TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
İbrahim Çağlar Uyarcan: Hakemliğin hafızası 1.02.2018
İbrahim Çağlar Uyarcan: Hakemliğin hafızası
Geri
İleri

Manisalı öğretmen anne-babanın 33 yaşındaki oğulları Aralık 2017'de FIFA yardımcı hakemi listesine girdi. İş Hukuku Yüksek Lisansı yapan, avukatlık mesleğini yürütmenin yanı sıra Celal Bayar Üniversitesi'nde ders veren genç hakem, futbol tutkusu, müthiş hafızası, CORE kursunun kazandırdıkları ve İngilizce bilgisiyle bu noktaya geldiğini düşünüyor, Dünya Kupası'nda bayrak sallamanın hayalini kuruyor.

Röportaj: Rasim Artagan / TamSaha

Manisa bölgesi hakemisiniz ve Aralık ayında FIFA yardımcı hakemi oldunuz. Sizi biraz daha yakından tanımak istiyoruz?

1985 İzmir doğumluyum. Sadece doğum için bir günlüğüne İzmir'e gitmişim. Memleketim Manisa. Annem, babam, ailem 4-5 kuşaktır Manisalıyız. Annem de babam da emekli öğretmen. Manisa'da tanınan, 40 yıla yakın zaman öğretmenlik yapan insanlar. Yani "Halil Hoca, Güler Hoca" deyince Manisa'da hemen hemen herkes tanır. Manisa'da herkes annemin, babamın tezgâhından geçmiştir.

Branşları nedir?

Babam sosyal bilgiler, annem sınıf öğretmeni. Aslen çiftçi bir aileyiz. Dedelerden çiftçilik devam etmiş. Babam hem çiftçilik hem öğretmenlik yapmış. Öğretmenlikten sonra çiftçiliğe devam etmiş. Şimdi onu da bıraktı. Ablam diş hekimi. Ortodonti uzmanı. Manisa'da kendi muayenehanesi var.

Futbola ilginiz ne zaman başladı?

İlkokuldan önce başladı. Dışarda oynamayı çok seven bir çocuktum. Ama annem de babam da korumacı insanlar. Ben nereye, babam orayaydı. Piknik yerlerine, beraber top oynamaya giderdik. 1990-1991 sezonunda Manisaspor-Gönenspor maçına gittim. O maçı hiç unutmam. Yıllar sonra bu maçı TFF'nin bilgi bankasından da buldum. Statta canlı izlediğim ilk maçtı. Ağzım açık seyrettim ve 1 hafta boyunca unutamadım. TV'de o kadar ilgiyle izleyemiyordum. Stattaki atmosfer, insanların tavırları beni çok etkiledi. Ertesi hafta tekrar maça gitmek istedim. Manisaspor deplasmanda oynadığı için ertesi hafta Sümerbankspor'un maçına gittik. Sümerbank da Manisaspor'un bir alt takımıydı. Manisaspor 2, Sümerbankspor 3. Lig'deydi. Ailemde sporla alâkalı hiç kimse yok. Genelde okumaya yönelen insanlar. Annem, babam bana hep eğitim vermek istedi. Ablam da çok iyi bir örnekti benim için. Futbola ilgim böyle başladı. Sonra hiç unutmam, Pazartesi günleri TRT'de 2. Lig Dosyası, Salı günü de İngiltere Ligi'nden programlar vardı. Saat 22.00'de başlardı. O saate kadar onları beklerdim. Sheffield Wednesday'i, Southampton'ı oradan öğrendim. Okul takımlarında da futbol oynadım. 1992'den hakemliğe başladığım tarihe kadar Manisa'da oynanan iç saha maçlarının hepsini izledim. Tabiî hasta olduğum birkaç sefer dışında… Hatta dershaneye gidiyordum. O zaman bile Pazar günü 2-3 derse girer, maç başlamadan 1.5 saat evvel stada giderdim. Dershaneden eve telefon eder, "Çağlar bugün gelmedi" derlerdi. Babam da, "Biliyorum ben müsaade ediyorum" derdi. Futbol hastalık boyutundaydı. Herhangi bir takım fanatikliğim yoktu. Futbolun kendisi bende hastalıktı. Bunu arkadaşlarım bilir, ailem bilir. Müsaade ederlerdi. Babam bana her zaman, "Polonya'nın bir şehrini bile futbol sayesinde öğrendin. İngiltere'nin şehirlerini öğrendin" derdi. Babam sosyal bilgiler öğretmeni olduğu için coğrafyası çok iyiydi. Futbola ilgim bu şekilde başladı. O dönem ilkokul eğitimi 5 yıldı. İlkokulu bitirdikten sonra Manisa'da 12. olarak Fatih Anadolu Lisesi'ni kazandım. Manisa'nın en iyi okuluydu. Anadolu Liseleri de şimdiki gibi değildi. O zaman bir tane var. En büyük avantajım orada aldığım haftada 24 saatlik İngilizce eğitimiydi. Belki de o eğitim, bugünlere gelmeme vesile oldu. Annemin, babamın bana 3 sene İngilizce özel dersi aldırması da çok önemli bir etkendi. Kendi arkadaşları bana eğitim verdi. O zamanlar üst düzey hakemlik gibi bir düşünce kesinlikle yoktu. Babam hep, "Uluslararası insan olsun. Manisa çapında kalmasın" derdi. Özel bir şirkette üst düzey bir pozisyon hayal ediliyordu ancak bugünleri kimse düşünmemişti. Ben biraz sıkılmıştım o zaman bu kadar İngilizce dersi görmekten.

