Atletizmle başlayan spor hayatını futsalla sürdürürken futbola daha fazla tutundu. Kayseri'de başlayan kariyerini Fenerbahçe formasıyla İstanbul'a taşıdı. Şimdi Karagümrük'te oynuyor. U15 seviyesinde tanıştığı Ay-Yıldızlı formayı A Millî Takım'da da giymeye başlayan 19 yaşındaki oyuncu en büyük hedefinin uzun yıllar oynayarak kalıcılık sağlamak, yurt dışı tecrübesi ve disiplini edinmek, bulunduğu her konuma lâyık olmak olduğunu söylüyor.
Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan
Kadın A Millî Takımımızın en genç oyuncularından birisin. 26 Nisan 2004 Kayseri doğumlusun. Öncelikle aileni tanıyabilir miyiz?
Kayseri Kocasinan'da doğdum. Üç çocuklu bir ailenin en küçük evlâdıyım. Annem Yeter ev hanımı, babam Süleyman özel sektörden emekli. Abim Mustafa 30, ablam Habibe de 25 yaşında ve her ikisi de evli.
Futbol öncesi nasıl bir çocukluk geçirdin?
Hep farklı bir insandım. Sakin, durağan değildim. Yerinde duramazdım, hiperaktiftim. Ablam voleybol ve tenisle uğraştı. BESYO okudu. Öğretmenlik istiyordu. Ama nasip olmadı. Bırakmak zorunda kaldı. Ben de liseye kadar Kayseri'de okudum. Fenerbahçe'ye transfer olunca İstanbul'a geldim ve lisenin yarısından itibaren özel okulda devam ettim. O sürecin ardından da Fenerbahçe Üniversitesi'ne girdim. Antrenörlük bölümü ikinci sınıf öğrencisiyim.
Futbolla nerede ve ne zaman tanıştın?
Genelde hep oyun oynardım dışarda. Sporun dışında geçirdiğim bir an bile aklıma gelmiyor. Sokakta abilerle futbol oynayan bir çocuktum. Beni kaleye geçiriyorlardı. Okula başlayınca atletizmle tanıştım. 100 metreciydim. Yıldızlar, genç kızlar kategorilerinde derecelerim, madalyalarım var. Sonra futbolun daha eğlenceli olduğunu görüp o tarafa yöneldim. Ortaokulda kız futbol takımına katıldım. Orada başarılı olunca Kayseri Gençlerbirliği'nde Osman Bahadır Kökoğlu Hocam beni kulübüne istedi. Futbola onunla başladım. Kayseri'de kız çocuklarını toplayıp yeteneklerini ön plana çıkarmaya ve geleceklerini şekillendirmeye çalışıyordu. O dönemde futbolun benim işime dönüşeceğinin farkında değildim. Hocaların ayarladığı servislerle idmanlara gidip geliyorduk. Sonra hocaların anlaşmalı olduğu bir okula geçiş yaptım. Orada bir futsal takımı vardı. "Seni futsal takımında oynatırız Narin" dediler. Böylece futsalla da tanıştım. Bu süreçlerde ailem de beni hep destekledi.
Ailenin geniş bir vizyonu varmış... Tebrik ederim.
Kesinlikle öyle. Bana hiçbir problem yaşatmadılar. Bu sayede futsal da oynamaya başladım. İbrahim Tennuri Ortaokulu'nda Türkiye Birincisi olduk. Ondan önce de ikinci olmuştuk. Gitgide futbol çok hoşuma gitmeye başlamıştı. Oyunun içine girdikçe iş keyif almaktan çıktı aslında. Teknik, güç, mevkiler gibi kavramları fark ettim. Başlangıçta forvettim sonrasında hocamın bendeki özellikleri keşfetmesiyle stoper oldum.
Başladığın dönemin şartlarında Kayseri'de kadın futbolunun durumu nasıldı?
