TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Terim: "Ekim ayında lideriz" 3.09.2007
Terim: "Ekim ayında lideriz"
Fatih Terim, Romanya maçındaki yenilginin ve oynanan futbolun felaket haline sokulmasına ya da "kâbus" benzetmeleri yapılmasına karşı çıkıyor. Milli Takım'ın grup maçlarında tek yenilgi aldığını, üstelik bu süreçteki tüm maçlarda giderek yükselen bir oyun düzeyi tutturduğunu hatırlatıyor ve "Üstelik çocuklar gurbet yollarında muhteşem maçlar çıkardılar. Malta ve Macaristan maçlarından 6 puanla çıktığımız zaman işler tekrar rayına oturacak. Göreceksiniz, Ekim ayı geldiğinde bu takım liderlik koltuğunda oturacak" garantisini veriyor.
 
Milli Takımımız Euro 2008 elemelerinde ikinci yarı maçlarına başlıyor. Öncelikle kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Gayet iyiyim, heyecanlıyım. İkinci yarıya başlayacağız ve üç ayda bitecek. Bir an evvel Euro 2008 vizesini inşallah alırız ve o heyecanı büyük turnuvaya taşırız.

Romanya maçı öncesi bir gazetenin başlığı "Kâbustan çıkış Bükreş'te aranıyor" şeklinde atılmış. Sanki Milli Takım bir kâbus yaşıyor algısı var Bosna mağlubiyetinin ardından. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ben bunu maçtan önce okumadım ve çok da anlamış değilim. Aslında cevap vermek istemiyorum. Ama Türk Milli Takımı şu an elemelerin en avantajlı takımlarından birisidir. Kâbusu bir sene boyunca dışarıda oynarken yazsalardı. Türk Milli Takımı bir felsefe değişikliğine gitti. Bizim bu dönemdeki felsefemiz şudur; Türk Milli Takımı hangi sahada hangi rakip karşısında hangi koşullar altında oynarsa oynasın tüm maçlarına kazanmak için çıkar. Bazen talihsizlik olabilir, oyun istediğimiz gibi gitmez, kaybedebiliriz de. Ancak bu felsefemizden hiçbir şekilde ödün vermeyiz. Zaten oyuncularım da bunun bilincinde. Hatırlayın, Almanya'yı yendik. İtalya'ya, Brezilya'ya kök söktürdük. Tüm bunlar bu felsefe doğrultusunda gerçekleşti. İstediğimiz en önemli şey, bu takıma inanılması, güvenilmesi ve sonuna kadar destek verilmesi. Biz başarmak için yola çıktık ve en iyisini yapıp bunu gerçekleştireceğiz.

Romanya maçında ilk 20-25 dakika oyunu tutan, baskı

kurmaya çalışan bir Milli Takım vardı. Biz bunu genellikle daha önce görmemiştik. Eleme maçlarında 30 ile 45. dakikalar arasında inanılmaz bir tempo yapan bir takım vardı. Fakat Romanya maçında bu dakikalarda oyundan düştük.

Sonuç itibarıyla bu bir hazırlık maçıydı. Biz sezon başını bazı ülkelere göre daha değişik yaşıyoruz. Bir tanesi kâbus yazıyor, bir diğeri "Kulüplerin Avrupa kupası maçından önce sakatlık olmasa" diyor. İlk yarı iyi oynadı takımımız. Ama ikinci yarıda birçok oyuncuyu farklı yerlerde görmek istedim. Epeydir görmek istediğim ama göremediğim oyunculara şans vermek istedim. Sakat oyuncularımıza şans verdik onları hazırlamak için. Biz de öne geçebilirdik. Geçseydik olay farklı olabilirdi. İkinci yarıda Romanya bizden iyi oynadı. Biz iyi oynamadık. Hatlar arasında kopukluk çok ortaya çıktı ikinci yarıda. Bir konsantrasyon eksikliği ortaya çıktı. Bu maçlar zaten bunları görmek için var. Ben çok rahatım. Romanya'yla maç almayabilirdim. Tam bir yıldır Türkiye'de oynamadık. Malta ayarında bir takımla maç alıp çok da rahat geçebilirdik. Bir yarı başka, bir yarı başka bir oyun vardı ve bu hoş değil. Presle, sıkıştırmayla başlayan, pozisyon bulan bir takımdan ilk 25-30 dakika sonrası böyle bir şey beklemiyordum ama puan maçları öncesi böyle şeyler bazen hayırlı olur.