Hakemliğe ilgi nereden geliyor peki?

Hazırlık ve orta 1. sınıftayken turnuvalar oluyordu. Beden eğitimi öğretmenimiz de bir klasman hakemiydi. Bir keresinde, "Bu maçları yönetmek isteyen var mı?" dedi. Ben de 6. sınıftayken alt sınıfların maçlarını yönetmeye başladım. Düdüğü aldım elime. Okulda da çok sevilen, aktif bir öğrenciydim. İlk heves orada başladı. Zaten her hafta maçlara da gidiyordum. Orada hakem olma hevesi içime doğdu. 15 yaşında, yani 2000 yılında Manisa Hakem Derneği'ne gittim. Beni almadılar. Yıllar sonra tanıyorsunuz tabiî kimin kim olduğunu… Meğer kimler kimlermiş. Ortaokul kıyafetiyle gittim. "Ben okulda maçlar yönetiyorum, hakem olmak istiyorum" dedim. "Tamam, ama başlangıç yaşı 18" dediler. 16'ydı bizden önce. Mustafa Emre Eyisoy'lar, Koray Gençerler'ler hep o neslin hakemleridir. Bizim zamanımızda yaş sınırı 18'e çekildi. "Ama sen yine her yıl gel, sor" dediler. Ben bırakın her yılı, iki ayda bir gidip soruyordum. Oradakiler sıkılmıştı artık. Hakem Kurulu Başkanı Esat Eriş'e sürekli sormuştum. Üniversiteye giriş zamanı kurs açıldı ve hemen gittim kaydoldum. Sonra üniversiteye giriş sınavlarına girdim ve sonuçlar açıklandı. 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazanmışım. Benden beklenenden daha aşağıda bir performans göstermişim. Çünkü Manisa'da eşit ağırlık branşında senelerce ilk 15-20 arasında gittim. ODTÜ Siyaset Bilimi gibi hedefler konulmuştu. Ama futbola çok fazla zaman ayırdım. Çok fazla maç izlemek beni etkiledi. Yine de çoğu öğrenci için ideal bir yerdi. Üniversiteye giderken nerede oturacağım konusu sıkıntı oldu. Ben hakemliğimi Manisa Bölgesi'nde yapmak istiyordum. Manisa-İzmir de çok yakın zaten. 4 yıl boyunca annemlerin yanında kaldım ve İzmir'e gidip geldim. Hukuk Fakültesi zamanı da şöyle geçti. Haftanın 3 günü Manisa'da uzak ilçelerde okul maçları ya da genç maçları yönettim. Bir sezonda 80 ile 120 arasında maç yönettim. Okula da haftanın iki günü zorunlu gittim. Okula gidişlerim de ilginçti. Okula gider, biraz durur, oradan Bucaspor'un maçına geçerdim. Hafta içi çok maç olurdu. 2 ve 3. Lig maçlarına giderdim. Hafta sonu İzmir takımlarının maçlarına giderdim. Otobüsle Akhisar'ın maçlarına giderdim. Çok fazla sayıda hakem seyrettim. Seyrettiğim hakemlerin bazılarıyla aynı kadrodayız şu an. Hakemler arasında hafızası çok iyi olarak tanırlar beni. Eski maçları çok iyi hatırlarım. İzlediğim maçları hemen hemen hiç unutmam. Bir hakemin 12 yıl önce yönettiği maçtaki bir ayrıntıyı bile hatırlarım. Bu insanlar sonra bana