TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Umut Güneş: 10 numara ön libero 2.07.2018
Umut Güneş: 10 numara ön libero
Geri
İleri

U19 Millî Takımımızın Stuttgartlı oyuncusu, her iki ayağını da kullanabilen, dripling yapabilen ve çabukluk avantajını kullanabilen özellikleriyle modern ön liberodan örnekler sunuyor. Türkçe ve Almanca dışında İngilizce, Fransızca ve İspanyolca konuşabilen 18 yaşındaki gurbetçi, futbolcu olmayı kafasına dört yaşındayken koyduğunu ve bu hayaline ulaşmak için her türlü zorluğa katlandığını anlatırken, U19 Avrupa Şampiyonası finallerine katılacak takımı ise "En önemli özelliğimiz aile gibi olmamız. Oyun karakteri açısından bakıldığında ise çok hırslı oynayan ve geri adım atmayan, pes etmeyen bir takımız" diye tarif ediyor.

Röportaj: Mazlum Uluç / TamSaha

Geçtiğimiz yıl U17 Millî Takımımızla Avrupa ve Dünya Şampiyonası finallerine katıldıktan sonra bu yıl da U19 Millî Takımımızla U19 Avrupa Şampiyonası finalleri için kamptasın. Kadronun en genç oyuncusu olarak seni daha yakından tanımak istiyoruz.

Söylediğiniz gibi, 1999'lu arkadaşlarım arasında 20 Mart 2000 doğumlu olarak en genci benim. Ailem Stuttgart yakınlarında yaşıyor. Annem bir moda dükkanında stilist olarak haftanın üç-dört günü çalışıyor. 10 yaşında bir kardeşim var. Babam ise bir metal fabrikasında çalışıyor. Annem aslen Kırşehirli ama Almanya'da doğmuş. Babam ise Yozgat'ta doğmuş, 15 yaşında Almanya'ya gelmiş. Türkiye'deki akrabalarımın çoğu şimdi Ankara'da yaşıyor. Biz de tatillerde sık sık ziyaretlerine geliyoruz.

Türkçen oldukça iyi…

Evde ailemle sürekli Türkçe konuşuyoruz. Bir de değim gibi Türkiye'deki akrabalarımızla ilişkilerimiz hiç kopmadığı için Türkçem de fena değil.

Futbol topuyla ilk olarak ne zaman haşir-neşir oldun?

Yürümeye başladığım andan itibaren futbol topunu önümde buldum diyebilirim. Çünkü babam futbolcu olmamı çok istemişti. Hatta sol ayaklı olmamı da o kadar çok istemiş ki, aslında sağ elimi kullanmama rağmen sol ayağım çok daha iyi. Babam özellikle sol ayağımı geliştirmemin üzerinde o kadar durdu ki, sağ eliyle yazan ama sol ayağıyla futbol oynayan birisine dönüştüm. 

Babanın futbolla bir ilgisi var mı?

Gençliğinde o da futbol oynamış. Almanya'da amatör olarak başlamış ama yetenekli olmasına rağmen geçirdiği sakatlıklar sebebiyle bırakmak zorunda kalmış. Belki de bu yüzden benim futbolcu olmamı bu kadar fazla istedi. Babamın dışında da yakın akrabalarım arasında futbolla bu derece ilgilenen başka birisi yok. Ailedeki tek futbolcu benim diyebilirim.

Seni bir kulübün kapısından içeri sokan da babandı o zaman…

Evet. Dört yaşına geldiğimde babam beni küçük bir kulübe yazdırdı. Orada önce kendimden bir yaş, sonra da iki yaş büyüklerle oynadım. 10 yaşına geldiğimizde taşınınca kulübü değiştirdim. 13 yaşına geldiğimde biraz daha büyük ve ismi bilenen bir kulüp olan Balingen'e geçtim. Orada bir sezon oynadıktan sonra da onlara karşı oynadığımız bir maçta Stuttgart'ın antrenörleri beni beğendi ve 14 yaşından itibaren de Stuttgart'ın oyuncusu oldum. Ailemden ayrılıp Stuttgart'ın tesislerinde yaşamaya başladım.

14 yaşında bir oyuncu için ailesinden ayrılmak ve tanımadığı, bilmediği bir ortamda tek başına yaşamak zor olmalı…

Aslında bu durum evlattan çok anne-baba için çok daha zor (gülüyor). Ama elbette benim için zor yanları vardı. Hele ilk ayları gerçekten de sıkıntılı geçti. Ailesinden ayrı yaşamak 14 yaşında bir çocuk için kolay değil. Ama sonra antrenmandı, okuldu derken kendinizi yeni bir hayatın içinde buluyor ve buna da alışıyorsunuz.

