TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Caner Ak: "Bizim evimizde kumanda kavgası yok" 1.10.2015
Caner Ak: "Bizim evimizde kumanda kavgası yok"
Geri
İleri

Eski FIFA kokartlı hakem Kadriye Gökçek'le evli olan Süper Lig'in yeni ismi, "Bu benim için çok büyük bir şans. Eşim benim en büyük mentörüm. Evimizde sürekli maç izliyor ve analiz yapıyoruz. Eşim hakemliğin tüm detaylarını çok iyi bildiği için çok şanslıyım. Evde İngiltere, İtalya, Almanya ve İspanya liglerini de takip ediyoruz. Arnold Schwarzenegger'in bir yazısı, hayatımdaki en büyük dönüm noktalarından birisi oldu ve bugünlere kadar geldim. Hayatta ve hakemlikte hedefler bitmez; bende de bitmiyor" diyor.

Röportaj: Rasim Artagan

Süper Lig'de bu sezon boy gösterecek dört yeni hakemden birisiniz. Öncelikle Caner Ak kimdir, bunu öğrenebilir miyiz?

1983 yılında Bilecik Söğüt'te doğdum. Memur bir ailenin çocuğu olduğum için çok fazla seyahat ettim. Asker çocuğuyum. Babam subaydı. Türkiye'nin hemen hemen her yerinde yaşadım. İlkokulu beş ayrı ilde okudum. Bununla birlikte kendi memuriyet hayatıma, iş hayatıma ve hakemlik hayatıma da bu yansıdı. Çünkü Kocaeli Üniversitesi Beden Eğitimi bölümünü kazandım. 2002 yılında girdim, 2006'da mezun oldum. 2004'te okulun ikinci sınıfındayken hakemliğe başladım. İlk senemde C yardımcı hakemliğe teklif edildim. Fakat deneyimsiz olduğum için klasmana çıkma şansım olmadı. Ardından üniversite bitti, Adana'ya döndüm. Ailem oradaydı. Aslında Tarsusluyuz biz. Ailemiz hep orada yaşıyor. Adana'da 1-2 sene boşluğa düştüm. Yüksek lisansa başladım. "Acaba ne olacak, memuriyete girebilecek miyim?" gibi bir soru işareti vardı kafamda. Bu süre içinde hakemliği bırakmak zorunda kaldım. Özel bir bankada çalıştım. Ardından bölümümle alâkalı atamam oldu. Artvin Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'ne atandım. Artvin'de de 1.5 yıl görev yaptım. Daha sonra orada da tekrar hakemliğe başlama fırsatım oldu. Ancak bir şanssızlığım vardı. Takım sayısı çok az olduğu için fazla maça gidemiyordum. Daha sonra Ankara'ya tekrar gelme durumum oldu. Gençlik ve Spor Bakanlığı'na geçtim. Artvin'de güzel çalışmalarım oldu. ASKF'yi kurdum. Yani Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu'nun kurucusuyum. Ama tabiî hakem olduğum için görev yapamadım. Sadece bu işin öncüsü oldum. Bu çalışmadan sonra da Genel Müdür Yardımcısı'na Ankara'ya gitmek istediğimi söyledim. Ankara'ya tayinim çıktı. O sene yani 2010'da bölgesel hakemliğe terfi ettim. Ama talihsiz anlar yaşadım. Ayağım kırıldı. Müsabaka sırasında oyuncuyla çarpıştık. Ayağıma bastı. 6 aylık iyileşme sürecinden sonra tekrar hakemliğe başladım. Şartlar Adana'ya gitmemin uygun olduğunu gösterdi. Öyle gelişti. Ailemin yanına döndüm. Kurum değiştirdim. Gençlik Spor'dan ayrıldım; Çukurova Belediyesi'ne geçiş yaptım. Yeni kurulan bir belediyeydi. Mâli Hizmetler Müdürlüğü'nde görev yapıyorum orada. Gelir şefiyim. 2013'te ulusal hakemliğe terfi ettim. Sağolsun MHK bir sene sonra Hakem Gelişim Kampı'na çağırdı. Hakem Gelişim Kampı bizim için çok güzel geçti. Oğuz Sarvan Hocamız bizim için çok güzel çalışmalar yaptı. Bize çok katkısı oldu. Keşke imkân olsa da her hakem Oğuz Hocadan ders alabilse,o tezgâhtan bir geçse. Kampı tamamladıktan sonra orada öğrendiklerim maçlarıma da yansıdı. Daha farklı maçlar yönetmeye başladım. Eskiden deneyimsizdik. Sonra doneleri alınca daha iyi maçlar çıkartmaya başladık. 2014 yılında ilâve yardımcı hakem kadrosuna seçildim. Ulusalda üçüncü senemdi. Bu süre içinde yaklaşık 35 müsabakaya çıktım. 20 tanesi İkinci Lig'di. Ara sıra PTT 1. Lig'e 4. hakem gittim. Geçen sezon Süper Lig'de dördüncü hakem ve ilâve hakem olarak görev aldım. Çok fazla deneyim kazandım.

