TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Emir Biberoğlu: "AZ Alkmaar'ın yeni Oğuzhan'ı" 1.09.2017
Emir Biberoğlu: "AZ Alkmaarın yeni Oğuzhanı"
Geri
İleri

Tıpkı Oğuzhan Özyakup gibi Hollanda'nın AZ Alkmaar altyapısından yola çıkan genç oyuncu, U17 Millî Takımımızın formasını giyiyor. Oğuzhan gibi Trabzon kökenli bir ailenin çocuğu ve yine onun gibi bir orta saha virtüözü. Farkı ise sol ayaklı olması. Futbola âşık olduğunu söyleyen ve futbol için yaşayan genç yıldız adayı, ayakları yere basan düşünce yapısıyla da gelecek için umut veriyor.

Röportaj: Rasim Artagan

20 Mayıs 2001 Hollanda doğumlusun. Hollanda'da nasıl bir çocukluk geçirdin?

Amsterdam'da doğup büyüdüm. Çok rahat bir çocukluk geçirdim. Hiç sıkıntı çekmedim diyebilirim. Annem, babam beni 4 yaşında futbola yazdırdı. Babam genelde benimle hep Türkçe konuşuyordu. Annem ise Hollandaca konuşuyordu. İki dili de bana çok iyi öğrettiler.

Aileni tanıyabilir miyiz? Hollanda'ya ne zaman gitmişler, ne işle meşguller?

Babam inşaatla uğraşıyor. İki ağabeyim var. İkisi de evli. Biri inşaatla uğraşıyor, diğeri bilgisayar üzerine bir iş yapıyor. Ailemde önce babaannem Hollanda'ya gitmiş. Sonrasında babam ve annemi yanına aldırmış. Dedem de onlarla gitmiş ama o dönem rahmetli olmuş. Direkt Amsterdam'a yerleşmişler 40 yıl önce… Aslen Trabzonluyuz. Yazları hep İstanbul'a geliyorduk. Dedem Gaziosmanpaşa'da oturuyor. Bu sayede Türkiye ile bağlarımız hiç kopmadı.

Ailende senden başka futbol oynayan birisi ya da birileri var mı? Kardeşlerini tanıyabilir miyiz?

Ağabeylerimden biri futbolla ilgileniyor. Ancak profesyonel değil amatör olarak oynuyor. O sağ açık, ben orta saha oyuncusuyum. Ailede sürekli futbol sohbeti yapılır. Hepimiz futbolu çok severiz. En çok da babam sever. Her maçıma gelir. Ağabeyimin de her maçına gider. Futbol aşkı kesinlikle babamdan geliyor bize… Amsterdam'da doğup büyüdüğüm için Ajax'ı severim. Türkiye'de de Trabzonspor'a sempatim var.

Ailen sende ne gördü de 4 yaşındayken futbola yazdırdı?

Hep topla oynamışım, başka bir şeyle oynamamışım. Hep top vardı hayatımda. Basketbol topu, futbol topu fark etmezdi. Yuvarlak olsun yeter. Hep sol ayakla vuruyordum topa. Ağabeyimin yüzünden de beni futbola yazdırdılar. Çünkü o dönem o da oynuyordu.

4 yaşında hangi kulübe gittin?

Pancratius… Orada 7 sene oynadım. Çocukluk altyapı eğitimimi oradan aldım. Sonra o kulüp bana yetmemeye başladı. Bu yüzden de daha büyük bir amatör kulübe gittim. ABC diye bir kulüp… Bu kulüp, daha büyük kulüplerin altyapılarıyla maç yapabiliyordu. İlk senemde çok iyi oynamıştım. Ondan sonra ikinci senede hemen zaten transfer oldum. AZ Alkmaar'a geçtim. Bu sene ikinci senem…

Hollanda'daki altyapı eğitimi hakkında bize biraz bilgi verir misin?

Bana takım oyununu öğrettiler. Sen yoksun; biz varız… Bunu öğrettiler. Takım gibi oynuyorsun. Egoistliğe yer yok. Bireyselliğe yer yok. Çok yetenekli bir eğitim veriyorlar. Sağ ayağını nasıl kullanıyorsun, sol ayağını nasıl kullanıyorsun, bunların hepsini öğretiyorlar. Hollanda'da hiç uzun topla oynamazsın. Hep tek ve kısa paslar vardır. Bize bunu öğrettiler. Benim için de bu mükemmel bir şey…

Hollanda futbolu, dünya üzerinde önemli bir ekol. Sen de bu ülkede bir Türk oyuncu olarak yetişiyorsun. Gözlemlediğin kadarı ile Hollandalılar ile Türkler arasında futbola bakış açısında ne gibi farklar var?

