Onun için Türk futboluna gelmiş geçmiş en başarılı yabancı oyuncu dersek hiç de abartmış sayılmayız. Galatasaray'ın art arda 4 yıl şampiyon olan ve tarihi UEFA Kupası başarısını elde eden kadrosunun kilit oyuncusuydu. "10 numara" denildiğinde hâlâ akla onun adının gelmesi, bıraktığı izin gücünü gösteriyor. Ardından teknik adam olarak da sarı-kırmızılı kulübe hizmet etti. Şimdilerde ülkesi Romanya'da kendi adına kurduğu Akademi'de yeni Hagi'ler yetiştirmek için kolları sıvadı. Türk futbolunu çok iyi tanıyan büyük ustanın, bu konudaki yorumları hiç de yabana atılacak türden değil.
Röportaj: Selim Şakarcan
Futbolculuk kariyerinizden sonra üst düzey takımlarda teknik direktörlük yaptınız. Şimdi ise futbol akademisi kurdunuz. Neden teknik direktörlük değil de futbol akademisi?
Hayatımda en sevdiğim, en önemli verdiğim şey olan futbola bir şeyler kazandırmak için futbol akademisi kurdum. Bunu bir süreç olarak görüyorum. Bu benim şahsi projem. Gençlerle çalışmayı sevdiğimi herkes iyi biliyor. Bu projeyi başlatmak için Teknik direktörlük kariyerime 1.5 senelik bir ara verdim ve. Bu süre teknik direktörlükten daha yoğun geçti. Çünkü hem teknik hem idari bakımdan daha fazla çalışmak gerekiyor. Teknik direktörlükten tabii ki vazgeçmedim, çünkü mesleğimi çok seviyorum.
Adımı taşıyan Akademi, bana benzemeli
Peki, akademiyi biraz anlatır mısınız? Çocuklar nasıl eğitimler alıyor? Futbol dışında eğitim veriliyor mu? Tesisler nasıl?
Akademi projesine sıfırdan başladık. Oyuncumuz, tesisimiz yoktu. 2011 yılında tesisleri bitirmeyi planlıyoruz. Tesisimizde 8 tane futbol sahası olacak. 6 bin metrekarelik idari bina ve lojmanlar olacak. Şu anda akademide 370 oyuncumuz ve 52 personelimiz var. Hep birlikte 6 aydır çalışıyoruz. Romanya'nın çeşitli yaş gruplarında, liglerinde mücadele ediyoruz. Tabii şu anda benim istediğim seviyeye gelmediler. Ben her zaman en iyisi olmayı isterim. Hedefimiz bu akademiyi Romanya'nın en iyisini yapmak, en iyi futbolcuları yetiştirmek. Oyun felsefesi olarak sürekli ofansif oynamak ve sahaya hâkim olmak istiyoruz. Yani sahada kişiliğini gösteren bir takım yaratmak amacındayım. Aklımda şimdilik bunlar var. Akademi Gheorghe Hagi Akademisi. Yani benim ismimi taşıyor. Beni de tanıyorsunuzdur, futbol karakterimi biliyorsunuz. Akademinin ileride bana benzemesini istiyorum. Futboldan çok şey aldım, ben de futbola çok şeyler vermek istiyorum.
Akademinizin, son yıllarda gerileyen Rumen futboluna ne gibi katkıları olmasını bekliyorsunuz?
Tabii akademimizin Rumen futboluna büyük bir katkı sağlayacağını düşünüyorum. Özellikle Romanya Milli Takımı'na oyuncu yetiştirmeye çalışıyoruz. Çok kaliteli ve yüksek performans sergileyecek oyuncular kazandırmaya çalışıyoruz. İnanıyorum ki bunu zaman içinde başaracağız. Tabii ki zamana ihtiyacımız var. Elimizdeki oyuncularla sadece 6 aydır beraber çalışıyoruz. 2-3 sene sonra bu piyasada çok önemli bir aktör haline dönüşeceğiz.
10 numaraya her zaman ihtiyaç var
Son yıllarda futbol çok yüksek tempo kazandı ve neredeyse mekanikleşti. Buna paralel olarak da sizin tipinizdeki oyuncuların sayısı giderek azalıyor.