Şu an iyi bir yerde ama kadın futbolunun o dönemdeki şartları çok zorluydu. Sponsor yok, maddî imkânlar kısıtlı. Deplasmana servisle gidiyoruz ama kalacak yerimiz var mı, yok mu belli değil. Yemek bile problemdi. Osman Hocamın büyükçe bir aracı vardı, bazen onun bagajında antrenmana gittiğimiz olurdu. Topların üzerinde gidiyorduk. Geldiğimiz yeri asla unutmamamız lâzım. Kayseri Gençlerbirliği'nde yıldızlarda oynamaya başladığım dönemde Aytürk Kıyıcı Hocam beni Genç Millî Takım kampına davet etti. Çocuksun, istediğin gibi oynamak istiyorsun, teknik taktik bir kenarda kalıyor. Millî Takım kampına gidince futbolun nasıl bir iş seviyesine geldiğini biraz olsun kavradım. Millî Takım'a gidebilmek benim için büyük bir başarıdır. Daha sonra döndüm ama kulüp tarafından hiç gelirim yoktu. Kayseri meydandan sahaya kadar yürüdüğümü, idmandan sonra yine yürüyerek döndüğümü çok iyi hatırlarım.
Futsalın futbolculara neler kattığını çok iyi biliyorum. Ronaldo'nun, 2002 Dünya Kupası'nda Rüştü Reçber'e attığı gol, futsal golüdür. Buradan bakarsan futsal senin futbol hayatına ne kattı?
Futsal bambaşkaydı. "Narin gel okulunu değiştirelim. Seni futsal takımı olan okula gönderelim" demeselerdi belki futbola bu kadar yakın olmayacaktım. Futsalda dar alanda çok çabuk düşünmelisin. Gelişimime çok büyük katkısı oldu. Futbol sahaları boş olmuyordu. Bizim İbrahim Tennuri Okulu'nda Aras Marin salonumuz vardı. Her zaman futsal antrenmanı yapardık. Birbirimize girerdik. Osman Hoca asla maçları durdurmazdı. Bize, "Futbolu böyle öğreneceksiniz. Savaşacaksınız" derdi. Futsal tekniğimi ve bakış açımı geliştirdi. Müthiş keyif alıyordum. Futbola geçince orası da ayrı bir keyif. Daha büyük bir alandasın. Pas şiddeti, hızlanma çok farklı şeyler. Ama futsalda alanın dar, hızlı düşünmeli ve rakibi geçmelisin. Plan yapmalısın sürekli. Saniyelerle yarışıyorsun. Bol gollü maçlar oluyor. Kuralları farklı. Orada aldığım başarılar beni kamçıladı ve futbola devam etme kararımı güçlendirdi.
Aytürk Kıyıcı'nın millî davetinden sonra kariyerin nasıl devam etti?
Aytürk Hoca telefonda "Ben Millî Takım hocasıyım" dediğinde çok heyecanlandım. Anneme söyledim hemen. Hayatımın dönüm noktasıydı. Millî Takım'a gidiyorum ama hangi seviyeye gidiyorum, orada ne yapmam gerek bilmiyorum. Osman Hocamla konuştum. "Sen kendi tarzını yansıt. Rahat ol. Oynayabildiğin kadar oyna" dedi bana. İlk gittiğimde çok heyecanlıydım. İdmanlarda hiçbir şey yapamıyorum. Kendimi gösteremediğimi düşünüp daha fazla stres yapıyorum. Begüm Üresin Hocam benim o zamanlarımı çok iyi hatırlar ve bana hep "Narin ne kadar geliştin" der. U15'te oynadık, sonra U17'ye çağırıldım. Hazırlık maçlarına davet edildim, yine süre aldım. Ama bu sefer her şeyin farkındaydım; futbol bundan ibaret değildi. Bunun tekniği, taktiği, gücü, kuvveti vardı. Maç izlemeliydim kendimi geliştirmek için. Bize kâğıtlar vermişlerdi. Hangi mevkide neler yapılması gerektiği anlatılıyordu. Bunları hep hatırlarım. O zaman futbolun çok büyük bir şey olduğunu öğrendim. Ve asla bitmiyor öğrenmek… Yaşım çok küçük ama her gün bir şey öğreniyorum. Maç izledikçe, "Burada bunu yapmam gerekiyor" diyorum. Şu an Kadın A Millî Takım kampındayız. Türkiye'nin en iyi oyuncuları burada… Ben en küçüğüm. Oturup idmanlarda onları izliyorum. Nerede ne yapıyorlar. Nasıl oynuyorlar dikkatle takip ediyorum.
