeli oyun- cuları tercih etti. Sonrasında üst üste oynadığı beş maçın üçünde penaltı yaptırmasına rağmen, takımına sağladığı katkıyı gören Fatih Hoca, Ozan’ı ilk on birde oynatmaya devam etti. Şöyle bir beyin jimnastiği yapalım… Elinde stoper mevkiinde oyuncu kalmasaydı, Hoca devşirme bir stoper mi üretirdi yoksa orijinal mevkii stoper olan Ozan’ı mı oynatırdı? Büyük bir ihtimalle Kasımpaşa ve sonra- sındaki maçlarda sergilediği oyunlara istinaden, tercihi Ozan olurdu. Şunu da söylemeliyim, Fatih Hoca geçen seneden bu yana tespitleri doğrultusunda istediği stoperleri alabilseydi, Ozan’ın pişmesi gerekçesiyle bir başka takıma kiralık olarak gönderilmesi kaçınılmaz olacaktı. Peki, gençlerimize güvensizliğimiz neden bu kadar had safhada? İlla büyük paralar vererekmi almalı- yız ki onlara değer verelim, yaptıkları hatalarda faturayı hemen onlara kesmeyelim. Bakıyorum, maçlardamevkii ne olursa olsun yerli ya da yabancı, para verilip alınan oyuncuların yaptığı hataların toleransı, genç oyuncuların yaptığı hataların toleransından çok daha fazla. Bunun sebebi, altyapıdan yetişmesi, bizim çocuğumuz olması ve cüzi bir ücrete oynaması olabilir mi? Bizimdönemimizde bir takımın altyapısından yetişmek ve profesyonel takıma yükselmek, “bizim çocuğumuz” söylemiyle her türlü göz ardı edilmek, asgarî ücrete talim etmek demekti. Ancak başka takıma transfer yaparsan kıymetin biliniyordu. Günümüzde durumbizimdönem gibi değil. Ücretler biraz dahamâkûl seviyelerde, fakat güvensizlik halen eksilmeden devam ediyor. Bu vesileyle altyapılarımızın bir eksiğini daha dile getir- mek gerekiyor. Gençlerimize aidiyet duygusunu veremi- yoruz ve bu sebeptendir ki profesyonelliğin sadece para kazanmak olduğunu zanneden gençler yetiştiriyoruz. Galatasaray ve Sayın Fatih Terimüzerinden verdiğim bu örnek tümkulüplerimiz ve hocalar için de geçerli bir durum. Hiçbiri mecbur kalmadıkça genç oyuncuya şans vermiyor. Şunu da göz ardı etmiyorum; altyapı- larımızdan yetenekli oyuncuları, ideal yeterlilikte ye- tiştiremiyoruz. Fakat her şeye rağmen bazı yetenekli genç oyuncular A takıma çıktıklarında hocalar onlara daha fazla şans vermeli diye düşünüyorum. Kulüple- rimiz transfer yapamayacak duruma gelmişken ve kurtuluşlarının öz kaynaklara dönmekte olduğu fikri spor kamuoyunda kabul görürken, ortamyerli oyun- culara şans vermek için çokmüsaitken, hocalarımıza düşen sadece biraz daha cesaret göstermek. Türk futbolunun ve kulüplerimizin geleceğini kurtarmak adına bu cesarete ihtiyacımız var. Mecburen oynatmak durumunda kalmak yerine, duygusal zekâsı gelişmiş, yeteneklerine güvendiği genç oyunculara şans veren, yapılan hataları tecrü- beli oyunculara gösterdiği sabırla hoş gören teknik direktörlerin sayılarının artması dileği ile… Yaşam sevinciniz hiç bitmesin. Sağlıkla kalın… İsmail Gökçek Mecburen, mecburiyetten 120

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==