TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Yasin Avcı: Joker kral 31.07.2010
Yasin Avcı: Joker kral

Kardemir Karabükspor, Bank Asya 1. Lig'de şampiyonluğunu en erken ilân eden takım olurken, daha önce golcülüğüyle ön plana çıkmamış bir oyuncusu da krallık tacını taktı. Daha önce golcülüğüyle ön plana çıkmamıştı çünkü sağ bekten sol açığa kadar birçok bölgede forma giymiş bir jokerdi o. Geçtiğimiz sezonun yarısına kadar sağ açıkta, ikinci yarısında ise forvette yer alıp 18 golle Bank Asya 1. Lig'in gol kralı olan İzmirli oyuncunun Turkcell Süper Lig'de bu sezon ne yapacağı merakla bekleniyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Kardemir Karabükspor Bank Asya 1. Lig'de açık ara şampiyon olurken gol krallığı tacını takan Yasin Avcı'yı daha yakından tanımak istiyoruz.

10 Nisan 1983 İzmir Tire doğumluyum. Futbola Tirespor'da başladım ve 15 yaşında Altay'ın altyapısına transfer oldum. Orada 3 yıl oynadıktan sonra kiralık olarak Aliağaspor'a gittim. 1 sezonun ardından geri dönüp Altay'ın A takımında 6 sezon oynadıktan sonra geçen sezon Kardemir Karabükspor'a transfer oldum. Burada da ilk sezonumda Bank Asya 1. Lig şampiyonluğu yaşadım ve gol krallığını elde ettim.

Ailenden söz eder misin?

Üç kardeşiz. İki ablam var. Annem ve babam Tire'de yaşıyor, babam çiftçilik yapıyor.

Futbola başlarken hayallerin nelerdi?

Başlarken parayı hiç düşünmedim. Futbolu seviyordum ve televizyonda maçları izlerken "Ben de orada olabilirim" diye düşünüyordum. Açıkçası insan o yaşlarda işin maddi yönünü pek de aklına getirmiyor. Okul dönemimde de derslerden çok futbola ağırlık veriyordum. Allah da nasip etti ve gelen şansları iyi değerlendirerek bu noktaya geldim.

Peki, sokakta futbol oynarken bir kulüp takımına geçişin nasıl oldu? Nasıl keşfedildin?

Okul takımında oynamaya başlamıştım. O sırada maçlarımızı izleyen Tirespor'un antrenörleri beni izleyip beğenmiş. Böylece Tirespor'un altyapısına başladım. Yine okul müsabakalarımız devam ederken, bu defa İzmir'de oynadığımız maçlar sırasında Altay'ın hocası Ercan Ertemçöz beni beğenmiş ve izlenmemi istemiş. O sayede Altay'a transferim gerçekleşti.

Ailen futbolcu olmanı nasıl karşıladı?

Babam her zaman beni destekledi. O da küçüklüğünde futbol oynamış ama dedem kendisine izin vermemiş. Bu nedenle babam maddi manevi hep yanımda oldu. O dönemde ilk zamanlar Tire'den İzmir'e giderken oldukça sıkıntı yaşadım. Sonuçta 1.5 saatlik bir yolu gidip geliyordum. Sonra Altay'ın lojmanında kalmaya başladım. Ailemden, arkadaşlarımdan uzak kalmak, büyük bir şehirde, tanımadığınız insanların arasında yaşamak oldukça zordu. Bir ara Tire'ye, ailemin yanına dönmeyi de düşündüm aslında. Ancak babam arkamda çok durdu ve bana sabır telkin etti. İçimde de futbolcu olma kararlılığı vardı.

Bu arada eğitimini nereye kadar sürdürdün?

Ticaret Lisesi'ni bitirdim ve sonrasında devam etmedim.

Futbola başladığın dönemde idollerin var mıydı?