2021'in yaz döneminde Fenerbahçe'ye transfer oluyorsun…
Evet, Fenerbahçe'nin kadın futbol takımını kurduğu ilk sezonda İstanbul'a geldim. Çünkü artık bir adım atmam gerekiyordu. Millî Takım da bunu düşünmemi sağladı. Kendimi geliştirmeli, bir üst kategoriye çıkmalıydım. Nereden geldiğimi, ne zorluklarla geldiğimi asla unutmam. Hocalarıma çok teşekkür ediyorum beni buraya getirdikleri için. Fenerbahçe'ye transfer oldum. Çok garip geldi. Büyük bir takıma, farklı bir şehre, farklı takım arkadaşlarının arasına, farklı bir eve gidiyorsun.
Kayseri'den çıkıp Türkiye'nin en büyük camialarından birisine gidiyorsun. O camiaların hepsinin atmosferi çok farklı. İçine girince bunu daha iyi anladın sanırım…
Kesinlikle öyle. Fenerbahçe tarafından transfer edilmiştim ve bunu hak ettiğimi göstermem gerekiyordu. Bunun için sürekli çalıştım. Oynamak zorundaydım. 17 yaşındaydım. O dönemde Nihan Su Hocam vardı ve bana gerçekten çok şans verdi. Galatasaray ile oynayıp 7-0 kazandığımız maça ilk on birde çıkmış ve 80 dakika sahada kalmıştım. Yaşım çok küçük olmasına rağmen özgüvenim yerine gelmişti. Stoperde genelde çok tecrübeli oyuncular tercih edilir. Yanımda 33 yaşında yabancı bir stoperle birlikte oynadım. Nihan Hocam, "Başlangıçta elin ayağın tutmayacak ama rahat ol. Bu atmosferi hiç unutmayacaksın" dedi bana. Pas atarken bile ayağım titriyordu. Ama bu önemli bir adım oldu bana. O heyecanı atmış oldum üzerimden. Ertesi sezon da Fenerbahçe'deydim ama daha az süre aldım. Fenerbahçe camiası taraftarlarıyla, varlığıyla çok büyük bir camia olduğunu hissettirdi bana. Bu mükemmel bir şeydi. Taraftarlar bizi çok iyi karşılıyor. Müzemize gidiyoruz. Erkek takımının maçına gidiyoruz. Bir sezon daha kalıp tecrübe edinmek istedim. Oynamadığınız dönemde bile büyük takımda idmana çıkıyorsanız kendinize mutlaka bir şeyler katıyorsunuz. Çünkü Fatma Kara ile oynuyorsunuz, kaliteli yabancı oyuncularla oynuyorsunuz. Bir yabancı gelip diyor ki, "Narin gel seninle şunu çalışalım. Bak buralarda hataların var, düzeltelim…" Bu muhteşem bir şey. Bunlar büyük katkıdır bana… Daha fazla süre almak için çabaladım. İdmanlar bana çok şey kattı. O dönemde U19 Kadın Millî Takımı'na gidiyordum. Litvanya maçına kaptan çıkmıştım. Sağ olsun Begüm Üresin Hocam her zaman yanımdaydı. Bir süre sonra kendimi geliştirmem için daha fazla süre almam gerektiğini düşündüm ve Fenerbahçe'den ayrılma kararı aldım. Sezon bitince Karagümrük'le anlaştım. Bahar Özgüvenç Hocam sağ olsun. Kendisine süre almak istediğimi ve bunun için her şeyi yapacağımı söyledim. Bir defans oyuncusu olarak çok güçlü olmalısınız. Bunu başarmak zorundayım. Geçmişte bunların farkında değildim. Daha sonra fark ettim. Mevkiimde Çağlar Söyüncü'yü çok beğeniyorum. Fenerbahçe'ye geldi şimdi. Benim idolüm diyebilirim.