Hazırlık maçlarında yaşadığımız bir konsantrasyon eksikliği söz konusu ve bu durum genelleşmeye başladı.

Evet, böyle bir hastalığımız var. Bunları aşmalıyız. Formayı giydiğiniz zaman onun hakkını vermelisiniz. Kaybetmek de var bunun içinde ama hep iyi oynamaya çalışacaksınız. Bu maçtan alacağımız çok parçalar var. Malta ve Macaristan kampında bunları kullanacağız.

Mevki değişikliklerinden bahsettiniz, bunu biraz daha açar mısınız?

Hamit'i orta sahada oynattım. Bizde epeydir bek oynuyor biliyorsun. Mehmet Topuz'u orta ikilide oynattım. Bazen de sağ kenara çektim. İbrahim Toraman'ı uzun bir aradan sonra stoperde oynattım. Sabri'yi sağ kanada alıp, Hamit'i beke çektim. Emre'yi orta ikilide oynattım. Genelde İngiltere'de öyle oynuyor ama bizde daha farklı oynuyordu. Nihat'ın ve Halil'in sakatlıklarından sonraki durumlarını görmek istedim. Gökhan Ünal'la maça başladım. Volkan tekrar girdi. Kalede Serdar'ı görmek istedim. Baktığınız zaman bayağı bir değişiklik yapmışım.

Hava da çok sıcaktı.

Evet, ama bahane göstermemek lazım. Onlara da sıcaktı bize de. İki tarafın da şanssızlığına böyle bir hava vardı.

Beş önemli oyuncudan yararlanamadık

Aurelio'nun yokluğunu hissettik sanki.

E tabii ki Aurelio bizim orada fiksleşmiş, önemli bir oyuncumuz. Geçen seneden bu yana sakatlıklar nedeniyle Halil, Emre, Nihat, Yıldıray ve Fatih'ten faydalanamadık. Bizim en büyük sıkıntımız buydu. Umarım kulüplerinde de sakatlanmazlar ve Milli Takım'a iyi gelirler. O zaman pek sorunumuz olacağını sanmıyorum.

Hamit Altıntop gitgide takımın en önemli oyuncusu haline geliyor.

Hamit her gün gelişen, oyun içerisinde birkaç mevkide gezdirebileceğimiz çok yetenekli bir çocuk. Ayrıca çok yürekten oynuyor. Her geçen gün üstüne katarak gidiyor. Önemli bir silahımız bizim. Onun için biraz daha kaleye yaklaştırmaya çalışıyorum. Nerede oynarsa oynasın o görevi başarıyla yapıyor. Çok da karakterli ve temiz bir çocuk. Onu daha da değişik yerlerde göreceğiz inşallah.

Basın toplantısında Hamit'in sürekliliğini de vurgulamıştınız.

Evet, o da çok önemli. Oyunda hep bir adım öne veya biraz daha yükseğe çıkmaya uğraşan bir oyuncumuz. Hamit'in bir diğer özelliği, iyi oynar kötü oynar ama hep oynar ve candan oynar. Bu çok önemli.

Önümüzde Malta ve Macaristan'la oynayacağımız çok kritik iki maç var.