Altay'ın altyapısında bulunduğum dönemde A takımda Necati Ateş ve Sinan Kaloğlu oynuyordu. Ben de kendime onları örnek alıyordum. Bir de o dönemde Ümit İnal vardı ve bana çok yardımcı oluyordu. Ümit ağabey takımın en tecrübeli oyuncusuydu ve bütün genç oyunculara yol gösteriyordu.

Gelişimine en fazla katkı sağlayan antrenörler hangileri?

1 numarada Altay'ın altyapısındaki hocam Zafer Bilgetay var. Futbol hakkındaki temel bilgilerimi ondan aldım. Fiziksel gelişimimde de katkısı büyük. Yardımcıları Tamer ve Adnan Hocalara da buradan teşekkür ediyorum.

Şansımı çok iyi kullandım

Altyapıdan çıkış süreci aslında bir oyuncunun en zor dönemi. Altyapılarda ümit vaat eden birçok oyuncunun sonrasında kaybolup gittiğini görüyoruz. Sense o dönemi başarıyla atlatarak bugünkü konumuna yükseldin. O zorlu süreci başarıyla geçmendeki faktörler nelerdi?

Benim için de gerçekten kritik bir dönem vardı. Aliağa'da kiralık oynayıp A takıma döndüğümde Altay'da kalıp kalmayacağım belli değildi. 26 kişilik bir kamp kadrosu yapılmıştı ve benimle birlikte üç genç oyuncu bu listenin altına bir çizgi çekildikten sonra eklenmişti. Ama kampta sağ bekimizin Murat Alaçayır sakatlandı ve sağ açık olmama rağmen beni sağ beke yerleştirdiler. Takımın maddi durumu da iyi olmadığından o bölgeye transfer yapmamışlardı. Formayı giydim ve sezonun 5. haftasına kadar oynadım. Murat ağabeyin iyileşip oynayacağı hafta da bir gol attım ve ondan sonra 34 haftayı tamamladım. Murat ağabey ise 7. haftada kadro dışı kaldı. O dönem benim için çok önemliydi. Gelen şansı çok iyi kullandım ve sonrası da geldi.

Kiralık gittiğin dönemden söz edelim biraz da. Bugün genç oyuncular kiralık gönderilmeye pek sıcak bakmıyor. Aliağa'ya kiralanman senin kariyerini nasıl etkiledi?

PAF takımda 20 gol atmış ve çok iyi bir sezon geçirmiştim. A takıma çıkmayı düşünürken kiralık gönderilmek beni oldukça üzmüştü. Ama şimdi bakınca "İyi ki gitmişim" diyorum. Çünkü 3. Lig gerçekten çok sert ve mücadeleli bir lig. Orada oynayarak kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum. Bence genç oyuncuların alt liglerde oynayarak pişmeleri çok faydalı.

Sezon başında Karabükpor'a gelene kadar hep İzmir takımlarında oynadığını görüyoruz. Bu değişikliğin nedeni neydi? Altay'dan neden ayrıldın?

Altay'da artık yüzüm eskimişti. Orada üç tane play-off finali yaşadık ve hepsini kaybettik. Hele bir Kasımpaşa maçımız var ki, onu kaybetmek beni çok etkiledi. Artık gitmem gerektiğini düşündüm. Yeni bir takım, yeni bir heyecan lazımdı. Ama kulüp de göndermiyor, yüksek bonservis bedeli istiyordu. Beş yıllık sözleşmem sona erince ayrıldım ve beni çok isteyen Karabükspor'a geldim. İyi ki de gelmişim, hem şampiyonluk hem de gol krallığı yaşadım.

Şu sözleşmenin bitmesi konusu önemli. Kulüpler genellikle sözleşmesi bitecek olan oyuncularını yeni mukavele imzalamaya zorluyor. İmzalamayanı kadro dışı bırakabiliyor. Mesela dergimizin son sayısında Sezer Öztürk'ün bu konuda çok çarpıcı yorumları vardı. Sen bu düzen hakkında neler söylersin?