Benziyorsun da…
Evet, benzetiyorlar. Bir ara saçımı onun stilinde yapıyordum. Bana "Çağlar" diyorlardı. Merih Demiral ve Çağlar'ı çok seviyorum. Hangi pozisyonda ne yaptıklarını, nasıl müdahale ettiklerini izliyorum. Karagümrük'te şükür ki sezon başından beri süre aldım. Şu ana kadar 17 maç oynadım. 90 dakikayı çıkardım. Maç tecrübesi çok farklı bir şey. Fiziksel olarak dayanma süreniz belli oluyor. Zaten ligdeki seviye çok başka. Bu süre zarfında Karagümrük'te performansımı gösterebildiğim için Necla Hocam beni A Millî Takım'a davet etti. Çağırıldığımı ilk duyduğumda çok sevindim, çok heyecanlandım. Üçüncü A Millî Takım kampındayım. Burada çok başka seviyede oyuncular var. Burada öğreneceğim çok şey var. Yaşım küçük olduğu için gelirken tedirgindim. Kendinize ne kadar güvenseniz de buradaki tempo çok başka. İkinci kampımda sağ olsun Necla Hocam Gürcistan'a karşı beni oynatmıştı. Kamp içinde ablalarımla sürekli sohbet ediyorum. Lig içinde sürekli beraberiz zaten. İlk maçıma çıktığımda çok heyecanlanmıştım. Necla Hoca, "Tecrübeye ihtiyacın var" demişti. Bir stoper olarak tecrübemin yüksek olması lâzım. O an girdim ve maçı bitirdim. Sakin olduğumu söylüyorlar ama sakin değildim. Maç bitince Necla Hocam, "Bu şimdi senin ilk millî maçın mı?" dedi ve güldü. O an benim için çok duygusal bir andı. Buraya daha çok bağlandım. O formayı hak edebilmek çok önemli.
Osman Hocan bugünkü seviyeni nasıl değerlendiriyor?
Son zamanlarda çok konuşamadık ama çok gururluydu. "Narin buralara geleceğini biliyordum. Sendeki azmi görmüştüm. Çok çalışkandın" diyor bana. Haklarını asla ödeyemem. Ben ne kadar emek versem de onlar dal uzattı, ben tuttum. Yüzde 80 onlara ait. Umarım onları gururlandırabiliyorumdur…
19 yaşında bir genç kız olarak konuşman ve davranışlarınla çok olgun bir izlenim veriyorsun. Senin yaşındaki kız çocukları bambaşka hayatlar yaşıyor ama sen onların çok daha ötesindesin. Bunu görebiliyor musun?
Çok teşekkür ediyorum. Çevremdeki herkes bunu söylüyor. Bilmiyorum neden böyle ama belki yaşadıklarımdandır. Sürekli tecrübe ediniyorum ama karakterim de bu şekilde zaten. İnşallah karakterimi bozmazsam, her zaman çalışma azmimle, odak noktamla ilerleyebilirsem gelecek çok daha güzel şekillenecektir. Saçma hareketlerim hiç olmadı. Begüm Hocam da, "Çok sakinsin. Uslu bir çocuksun" der. Böyle olmak çok hoşuma gidiyor gerçekten.
Kendine nasıl bir kariyer planı yapıyorsun?
Karagümrük'e geldiğimde, "Burada oynamak zorundasın. Oynamadığın sürece Millî Takım'a da gidemezsin, hayallerini de gerçekleştiremezsin" dedim kendi kendime. Fenerbahçe gibi bir camiada forma almak çok zordur. Çünkü gerçekten tecrübeye bakılır. Ama Karagümrük'te Bahar Hocam elimden çok tuttu. Bana güvendi ve forma verdi. Oynadım ve dedim ki, "Narin oynadın, A Millî Takım'a seçildin. Burada kalıcı olmak zorundasın." Yaş önemli değil. 25 yaşında da olsam kalıcı olmalıyım. Ben hak ettiğim sürece eminim ki hocalarım formayı verecektir. Öncelikle net hedefim A Millî Takım'da kalıcı olmak. Esra Erol takım arkadaşım, kaç millî maça çıkmış. Gülbin Hız, Yaşam Göksu… Hepsi çok tecrübeli. Ben de onlar gibi olmak istiyorum. Kalıcı olmak istiyorum. "Narin Yakut yıllarca oynadı" densin istiyorum. Yurt dışı tecrübesi edinmek istiyorum. Oraya güzel bir şekilde gidip, güzel bir takımda o seviyeyi görmek istiyorum. Maddiyat önemli değil. Yurt dışında ne varsa almak istiyorum. O disiplini, o antrenman seviyesini, o görgüyü almak istiyorum. Detaylı bir şekilde öğrenmek istiyorum.