En büyük fark yetenek. Hollanda'da futbol daha çok yetenekle oynanıyor. Türkiye'de ise mücadele ön plana çıkıyor. Türkiye'de daha çok gurur var… Yani şunu demek istiyorum. Türk oyuncuların hepsi ülkesi için canını dişine takarak oynuyor. Bu durum Hollanda'da daha az… Hollanda'da yendin ya da yenildin çok umursanmaz. Herkes hayatına bakar. Ama Türkiye'de işler böyle değil. Yenildiğin zaman ortalık yıkılıyor. Türkiye'de mücadele var, azim var, istek var… Hollanda'da da istek var ama burada daha çok var. Hollanda futbolu İspanya futboluna benziyor. İspanya futbolunda da fiziği zayıf oyuncular yetenekleriyle ön plana çıkabiliyor. İki ülke de yetenekle takım oyununu birleştiriyor ve başarı geliyor.

Herkes seni, seninle aynı yollardan geçen ve AZ Alkmaar'ın altyapısında yetiştikten sonra bugün Beşiktaş'ın kaptanlığına yükselen Oğuzhan Özyakup'a benzetiyor. Kendisiyle konuşma fırsatın oldu mu ve bu benzerlik hakkında sen ne düşünüyorsun?

Kramponlarını aldım… Birisi onun kramponlarını verdi bana… Onun çok iyi bir arkadaşı vermişti. Ama ben Oğuzhan ağabeyle hiç konuşmadım. Ona benzetildiğim için çok gurur duyuyorum. Ama farkımız var; o sağ ayak, ben sol ayak… Ben ve ailem gurur duyuyoruz bu durumdan. AZ Alkmaar'da birkaç kez bana Oğuzhan ağabeyi söylediler. O 10 sene önce buradaymış ama halen hatırlanıyor.

Peki, Hollanda'daki Türk menşeli oyuncuları gözlemleyebiliyor musun ya da konuşabiliyor musun?

Oraya bakarsam sadece iki kişiyiz. Benden başka bir Türk daha var. Rotterdam'da oynuyor. O da çok yetenekli ama Türk oyuncular çok az. Hollanda'da daha çok Araplar, Surinamlılar var. Türk oyuncu çok az.

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın bugünlere ulaşmayı başaramadı. Bugün baktığın zaman arkadaşlarından neyi farklı yaptın da futbolcu olabildin?

Bugüne kadar arkadaşlarımdan sadece biri futbolcu olabildi. Topa âşıktık ikimiz de… Sadece sahada değil, eve gelince de top oynadık, mahalleye gelince de top oynadık. En önemlisi boş işlerle uğraşmadık hiçbir zaman… Gezmedik, tozmadık, diskoteklere gitmedik. Hep futbolla uğraştık. Futbola kafa yorduk. Yazları ekstra idmanlar yaptık. Kendimi geliştirmek için çok uğraşıyorum. Bir hafta izin yapayım, sonra hemen idmanlara başlıyorum…

Şimdi Millî Takım sürecine gelelim… İlk kez Genç Millî Takımlara seçildin. Bu çağrıyı aldığın zaman ne hissettin?