Sezer'i iyi tanıyorum ve yaşadığı olayları biliyorum. Ona son derecede hak veriyorum. Benim açımdan bakıldığındaysa, bir kere altyapıdan çıkan oyuncu maddi anlamda eziliyor. İstediğim şartlarda oynayamadım. Benden çok iyi olmayan ama dışarıdan gelen oyuncu iki-üç kat fazla para aldı. Benimse pazarlık yapma hakkım bile olmadı. Yine de "kulübün çocuğu" olarak sesimi çıkarmadan oynamaya devam ettim. Ama sözleşmem biteceği zaman beni de iki hafta kadro dışı bıraktılar. Sözleşmem bitip gittiğimde de "Kulübe para kazandırmadı" diye suçladılar. Oysa sözleşmem sürerken taliplerim vardı ve kulüp beni satarak para kazanabilirdi. O zaman ben de daha erken bir çıkış yakalayabilirdim. Maalesef futbolcular ülkemizde böyle sıkıntılar yaşayabiliyor.

PAF takımında oynadığın dönemde 20 gol atan bir oyuncu olduğunu görüyoruz. Ancak sonrasında 2-3 golle kapattığın sezonlar var. Geçtiğimiz yıla kadar da bir kez 10 gole ulaşabilmişsin. Karabükspor'da seni gol krallığına taşıyan değişim nasıl gerçekleşti?

Altay'da 10 gol attığım dönemde teknik direktörümüz Ekrem Al'dı ve beni sağ önde oynatmıştı. Asıl bölgem sağ kanat. Ama zaman zaman sağ bekte oynatıldım. Bu nedenle gol sayımda önemli dalgalanmalar oldu. Karabükspor'da ise sağ kanatta başladım, daha sonra Burak ağabey sakatlanınca Emenike ile birlikte çift santrfor olarak oynamaya başladım. Orada da başarılı olduğumu düşünüyorum. Gollerimin yarısından fazlasını sağ kanatta oynarken attım. Benim için nerede oynadığımın önemi yok. Zaman zaman sol kanatta da oynatıldım. Görev verildiği zaman elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırım.

Sol kanatta da oynadığını söyledin, sol ayağın da sağ ayağın kadar iyi mi?

Değil ama artık çok da fark etmiyor. Messi sol ayaklı ama sağda oynuyor, Robben de öyle. Oyuncunun kendisini geliştirmesi gerekiyor. Ben de Karabükspor'da sol kanatta oynadığım bir maçta içeri girip sağ ayağımla gol attım.

Bazı oyuncular her bölgede oynayabilmeyi bir avantaj olarak görür. Bazıları için ise belirli bir mevkiin oyuncusu olmak önemlidir. Sen hangi kategoriye giriyorsun?

Aslında oyuncunun belirli bir mevkii olması gerekiyor. Çünkü diyelim ki sağ bek oynuyorsunuz ve o pozisyonun gereklerini yapmaya alışıyorsunuz, sonra başka bir bölgede başka şeyler yapmanız gerekiyor. Mesela ben sağ önde oynarken santrfor olarak görevlendirilince zorluk çektim. Çünkü santrfor oynamanın gerekleri çok daha farklı. Ama futbolcuysanız, hocanız nerede görev veriyorsa orada oynamak zorundasınız.

Karabükspor'da sistem mükemmel

Geçtiğimiz sezona baktığımızda Karabükspor'un açık ara şampiyon olduğunu görüyoruz. Sizi rakiplerinizin bu kadar önüne çıkaran özellikleriniz nelerdi?

Bir kere kulübümüzün bir sistemi var. Oyuncuların alacakları günü gününe ödeniyor, maddi hiçbir sorun yaşanmıyor. Arkadaşlık çok iyi. Takıma bakıyorsunuz, Bank Asya 1. Lig'de oynayabilecek en iyi oyuncular bizdeydi. Hocamız Yücel İldiz sezon başında müthiş idman yaptırdı ve bize özgüven kazandırdı. Şehir de takıma sahip çıktı ve bu faktörlerin tümü birleşince başarı geldi.