Bu zaten sizi hazırlamak için değil mi hocam?

Evet kesinlikle böyle oldu. MHK böyle uygun gördü. FIFA hakemleriyle müsabakalara gitmek benim için çok büyük deneyim oldu. Gittiğim maçlar da çok kaliteli maçlardı. Trabzonspor-Galatasaray maçına da dördüncü hakem olarak gitmiştim. Ali Palabıyık hocamızın dördüncü hakemiydim. Bu maçın benim için yeri ayrıdır. Çok güzel bir duyguydu benim için. Her maçtan bir şeyler öğreniyoruz.

O maçtan bir gün önce Ali hocamızla röportaj yapmıştık. Bizim de böyle bir anımız var…

Evet, çok güzel rastlantı olmuş. Unutmuyoruz o günü… Serüvenim bu şekilde. Bu sene de MHK uygun gördü; Süper Lig kadrosuna yükseldim. Adana için çok önemli. Türk hakemliği için iyi bir iz bırakacağımı düşünüyorum. Çünkü çok çalışıyorum. Alttan gelen arkadaşlara da "Sadece Salı-Perşembe idman yaparak bu iş olmaz. En az 5-6 gün idman yapmanız lâzım" diyorum. Özel antrenörüm var. Onunla birlikte çalışıyorum. Özel idman yaptırıyor bana. Haftada 4 gün çalışıyorum.

32 yaşındasınız. Emeklilik yaşı da 47'ye yükseldi. Önünüzde uzun bir süreç var. Kariyer hedefiniz nedir?

Hakemlikte hedef hiçbir zaman bitmiyor. Her zaman hedefinizin olması lazım.

Aynı sözü Cüneyt Çakır da söylüyor.

Evet… Sürekli hedeflerimiz var. Haftalık hedefler, aylık hedefler, yıllık hedefler… Hep hedef var. Ben hep bu şekilde başarılı oldum diyebilirim. Süper Lig kadrosundaki hedefim de bu sene içerisinde Süper Lig'de müsabaka yönetmek. Ali Palabıyık Hocam da ilk çıktığı sezonda 4-5 müsabakadan sonra görev almaya başladı. Gerçekten bu bir başarı. Bizim önümüzde PTT 1. Lig var. Orada maç veriliyor. Oradaki başarı grafiğine göre Süper Lig'de maç alıyorsunuz. Amacım bu sene Süper Lig'de düdük çalmak. Ardından ikinci sezonda FIFA kadrosunda o kokartı takmayı istiyorum.

Yabancı diliniz ne durumda?

Yabancı dilim var. Kolejde okudum. Altyapım da var. İki yıldır da özel ders alıyorum. İngilizce olarak rahat iletişim kurabiliyorum. Ancak futbol dilinde kullanılan terimler çok önemli. Yabancı bir internet sitesi var,  boş zamanlarımda oradan çalışıyorum. UEFA'nın sitesini takip ediyorum. Makaleleri okuyorum, çeviriyorum. FIFA'nın sitesini aynı şekilde takip ediyorum. Merak ediyorum ve araştırıyorum.

Süper Lig'de bu sezon çok kaliteli kadrolar var. Dünyaca ünlü yıldızlar geldi. İdareyi soracağım. Aradaki farkı tabiî ki maç aldığınız zaman göreceksiniz ama dünyaca ünlü yıldızlarla aynı sahada olmak nasıl bir şey olur? Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu konuda her hakemin farklı bir tarzı var. Benim de bir tarzım var. Bu konuda Cüneyt Hocamı örnek almaya çalışıyorum. Hakem-oyuncu ilişkileri açısından kendisini örnek alıyorum. Çok fazla konuşma, açıklama yapma gibi bir durumum olmuyor. Az konuşup, hakemliğe konsantre oluyorum. Ligimizdeki dünya yıldızlarıyla da bu şekilde iletişim kuracağım. Ancak bizim ligimizin tabiî ki farklı bir tarzı var. Onlara da yine aynı şekilde, bize öğrettikleri şekilde belli bir mesafede yaklaşımda bulunacağız.

Hakemlikle ilgili unutamadığınız bir hatıranız var mı?

Hazırlıksız yakalandım… Çok fazla anımız oluyor maçlarda. Bunu biraz sonra söyleyebilirim…

Cüneyt Çakır hakemlik bayrağını zirveye dikti. Cüneyt Hoca aslında şunu gösterdi; "Her Türk hakemi bir gün çok büyük bir finali yönetebilir…" Bu durum size neler düşündürüyor?

