TR
EN
Milli Takımlar » U-21 » U-21 Milli Takım Haber Detay Sayfası
Hakan Çinemre: "Tekmeye kafa sokarım" 1.10.2014
Hakan Çinemre: "Tekmeye kafa sokarım"

Fenerbahçe altyapısından yetişip A takım formasına en yakın duran oyuncu var karşımızda. U18'de başlayan ay-yıldızlı kariyerini Ümit Millî Takım düzeyine kadar çıkardı. Geçtiğimiz sezon Bucaspor'da geçirdiği başarılı dönemin güveniyle kendisini Fenerbahçe'nin stoper rekabeti içinde bulan genç oyuncu, tekmeye kafa uzatan gözü karalığıyla formayı giyeceği günü iple çekiyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

2011 yılından bu yana Genç Millî Takımlarımızın formasını giyiyorsun ve ilk kez de Malta maçında Ümit Millî Takımımızda yer aldın. Seni daha yakından tanımak istiyoruz. Bize ailenden, kardeşlerinden bahseder misin?

Akçaabatlı bir ailenin çocuğuyum. Benden küçük iki kardeşim var. Biri kız, diğeri erkek. Ailem uzun yıllar önce Gölcük'e yerleşmiş ama bir ayağımız da halen Akçaabat'ta. Annem ve babam oldukça genç. Annem 37, babam 40 yaşında. Babam Gölcük'te esnaf. Ama senenin uzunca bir bölümünü de Akçaabat'ta geçiriyor. Benden de büyük beklentileri var.

1994 Gölcük doğumlusun. 1999 depremi sırasında orada mıydın?

Evet, ne yazık ki o depremi bütün şiddetiyle yaşadım. Henüz 5 yaşında küçük bir çocuk da olsam, o dehşet anlarını dün gibi hatırlıyorum. O gün Gölcük neredeyse tamamen yok olmuştu. Biz de tam depremin merkezindeydik. Ama Allah'a şükür bizim evimiz yıkılmadı ve hayatta kaldık. Ama yine de büyük bir acı yaşadık. Çünkü komşularımızın yanı sıra amcamı da o depremde kaybettik. Aslında o da çok acıklı bir olaydır. Amcam depremde yıkılan evlerinden sağ olarak kurtulmuştu. Sonra enkazın arasına girip oğlunu oradan çıkardı. Ardından eşinin de içeride olduğunu zannedip onu kurtarmak için içeri girdiğinde bina tamamen çökünce orada hayatını kaybetti. Aslında yengem de içeride değilmiş, dışarı çıkıp kurtulmuş. Depremin ardından Gölcük'te oturmaya devam ettik. Çünkü dedemin yaptığı ev o büyük depremden sağlam çıkmıştı.

Futbola ne zaman ve nasıl başladın?

Futbola başladığımda henüz 4 yaşındaydım. Her çocuk gibi sokaklarda topun peşinden koşturuyordum. 5yaşına geldiğimde babam beni Gölcük'teki Yeniköy Futbol Okulu'na yazdırdı. Açık söylemek gerekirse babam benim okumaya çok da hevesli bir çocuk olmadığımı o dönemde görmüş ve büyük bir hevesle peşinden koştuğum futbola yönlendirmişti. Akranlarıma oranla fiziksel açıdan daha fazla gelişmiş bir çocuktum ve defansta oldukça başarılıydım. Bu durumumu gören Gölcükspor, 10 yaşına geldiğimde beni altyapısına aldı. 16 yaşına geldiğimde Gölcükspor'la profesyonel sözleşme imzalayacakken de Fenerbahçe'ye transfer oldum.

Ailende futbolla ilgilenen başka kimse var mıydı?

Aslında bizim ailemizde futbolculuk genetik bir miras gibi. Babam da amcalarım da iyi futbol oynar. Hatta Murat amcamın Beşiktaş'a transferi gündeme gelmiş ama depremin ardından yaşanan olaylarda transferi düşünecek durumu kalmamış. Sonrasında ise 2013'e kadar amatör liglerde futbol oynamayı sürdürdü.

Fenerbahçe'ye transferine gelirsek, seni nerede izleyip beğendiler?