Hayalini kurduğun ligler var mı?
İspanya, Almanya veya İtalya olabilir. Hayalim bunlar. Başlangıçta nereye gittiğimin önemi yok, kendimi gösterip hedeflediğim takıma transfer olabilirim. En büyük hayalim Juventus. Bir yandan da ünlü Alman disiplinini görmek ve o disipline lâyık olmak istiyorum. Oraya gidebilmek için daha fazla çalışıyorum, kendime bakıyorum. Futbolun teknik, taktik olduğunu söylerler ama aslında kesinlikle vücuduna yaptığın yatırımdır futbol… Sen kendine ne kadar iyi bakarsan, o kadar karşılığını alırsın. Önceden 66-67 kiloydum. Sonra işin ciddiyetine vardım, "Böyle futbol oynayamazsın Narin" dedim ve ona göre beslenip ona göre çalıştım. Bu profesyonel bakış açısını bana Millî Takımlar ve araştırmalarım öğretti. Bu seviyeyi gördükçe lâyık olmak gerektiğini anlıyorsun. Onun için de çalışmalısın. Bu seviyeye lâyık olduktan sonra hak edersin zaten.
Yurt dışına ulaşabilmek için eğitime de yatırım yapmak gerekiyor değil mi?
İngilizceyi anlıyorum, konuşurken sıkıntı yaşıyorum. İngilizceyi tam anlamıyla öğrenmek istiyorum. Ece Türkoğlu mesela çok akıcı konuşuyor. Hayran hayran izliyorum onu. Şu an okulumda ağırlıklı bir dil eğitimi görmüyorum ama bireysel olarak çalışıyorum. Kitaplarım var. Sürekli okuyorum. Bilmediğim kelimelerin altını çiziyorum. Bu devirde sadece İngilizce bilmek de yetmiyor. İspanyolca, Fransızca, İtalyanca bilmelisin… Ben önceden asker olmak istiyordum. Olmayınca spora yöneldim. İki-üç sene sonra Beden Eğitimi Öğretmeni olabileceğim inşallah…
Peki, dövmelerinin anlamı nedir?
Hepsinin çok farklı anlamları var. Bazılarının şekillerini ben seçtim. Elimin üzerinde var mesela… "Neden başladığını hatırla" diye yazdırdım. "Limitlerini sen belirlersin" diye yazdırdım. Benimsediğim şeyleri yaptırmaya çalıştım. "Her şey için teşekkürler Allah'ım" yazdırdım Arapça. Büyük bir dövmem var, onda 'karma'dan bahsediyor. "İnsanlar seni yaşattıklarınla hatırlar. Yaşattıklarını yaşarsın bir gün" yazıyor İspanyolca… "Kimseye güvenme" yazan bir dövmem var. Ben ders alan bir insan değilim. "Dur"um yoktur. Yazdırdım ki hatırlayayım… "Sabır" yazılı bir dövmem var. Sabırlıyım… İspanyolcasını yazdırdım. Birgül ablayla İspanya için sürekli konuşuyoruz. Biliyorsunuz İspanya'da oynuyor şu an… Bir dövmem daha var. "Fanisin. Öleceğini hatırla" yazıyor. Başka bir dövmem, "Herkes gibi olmak, hiç kimse olmaktır" diyor. Bunu da çok beğenirim. Bir dövmem, "Anı yaşa" diyor. Başka bir dövmemde Japonca, "Aile" yazıyor. Ensemde İspanyolca, "Kendin ol" yazıyor. Benimsemek istediğim şeyleri yaptırmak istedim. Yaşım küçük ama çok hoşuma gidiyor.