Sence bu saydığın özellikler Süper Lig'de kalıcı olabilmek için yeterli mi? Çünkü Karabükspor'un geçmişte iki kez Süper Lig deneyimi var fakat ikisi de çok kısa süreli oldu.

Takımın çekirdek kadrosu korundu. Ligin yükünü çeken 10 oyuncu devam ediyor. Eğer yeni gelen arkadaşlarımız da uyum sorunu yaşamaz ve beklentileri karşılarlarsa ligde kalabileceğimizi düşünüyorum. Bence takımın kaderi büyük ölçüde yeni transferlerin göstereceği performansa bağlı.

Geçtiğimiz sezon Bank Asya 1. Lig'de 18 gol atıp gol kralı olmuş bir oyuncu olarak bu sezon Süper Lig'deki hedefin ne?

Süper Lig çok daha farklı. Çok daha kaliteli ve iyi bir lig. Takımımıza da yeni oyuncular geldi ve öncelikli hedefim formayı kapmak. Bir gol hedefim yok ama başarılı olacağımdan eminim. Kendime çok güveniyorum. Zaten uzun zamandır Süper Lig takımları beni istiyordu ama kısmet olmamıştı. Nasip, takımımla birlikte Süper Lig'e yükselmekmiş.

İşçilere borcumuz var!

Karabük şehrinde futbola ilgi nasıl?

Küçük bir şehir ve herkes sizi tanıyor. Geçtiğimiz sezon sokağa çıktığımda her seferinde çok güzel bir atmosferle karşılaştım. Hem takım olarak hem kişisel olarak başarılı bir sezon geçirdiğim için ilgi büyüktü. Karşılaştığım herkes "Senin gol kralı olmanı istiyoruz" diyordu. Ama tabii Emenike ile karşılaştıklarında ona ne söylediklerini bilmiyorum (gülüyor). Son haftalarda aramızda bir rekabet oluştu ve şehir "Emenikeciler ile Yasinciler" diye ikiye bölündü. Son haftalarda şampiyonluğu garantilemiştik ve tek heyecan hangimizin gol kralı olacağı üzerineydi. Karabük bir işçi kenti. Fabrikayı da gezdik ve bazı işçilerin 1800 derece ısı karşısında çalıştığını gördük. Onların maaşından kesilip bize aktarılan bir para var. Dolayısıyla sokağa çıktığınızda o insanların yüzüne rahatlıkla bakabilmek için başarılı olmak zorunda olduğunuzu hissediyorsunuz.

Siz takım olarak Taksim'deki 1 Mayıs kutlamalarına da katıldınız.

Hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşadım. Başlangıçta korkmuştum. Çünkü 1 Mayıs deyince insanın aklına hep kavga, gürültü, olay geliyor. "Acaba orada ne yaşayacağız?" diye endişe duydum. Ama çok güzel şeyler yaşadık. Bir kere çok güzel bir duyguydu. İşçilerin yanındaydık ve onların bizden aldıkları destekten duyduğu mutluluğu gözlerinden okuyabiliyorduk. Onları mutlu etmek bize de büyük bir keyif verdi. Eğer seneye yine böyle bir organizasyon olursa yine 1 Mayıs'a katılırım.

Karabükspor şampiyonluğu garantiledikten sonra da her maçına asılarak bir başka biçimde Türkiye'ye örnek oldu. Bu motivasyonu nasıl sürdürebildiniz?

Dediğim gibi, Karabükspor'da mükemmel bir sistem var. Başkanımız diyor ki, "Şampiyon oldunuz ama bu her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Kazanmaya devam edin ve priminizi alın." Mesela Adanaspor'la oynadığımız son maçın galibiyet primi 6 bin liraydı. Başkan isterse böyle bir prim vermeyebilir, "Kaybetsek ne olur?" diye düşünebilir. Ama şaibeye yer vermemek için oyuncularından her maçı kazanmalarını istiyor.

Futbolunla ilgili muhasebeler yapar mısın? Kendinde eksik gördüğün yönler var mı?