Cüneyt Hocamızın bu başarısı Türk hakemliği için çok önemli. Kendisi önümüzü çok açtı. Hakemlerimize de bu konuda güven geldi. Bu başarı çok çalışmanın bir ürünü. Çok çalışıyor ve biz de buna şahitlik ediyoruz. O yüzden diğer hakemler de bunun farkına varmalı. Özellikle bu kategoride, bu şekilde maç yönetecek düzeyde hakemimizin olduğunu bilmeliler. Bunun şansının verildiğini, bunun yapılabileceğini tüm hakemler görüyor. Bunun için gerçekten çok çalışmak gerekiyor. Cüneyt Hoca bunu her platformda söylüyor. "Haftada 15 maç izliyorum" diyor. Başarının püf noktası maç izlemek. Ne kadar çok maç izlersek, ne kadar çok müsabaka yönetirsek başarıya bir şekilde ulaşıyoruz. Cüneyt Hocamızdan sonra aramızdan o bayrağı alacak isimler çıkacağını düşünüyorum. Mesela ben her hafta İngiltere ve Almanya Liglerini izliyorum. Canlı izleyemezsem bile kaydediyorum. İtalya Ligi'nin özetlerini internetten izliyorum. Her hafta olan ilginç pozisyonları arıyorum. Hakem hatalarını bulmaya çalışıyorum. Yapılan hakem hatalarını bulduktan sonra onu klip haline getiriyorum ve kendi arşivimde saklıyorum. Her hafta bütün liglerin taramasını yapıyorum birkaç arkadaşımla beraber… Kendimi bu yönde geliştirmeye çalışıyorum. Bunu her hakemin yapması lâzım. Süper Lig dışında diğer ligleri de izlememiz gerekiyor. Hiç umulmadık bir pozisyonla da karşılaşabiliyoruz. Sürekli hedefler olmalı. Hırsınız olmalı. Yoksa olduğunuz yerde sayarsınız ve kendinizden gitmeye başlar.

Hata yaptığınız zaman ne hissediyorsunuz?

Uzun süre o pozisyonu düşünmüyorum. Kararı verdim, maç bitti, eve gittim. Kendi kendime kaldığım zaman hataları aramaya, neden kaynaklandığını bulmaya çalışıyorum. Bu pozisyonu sürekli düşünüyorum, kafamın içinde yeniden yaşıyorum, muhakemesini yapıyorum. Bir sonraki pozisyonda planlarımı ona göre düzenliyorum. Bir defterim var. Her maçta yaptığım her hatanın notunu tutuyorum.

Kara kaplı bir defteriniz var yani…

Evet, kesinlikle. Müsabaka gününden önce mutlaka bu defteri okurum, yaptığım hataları gözden geçiririm. Bu müsabakada böyle bir pozisyon olursa aynı hatayı yapmamaya çalışırım.

O zaman geri dönelim. Anı eksik kaldı. Yaşadığınız ilginç bir anı alalım...

Hakemliğe ilk başladığım yıl… İl hakemi olduğumda ilk Süper Amatör maçımı anlatayım. Benim için çok ayrı bir maçtı. Biraz tedirginlik var. İlk maçıma çıkıyorum. Bize şans verilmiş. Gözlemci hocalar maçı izliyor. Benden daha kıdemli yardımcı ağabeylerim vardı. Bizi yetiştirmek için böyle yapmışlardı doğal olarak… Çok güzel bir maçtı. Yusuf Sarı Hocamız gözlemcimizdi. Bende emeği çoktur. O maçta 4 kırmızı kart gösterdim. Ama kartların hepsi doğruydu. Benim için çok zor bir müsabaka olmuştu. O maçın heyecanı vardı. Gözlemci hocamız da bu maça çok önem veriyordu. Bu yüzden de tedirgin ve heyecanlıydım. Bu maçta da en son bir penaltı kararı vermiştim. Bariz gol şansıydı. Kırmızı kartı gösterdikten sonra takım arkadaşı sinirlendi ve topa vurdu. Kendisinin sarı kartı vardı. Kırmızı kart gösterdim. Aynı anda iki oyuncuya kırmızı kart göstermiş oldum. Daha önce de aynı takımdan 2 kişiye kırmızı kart göstermiştim. Maç artık öyle bir hale geldi ki kesinlikle taviz vermeden devam etmek zorundaydım. Böyle de yaptım. Maç bittikten sonra gözlemci Hocamız, "Çok cesur bir maç yönettin. Seni tebrik ederim. Sende hakemlik kumaşı var. İyi yerlere geleceğine inanıyorum" dedi. Çok heyecanlanmıştım. Kartları dahi karıştırmıştım ama hata yapmadım.

Aile hayatınıza gelirsek, evli misiniz?