gözlemci olarak geldiler. Anlattığımda şaşırdıkları çok olmuştur. Sözel hafıza Allah vergisi olan bir şey. Fiziği hiç sevmem. Doğa bilimlerine, teknolojiye karşı bir ilgim yok. Evde kumanda bozulsa eşim yapar. Eşim de mühendis… O şekilde hakemlik odaklı bir 4 yıl geçti. Branşımı da çok sevdiğim için geceleri ders çalışmak hiç koymadı bana. Baktığınız zaman hukuk fakültesini 4 yılda sene tekrarı yapmadan bitireceksiniz; o 4 yıllık süreçte 500'ü aşkın maça çıkacaksınız; yüzlerce idman yapacaksınız, il çalışmalarına katılacaksınız… Hakemlik kursuna 120 kişi girdik. 100'ü Manisa Spor Yüksek Okulu'ndandı. BESYO meşhurdur. Çoğunluk oradandır. Benim gibi zor fakülte bitirip de hakemlik yapmaya çalışan başka biri yoktu. Açıkçası o yerel insanların takdirini kazandım. Kulüpçüsü, amatör oyuncusu, gözlemci hocalarımız, büyükler beni çok destekledi. Genelde yerelde kıskançlıklar olur ama adeta benim klasmana çıkışım konusunda bir konsensüs oluşmuştu. Süper amatördeki en zor maçı hakem olarak yönetip yardımcı klasmana yükselmiştim. O yüzden herkes takdir etti. Yani bir çaba var, çalışma var, bu kadar yoğun bir fakülteyi bitirip bunu başarmak güzel bir histi. Okulu iyi bir dereceyle bitirdim. İş Hukuku Yüksek Lisansını da aynı anda yaptım. Klasman yardımcı hakem olmuştum. Hatta hakem olmam konusunda tavsiyeler de gelmişti. Hiç unutmam Manisa İl Hakem Kurulu Başkanımız Esat Eriş, Koray Gencerler Hocayla beni dernekte bir odaya çektiler, "Çağlar hakemlik mi yoksa yardımcı hakemlik mi düşünüyorsun?" dediler. Koray Hoca da şahittir buna. "Benim hedefim yardımcılık. FIFA yardımcı hakem olmak istiyorum" demiştim. Hakemliğim de iyiyken 2007-2008'de klasman olarak başladım. O süreçte 1 sene Hudut Karakol Komutanı olarak askerlik yaptım. Tuzla Piyade Okulu'nda dönem üçüncüsü oldum. Derece yaptım. Derece yaptığım için de seçme hakkım oldu. Görev yapacağınız karakolu kendiniz seçiyorsunuz. Ben Edirne'de Meriç Nehri'nin kenarında hudut güvenliği sağlayan karakolda çalıştım. Askerlerime futbol konusunda bilgi verdim. Beraber Meriç Nehri kıyısında koşular yaptık. Kısa dönem çıkmadı diye üzülmüştüm ama o 1 yılın kayıp olmadığını görüyorum şu an… Çok önemli bir yönetim tecrübesi oldu 55 kişilik karakolu yönetmek… Askerden döndükten sonra klasman yardımcı olarak devam ettim. 2013-2014 sezonunu çok iyi geçirmiştim. 15 tane 2. Lig maçına çıkmıştım. Zekeriye Alp MHK Başkanı'ydı. Üst klasman kadrosuna girdim ilk kez… Süper Lig ve TFF 1. Lig'de görev alışımda dördüncü senem.

Hakemlikteki dönüm noktanız nedir?