Yaşadığın o zorlukları ve seni yine de futbola bağlayan şeyi anlatır mısın?

İşler kötü gittiğinde insan kendisine destek olacak birilerini arar mutlaka. 14 yaşında bir çocuk işin de o birileri annesi ve babasıdır. Maçlarda veya antrenmanlarda sıkıntı yaşadığım zamanlarda "Acaba buraya hiç gelmesem daha mı iyi olurdu? Ailemin yanından hiç ayrılmasa mıydım?" diye çok düşündüm. Ama futbolcu olma hayalim o kadar büyüktü ki, en zor zamanlarda bile tahammül edip yoluma devam etmemi sağladı.

O hayali kaç yaşından beri kuruyordun?

Birçok kişi futbola oyun olarak başlar ve ilerleyen dönemlerde futbolu bir meslek olarak görür ama ben kendimi bildim bileli futbolcu olmaktan başka bir şeyi hayal etmemiştim. Dört yaşında bir kulüpten içeri ilk adım attığımda da "Futbolcu olacağım" diyordum. En başından beri çevremdeki insanlar yetenekli olduğumu söyleyerek bana cesaret ve güven veriyordu.

Biraz önce sürekli antrenman ve dersler arasında gidip geldiğinden söz ettin. Bize Almanya'daki bu okul-futbol düzenini biraz anlatır mısın?

Benim gittiğim okulun kulüple bir anlaşması var. Bütün oyuncular aynı okula devam ediyoruz. Sabah birkaç saat okulun ardından bir antrenman yapıyoruz. Öğle yemeğinin ardından yeniden okula gidiyoruz ve akşam yeniden antrenmana çıkıyoruz. İyi bir oyuncu olmak için aynı zamanda iyi bir öğrenci olmak zorundayız. Okuldaki notlarınız düştüğünde antrenmana çıkamıyorsunuz. Kulüp bu durumda özel öğretmenlerle size ders takviyesi yapıyor.

En sevdiğin dersler hangileri?

Açık söylemek gerekirse matematiğimin çok iyi olduğunu iddia edemem. En sevdiğim dersler yabancı dil dersleri. İngilizcenin yanı sıra okulda Fransızca ve İspanyolca derslerimiz vardı. Şu anda Türkçe, Almanca ve İngilizcem oldukça iyi. Fransızca ve İspanyolcayı ise o ülkelere gittiğimde insanlarla anlaşacak kadar konuşabilirim.

Farklı dilleri bilmek, futbolcu olmayı kafasına koymuş bir genç olarak sana ilerde büyük bir fayda sağlayacaktır diye düşünüyorum.

Lisan öğrenirken, birkaç sene öncesine kadar bunun benim futbol kariyerime de olumlu etkiler yapacağını düşünmemiştim. Ama görüyorum ki, uluslararası bir oyuncu olmak istiyorsanız, futbol oynadığınız ülkenin dilini konuşmak oldukça önemli. Genç Millî Takımlarla turnuvalara gittiğim zaman farklı diller bilmenin nasıl avantajlar getirdiğini bizzat yaşayarak öğrendim.

VfB Stuttgart altyapısı Mario Gomez, Bernd Leno, Holger Badstuber, Timo Hildebrand, Kevin Kuranyi gibi Alman futbolunun önemli isimlerini tedrisatından geçirmiş bir kulüp. Sen de bu kulüpte yer alan bir oyuncu olarak bize VfB Stuttgart'ın altyapısından bahseder misin? Orada oynamak sana nasıl hissettiriyor? Gelişimine nasıl fayda sağlıyor?

Stuttgart'taki seviye, daha önce altyapılarında bulunduğum küçük kulüplerle kıyaslanamayacak kadar yüksek. Orada uzmanlığın ne kadar gelişmiş olduğunu görüyorsunuz. Teknik ekibin içinde farklı alanlarda uzmanlaşmış kişiler var ve her biri sizdeki eksikleri en küçük noktalara kadar tespit edip özellikle o eksiklerin üzerinde durarak gelişmenizi sağlıyor. Çarşamba günlerimiz tatil. Onun dışında her gün çift antrenman yapıyoruz. Kulüpteki yetkililer saha içindeki gelişiminizden saha dışındaki davranışlarınıza ve okuldaki performansınıza kadar her konuyla ilgileniyor. Hedefledikleri şey, sizi A takıma eksiksiz bir biçimde dört dörtlük bir oyuncu olarak hazırlamak. Bizim Stuttgart'ın geleceği olduğumuz düşünüyor ve hepimize de bu düşünceyi benimsetiyorlar. Altyapıdaki her oyuncu, antrenörlerinin söylediklerini yaptığı takdirde bir gün Stuttgart'ın A takımında oynayabileceğini biliyor.