A2 Ligi'nde Fenerbahçe ile aynı gruptaydık. Her ikisinde yenilsek de açıkçası iki maçta da ben oldukça iyi bir performans göstermiştim. Dereağzı'ndaki maçı başkanımız Aziz Yıldırım ve altyapı koordinatörü Şenol Çorlu da izlemişti. Her ikisi de beni beğenmişler. Daha sonra Fenerbahçe'den davet geldi ve gittim. Üç-dört gün antrenmanlara çıktım.Antrenmanlardaki performansımı da beğenip beni transfer ettiler.

İstanbul'a tek başına mı geldin? Ailenden ayrı kalmanın zorlukları var mıydı?

16 yaşındaydım ve İstanbul'a da yalnız geldim. Dereağzı'nda tesislerde kaldım. İlk defa ailemden ayrı yaşadığım için başlangıçta zorlandım elbette. Ama Dereağzı'ndaki hayatım da çok güzeldi açıkçası. Arkadaş ortamı çok iyiydi ve beni çok çabuk benimsediler. Özellikle İsmet Yumakoğulları ve Hasan Akınay'la çok iyi dostluklar kurdum. Arkadaşlarımla çabuk kaynaşınca zorlukların üstesinden gelmek de kolay oldu. Zaten ailem de yakında olduğu için sık sık gidip geliyordum.

Futbola başladığın dönemde idollerin mıydı?

Şimdi takım arkadaşı olduğum Egemen Korkmaz abiyi çok beğeniyorum. Keza Bekir İrtegün abiyi de… Bir de Trabzonspor'da Aykut Demir var. Egemen ve Aykut abileri beğenmemin nedeni mücadeleci yapıları. Ben de onlar gibi bir oyuncuyum. Mücadeleden hiç kaçmam, tekmeye kafamı sokarım. Yabancı oyunculardan da Manchester United'dan Inter'e transfer olan Nemanja Vidic'i beğeniyorum.

Fenerbahçe altyapısında geçirdiğin dönemde aldığın eğitimden söz eder misin? Üzerinde en çok emeği bulunan teknik adamlar kimler?

Fenerbahçe altyapısının ne kadar farklı olduğunu Gölcükspor'dan ilk geldiğim dönemde çok iyi anladım. Fenerbahçe ile çalışmalara başlayınca, "Ben eskiden hiç antrenman yapmamışım" dedim kendi kendime. Zaten bu nedenle de başlangıçta çok zorlandım. Fenerbahçe'deki antrenmanlar bana çok ağır geldi. Ancak hocalarım Semih Özü olsun, Hasan Özdemir olsun benimle çok yakından ilgilendiler. Onlarla aram çok iyiydi. Beni çok sevdiler. Allah'a şükürler olsun bende onları utandırmadım ve performansımı her geçen gün kademe kademe arttırdım. Hasan Özdemir'in de geçmişte sert bir stoper olması benim için büyük bir avantajdı. Dolayısıyla ondan çok şey öğrenme fırsatı buldum. Altyapıdaki bu yoğun çalışmalar sayesinde iki sene içinde A takım kadrosuna yükseldim. O dönemde A takımın başında bulunan Aykut Kocaman Hocamız, Beşiktaş'la oynadığımız bir U18 maçımızı izledikten sonra beni kadroya çağırdı. Kampa gittiğimizde benimle yaptığı konuşmada, "Mücadeleci yapını çok beğeniyorum. Kendini geliştirmeyi başarırsan gelecekte Fenerbahçe'ye uzun yıllar hizmet edebilirsin"demişti.

Günümüz futbolunda stoperden beklenenler de değişiyor ve artıyor. Sadece atağı kesen ve rakibi durduran değil, ayakları da temiz olan, oyunu iyi okuyan ve kuran oyuncular aranıyor. Sen bu konuda kendini hangi konumda görüyorsun?