Hakemlikte FIFA'ya dönüşte öne çıkmamı sağlayan sezon 2015'tir. Özgür Yankaya ile ilk kez Süper Lig'de maça çıktım. Eskişehirspor-Kayserispor maçıydı. O maçtan sonra o zamanki MHK, İngilizcemin farkına vardı. Tercümanlık yapıyordum. Kadronun en genciydim. Bire bir İngilizce konuşmak hoşlarına gitti. Sonraki MHK beni CORE kursuna gönderdi. Halil Umut Meler, ben, Abdullah Bora Özkara ile gittik. Beni apayrı bir boyuta taşıyan da kesinlikle CORE projesi oldu. Müthiş deneyim kazandırıyor, profesyonellik katıyor.

CORE kursunu biraz açar mısınız?

İdman tekniğinizden yardımcı hakemlik tekniğinize, insanlarla ilişkilerinizden kurumunuzu temsile kadar çok önemli şeyler öğreniyorsunuz. David Elleray, Kyros Vassaras gibi dünyaca tanınan insanlar… Ve tabiî ki hocamız Roberto Rosetti… Ve oradaki hocamın Leif Lindberg olması da benim için çok önemliydi. Beni çok beğenmişti. İlk kursa gidiyorsunuz. Sizden hedeflerinizi istiyorlar. 17.6 koşmuştum. Bunu 18.2'ye çıkarmamı istemişlerdi. İkinci gittiğimde 18.2 koştum. İngilizcem zaten gramer olarak A1 çıkmıştı. Konuşma pratiğimi geliştirmemi istediler. 6 ay boyunca Skype üzerinden UEFA'nın parasını ödediği bir İngiliz hocadan konuşma eğitimi aldım. Olumlu referanslar oldu. CORE'dan sona hakemliğim ivme kazandı. Bu kısa dönemde FIFA'ya çıkışta en önemli etken CORE'daki başarıdır. İyi düzey İngilizcem de bunu etkilemiştir. FIFA kokartı almadan U17 ve U19 turnuvalarına katıldım. Bulgaristan'daki U17 turnuvası benim için çok önem arz ediyor. Orada da Terje Hauge başımızdaydı. 2000'li yıllarda birçok Şampiyonlar Ligi maçı ve finali yönetmişti. Orada beni fark etti. Maçlarımıza gözlemci olarak geldi. Onun 2000'li yıllarda bir maçını izlemiştim ve kendisine detayları anlattığımda hafızama çok şaşırmıştı. Çok olumlu raporlar gönderdi benim adıma. U19'da yine uluslararası bir turnuvada görev aldım.

Hocam şimdi yeni bir sahne açılıyor size. Bundan sonraki hedefiniz nelerdir?

Hedefim en üst. Saha içini çok daha geliştirip daha kalıcı olmak ve İbrahim Çağlar Uyarcan ismini kalıcı hale getirmek istiyorum. Sadece yabancı dil bilir, temsili iyidir, çalışkandır denilmesinin yanında çok da iyi bir yardımcı hakemdir denilmesini de istiyorum. Hedefim Dünya Kupası'nda yardımcı hakemlik yapmak. Güzel örnekler var önümde. Lisede izlediğim hakemlerle birlikte FIFA kokartı taşıyorum artık. Bu benim için büyük bir onur. Bahattin abinin, Tarık abinin maçlarını hep kaydedip izlerdim.

Dezavantaj olarak neyi görüyorsunuz?

Biraz duygusal bir yapım var. Fazla merhamet var. Mesela sokak hayvanı takıntım var. Evin içinde 3, evin dışında 6 kedi kulübesi yaptım. 9 kedim var. Evin içinde yaşıyorlar ve arabanın arkasında devamlı kedi maması var. Vicdan ve merhamet biraz fazla. Bu insana biraz duygusallık katıyor. Ama biraz katı da olmak gerekiyor hakemlik camiasında. Kendimde bu duygu yoğunluğunu görüyorum. Çevremde sevilen bir insanım. Manisa'da iş davalarına bakıyorum. 9. yıla giriyorum avukatlıkta. Aynı zamanda 2012 yılından bu yana Celal Bayar Üniversitesi'nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak İş Hukuku dersleri veriyorum. Hiçbir sıkıntım olmadı. Bu işin duygusal boyutunu belli seviyede tutmam gerekiyor. Kimseye kin tutmuyorum. "Biraz erken oldu" diyen insanlar var. Bu insanlara karşı içimde en ufak bir öfke yok. Beni tanıyanlar zaten üstesinden geleceğimi biliyorum. Yaptığınız iyilik bir şekilde size dönüyor. Gerek insanlara, gerek hayvanlara yaptıklarım beni buluyor bir şekilde. Mesleki hayatımda da bunu gördüm. Hakemliğimde de bunu gördüm. Çalıştığınız zaman bir noktaya geliyorsunuz. Bundan sonra yapmamız gereken çok fazla çalışmak.