Olayı felaket haline sokacak bir durum yok. Bazıları öyle düşünse de bu çocuklar çok çok iyi maçlar oynadı. Grupta bir mağlubiyet aldılar ve nasıl mağlup oldukları da ortada. Son saniyede inanılmayacak hatalar oldu. Ama muhteşem maçlar çıkardılar ve bu maçları seyircisiz oynadılar. Kendi ülkelerinde, kendi statlarında ve kendi taraftarlarının önünde değillerdi. Resmen gurbet yollarında bu işleri buraya getirdiler. Malta ve Macaristan maçlarından 6 puanla çıktığımız zaman zaten işler tekrar rayına oturacaktır. Sonuç itibarıyla benim oyuncularım çok büyük bir özveride bulunmuştur. Cezalı bir dönemi avantajlı bir takım olarak kapatmıştır. Şimdi kendi sahasında oynayacağı üç maçı düşündüğümüz zaman - ki bu maçlar Macaristan, Yunanistan ve Bosna-Hersek- seyircimizle bütünleşerek oynanan o güzel futbolu yine aynı şekilde sergileyeceklerdir.

Çok uzun bir aradan sonra seyirciyle oynayacağız. Bu bir sorun yaratabilir mi?

Türk insanı Milli Takımımızı çok uzun bir aradan sonra bağrına basacaktır. Böyle bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum açıkçası.

Bir olay çıkar da bu ceza sıfırlanır endişeniz var mı örneğin?

Yok, bu Milli Takım'a ve bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük olur. Milli maçta böyle bir şey olacağını, taraftarlarımızın herhangi bir taşkınlığa yol açacaklarını sanmıyorum. Şunu hatırlatmakta da yarar görüyorum. FIFA'nın bize verdiği ceza, en ufak bir olay halinde ağırlaşarak yürürlüğe sokulacak. Herkesin bunun bilincinde hareket edeceğine inanıyorum.

Bu takıma destek sözde kalmamalı

Üç aylık bu son virajda kamuoyu desteğinin yaratılması ve herkesin Milli Takım etrafından buluşması en büyük ihtiyaçlarımızdan birisi.

Tabii ki. Bu takım hepimizin takımı. Bu sözde kalmamalı. Bu çocuklar hepimizin çocukları. Uluslararası seviyede bu şampiyonalara katılmanız ülkenize yaptığınız en büyük iyilik oluyor. O bayrağın orada dalgalanmasını görmek, Türkiye lafının sürekli geçmesi ve o festivalde bulunmak çok önemli. Zaten bunun yola çıktık ve o bayrak da orada dalgalanacak. Orada yaşayan vatandaşlarımız da bizi bağırlarına basacaklardır.

Kısa sürede oynayacağımız 6 maçla ilgili psikolojik bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Çok stresli maçlar da oynayabiliriz.

Tabii ki. Gidişat her türlü olabilir. Dolayısıyla her şeye hazırlıklıyız. O konuda bir endişemiz yok. Dediğim gibi, ümit ediyorum kulüplerinden sağlıklı ve iyi gelir oyuncularımız. Onun ötesinde bir sorun olacağını zannetmiyorum. Seyircisiz oynadığımız bir dönemi geride bıraktık. Kendi ülkemizden ve taraftarımızdan uzakta bir Bosna maçı dışında aslanlar gibi de mücadele ettik. Şimdi evimize dönüyoruz. Kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın, bu grubun en iyi, en güçlü ve en pozitif futbol oynayan takımı biziz. Bugüne kadar yaptığımız çalışmaların karşılığını artık alacağımız dönem geldi. Eylül ayı biliyorsunuz hasat zamanı. Biz de Malta ve Macaristan maçlarıyla birlikte hasada başlıyoruz. Ekim ayında lider olacağımızı söylemiştik. Bu sözümün arkasındayım. Sadece biraz sabır ve destek istiyorum.

Eleme maçlarında oyun anlamında bir sorun yaşamıyoruz zaten.

Evet pek yaşamıyoruz. Sezon başı hazırlık maçları biraz değişik oluyor. Ama bizim hiçbir endişemiz yok, kâbus filan da söz konusu değil.

Brezilya maçında çok iyiydik

Sizinle Brezilya maçını konuşma fırsatı bulamadık. Biraz o maçtan bahsedebilir misiniz?