(Gülüyor) Aynı böyle bir gülümseme oldu yüzümde. İki hafta önce Hollanda'daki hocam gösterdi bu daveti. Gurur duydum. Aileme haber verdim. Onlara, "Baba, anne beni Millî Takım'a çağırıyorlar. İstanbul'a ve İngiltere'ye gideceğiz, maç yapacağız" dedim. Onlar da çok sevindi, gurur duydu benimle. Babam zaten havalara uçtu. Çok sevindim gerçekten. Benim için çok güzel bir şey. Tüylerim diken diken oldu. Hocam da çok sevindi. Benimle gurur duydu. Millî Takım'a seçildiğime inanamıyorum. 4 yaşında futbola başlarken bugünleri düşünmedim hiç. Bütün hayatım boyunca o kulüpte oynayacağımı sanıyordum. Çok çalıştım. Hak ettim de… Doğruya doğru hak ettim çünkü çok çalıştım ve savaştım. Bazı durumlar güzel değildi. Kadroya giremediğim zamanlar oldu ama çok çalışarak bunun da üstesinden geldim. Kadroda olamamak da futbolun içinde… Bunları öğreniyorsun. Kötü maçlarım oldu. Önemli maçlarda benden çok şey beklediler ama bazen gösteremedim. Böyle şeyler de yaşadım. Tüm bunları yaşamak, öğrenmek açısından çok önemli tecrübeler. Kendini geliştirmek için bunları yaşaman gerekiyor.

Avrupa'da yetişen her Türk oyuncu, bir gün mutlaka yaşadığı ülke ile Türkiye arasında seçim yapma ayrımına geliyor. Ay-yıldızlı formayı sırtına geçirmiş genç bir Türk olarak bu konu hakkında ne düşünüyorsun? Bir gün Hollanda'dan teklif gelirse ne düşünürsün?

Benim için çok zor olur. Çünkü Hollanda'da doğdum, büyüdüm, ekmeğimi oradan kazanıyorum. Ama Türkiye benim ülkem. Türkiye çok büyük bir aşk. Türkiye denince bile tüylerim diken diken oluyor. Aynı şekilde babam da zaten büyük bir Türkiye âşığı. Yine Türkiye'yi seçerim. Şimdi U17'de oynuyorum. U21'de de forma giyersem bir daha Hollanda'yı hiç düşünmem. Çünkü Türkiye'nin A Millî Takımı için mücadele etmek çok büyük anlam taşıyor.

Ekim ayında U17 Avrupa Şampiyonası Eleme Turu'nda Çek Cumhuriyeti'nde Çek Cumhuriyeti, İsrail ve Ermenistan'la aynı grupta maçlara çıkacağız. Bu zorlu karşılaşmalar için ne düşünüyorsun?

Eleme turunda şansımızı çok yüksek görüyorum. Takımımız çok iyi, çok güçlü. Takımda her şey var. Denge var en önemlisi. Kendimize çok güveniyoruz. İnşallah bu takımları yeneriz. Bana sorarsanız bu gruptan çıkarız. Başka ülkelere bakıyorum, bence Türkiye birçok Avrupa ülkesinden çok çok daha iyi… Mücadele, gurur, forma aşkı fark yaratır. Kadromuz da bu tipte oyunculardan kurulu. Şansımızı çok yüksek görüyorum.

Teknik direktörünüz Mehmet Hacıoğlu ile nasıl bir diyaloğun var?

Mehmet Hoca Hollanda'da maçlarıma geldi ve beni izledi. Buraya gelince de çok sıcak davrandı. Sıkıntım yok burada. Kendimi evimde gibi hissediyorum sayesinde…

Millî Takım düzeyinde böylesine büyük turnuvalarda forma giymek, dünya futbol piyasasının da vitrinine çıkmak anlamına geliyor. Bu durum seni nasıl motive ediyor?

Millî olduğum için kulübüm de benimle gurur duyuyor. Böyle olunca da daha çok çalışmak istiyorum. Her maçta forma giymek istiyorum. Elimden geleni yapacağım, herkes emin olsun. İnşallah Türk Millî Takımı sayesinde büyük kulüpler beni görür ve ismimi daha büyük yapabilirim. Şimdi beni Oğuzhan'a benzetiyorlar. İnşallah bu sayede ilerde küçük çocukları bana benzetirler… Bu durum kesinlikle boş işlerle uğraşmamama da bağlı tabiî… Bunu da biliyorum.

Kariyer basamaklarının daha çok başındasın ve biliyorsun ki dünya futbol tarihine geçmiş her oyuncu, senin geçtiğin bu yollardan geçiyor. Bugün durup düşündüğünde ve ileriye baktığında kendini nerede görmek istiyorsun? Hedeflerin neler?