(Gülüyor) Tabii futbolda çok dar bir alanda çok çabuk düşünmek ve karar vermek zorundasınız. Kaliteye de ihtiyaç var ama bir futbolcu çok zeki olmalı. İşte ben bu tür oyuncuları arıyorum. Yetenekli bir oyuncu her türlü şarta uyum sağlar. Son 10 yıl içerisinde sizin söylediğiniz gibi bir mekanikleşme yaşandı. Şu anda bu durum değişim sürecinde. Herkes 10 numara yani sahada fark yaratacak oyuncu arıyor. Ancak maalesef bulmak çok zor. Zaman içerisinde yeni 10 numaralar çıkacak diye düşünüyorum. Biliyorsunuz, Avrupa'da başarılı olan takımlarda her zaman iki-üç tane kaliteli oyuncu vardır. Böyle oyuncularınız olduğu zaman gerçekten güçlü bir takım kurmuş oluyorsunuz. Çünkü son 30 metrede o farkı yaratacak oyunculara ihtiyacınız var eğer bunlara sahipseniz kazanabiliyorsunuz.
Bugün hangi takımlar bu farkı oluşturabiliyor?
İspanya, İngiltere ve İtalya liglerinde zirvedeki takımlar. Manchester United, Arsenal, Barcelona, Real Madrid, Inter, Milan ve Juventus gibi takımlarda mutlaka 2-3 tane 10 numara vardır. Günümüzde koşmanın, oyun sisteminin ne olduğunu herkes biliyor ama hangi takımda o farkı yaratacak oyuncular varsa o takım başarılı oluyor. Mesela Şampiyonlar Ligi'ni kazanan takımlara bakarsanız, mutlaka kadrolarında iki-üç tane 10 numara oyuncuları vardır.
Dünya Kupası'na kısa bir süre kaldı, sizin favori takımlarınız ve yıldızlaşacağını düşündüğünüz oyuncular hangileri?
Her Dünya Kupası'nda olduğu gibi bu kupada da favori takımlar var, kupayı kazanacağını söyleyen takımlar var. Mutlaka bir ya da iki tane sürpriz yapacak takım olacaktır. Mesela Amerika 94'te Romanya, 2002 yılında Japonya-Güney Kore ortaklığında düzenlenen Dünya Kupası'nda Türkiye, Fransa 98'de Hırvatistan örneklerinde olduğu gibi. Aynı durum oyuncular için de geçerli. Çok büyük oyuncular var. Herkesin bildiği oyuncuların yanında orada patlama yapacak oyuncular da olacak. Şu anda onları düşünmedim ama Arjantin Milli Takımı çok genç oyunculara sahip. Atletico Madrid ve Real Madrid'de genç Arjantinliler var. Messi zaten Messi'dir, onu hiç söylemeye gerek yok. Almanya'dan genç bir oyuncu çıkabilir. Tabii kadroları gördükten sonra daha net konuşabiliriz. Ayrıca Sırbistan çok güçlü bir takım olacak diye düşünüyorum. Tabii takımların ve oyuncuların o dönemdeki formları da çok önemli.
Dünya Kupası organizasyonu ilk defa bir Afrika ülkesinde yapılacak. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Futbol bir şovdur. Farklı bir kıtada oynanması, futbolun dünyada ne kadar çok sevildiğini gösterir. Futbol barışı sağlayan, mutluluğu getiren bir olaydır. Aynı zamanda rakibine, sportif olarak daha iyi olduğunu gösterebileceğin bir yarışmadır. Son yıllarda futbol çok gelişti. Ben de futbol oynadığım için, futbolun bir parçası olduğum için çok mutluyum.
18 yaş sonrası çok önemli
Türk futbolunu hem futbolcu hem de teknik direktör olarak çok yakından tanıyorsunuz. Bir yandan da bir futbol akademisini yönetiyorsunuz. Sizce Türkiye'deki altyapı eksikleri neler?