Annen babanla oturup konuştuğunda sana ne diyorlar? Evlâtları 19 yaşında A Millî Takım oyuncusu olmuş. Her anne babaya nasip olamayacak bir şey. Bu kadar olgun bir evlâtları var. Abin ve ablan da senin gibi mi?
Çok teşekkür ediyorum. Evet, onlar da öyle… Tek başlarına her şeyi hallederler. Bizim ailemiz bizi hiç sıkmadı. Bu hayatı yaşayarak öğrenmemizi istediler. Henüz 17 yaşındaydım, annem, "Kızım git İstanbul'a, hayatı öğren" dedi. Babam, "Seni neden sıkayım? Neden bir şeyleri yaşamandan korkayım?" dedi. Can sağlığımdan tabiî ki korkarlar ama bana güvenleri tam. Babam hep, "Yaşayarak öğreneceksin" der. Bugün bu seviyeye geldiysem ailemin bu bakış açısı sayesindedir. Annemle babamla futbolu çok az konuşurum. Onları daha fazla gururlandırmak istiyorum. Yanındaki insana benzersin. Ailen seni nasıl yetiştirdiyse öyle tepki verirsin. Ben annem ve babamla gurur duyuyorum. Böyle insanlar olarak bizi yetiştirdiler. Onlara teşekkür ediyorum. Her maçtan sonra annem, babam bana mesaj atar, "Kızım çok başarılıydınız. İyi istirahatler dilerim size" diye… Bu beni çok mutlu eder. A Millî Takım'a çağrıldığımda da "Kızım tebrik ederim. Sen zaten bunları başarabilecek seviyedesin" dediler. Ben bunların asla yeterli olmadığını düşünüyorum. Ama onların kafasının rahat olmasını seviyorum. "Narin nasıl olsa hallediyor" diye düşünüyorlar. Bu da içimi rahatlatıyor.
UEFA Uluslar C Ligi'nden UEFA Uluslar B Ligi'ne puan kaybetmeden, gol yemeden yükselen bir Millî Takımımız var. Kadın futbolunun sıçramasıyla alâkalı neler düşünüyorsun?
Bu konuda özellikle Necla Hocanın çok büyük bir adım attığını düşünüyorum. Onun gelmesiyle başarı geldi. Kadın futbolu medyada daha fazla görünür oldu. C Ligi'nde ortaya çıkan tablo büyük bir başarı ama devam etmek daha da önemli. Bana göre Necla Hoca çok okuyan, çok bilgili, sabaha kadar dinleyebileceğim bir insan. Bunun çok etkisi olduğunu düşünüyorum. Begüm Hocam, Hilal Hocam ve diğer yardımcı hocalarım da çok yardımcı oluyor. Onlar sayesinde kadın futbolu yükseliyor. Biz sadece figüranız. A Millî Takım'ın teknik direktörü olmak çok büyük bir şey. C Ligi'nden B Ligi'ne çıkmak daha çetin bir şey. Bunlara uygun çalışacağımızı düşünüyorum. C Ligi'nden çok rahat çıktık. Çünkü emindik. "Bunları, bunları yapacağız" dedik, çıktık. B Ligi için hazırlandık. Şimdi yine dediklerimizi yapıp yürüyeceğiz. Fiziksel ve mental olarak daha fazla hazır olmalıyız. Rakiplerimizin farkındayız. O yüzden analiz yapıyoruz. Neyle karşılaşacağımızı biliyoruz. Farkındalık bana göre çok önemli.
Futboldan uzaklaşmak istediğinde neler yaparsın? Hobilerin neler?
Fitness yaparım genellikle. Kitap okurum. Çok fazla kitap okurum. Okumadığım her kitapta daha az bilgi edindiğimi düşünürüm. Kişisel gelişim okumuyorum. Yaşayarak öğrenmek istiyorum çünkü. Önceden yaşanmış hikâyeleri okumayı severim. Müzik dinlemeyi, gezmeyi seviyorum. Bir günüm boşsa farklı bir yere gitmeye çalışırım. Okuduğum bir kitapta Şile'de bir gemi batığı oluyor. Yaşanmış hikâye… Serenad kitabı… O batıkta birisi sevdiğini kaybediyor. Oraya gidip görmek istiyorum mesela…