Eksiklerimizi tespit edip tamamlıyorlar dedin. Sende somut olarak görüp de tamamlamanı istedikleri eksiklikler neydi?

Sağ ayağımın üzerinde çok durdular. Çocukluğumdan gelen alışkanlıkla sol ayağımı çok iyi çalıştırmıştım ama bu arada asıl ayağım olan sağ geri kalmıştı. Şimdi sol ayağım kadar olmasa bile sağ ayağımı da etkili biçimde kullanabiliyorum. Hızlı düşünmeyi, hızlı hareket etmeyi ve hızlı koşmayı da Stuttgart'ta gözle görülür biçimde geliştirdim.

Orta sahada oynayan bir oyuncusun ve genellikle de ön libero görevini üstleniyorsun. Başlangıçtan beri bu pozisyonda mı oynuyorsun, yoksa zamanla mı bu bölgeye geldin?

Küçükken santrfor veya her iki kanatta oynuyordum. Kulüp değiştirdikçe biraz geriye geldim. 10 numara, 8 numara ve 6 numara oynamaya başladım. Ama futbol kimliğimi en iyi ortaya koyduğum pozisyon ön libero ve 8 numara pozisyonları. Oyun kurmayı seven bir oyuncuyum. Top bana 1-2 dakika değmezse oyundan kopuyorum. Sürekli oyunun içinde olmam ve topa temas etmem gerekiyor. İyi bir ön liberonun çok kuvvetli olması gerekiyor. Bu konuda kendimi biraz daha geliştirmem lâzım. Ama topla oynarken kalitemin ön plana çıktığını düşünüyorum. 10 numara oynamanın avantajını ön liberoda görev yaparken kullanıyorum. 

Takımla birlikte antrenmanı tamamladıktan sonra içeri giden bir oyuncu musun yoksa ekstra çalışmalar da yapar mısın?

Elbette bazen antrenman bitince soyunma odasına gittiğim günler vardır. Ama genellikle sahada kalıp 20-30 dakika ekstra çalışmayı tercih ederim. Serbest atış, şut, koşu gibi çalışmalar yaparım. Sonuçta yaptığım her çalışmanın yine bana yaradığını biliyorum ve her futbolcunun ekstra çalışma yapmak zorunda olduğunun farkındayım.

Almanya'da doğan, büyüyen, yetişen futbolcuların iki ülkeden birini seçmek zorunda kalması çok sık karşılaşılan bir durum? Sen bu konu hakkında ne düşünüyorsun? Türkiye'yi seçmende etkili olan faktörler nelerdi?

İlk defa 2016 yılında bir U17 maçı için Türkiye'den davet almıştım. Hocamız Mehmet Hacıoğlu'ydu. Gelip görmek ve denemek istedim. İrlanda ile deplasmanda iki özel maç oynamıştık. İki maçı da kaybettik ama kamp dönemi benim için çok iyi geçti.  Kendimi hiç yeni gelmiş biri gibi hissetmedim, hiç yabancılık çekmedim. Sonra Almanya'dan da teklif aldım ama geçirdiğim kampta o kadar mutlu olmuştum ki o teklifi kabul etmedim. U17'de Elit Tur'a geldim, ardından Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası'nda oynadım.

Ay-yıldızlı formayı giymek sana ne hissettiriyor?

Orada bir ülkeyi temsil ediyorsunuz ve bu çok gurur verici bir şey. Özellikle İstiklal Marşını söylerken yaptığınız işin ne kadar değerli ve önemli olduğunu anlıyorsunuz. Annem, babam, kardeşim, bütün akrabalarım ve tanıdıklarım benimle gurur duyuyor.

Seninle birlikte başlayan arkadaşlarının çoğu şimdi sahanın dışında kalırken sen Millî Takım kampındasın? Seni onlardan ayıran ve bugün geldiğin noktaya taşıyan temel faktör nelerdi?