Hiçbir zaman "İyiyim, şöyleyim, böyleyim" demeyi sevmem. Kötü oynadığımda kendimi eleştirmesini bilirim. Allah'a şükür geçtiğimiz sezonun büyük bölümünde iyi futbol oynadım. Kendimde eksik gördüğüm yön ise kafa topları. Yaşım da artık 27 oldu ve bu yönümü geliştirmem kolay değil. Ben de özelliklerime göre pozisyon almaya çalışıyorum.

Peki, hocaların hangi özelliklerini beğeniyor?

Devamlılığımın iyi olduğunu söylüyorlar. Gol bölgelerinde topla buluşmamı beğeniyorlar. Adam eksiltebiliyorum ve pozisyonun sonuna kadar gidiyorum. O zaman da ya top beni ya da ben topu buluyorum. Geçtiğimiz sezon bu sayede çok gol attım.

Bu devamlılığı sağlayabilmek için fiziksel olarak da güçlü olmak gerekiyor. Güçlü kalabilmek için neler yapıyorsun?

Yaz tatillerimde mutlaka çalışırım. Buraya gelmeden önce de Tire'de özel çalışmalar yaptım ve kampa hazır geldim. Beslenmesine ve dinlenmesine dikkat eden bir oyuncu olduğumu söyleyebilirim. İzmir'deyken arkadaşlarımla dışarı çıkar, gezip dolaşırdım ama Karabük'te sürekli tesislerdeyim.

Ligimizde beğendiğin oyuncular hangileri?

Necati Ateş'i daha önce söylemiştim. Milan Baros'u, Harry Kewell'ı ve geçen sezon zaman zaman gösterdiği performansa Keita'yı beğeniyorum.

Bursaspor'un şampiyonluğu ligimizde neleri değiştirir sence?

Bursaspor'un şampiyonluğu bütün Anadolu kulüplerinin hedeflerini büyütecek. Yıllar sonra ilk defa böyle bir başarı elde ediliyor. Artık her takım en azından ilk beşte yer almak isteyecek.

Aslında Bursaspor'dan önce iki sezon da Sivasspor şampiyonluğu zorlamıştı. Sence bu değişim büyük takımların gerilemesinden mi kaynaklanıyor yoksa diğer takımlarda bir ilerleme, bir uyanış mı söz konusu?

Artık kafalar değişiyor. Nasıl ki Avrupa'da farklı takımlar şampiyonluk elde edebiliyorsa Türkiye'de de aynısı olabilmeli. Bursaspor'un şampiyonluğuyla oldu zaten. İyi çalışmak, kendine güven, iyi arkadaşlık sizi bir yerlere taşıyabiliyor. Bursaspor'da bunların tümü vardı. Kadrosu da kaliteliydi. Belki o kadro üç büyüklerinki kadar zengin değildi ama Bursaspor başta saydığım diğer faktörleri lehine çevirmesini bildi. Maç maç düşündüler, strese girmediler, şansları yardım etti, çok da iyi bir teknik adama sahipler ve böylece bir şampiyonlukla ödüllendirildiler.

Geçtiğimiz sezon yerli teknik adamların senesi oldu zaten. Ligi ve kupayı Türk teknik adamlar kazandı.

Bence kulüplerimizin artık yerli teknik adamlara güvenmesi gerekiyor. Şans verilip arkalarında durulduğu zaman neler yapabileceklerini kanıtlamış durumdalar. Bence yabancı hoca getiren büyük takımların hedefi de artık lig şampiyonluğu olmaktan çıkmalı. Onlar da kendilerini Avrupa çapında başarılara taşıyacak isimlere yönelmeli. Üstelik bu başarılar Türk teknik adamlarla da gerçekleştirilebilir. Zaten geçmişe baktığımızda bütün başarıların arkasında Türk teknik direktörlerin imzası bulunuyor.

Dünya Kupası'nı izlemişsindir. Orada seni en fazla şaşırtan ne oldu?