Özellikle Fenerbahçe'nin stoperiyseniz bu saydığınız özelliklerin tümüne sahip olmanız gerekiyor. Açıkçası Gölcükspor'dayken bir stoper olarak benden beklenenler farklıydı. O dönemde sadece rakip atağı kesmeniz ya da karşınızdaki rakibinizi durdurmanız yeterli görülüyordu. Topu kazandıktan sonra oyunu kurmak gibi bir eğitim almamıştım. Dolayısıyla Fenerbahçe'ye geldiğim dönemde bu konuda da zorluklar yaşadım. Ama ben çalışmayı seven ve öğrenmeye açık bir oyuncuyum. Zamanla iki ayağımı da geliştirdim. Artık hem sağ hem de sol ayağımı kullanabiliyorum. Büyük futbolcuların bile kendilerini geliştirmek için özel çalışmalar yaptığını biliyorum ve ben de duvarın karşısına geçip iki ayağımı da biraz daha iyi kullanabilmek için çaba harcıyorum.

Hocaların hangi özelliklerini beğeniyor?

Mücadeleci ve atletik yapım sayesinde bir stoperde olması gereken özelliklere sahip bulunduğumu söylüyorlar. Hiçbir şeyden korkmamam ve gözü kara oluşum da hocalarımın hoşuna gidiyor. Bir başka avantajımın da kafa toplarındaki üstünlüğüm olduğunu söylüyorlar.

Geliştirmen gereken yönlerin neler?

Saha içindeki duruşumu ve pozisyon alışımı biraz daha geliştirmem gerekiyor. Bu da oynayıp tecrübe kazanmakla ilgili bir şey.

Savunma oyuncuları hep güçlü kalmak zorunda. Bu konuda neler yapıyorsun?

Özel hayatına her zaman dikkat eden bir oyuncuyum. Asla bir gece hayatım yok. Zaten eve de çıkmadım, tesislerde kalıyorum. Bu biraz da aile yapımla ilgili bir şey. Çünkü böyle yetiştirildim. Futbol için yaşıyorum diyebilirim.

Seni bugün geldiğin noktaya taşıyan en belirleyici özelliğin hangisi?

Futbolda devamlılık çok önemli. Allah'a şükür Fenerbahçe'ye geldiğim günden itibaren hiç oturmadım, hiç yedek kalmadım. Geçen sezon kiralık gittiğim Bucaspor'da da aynı şekilde sürekli oynadım. Futbolcu, hele bir genç oyuncu kenarda beklememeli. Bazı oyuncular kiralık gittikleri takımlarda yedek kalabiliyor. Genç bir oyuncu için en büyük tehlike de bu zaten. Oysa o sezonu en iyi biçimde değerlendirmen ve kulübüne daha güçlü dönmen gerekiyor. Benim avantajım, hangi kategoride olursa olsun her zaman oynamak oldu. Bunun için de hırslı olmanız, istemeniz ve mücadeleden hiç vazgeçmemeniz gerekiyor. Bir de en baştan beri futbolcu olmak için yolumu açan aileme karşı bir borcum olduğunu düşünüyorum ve bunun için bir kat daha fazla çalışıyorum. Buradan ailemin benim futbolcu olmama ihtiyaç duyduğu gibi bir sonuç çıkmasın. Onlar sadece bugüne kadar verdiğim emeğin karşılığını almamı ve kendimi kurtarmamı istiyor.

Geçtiğimiz sezonu kiralık olarak Bucaspor'da geçirdin? Özellikle büyük kulüplerde oynayan oyuncular için kiralık gitmek hayal kırıklığına yol açabilir? Sen bu gelişmeyi nasıl karşıladın?

Her genç oyuncu gibi Fenerbahçe'de oynamayı bekliyordum ama bunun kolay olmadığını da biliyordum. Gerçekçi olmak zorundasınız; önünüzde sizden çok daha tecrübeli ve usta abileriniz var. Dolayısıyla kendinizi geliştirmek ve daha güçlü bir şekilde geri dönüp o rekabete katılmak zorundasınız. Bu nedenle Bucaspor'dan teklif geldiğinde bunun benim gelişimim açısından iyi bir fırsat olduğunu düşündüm. Doğrusunu söylemek gerekirse ilk defa profesyonel futbolun içine de Bucaspor'da girdim. Futbolun gerçeğiyle de orada tanıştım. Başlangıçta zorluklar da yaşadım. Ailenizden bir kez daha uzaklaşıyor, başka bir ortamın içine giriyorsunuz. Çabuk adapte olmak kolay değil tabiî ki. Ama üç hafta içinde formayı aldıktan sonra bir daha da bırakmadım.