Ben hep daha fazlasını istedim. Geçtiğim hiçbir aşamada geldiğim noktayı yeterli bulmadım. Hep daha iyi olmak için çalıştım. Stuttgart'a geldiğimde "Tamam, ben oldum" demedim. Hem o andaki durumumdan hem de takım arkadaşlarımdan daha iyi olmak için hep daha fazlasını yapmam gerektiğini düşündüm ve ona göre çalıştım. Önümde hep yeni hedeflerim oldu ve o hedeflere ulaşmak için fedakârlıklar yaptım. Futbolcu olmak istiyorsanız hiçbir zaman yaşıtlarınız gibi yaşayamazsınız. Almanya'da özellikle Cuma geceleri doğum günü partileri olur ve arkadaşlarınızdan sürekli o partiler için davetler alırsınız. Ama bir gün sonra maçınız vardır ve bir tercih yapmak zorunda kalırsınız. Futbolcu olmayı kafanıza koyduysanız partiden vazgeçip işinize bakmanız gerekir.

U19 Millî Takımımızla bu ay Finlandiya'da Avrupa Şampiyonası finallerinde yer alacaksınız. Sana göre içinde bulunduğun kadronun en önemli özelliği nedir? Finlandiya'da neyi hedefliyorsunuz?

Bu takımın en önemli özelliği aile gibi olması. Herkes birbiriyle konuşuyor ve çok iyi anlaşıyor. Mesela aramıza katılan üç yeni oyuncu var ama sanki çok uzun zamandır bizimleymiş gibiler. Hiç yabancılık çekmediler. Oyun karakteri açısından bakıldığında ise çok hırslı oynayan ve geri adım atmayan, pes etmeyen bir takımız. İki farklı geriye düştüğü maçlarda bile asla teslim olmayı düşünmeyen bir takımız. Grubumuzda Fransa, İngiltere ve Ukrayna ile mücadele edeceğiz. Özellikle Fransa ve İngiltere'nin çok güçlü ve kaliteli takımlar olduğunu, şampiyon olmayı hedeflediklerini de biliyoruz. Ama biz de çok iyi bir takımız. Başarabileceğimize inancımız tam ve sonuna kadar mücadele etmekte kararlıyız. Gruptan çıkmayı başarırsak Dünya Kupası'na katılmayı garantileyeceğiz. Bunun da önemli bir hedef olduğunu düşünüyorum.

Kendi kariyerinle ilgili nasıl planlamalar yapıyorsun?

Stuttgart'la iki yıllık sözleşme yeniledim. Yaşım U19'u tutuyor ama U21 takımında oynayacağım. Tabiî ki en büyük hedefim bir gün A Millî Takımımızın formasını giymek. Bunun hayalini kurmak bile beni çok mutlu ediyor. Bu sezon Stuttgart'ın A takımıyla idmanlara çıkmaya başlayacağım ve belki hazırlık maçlarında da forma giyeceğim. Bu fırsatları iyi değerlendirmek istiyorum.

Dünya Kupası'ndaki favorin kim?

Brezilya'nın şampiyon olacağını düşünüyorum. Brezilyalı oyuncular bireysel olarak daha yetenekli. Almanya başarılı olsaydı da sevinirdim. Çünkü orada da Mesut Özil, İlkay Gündoğan oynuyordu. Bence Fransa ve Belçika da iddialı takımlar.

Dünya Kupası'nı izlerken beğendiğin oyuncular hangileri?

İspanya'da Isco ve Thiago'yu çok beğeniyorum.

Isco senin oynadığın bölgenin oyuncusu değil. Ben Busquets demeni beklerdim…

Ben Busquets tarzında bir oyuncu değilim. O daha ağır ama ikili mücadelelerde çok başarılı bir oyuncu. Ben stil olarak dripling de yapan ve daha süratli oynayan bir oyuncuyum. O nedenle Isco ve Thiago'yu beğeniyorum. Tabiî Iniesta'yı başka bir kategoride tutuyorum (gülüyor).

Süper Lig'de oynamak gibi bir düşüncen var mı?

Küçüklüğümden beri Galatasaraylıyım. Bir gün o formayı giymeyi ve o taraftarın önüne çıkmayı çok isterim. Galatasaray'ı yakından takip ediyorum. Süper Lig'de Belhanda'yı ve Oğuzhan Özyakup'u çok beğeniyorum. Hayallerimden birisi de Premier Lig'de oynamak. Bundesliga da iyi bir lig ama Premier Lig bu işin zirvesi. Oradaki futbol çok daha hızlı ve sert. Bu nedenle izlemesi de çok keyifli. Premier Lig'de tuttuğum takım ise Arsenal. Mesut Özil çocukluk idolüm olduğu için Arsenal taraftarı oldum.

Geri
İleri