Çok değil, henüz geçen sezon Hacettepe formasıyla Spor Toto 3. Lig'de mücadele ediyordu… Bu sezon ise aradan 6 ay anca geçmişken altyapısından yetiştiği Gençlerbirliği formasıyla yakaladığı formla Belarus'la oynanan hazırlık maçında A Millî Takım formasını ilk kez sırtına geçirmeyi başardı. Küçükken ailesinin pek de sıcak bakmadığı futbola başlamasında, forvet ya da sol açık oynarken bir anda sol beke çekilerek yükselmesinde ve Süper Lig'de şans bulmasında farklı hocalarının emeği var. Bu hocalarının desteğiyle kariyerinde yakaladığı kırılma noktalarını, "Yuvam" diye nitelendirdiği Gençlerbirliği'nde bir gün kaptanlık yaparak taçlandırmak isteyen Uğur Çiftçi, hayat hikâyesini bizlerle paylaştı.
Röportaj: Aydın Güvenir
Her genç oyuncuda olduğu gibi seni de tanıyarak başlayalım röportaja… Nerelisin? Ailen ne işle meşgul ve futbola nasıl başladın?
4 Mayıs 1992 Sivas doğumluyum. Ancak ben çok küçükken babamın işi nedeniyle Ankara'ya taşındık. Babam TCDD'de çalışıyor. Annem ise ev hanımı. Bir de abim var. O da tekstil sektöründe. Çocukken futbol oynamak istediğimde ailem, maddi durumlarını da hesaba katarak bu duruma pek sıcak bakmamıştı açıkçası. İlkokuldayken, okulun futbol takımında oynuyordum. Beden Eğitimi hocamız da Fatih Arıcı'ydı. Fatih Hoca, aynı zamanda Gençlerbirliği PAF Takımı'nın yardımcı antrenörüydü. Beni Gençlerbirliği altyapısına götürmek istedi. Ailem önce bu duruma karşı çıktı. Hem Ankara'da oturduğumuz ilçe olan Sincan'dan Beştepe'deki Gençlerbirliği Tesisleri'ne her gün gidip gelmek 2 saatimi alacağından ve çok yorulacağımı düşündüklerinden hem de yaşım küçük olduğu için göndermek istemediler beni. Bunun üzerine Fatih Hoca, ailemi ikna etmek için kendileriyle konuştu. Futbol için yetenekli olduğumu, altyapı takımına katılırsam bana her türlü destek olacaklarını, aynı zamanda okulumdan da geri kalmamam için gayret göstereceklerini belirtti. Bunun üzerine ailem Gençlerbirliği'nin altyapısına gitmeme izin verdi. Dolayısıyla, futbola başlamamda Fatih Arıcı'nın çok büyük desteği ve emeği vardır.
Fatih Arıcı'nın emeği sayesinde katıldığın Gençlerbirliği altyapısında nasıl bir ortam buldun peki?
İlk gittiğim sene ortam bana çok değişik geldi. Çok alışamadım diyebilirim. Daha önce var olan bir takıma sonradan katılmıştım. Herkesin kendi arkadaş grubu vardı ve onlarla samimiydiler. Benim için garip bir durumdu bu. O yüzden bir süre ara verdim futbol oynamaya. Ailem de çok istemiyordu zaten futbol oynamamı. Kısa bir zaman geçmişti aradan. 8. sınıfa gidiyordum ve Gençlerbirliği altyapısını bıraksam da okul takımında oynamaya devam ediyordum. O dönemde forvet oynuyordum aslında. Bir maçta 8 gol attığım bile oluyordu. Tabii rakipler çok güçlü değildi o zaman (gülüyor)... Bunun üzerine tekrar aileme ikna turları başladı. Gençlerbirliği'ndeki altyapı hocalarım ailemi tekrar ikna ettikten sonra yeniden kırmızı-siyahlı formayla top oynamaya başladım.
Forvetten sol beke geçiş
Ortama adapte olabildin mi bu sefer?