Biraz önce de söylediğim gibi, Türkiye altyapı olarak çok iyi durumda. 13-14 ile 17-18 yaşları arasında gerçekten iyi çalışıldığını düşünüyorum. Çünkü son dönemlerde Genç Milli Takımlar daha başarılı olmaya başladı. Tabii daha da başarılı olabilirler, çünkü imkânlar mükemmel. Altyapılardaki potansiyel çok fazla ama biraz daha dikkat edilmeli. Mesela daha iyi organize edilen bir lige ihtiyaçları var. 18 ile 21 yaş arasında bir eksiklik var gibi. 18 yaşında bütün oyuncular patlama yapamayabilir. Belki bu yaşlar arasında bir lig düzenlenebilir. Ki Türkiye şimdi A2 Ligi ile bu sisteme geçiş yaptı. 18 yaşından sonra kaybolan birçok oyuncu oluyor. Onlar için devamlılık sağlamak gerekiyor. Bu oyuncuların 2-3 yıla daha ihtiyaçları var. Bir PAF takımından senede ortalama 1-2 oyuncu A takıma yükselebilir, peki diğerleri ne yapacak? Onların da mutlaka bir yerde oynamaları gerekiyor.
Teknik direktörlük dünyanın her yerinde zordur. Tek başınıza medyanın, taraftarın, kulübün beklentilerine cevap vermeniz gerekir. Ancak Türkiye'de biraz daha zor gibi, ne dersiniz?
Sadece Türkiye'de değil, bütün Doğu Avrupa'da zordur (Gülüyor). Tabii ben de belli bir süre Türkiye'de teknik direktörlük yaptım. Ancak zorluklarla karşılaşmadım, aksine çok mutluydum. Ekstra baskı yaratıldığı bir gerçek ama ben o baskıyı sevdiğim için sorun yaşamıyorum. Tabii Türkiye'de teknik direktörlük yapmak kolay değil, çünkü beklentiler çok fazla. Ama Romanya'da teknik direktörlük yapmak çok daha zor. Çünkü benim ülkemde bugün verilen sözler yarın unutuluyor. O açıdan, Romanya'da gerçekten zorluklar yaşanıyor. Türkiye'de statlar var, bütçen var, taraftarın var. Bu olumlu şartlarda zevkle teknik direktörlük yapmak lâzım. Romanya'da bu imkânlar olmadığı için işler çok da zor yürüyor. Sonuçta tabii ki teknik direktörlük zor bir meslek. Zor olan tarafı sadece kendine değil, başkalarına bağlı olarak çalışmak. Futbolcuya bağlısın, yöneticiye bağlısın, taraftara, medyaya bağlısın. Ben bu işi yaparken gerçekten çok seviyorum ve o baskıyı kaldırabiliyorum. Önemli olan gittiğin kulüpte iyi bir ortam, tanıdığın, bildiğin bir ortam bulmak. Örneğin ben Galatasaray'a geldiğimde oynadığım dönemden kulübü, takımı çok iyi bildiğim için kendimi çok iyi hissettim ve zorluk çekmedim. Teknik direktör olarak çalışacağın kulübü çok iyi seçmelisin.
Türkiye'de imkân çok
Turkcell Süper Lig'deki futbolun kalitesi, diğer Avrupa ligleri ile karşılaştırırsak ne durumda sizce?
Kesinlikle daha iyi olabilir. Daha önce de söylemiştim, imkânlarla kıyaslarsak kalitenin artması gerekiyor, çünkü her şey mükemmel burada, altyapı, bütçe, ilgi. Belki de Avrupa'daki en yüksek bütçeye sahip lig olabilir. Çok kaliteli oyuncular geliyor, çok para veriliyor (Gülüyor). Bazı işleri burada yapmak diğer ülkelere göre daha kolay.
Peki, daha iyi olmamasının nedeni disiplinsizlik olabilir mi?
Şu an Türkiye'de çalışmadığım için tam olarak bilmiyorum ama dışarıdan gördüğüm kadarıyla futbolculara ve futbola sunulan şartlara göre çok az bir geri dönüş, başarı oluyor. Türkiye'de son on yılda yapılan yatırımların karşılığının alındığı oldu. Milli Takım ve kulüp takımları bu yatırımların karşılığını bir ölçüde de olsa verdi. Tıpkı Rusya'da olduğu gibi. Ama bu başarılar sunulan imkânlar karşısında yeterli değil diye düşünüyorum. Eskiden Romanya bu durumdaydı ama maalesef Türkiye ve Rusya, Romanya'nın yerini aldı. (gülüyor)
Türkiye'de genç oyuncu deyince son yıllarda akla ilk Arda Turan geliyor. Kendisi çok genç yaşta büyük bir sorumluluk alarak Galatasaray kaptanı oldu. Galatasaray camiasını da Arda'yı da çok iyi tanıyorsunuz. Arda'ya tavsiyeleriniz ve bu konu ile ilgili düşünceleriniz neler?