Arjantin'in elenmesi oldu. Dünya futbolunu yakından izliyorum. Barcelona'daki Messi'yi düşünerek benim favorim Arjantin'di. Ama aldandım. Messi, Barcelona'da farklı, Arjantin Millî Takımı'nda farklı performans sergiliyor. Arjantin de takım olarak benim beklediğim performanstan çok uzaktı. İspanya takımına bakıyorsunuz, Messi'siz Barcelona olarak çok iyi oynamayı sürdürüyor. Messi ise Arjantin takımında bir şey yapamıyor. Bu da bize futbolun ne kadar takım oyunu olduğunu net biçimde gösteriyor. Ne kadar iyi oyunculara sahip olursanız olun, takım olamazsanız hedefe ulaşamıyorsunuz.

Dünya Kupası'nda hangi oyuncuları beğendin?

Uruguay'dan Suarez ve Forlan'ı, İspanya'dan David Villa'yı çok beğendim. Xavi ve Iniesta her zaman iyi oyuncular. Almanya'dan ise Mesut Özil çok farklı olduğunu bu turnuvada gösterdi. Alman takımının risk alan, tek özel ouncusu Mesut'tu.

Kariyerinde unutamadığın an hangisi?

Aslında böyle iki tane an var. Birisi Altay'la Süper Lig'e çıkmayı Kasımpaşa karşısında kaybettiğimiz maç. 90. dakikada öndeydik ama son dakikada gol yedik ve maç uzatmaya gitti. Uzatmada bir kez daha öne geçtik ancak yine son dakikada gol yedik. Onu unutamam. 120. dakikada kalecimiz Gökhan aut atışı kullanıyordu ve öndeydik. O anda içimden "Artık Süper Lig'deyiz" diye geçiriyorum. Kulübeye bakıyorum, bir bayram havası yaşanıyor. Ancak dönen top gol oldu ve çöktük. Penaltılar atılmadan önce Süper Lig'e çıkamayacağımızı biliyordum. Bir de Karabükspor'da Süper Lig'e çıkmayı garantilediğimiz Çaykur Rizespor maçını unutamıyorum. 3-0 kazanmıştık ve şampiyonluğu getiren iki golü ben atmıştım.

Kariyer planlamanda neler var?

27 yaşındayım ve futbolun en olgun çağındayım. Süper Lig'de oynama şansını yakaladım. Çok heyecanlıyım ve sabırsızlıkla maçları bekliyorum. İnsanlar da gol kralı bir oyuncunun ne yapacağını merak ediyor. Bu başarının tesadüfî olmadığını göstermek istiyorum. Bu heyecan ve sabırsızlığa rağmen üzerimde hiçbir baskı yok. Son derecede rahatım. Süper Lig'de iyi bir performans gösterip insanların zihnine girmek istiyorum. Belki Millî Takım bile olabilir. Bunun da hayal olmadığını düşünüyorum. Millî Takım'da oynamaya hem zihinsel hem de fiziksel olarak hazırım.

Karabük fazla büyük bir kent değil? Oradaki hayatından bize söz edebilir misin? Bir İzmirli için kolay olmasa gerek.

Başlangıçta çok sıkılmıştım ve maçlardan sonra sürekli İzmir'e gidiyorum, Ama insan zamanla alışıyor. Safranbolu'ya, Amasra'ya gidiyorum. Çevrede doğal güzellikler çok fazla. Oraları geziyorum. Aslında bir oyuncunun futbol için yaşaması açısından Karabük'te güzel bir ortam olduğunu da söyleyebilirim. Performansıma baktığımda da Karabük'teki yaşantının bana çok iyi geldiğini görüyorum.

Nelerden hoşlanır, nelere kızarsın?

Yeni yerler keşfetmeyi, gezmeyi, otomobil kullanmayı seviyorum. Kolay sinirlenen bir insan değilim. Hem saha dışında hem de içinde sakin birisiyim. Müzik dinlemekten, film izlemekten hoşlanırım. TV dizilerinden komedileri tercih ediyorum, Geniş Aile ve Türk Malı'nı izliyorum.