Tekrardan başladıktan sonra bir süre düzenli olarak takıma giremedim. O dönem yaş grubu olarak Yıldız Gençler olarak geçiyordu takımın ismi. Son derece istekli ve hırslı çalışıyordum ancak hocalarım henüz altyapı kadrosuna girmek için hazır olmadığımı düşünüyordu. Sonradan oyuna girdiğim maçlarda ise forvet ya da sol açık olarak görev alıyordum. Daha sonra C Genç, ardından da B Genç takıma yükseldim. Ancak bu yaş gruplarında da kadroda çok süre bulamadım. B Genç takımdan A Genç takıma geçmeden önceki yaz dönemi hazırlıklarının ilk gününde bana önümüzdeki sene de B Genç takımda oynamaya devam edeceğimi, A Genç takım için daha zamanım olduğu söylendi. O dönem A Genç takımın hocası Kahraman Karataş'tı. Kahraman Hoca, üzerimin de giyinik olduğunu görerek, "Bugünlük A Genç takımla antrenmana çık, hem bir son durumunu görelim hem de oynamış olursun. Yarın B Genç'e geri dönersin" dedi. Bunun üzerine bir günlük de olsa A Genç takımla antrenmana çıktım. Antrenman sırasında çift kale maç yaptık. Bir takımın sol bekinde eksiklik vardı. Sol ayaklı olduğum için hoca da beni sol bekte görevlendirdi bu maçta. O güne kadar hiç sol bek oynamamıştım. Defansta ne yapılır, edilir çok da bilemiyordum bu nedenle. İdman bittikten sonra Kahraman Hoca beni yanına çağırdı ve "Oğlum, bu bölgedeki performansını beğendim, A Genç'te kalmak ister misin?" diye sordu. Ben de "Kim istemez ki hocam?" diye karşılık verdim.
O günden itibaren sol beke geçiş yaptın öyleyse…
Aynen öyle. O günden sonra sol bek oynamaya başladım. Artık düzenli olarak kadroda yer buluyordum. Kahraman Hoca 1 ay sonra bana takımın kaptanlık görevini de verdi. Bana çok güvendiğini hissedebiliyordum. Ancak devre arasından önce Kahraman Hoca takımdan ayrıldı. Yerine Tarık Daşgün geldi. Tarık Hoca ile yaklaşık 5 sene çalıştım. Onun da üzerimde çok emeği vardır. Çok iyi bir hocadır bana göre kendisi. Oyuncusuyla ilgilenir, yardım eder, destek olur. O sezondan sonra da A2 takımına yani eski adıyla PAF takımına yükseldim. 2009-2010 sezonuydu ve ligin ilk kez PAF yerine A2 Ligi adıyla oynandığı dönemdi. Sol bek olarak oynamaya devam ettiğim bu sezonda A2 Ligi'nin şampiyonu olduk. Ertesi yıl Tarık Hoca A2 takımının başına geçti ve ben 1 sezon daha burada forma giydim.
A takıma yükselişin ve oradan 2 sezon oynadığın Hacettepe'ye geçişin nasıl oldu peki?
A2 takımında bir sezon daha forma giydikten sonra, yani 2011-2012 sezonunun başında A takıma yükseldim. O dönem takımın başında Mustafa Kaplan vardı. Ralf Zumdick'in yardımcılığını yaptıktan sonra kısa bir süre Gençlerbirliği'ni çalıştırmıştı hatırlarsanız. Beni A takıma alan Mustafa Hocaydı. Ancak antrenmanlardan sonra teknik heyet, benim A takımda yer alabilmek için biraz daha tecrübe kazanmam gerektiğini söyledi. Bu nedenle Tarık Hocanın o sezon başına geçtiği ve Gençlerbirliği'nin pilot takımı olan Hacettepe'ye transfer oldum. Buraya geçiş yapmamın en büyük sebebi tabii ki Tarık Daşgün'dü. Hacettepe'nin Spor Toto 3. Lig'de mücadele ettiği o sezon kendi adıma çok faydalı ve başarılı bir sezon geçirdim. Hatta az kalsın Spor Toto 2. Lig'e yükseliyorduk ancak play-off'larda son maçta bu şansı elimizden kaçırdık.
Aramızda sadece bir tel örgü vardı
Buradaki performansın beğenilmiş olacak ki bir sezon daha Hacettepe'de oynadıktan sonra Gençlerbirliği'ne dönüş yaptın…
O sezondan sonra bana birkaç transfer teklifi geldi. Ancak benim tek hedefim altyapısından yetiştiğim, genç futbolculara son derece önem veren Gençlerbirliği'nde oynamaktı. Hacettepe'de oynadığım dönemde Gençlerbirliği ile aynı yerde antrenman yapıyorduk. Aramızda sadece tel örgü vardı. "Ne zaman orada olabileceğim acaba?" derdim kendi kendime. Ayrıca başkanımız İlhan Cavcav hemen hemen her maçımızı izlerdi. Altyapıdan Seçkin Topçu Hocam da her zaman hedefimin Gençlerbirliği olması gerektiğini söyleyerek beni motive ederdi. Bunları yaşamak, kafamdan Gençlerbirliği dışındaki bütün kulüpleri silmişti. Bundan dolayı daha üst liglerden transfer teklifi almama rağmen, bir sezon daha Spor Toto 3. Lig'de Hacettepe formasıyla oynamaya devam ettim. Geçen sezon da düzenli olarak forma giydikten ve daha da tecrübe kazandıktan sonra, sezon sonu yine Seçkin Topçu hocamın desteği ve önerisiyle Gençlerbirliği'ne geri döndüm.