En büyük hayalim Arsenal'de oynamak… Mesut Özil'in arkasından gelmek… O benim idolüm. Ama Türkiye'ye de bakarsam çok güzel takımlar var. Süper Lig'de bir gün forma giymek isterim. Benim için en güzel lig Premier Lig… İspanya da güzel. Ama benim gözüm her zaman İngiltere'de… En üst seviye bana göre orası…

A Millî Takım hakkında neler düşünüyorsun? Bu büyük hayale ulaşmak için ekstra çalışmalar yapıyor musun?

A Millî Takım benim için çok özel… Yeni oyuncular geldi. Enes Ünal'ı, Hollanda'da çok gördüm. Emre Mor geldi. Her şeyden önce genç oyuncuları alıyorlar. Çok çabuk ilerleyebilir artık bu işler. Şimdi buradayım ama 2 yıl sonra A takımda olabilirim. Bunu da biliyorum. Bu büyük bir motivasyon benim için… Kondisyon çalışıyorum, vücut çalışıyorum. Fiziki gelişimime, beslenmeme çok dikkat ediyorum. Uyku benim açımdan en önemlisidir… Çok iyi uyurum. Elimden geleni yaparım. Sağ ayağımı çalıştırıyorum, onu da iyi kullanmak istiyorum.

Emre Mor diyoruz ama Cengiz Ünder de iki yıl içerisinde AS Roma'ya transfer oldu… İlk yıl Altınordu; sonra Başakşehir, sonra AS Roma… Bu durum da senin gibi genç oyuncuları motive etmeli…

Evet, kesinlikle motive ediyor. Gerçekten Cengiz çok çabuk gitti. Şimdi yeni bir oyuncu daha var Fenerbahçeli Elif Elmas… O da genç olmasına rağmen çok yetenekli. Artık gençlerin zamanı…

Futbol dünyası bugüne kadar silinip giden sayısız genç yetenek gördü. Sen de Türk futbolunun gözbebeği genç yeteneklerinden birisin. Böyle bir tehlike genç ve tecrübesiz oyuncuların yanı başında duruyor. Bu tehlikeden nasıl koruyorsun kendini?

Kendime iyi bakıyorum. Boş işlerle uğraşmıyorum. Bazı oyuncular şanssızlıktan silinmiş olabilir, sakatlanabilir… Ama ben elimden geleni yapıyorum. Gün gelir de silinirsem, "Elimden geleni yaptım" diyebilirim. Bazı oyuncular kendisini hemen yüksekte görür, şımarır. Kendisini profesyonel zanneder. Bunlar benim için çok önemli örnekler. Hep bunun üzerinde duruyoruz ben de ailem de… Böyle şeylerim hiç yok. Ailenin verdiği eğitim ve görgü çok önemli. Ailem beni hiç havalara uçurmaz. Gerekeni söyler her zaman. Bana doğruyu ve benim için iyi olanı söylüyorlar. Hatalarım varsa bunları açık açık söylüyorlar. Annem, babam benimle gurur duyuyor ama beni abartmıyorlar. Ben daha olmadım. Çok çalışmam gerekiyor. Mesela sağ ayağım eksik. Onun üzerine çok çalışıyorum. İnşallah geliştirebilirim. Sol ayağım gibi iyi olur sağ ayağım da… Kaleyi daha çok düşünebilirim. Çok az şut çekiyorum. Daha fazla şut çekersem daha fazla gol atabilirim. Vurduğum zaman yüzde 80 gol oluyor. Bunun üzerine daha çok çalışmam lâzım. Daha çok gol atıp, daha çok asist yapmak istiyorum. Şansımı denemek istiyorum, boşa giderse de gitsin şutlarım…

Her genç oyuncunun kendisine örnek aldığı isimler vardır. Mesut Özil haricinde kimleri, hangi özellikleri sebebiyle örnek alıyorsun?

Oğuzhan ağabeyi çok beğeniyorum. Ama bana göre dünyanın en iyisi Messi… Onun gibi zor oluruz. Ajax'ta forma giyen Hakim Ziyech de çok iyi bir oyuncu… Ona da benzetiliyorum bazen.

Boş zamanlarını nasıl değerlendiriyorsun? Hobilerin neler?

Ailemle ve arkadaşlarımla geçiriyorum boş vakitlerimi. Evde takılıyoruz genelde. Basketbol oynamayı da çok severim. Ağabeyimle, yeğenimle vakit geçiririm. Ağabeyimin maçlarına giderim mutlaka. O da benim her maçıma gelir.

Geri
İleri