Bucaspor'da geçirdiğin sezon hakkında neler söylersin? Bu tecrübenin sana neler kattığını düşünüyorsun?

Bucaspor'da oynamak bana gerçekten de profesyonel bir futbolcu olduğumu anlatmış oldu. İlk defa o düzeyde bir ligde oynadım ve çok önemli bir tecrübe kazandım. Zaten sezonun sonunda da Allah'a şükür alabileceğim bütün transfer tekliflerini aldım. Bu teklifler benim açımdan çok önemliydi, çünkü talip olanların sayısı arttıkça sizin de kendinize güveniniz bir o kadar yükseliyor.

PTT 1. Lig mücadelenin zirvede olduğu bir lig ve genç bir stoperin gelişimi açısından da önemli bir tecrübe olmalı…

Evet, kesinlikle çok iyi bir tecrübe oldu benim açımdan. Bir de Bucaspor'un genç oyuncuları seven, onlara oynama fırsatı tanıyan bir kulüp olması da çok önemliydi. Yeri gelmişken söylemem gereken bir şey daha var; Bucaspor'un Genel Koordinatörü Cenk Tekelioğlu'nu asla unutmayacağım. Adeta benim ikinci babam gibiydi. Bana inanılmaz yardımcı oldu. Genç bir oyuncunun kiralık gittiği kulüpte oynaması kolay değildir ama Cenk abim olsun, Mustafa Bahadır Hocam olsun bana sonuna kadar güvendiler ve forma şansı verdiler. Bu yüzden onlara çok teşekkür ederim. Şimdi geriye dönüp baktığımda, "İyi ki Bucaspor'a gitmişim ve iyi ki de Cenk abiyi tanımışım" diyorum.

Bu sezon Fenerbahçe'ye geri döndün ve A takım kadrosunda yer alıyorsun. Stoper rekabeti içinde kendini nerede görüyorsun? Bu sezon bir şans bulabileceğine inanıyor musun?

Evet, inanıyorum. Çünkü bu yönde çok net işaretler var. Bir kere İsmail Kartal Hocamız, gelen onca teklife rağmen beni göndermedi. Sezon başında Kardemir Karabükspor, Sivasspor, Gaziantepspor,

Kayserispor, Kayseri Erciyesspor gibi takımlardan teklifler geldi ama İsmail Kartal Hocamız, "Seni vermiyorum, bu sezon takım içindeki rekabete gireceksin. Hatta kupa maçlarında, bazen de ligde sana oynama şansı tanıyacağım" dedi. Bucaspor'da geçirdiğim başarılı sezonun ardından Fenerbahçe'ye hazır gelmemin bir avantaj olduğunu düşünüyorum.

Takımda Bruno Alves, Bekir İrtegün, Egemen Korkmaz, Kadlec, Serdar Kesimal gibi oldukça tecrübeli stoperler var. Onların senin gelişmene katkıları oluyor mu? İlişkileriniz nasıl?

Özellikle Bekir abiyle aram çok iyidir. Bana her zaman yardımcı oluyor. Saha içindeki duruş pozisyonlarını gösteriyor. Bir savunma oyuncusu için duracağı yeri bilmesi çok önemli. Bekir abiye, "Abi benim bunu en iyi şekilde öğrenmem lâzım" dedim. O da bana yardımcı olacağını söyledi ve gerçekten de idmanlarda bana destek veriyor. Ben de Bekir abinin yanı sıra Bruno Alves, Egemen Korkmaz gibi tecrübeli stoperlerimizi dikkatle izleyerek öğrenmeye çalışıyorum. Onlarla birlikte antrenman yapıp kendimi geliştirmekten çok mutlu olduğumu söyleyebilirim.

İsmail Kartal'ın takımın başına gelişi oyuncuları nasıl etkiledi? Hocanın seninle ilişkileri nasıl?