Sezona Metin Diyadin ile başladınız. Onunla diyaloğun nasıldı?
Sezon başındaki Teknik Direktörümüz Metin Diyadin, hazırlık kamplarında performansımı beğendi. Metin Hoca antrenmanlarda çok çalışana her zaman formayı veren bir hocadır. Genç, yaşlı dinlemez. Tabii ki ben de hedeflerime ulaşabilmek için çok çalışıyordum, kendimi daha da geliştirmeye uğraşıyordum ve şu anda da aynı şekilde devam ediyorum. Metin Diyadin de bu özelliklerimden dolayı bana güvendi ve forma verdi. Aslında bana en önemli şansı o verdi diyebilirim. Çünkü onun sayesinde ilk kez Spor Toto Süper Lig'de sahaya çıkma fırsatı buldum. 3. Lig'den gelmiş genç bir oyuncuya, Süper Lig'de forma şansı verdiği için kendisine teşekkür borçluyum.
3. Lig'den gelip Süper Lig'de ilk kez sahaya çıktığın an nasıl duygular yaşadın?
İkinci haftadaki Akhisar Belediyespor maçında ilk kez sahaya çıktım. Sanki senelerdir bu ligde oynuyormuşum gibi kendimi son derece sakin ve rahat hissettim… Akhisar'ı da mağlup etmiştik. Süper Lig kariyerime galibiyet alarak başlamak beni ayrıca sevindirdi tabii ki.
Futbol oynamaktan keyif alıyoruz
Alınan kötü sonuçların ardından takımın başına Mehmet Özdilek getirildi. O gelir gelmez bir ivme yakaladınız. Mehmet Hocanın yönetim tarzını ve takımdan beklediklerini anlatır mısın?
Mehmet Hoca, diğer teknik direktörlere göre oyuncularla daha fazla konuşmalar yapan ve bu yöntemle onları maçlara hazırlamaya çalışan biri. Fiziksel açıdan daha çok taktiksel olarak hazırlıyor bizi maçlara. Her oyuncuyla ayrı ayrı ilgileniyor. Biz de takım olarak her zaman maçı kazanacağımıza inanıyoruz. Bu da çok önemli. Örneğin; 2-0'dan 3-2'ye çevirip galip geldiğimiz Trabzonspor maçında mağlup duruma düştüğümüzde bile moralimizi bozmamıştık. Futbolcunun oyundan zevk alması da çok önemli. Bir takım, zevk alarak top oynuyorsa zaten başarı da kendiliğinden geliyor. Biz de takım olarak bunu uygulamaya çalışıyoruz.
Bu durum takımda fazla sayıda genç oyuncu olmasından da kaynaklanıyor mu sence?
Tabii ki. Herkesin bildiği gibi Gençlerbirliği altyapıya ve genç oyunculara çok önem veren bir kulüp. Altyapıdan yetişen birçok genç oyuncu var takımda. Bu takımda bulunan genç oyuncular olarak çok şanslıyız aslında. Ligde de şu an farklı takımlarda Gençlerbirliği'nden yetişen bir çok futbolcu bulunmakta. Takımdaki genç oyuncular da yabancılarla son derece iyi kaynaşmış durumda. Sahada herkes bir. Herkes aynı amaç için uğraşıyor.
Takım olarak oynadığınız oyundan keyif aldığınızı ve başarının bu şekilde geleceğini belirttin. Gençlerbirliği'nin bu seneki hedefi nedir?
Hedefsiz takım olmaz. Bizim de hedefimiz bu sezon ligi üst sıralarda bitirmek. Zaten hiçbir takım bu sezon ben alt sıralarda kalayım diye bir şey demez. Herkes ligi yukarılarda bitirmek ister. Biz de doğal olarak bu amaçtayız. Bana göre de amacımıza ulaşabilecek güç ve kapasitedeyiz. Benim bir diğer hedefim de Gençlerbirliği ile Avrupa kupalarına katılmak. Takımımın Avrupa kupalarına gitmesini çok istiyorum. Çünkü küçüklüğümde Gençlerbirliği'nin Avrupa kupalarına yükseldiğini ve orada ne kadar başarılı olduğunu gördüm. 2000'li yılların başlarıydı ve o dönem takımı Ersun Yanal çalıştırıyordu. Uğur Boral, Serkan Balcı gibi isimler vardı ekipte. Şimdi o duyguyu bizzat tatmak istiyorum. Aynı başarıyı niye yaşatmayalım ki Gençlerbirliği'ne bir daha!