Arda diğer genç futbolculara önemli bir örnek. İyi çalışmanın ve verilen şansı değerlendirmenin iyi bir örneği. Altyapılardan yetişen gençlere, onların da başarılı olabileceğini gösteren bir örnek. Galatasaray Arda'dan önce de her zaman altyapıdan yetişen gençlere önem vermiştir. Benim oyuncu olarak Galatasaray'da bulunduğum dönemde de altyapıdan potansiyeli yüksek oyuncular yetişmişti. Ayrıca 1988-89 sezonunda ben Steaua Bükreş'te oynarken de Bülent ve Tugay gibi altyapıdan yetişen oyuncular forma giyiyordu. Bence özellikle büyük kulüplerde teknik direktörlerin bir gözü mutlaka altyapıda olmalı. Mutlaka her sene altyapıdan bir veya iki yetenekli oyuncu çıkar. Galatasaray'da teknik direktörlük yaparken bu konuda çok çalıştım. Arda Turan ve Uğur Uçar gibi genç oyuncuları altyapıdan tespit ettim, şans verdim. O şansı iyi değerlendirdiler ve şimdi banko oynuyorlar.
Yıldızlar takım için oynamalı
Tıpkı sizin futbolculuk döneminizde olduğu gibi, Galatasaray'ın bugünkü kadrosunda da dünya çapında yıldızlar var. Jo'yu, Neill'ı, Dos Santos'u, Elano'yu, Keita'yı, Kewell'ı, Baros'u nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz UEFA Kupası'nı kazanmıştınız. İki kadroyu kıyaslar mısınız?
Böyle bir karşılaştırma yapmak bence doğru olmaz. Galatasaray şimdi bir takım olma sürecinde. Kadrodaki oyuncuların ismi tek tek önemli değil. Çünkü her zaman takım olarak kazanılır. Bireysel olarak bir oyuncu fark yaratabilir ama takım için oynaması gerekiyor. Bugünkü kadro takım olabilirse başarılı olur. Sahaya çıkarken futbolcunun ismi oynamıyor. Tabii bu medya için daha iyi bir şey (gülüyor) ama kolektif oyun ve takım maçı kazanır. Gerçekten kadrodaki her oyuncunun değeri, kalitesi çok önemli ama futbolcu kalitesini takımın lehine kullanırsa ortaya iyi bir takım çıkar.
Peki, bundan sonraki hedefleriniz neler? Biraz önce tekrar teknik direktörlük yapmak istediğinizi ve bu konuda uyumun çok önemli olduğunu söylemiştiniz. Belki kulüp ismi vermek zor ama hedefinizde bir lig var mı?
Ben baskıyı ve büyük işleri seven birisiyim. Kendime ve yaptıklarıma çok güveniyorum. Çok fazla çalışıyorum, çalışmayı ve futbolu seviyorum. Bana hedefi zirve olan bir takım, böyle bir proje ile gelirse her zaman bu teklifi değerlendirmeye hazırım. Herkes beni, her zaman zirveyi hedefleyen ve seven biri olarak tanıdı. Bu benim felsefem ve bu şekilde yaşıyorum. Bu yaştan sonra da değişemem. Hep bu ruhla devam edeceğim. Her hangi bir teklif olmazsa yoluma akademi ile yürürüm. Futbolla yakın çalışıyorum. Şimdiye kadar bazı teklifler yapıldı, görüştük ama akademideki işleri rayına oturttuktan sonra kendi işime bakmak istiyorum.
Baskı, futbol sevgisi ve zirveyi hedefleyen takımlar... Bunların hepsi Türkiye'de de var. Tekrar Türkiye olabilir mi?
Tabii ki bunu söylemek zor. Türkiye'yi çok seviyorum. Romanya'da doğdum ama en fazla Türkiye'de oynadım (gülüyor). Hayat böyle bir yol çizdi. Hem ben hem de ailem Türkiye'de kendimizi çok iyi hissediyoruz. Bir gün Türkiye'ye döneceğim diye düşünüyorum, büyük sevinçle, büyük heyecanla. Bir teklif gelirse memnuniyetle dönmeye hazırım.