Evet, evliyim. Eşim de eski FIFA hakemi Kadriye Gökçek. Ailece hakemiz yani. Bana hakemlik konusunda çok yardımcı oldu. Avrupa'da deneyim yaşadığı, FIFA hakemi olduğu için doğal olarak benden daha kıdemli. Eve girdiğim zaman, "Bugün hangi dizi var?" yerine "Bugün kimin maçı var?" diyoruz. Benim en büyük mentörüm o aslında. Evimizde kesinlikle kumanda kavgası yaşanmıyor. Eve o rahatlıkla giriyorum. Bazen ben söylüyorum, "Bugün şu maç var…" diye. Ben söylemezsem o "Maç izlemeyecek misin?" diye soruyor. Eşim 3 yıl önce hakemliği bıraktı. 1 sene gözlemcilik yaptıktan sonra onu da bıraktı. Şu an tamamen bana yardımcı oluyor. Hakkını ödeyemem. Evde oturduğumuz zaman hep maç analizi yapıyoruz. Kendisi bu eğitimleri aldığı için TV karşısına geçip analiz yapıyoruz. Benim için çok büyük avantaj. Bazı pozisyonlarda tartıştığımız da oluyor. Genelde orta noktayı buluyoruz. Geçen sene Mayıs ayında evlendik. Eşim de hamile. Kız çocuğu bekliyoruz.

Müjdeli haberlerin hepsi bir arada gelmiş.

Buraya gelmeden üç gün önce, "Ben de geleceğim seninle" dedi. Ben spor yaparken, kendisi de gelir yürüyüş yapar. Ben koşarken kronometreyi kendisi tutar. İdmanlarıma, beslenmeme kadar her konuda çok yardımcı oluyor. Maç çantamı bile o hazırlar. Bu tutumu beni de çok mutlu ediyor. Daha fazla motive oluyorum. Sadece müsabakaya konsantre oluyorum. Kendisi de bu işin içinden geldiği için beni maça her şeyiyle hazırlıyor. Başarımda onun payı çok fazla. Beni sürekli yönlendiriyor. Ne yapmam, nasıl davranmam gerektiği konusunda bana çok yardımcı oluyor. Bu çok çalışmakla ilgili. Çalışmazsanız olmuyor. 7-8 yıl önce spor salonuna gidiyordum. Orada spor yaparken dergiler oluyor doğal olarak. Arnold Schwarzenegger'in bir yazısını okumuştum. "Eğer bir amacınız varsa; ulaşmak istediğiniz bir hedef varsa önce bir vizyonunuz olmalı. O vizyonu tamamlamak için de misyonunuz olmalı. Misyonunuz olacak, hedefiniz olacak, olmak istediğiniz şey ne ise onu ortaya koyacaksınız. Bir resim çizeceksiniz hedefiniz doğrultusunda. O hedefe ulaşmak için, o vizyonu tamamlamak için o resme uygun olarak yaşamanız gerekiyor ki hedefe ulaşabilesiniz…" Böyle diyordu. Benim de kafamda FIFA hakemi olmak vardı. Günlük yaşantımda da buna göre yaşıyordum. İdmana giderken bir FIFA hakemi nasıl antrenman yapar, burada nasıl oturur, seminere giderken nasıl konuşur, maç yönetirken nasıl maç yönetir; bunu idrak ederek yola çıktım. Maçlarımda da hakemlik hayatımda da antrenmanda da hakem ilişkilerimde de hep bunu baz aldım. Bu felsefeye göre yaşadım. Buna göre hareket ettim. Bunun bana yol gösterme anlamında çok fazla katkısı oldu diyebilirim. Arnold'ın çok büyük bir etkisi var bende.

Hocam gerçekten en güzellerini en sona bırakmışsınız.

Artvin'de hakemlik yaptım. Merkezde tek başımaydım. Hırs dedik ya az önce. İki günde bir tek başıma idman yapıyordum. Hiç kimse yoktu. Herkes antrenman yapmaz Artvin gibi bir yerde. Ve takım yok. Mart ayında sezon bitiyor. Maçlara çıkamıyorsunuz ve il hakemiyim. İdman yaparken bir gün buraları yaşayacağım diye düşündüm. Her gün yağmur yağardı. Hakemlik geleceğimin ne olacağı belli değildi. Ama hep buraları hayal ederek iki günde bir tek başıma antrenman yapıyordum. Bu şekilde hedefe ulaşacağım için antrenman yapıyordum. İnşallah bundan sonraki amacım Türk hakemliğini en iyi şekilde temsil etmek. Adana'dan çok fazla destek var. Herkesin benden bir beklentisi var. Bu doğrultuda onların beklentilerini boş çıkarmayacağıma inanıyorum. Çok çalışıyorum. İnşallah daha iyi yerlere geleceğime inanıyorum.

Geri
İleri