Eşinizin mühendis olduğunu söylemiştiniz. Kendisinden bahseder misiniz?

2014 yılında ulusal yardımcı hakemdim. Manisa'da üst klasman yardımcı hakem olan Volkan Akçit biraz sıkıntılı bir süreçten geçiyordu. "Seni çok düzgün bir kızla tanıştıracağım; eşin olacağına inanıyorum" dedi. Kendisi Celal Bayar Üniversitesi'nde öğrenci işleri memuruydu. İyi ki de tanıştırmış. Kaderin garip bir cilvesi. Bizi tanıştırdığı yıl kendisi klasmanda düştü; ben yukarı çıktım. Bana karşı ne bir kıskançlık yaşadı ne başka bir şey. Bizi bir araya getirmek için yine çok çalıştı. Eşimi Volkan Akçit'e borçluyum. Eşim, Celal Bayar Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünde öğretim görevlisi. Onun sayesinde de çok düzgün bir yaşamımız var. 1 yıllık evliyiz. Doktorasını tamamladığı zaman çocuk düşünüyoruz. Artık çocuğuma da sevgimi vermek istiyorum. Türkiye'nin çeşitli illerinden hakemlerle de yoğun iletişimim var. Dikili'de yazlığımız var. 25 yıl boyunca kaldık. Merkezden çıkarım, Bankacılar Sitesi'ne kadar koşarım. İnsanlar beni tanır. Selamlaşırız. Klasmandaki yükselişime şahitler. Gerek Manisa'da, gerekse Türkiye'deki alt seviyedeki hakemlere tecrübemden bir şeyler vermek isterim. Bundan 1 ay önce şöyle bir şey yaşadık. Süper Lig maçımdan sonra boşluk vardı. Manisa'da bir BAL Ligi maçına Zonguldak'tan hakemler geldi. Bir tanesi bayan hakemdi. Maç onlar için iyi geçmedi. Kulüpler son derece saygısız, sportmen olmayan bir ortam. Maçı çok iyi yönetmelerine rağmen tepkilerle ayrıldılar. Ben herkesin ayrılmasını bekledim. Bir tek polisler kaldı. Baktım suratlar düşük, moraller bozuk. Aldım onları, yemeğe götürdüm. Kendi kötü geçen maçlarımı anlattım. Şen şakrak bir sohbet oldu. Daha zaman vardı. Aldım onları evime götürdüm. Kedilerimi sevdik. Manisa'da dolaştık ve onları otobüse bıraktım. 10 saat otobüs yolculuğu yapacaklar. Biz de aynı yollardan geçtik. Kızcağızın başı önde ayrılıp gitmesini istemedim. Böyle olumlu ilişkiler kurduk. Hakem camiasında çekişmeler vardır ama ben işin biraz daha insani boyutunda kalmak istedim. Asla yanlış yollara sapmadığımı düşünüyorum. "Maç sayısı az, tecrübesi az" demelerine rağmen herkes bana, "Kişiliği çok iyi" diyor. Bunu dedirtebilmişsem en büyük hedefime ulaşmışımdır. Manisa'da Necmi Temizel, İbrahim Aksoy, Yunus Yıldırım gibi hocalarımız var. Yunus abinin çok faydası olmuştur. Necmi Temizel Spor Kompleksi'nde idman yapıyorum. Necmi Hocaya da söyledim; bu şekilde bir izlenim bırakmak istiyorum. Bu düzeyimi korumak istiyorum. Babam bana, "Bu sevgiyi-saygıyı hakemlikte 15 senede edindin. Bir yanlış hareketinle hepsi gider" dedi. Annemle babamın iyi eğitimci olması sayesinde buralara geldik. Umarım bu şekilde de devam eder.

Geri
İleri