Brezilya maçında dışarıdan birileri gelse herhalde kırmızılılar Brezilya, sarılar Türkiye diye düşünebilirdi. Birçok gol pozisyonumuz vardı. Sahada bloklar arasında muhteşem bir bütünleşme vardı. Harika pas yüzdemiz, çabuk çıkışlar, kademeler, kontrollü oyun, kontrollü baskı. Baktığınız zaman birçok şey vardı.

Brezilya maçında iyi bir performans gösteren savunmamız Romanya maçında o performansından çok uzaktı.

Maalesef. Milli Takım'da çok zamanımız yok. Hep beraber genel olarak defansif ve bireysel hatalarımızın önüne geçmeliyiz. Takım savunması önemli bir olgudur. Takım defansını geliştirirsek kendi başına defansif hattımız da rahat edecektir. İlk yarıda pek pozisyon vermeyen takımımız ikinci yarıda hata zincirlerinin ardından goller yedi. Biz takım savunmasının gelişmesi için sürekli çalışmalar yapıyoruz ama önde basıp rakibi çıkartmamaya çalışan bir Milli Takım'da defans da gol yemeyecek bu anlarda.

Araya atılan toplar Romanya maçında çok sorun yarattı.

Araya atılan toplar ve birebirlerde daha dikkatli olmaları gerekirdi. Aynı pozisyonlar bizim ligimizde gol olmayabilir ama uluslararası seviyede golle sonuçlanır.

Peki, belirgin bir ofsayt taktiğimiz olacak mı?

Hayır, pozisyonun içerisinde alan daraltmayla o kendiliğinden ortaya çıkar ama ofsayt taktiği benim çok sıcak baktığım bir şey değil. Tehlikeli bir tercih. Bir oyuncuyu ofsayta düşürmek için pozisyon aldığınızda geriden koşana avantaj sağlarsınız. Uzun top atıldığında iki pozisyon alabilirsiniz. Ya geri kaçıp kademe yapar ya da ileri çıkıp ofsayta düşürmeye çalışırsınız. İkincisi çok daha tehlikeli.

Malta'yı seyircisiz maçta Almanya'da, Macaristan'ı da deplasmanda yenmiştik. O maçların ışığında, ikinci karşılaşmalar için neler söyleyeceksiniz?

Grupta kolay maç yok. Kolay rakip de yok. Her takım elinden gelenin en iyisini yapmak için uğraşacak. Öyle bir noktaya gelindi ki, grup matematiğinin çok önem taşıdığı bir sürece girdik. Mesela biz Malta ile oynarken, Yunanistan bay olacak, Norveç ise Moldova'ya gidecek. Biz Macaristan'la oynarken, Norveç'le Yunanistan karşılaşacak. Sadece Eylül ayında bile çok farklı gelişmeler yaşanabilecek. İki maçta alacağımız 6 puan bizi çok daha farklı bir konuma taşıyacak. Amacımız bir yandan grup matematiğini yakından mercek altına alırken, diğer yandan da her maçı kazanmak için oynayarak hedefimize ulaşmak.

Taktik fauller konusunda ne düşünüyorsunuz?

Taktik fauller futbolun özellikle de eksik kaldığınız, kontratak yediğiniz veya yemeye müsait pozisyonlarda yapılan tatlı fauller, oyunu durdurmalardır. Taktik faulün etikle bir alakası olduğunu düşünmüyorum. Faul her yerde fauldür. Bugün normal şartlarda elinizi rakibinizin sırtına koyduğunuz zaman da faul. Faulün çirkin olup olmadığına karar verecek merci hakemdir. Sarı mı kırmızı mı yoksa hiç mi kart göstermeyecek, bu onun takdiri. Onun için oyunu durdurmaya yönelik tatlı bir faul dedim. Oyunu tabii ki durduracaksın. Bunun neresi etik değil? Öyle şey mi olur? Onbire onbirken, hiç pozisyon yokken de yapılan fauller var. Bizim takımımızda topu kaptıranın reaksiyon göstermesi söz konusu. Biz bunun faulsüz yapılanını tercih ederiz ama gerektiği zaman da yapılacak çok şık ve güzel fauller de vardır. Önlemek de zekâ işidir ve bu bir taktiksel düşüncedir.