İsmail Hoca gerçekten de çok iyi bir insan. Bazen abi bazen hoca olmayı ve o iki pozisyonun çizgilerini ayarlamayı çok iyi biliyor. Kulüpte de hakikaten bir ağırlığı var. Hem çok seviliyor hem de çok sayılıyor. Yardımcı hocalıktan gelen oyuncularla yakın diyaloğunun yanı sıra kendisine duyulan saygı ve kulüpteki ağırlığı sayesinde kendisini teknik direktör olarak da kabul ettirmiş ve takım üzerinde tam bir otorite sağlamış durumda.

Millî Takım oyuncusu olmak senin için ne ifade ediyor?

Millî Takım'a ilk geldiğimde çok heyecanlanmıştım. O zaman 18 yaşındaydım ve beni kadroya alan, bugün Ümit Millî Takım'da da hocalığımızı yapan Abdullah Ercan'dı. Millî Takım'da olmak, ay-yıldızlı formayla oynamak çok farklı bir duygu benim için. Millî Takım için her şeyimi verebilirim. Gerekirse tekmeye kafa uzatırım. Hiçbir şeyden çekinmem. Belki bazıları Millî Takım'da uzun süredir oynuyor olmanın bir alışkanlık haline geldiğini söyleyebilir ama ben 100 millî maç oynamış olsam, 101. maça çıkarken de sanki ilk defa çağırılıyormuş gibi hisseder, aynı heyecanla oynarım.

Geçtiğimiz yıl U20 Dünya Şampiyonası'nda Millî Takımımızın formasını giydin. FIFA'nın Dünya Kupası'ndan sonra ikinci en büyük organizasyonunda yer almak sana neler kazandırdı?

Her şeyden önce tecrübe kattı. Böylesine büyük bir turnuvada, uluslararası bir organizasyonda yer almak, üst düzey oyuncularla karşılıklı oynamak önemli bir tecrübe. Tabiî orada Fransa'ya elendiğimiz maçta yaşadığım bir olay var. İlk yarının sonunda rakip oyuncuyla bir itiş-kakış yaşamıştım. İnsan bayrağı için mücadele ederken bazen kendini kaybedebiliyor. O eforu harcarken bazen beyne kan gitmeyebiliyor ve insan çıldırabiliyor (gülüyor). İşte o itiş-kakış da böyle bir ortamda gelişti ve benim için büyük bir tecrübe oldu. O tecrübe sayesinde artık otokontrolümü kazandığımı düşünüyorum.

Gelecekle ilgili nasıl hayaller kuruyorsun? Kariyer planlamanda neler var?

Başkanımız bana Fenerbahçe ile 4.5 yıllık bir sözleşme imzalattı. Ben de formayı giyerek bu büyük kulübün bir parçası olmak istiyorum. Fenerbahçe formasının her oyuncuya nasip olmayacağını biliyorum ve bu formaya lâyık olmak, kalıcı olmak istiyorum. Şampiyonluklar kazanıp kupalar kaldırarak taraftarı sevindirmek istiyorum.

Millî Takımlarımız artık son derecede modern bir tesise sahip. Sen de Riva'daki bu tesislerde ilk kez kamp yapıyorsun. Riva'nın eski halini de bilen bir oyuncu olarak bu değişimi nasıl karşıladın?

Söylediğiniz gibi, Riva'nın eski hâlini de biliyorum ve şu anda bulunduğum yerin aynı Riva olduğuna inanamıyorum. Binanın mimari yapısıyla, içerideki konforla, odaların kalitesiyle, sahaların çokluğuyla harika bir tesis olmuş. Bize bu imkânları hazırlayanlara çok teşekkür ediyorum.

Futbolun dışında kalan vakitlerinde neler yapıyorsun?

Futbolun dışında kalan zamanımı ailemle geçirmeye çalışıyorum. Dediğim gibi, gezip tozmak gibi bir alışkanlığım yok. Yaz tatillerimi genellikle Akçaabat'ta geçiriyorum ama bu sene tatil yapmadım. Bucaspor'da kazandığım formu kaybetmeden Fenerbahçe kampına hazır gidebilmek için ara vermeden antrenman yaptım. Bunun için özel bir antrenör eşliğinde Gölcükspor'un tesislerinde bütün yaz tek başıma çalıştım.