Ben haddimi bilirim!
Sana eskiden oynadığın sol açık ya da forvette görev verilse, bu bölgede oynayabileceğini ve olumlu katkı yapabileceğini düşünüyor musun?
Öncelikle şunu söyleyeyim. Sol bek oynadığımda da her zaman hücuma destek vermeye gayret gösteriyorum. Ancak "Hâlâ sol açık ya da forvet oynayabilir misin?" derseniz "Hayır" derim. Çünkü artık sol bek oynamaya alıştım. Yaklaşık 5 senedir bu bölgede oynuyorum. Artık burada oynamak ve gereklilikleri hakkında birçok detayı biliyorum. Âlime sormuşlar "Her şeyi bilir misin?" diye, o da "Ben haddimi bilirim" demiş (gülüyor). O yüzden ben de artık sol bekten başka bir bölgede oynayamayacağımı düşünüyorum.
Küçükken sol açık ve forvet oynamanın sol bek mevkiinde sana olumlu katkı yaptığını düşünüyor musun?
Zaten hücuma sürekli destek veren ya da vermeye çalışan bir sol bek olduğumu düşünüyorum. İleri çıkmayı da seviyorum açıkçası. Örneğin bir maç ileriye çıkmasam, "Kötü mi oynadım acaba?" diye düşünür ve kendimi kötü hissederim. O yüzden bana küçükken hücum bölgesinde oynamanın olumlu etkiler yaptığını düşünüyorum. Bir sol bekin hücuma destek vermesi ve ofansif özelliklerinin olması fark yaratıyor çünkü.
Hücuma destek veren ve bunu yapmayı seven bir sol bek olarak tanımladın kendini. Diğer açılardan saha içindeki artı ve eksilerini sorsak, neleri sayarsın?
İyi özelliklerimi saymayı sizlere bırakıyorum. Eksik yönlerime gelince, hücuma çıkmayı çok sevmeme rağmen ileri gittiğim zaman bazen verimli olamayabiliyorum. Hatta bugüne kadar çalıştığım bütün hocalarım bana, "Maç içinde 10 defa hücuma çıkacağına 3-4 kere çık ama tam çık!" demiştir. O yüzden öne çıktığımda biraz daha verimli olmalıyım. Gol atmalıyım ya da asist yapmalıyım. Bir bek olarak skora etki etmeliyim kısacası. En büyük eksikliklerimden biri bu bence. Savunma anlamında ise eksikliklerimin daha az olduğunu düşünüyorum. Ancak belirttiğim gibi, gün geçtikçe kendimi geliştirmeye çalışıyorum ve bunu da inanarak yapıyorum. Hiçbir zaman "Tamam, ben artık buradayım, A takımda ilk 11 oynuyorum" diye düşünmedim. Her zaman üzerine koymak için gayret gösterdim ve göstermeye devam edeceğim. Bunun için elimden ne gelirse yapmaya hazırım. Çünkü bu mesleği sonuna kadar zevk alarak yapıyorum. En önemlisi yaptığınız işten mutlu olmak.
Kaptanlık yapmak istiyorum
Hacettepe'de oynarken öncelikli hedefinin Gençlerbirliği'ne geri dönüp A takımda oynamak olduğunu belirtmiştin. Uzun vadeli olarak kariyerindeki hedefleri neler?
Dediğiniz gibi, hedefim öncelikle Gençlerbirliği A takımında forma giymekti. Bunu başardım. Şimdiki hedefim ise Gençlerbirliği'nde kaptanlık yapmak. Çünkü burası benim yuvam. Yaşım daha genç ama neredeyse 10 yıldır Gençlerbirliği forması altında ter döküyorum. Diğer taraftan hem altyapıdayken hem de Hacettepe'deyken kaptanlık yapmıştım. Burada kaptanlık yaptıktan sonra hedefim her genç oyuncu gibi dört büyüklerden birinde oynamak. Ondan sonra da Allah izin verirse Avrupa'da top koşturmak istiyorum. Diğer yandan çok genç yaşta kavuştuğum A Millî Takım formasını da senelerce giymek tabii ki diğer bir önemli hedefim.
Oynadığın mevkide Türkiye'de ve dünyada beğendiğin, kendine örnek aldığın oyuncular kimler?
Sakatlanmadan önce İsmail Köybaşı'nı çok beğeniyordum. Kendisi de hücuma çok önem veren bir sol bek. Fiziksel özelliklerimiz de benziyor. O yüzden onu izleyerek, kendime örnek alıyordum. Diğer yandan Gökhan Gönül'ü çok beğeniyorum. Bek özelliklerinden dolayı onu da dikkatlice takip edip kendime bir şeyler katmaya çalışıyorum. Yurtdışında ise Real Madridli Marcelo en beğendiğim sol bek. Kısacası kendim gibi hücuma destek veren bekleri beğeniyor ve kendime örnek alıyorum.
Örnek aldığın beklerden Gökhan Gönül'le Kuzey İrlanda ve Belarus'la oynanan hazırlık maçları için bir araya gelen A Millî Takım kampında aynı ortamı paylaştın. Genç yaşta burada olmak nasıl bir his?
Millî Takım'da olmak benim için bir hayaldi aslında. Çok değil, henüz 1 sene önce 3. Lig'de oynarken televizyondan izliyordum A Millî Takım oyuncularını. Şimdi hepsiyle birlikteyim, yan yanayım. Benim için çok gurur ve keyif verici bir şey burada olmak. Çok şükür, buradayım. Uzun süre de burada kalırım umarım. İsmimin kadroda olduğunu öğrendiğim zaman çok heyecanlandım. Açıkçası A değil Ümit Millî Takım'a çağrılmayı bekliyordum. Eylül ayındaki Avrupa Şampiyonası Elemeleri'nde forma giymiştim orada. 3-2 kazandığımız Trabzonspor maçından sonra evime gittim ve maçın özetini izlemeye başladım, nasıl oynamışım, neler yapmışım sahada diye. Hatta o maçta penaltı yaptırmıştım. Penaltı kararı doğru mu değil mi diye bakarken, kadro açıklandı ve orada ismimi gördüm. Ailem çok duygulandı. Onların duygulanması beni daha da mutlu etti. Fatih Terim başta olmak üzere bana güvenen ve burada olmamı sağlayan hocalarımın inançlarını boşa çıkarmayacağım inşallah. Burada da bu kadar kaliteli futbolcuyla bir arada zaman geçirerek ve futbol oynayarak oyunumu kısa sürede daha da geliştireceğime inanıyorum.
Bu kamp sayesinde Fatih Terim'le ilk kez buluştun ve çalıştın. Fatih Hocayı nasıl anlatırsın bu kampta tanıdığın kadarıyla?
Güler yüzlü bir Fatih Hoca vardı hazırlık kampında. Ben hep çok sert biri olduğunu düşünüyordum ancak konuşmalarında hep güleryüzlü bir hoca gördüm. Tabii ki sert olduğu zamanlar da oluyor ama şefkatini hissedebiliyorsunuz. Aynen bir baba gibi diyebilirim o yüzden.
Ailen küçükken başta futbol oynamanı çok desteklemiyordu. Şimdi ne düşünüyorlar peki?
Şu an çok mutlular bu durumdan ötürü ve beni her zaman destekliyorlar. Zaten küçükken de başta istemeseler bile hep destek olmuşlardı. Belirttiğim gibi istememe nedenleri maddi sıkıntılarımız olmasından ve o küçük yaşta her gün 2 saatlik yol çilesi çekmeme karşı çıkmalarından ötürüydü. Şimdi onlara gurur verebiliyorsam ne mutlu bana…
Küçükken maddi sıkıntılarınız olduğunu belirtmiştin. Şimdi ise bunu değiştirme şansın var doğal olarak. Bu anlamda ne gibi planların var?
Benim bu anlamda önceliğim aileme güzel bir yaşam sunmak. Ailemi en iyi ve en güzel şekilde yaşatmak istiyorum. Sonuçta beni bugüne getiren onlar. Bugüne kadar da her şeyimle ilgilendiler. Dolayısıyla aileme çok güzel bir gelecek sağlamak istiyorum. Benim önceliğim onlar. Kendimi ise ondan sonra düşüneceğim.
Son olarak boş zamanlarında vaktini nasıl değerlendirdiğini soralım…
Dediklerimden de anlaşılacağı gibi ailemle zaman geçirmeyi severim. Zaten hâla Sincan'da, ailemle birlikte yaşıyorum. Ancak uzaklıktan ötürü genelde kulübün tesislerinde kalıyorum. Onun dışında takım arkadaşlarımla dışarıda yemek yiyip, sinemaya gidiyoruz ve Play Station oynuyoruz sık sık.