Sporda, teknik - taktik ve kondis-
yon olarak adlandırılan fiziksel çalış-
malar iyi bir sporcu olmayı hedefler,
fakat iyi bir sporcu fiziksel olduğu
kadar psikolojik olarak da yeterli ça-
lışma yaptığı sürece performansını
üst düzeye taşır. Zihinsel yönden güç-
lü olmak ve mükemmel performans
göstermek, kalıtımsal değil öğrenile-
bilir bir olgudur. Sporcuların teknik -
taktik öğrenmelerinin yanı sıra, zihin-
sel süreçlerini kontrol edebilmeyi de
öğrenmesi gerekmektedir. Sürdürüle-
bilir başarıyı yakalayan elit sporcular,
zihinsel becerileri olan ve bu sayede
düşünce ve duygularını kontrol edebi-
len sporculardır.
Konsantrasyon kontrolü ve sürdü-
rülebilirliği, baskı altında olumlu ve
sakin davranabilme, meydan okuma
gibi faktörler zihinsel beceri gerektirir.
Bu tür yetenek ve teknikler sporcuya
bağışlanmış bir sihir ya da sporcunun
kendi oluşturduğu şeyler değildir. Bu
yetenek ve teknikler amacına uygun
şekilde etkili ve yoğun bir çalışma ile
kazanılan özelliklerdir. Bu nedenle
sporcu kendi branşına uygun zihinsel
becerileri geliştirme yönünde çalış-
malıdır.
İnsan algıladıklarından ibarettir
Zihinsel antrenmanların (mental
training) asıl amacı; beyni, olumlu ve
güçlü olması arzulanan yönde prog-
ramlamaktır. Yapılan araştırmalar bize
beynin, gerçekle kurgusal olan arasın-
daki farkı algılamadığını göstermek-
tedir. Beyin, kurguladığımız olayları
gerçek kabul eder ve organizmayı ha-
rekete geçirir.
Sporcularla yapılan zihinsel ça-
lışmalarda, zihinde olumsuz şekilde
prova edilmiş düşüncelerin kişinin
gerçeğine dönüştüğü gözlenmiştir.
“Kendini gerçekleştiren kehanet” de
diyebileceğimiz bu durumu yüzyıllar
öncesinden Shakespeare, “İyi ya da
kötü bir şey yoktur, fakat biz düşün-
cemizde iyi ve kötüyü yaratıyoruz”
diye tanımlamıştır. Biz de bunu şu şe-
kilde ifade ediyoruz; “Ne algılıyorsan
o.” Eğer kendini işe yaramaz ve ye-
teneksiz biri olarak algılıyorsan, evet
öylesin, çünkü beynin sana hayır öyle
değilsin demeyecektir. O halde insan
algıladıklarından ibarettir.
Peki, algılarımızı belirleyen temel-
ler nelerdir? Tabii ki
PARADİGMALA-
RIMIZ
Kişi kendini ve dış dünyayı öğren-
meler sonucu edindiği paradigmalar
penceresinden algılar. Paradigmayı;
bakış açısı, dünya görüşü ya da kök
düşünce diye tanımlayabiliriz. Her
konuda farklı bakış açılarımız, temel
kabullerimiz vardır.
Zihinsel çalışma sürecinde sporcu
sahip olduğu paradigmaları sorgula-
makla işe başlar. Yaşantılar sonucu
oluşturduğu zihin haritasını sorgular,
kodlanmış yanlış düşünceleri doğ-
ru olan düşünce yapısı ile değişti-
Yazan: Arzu Alkan
Zihinsel antrenman
’’Birine yapacağınız en büyük iyilik; zenginliklerinizi onunla paylaşmak değil, ona kendisinde var
olan zenginlikleri göstermektir.’’ Benjamin Disraeli
ya
tarafından
önünüze getiri-
lenlerle ilgili ola-
rak
evet/hayır
cevaplar ından,
onaylama veya
reddetmek ten
kaçının. Bunun
yanında, medya-
da sizin ağzınız-
dan verilen ama
doğru olmayan
mesajlar da yer
alabilir; bunla-
rı da bir şekilde
açıklığa kavuştur-
mak gerekir. Ar-
tık kulüplerimizin
radyo ve televizyonları, İnternet’te
web siteleri var, oralardan bu tür bilgi
ve haberler zamanı gelince en doğru
şekilde tüm kamuoyuna aktarılabilir.
Ayrıca, yanlış haber ve spekülasyon-
lar da, yine kulübün kendi haber kay-
naklarından kamuoyuna aktarılarak
yanlış anlamaların önüne geçilmelidir.
(Son yıllarda bazı kulüplerimiz bunu
yapmaya başladılar).
Sizinle doğrudan ilgili olmayan
konuları konuşmak ve başkalarının
konuşmalarına dair yorumlar yap-
maktan, başkalarının söylediği var-
sayılarak size aktarılan ve buna dair
bir sözünüz olup olmadığına yönelik
sorulara cevap vermekten, gerçekten
bu sözlerin söylendiğini kanıtlayacak
deliller olmadıkça kaçının.
Ayrıca gerçekten böyle bir söz
söylenmiş olsa
bile, tartışmaları
alevlendirecek,
ortamı gerecek,
polemik ve ça-
tışma yaratacak
konulardan, söy-
lemlerden uzak
durun;
bunlar
size ve kulübü-
nüze bir yarar
getirmez, sadece
medyaya “mal-
zeme” verir ki,
zaten bu tür so-
rulardan
amaç
da biraz bunun
ortamını sağlamaktır. Maalesef bu
“oyun” hala böyle “oynanmaktadır”.
Bunları araştırıp, ayrıntısıyla öğren-
dikten sonra gerekli mesajları yine
doğrudan veren taraf siz olun. Gere-
kirse bunlarla ilgili basın toplantısı da
düzenleyerek, her şeyi tüm açıklığıyla
kamuoyuna aktarabilir, böylelikle ge-
reksiz çatışma ve tartışmaların önüne
geçmiş olursunuz.
Zaten günümüzde, bu tür tartış-
maların zemini medya olmamalıdır.
Futbol adamlarımızın sporun içine bu
tür tartışma ve çatışmaları sokmamak
için çaba harcaması ve daha duyarlı
olması gerekmektedir. Olumsuzlukla-
rı, spekülasyonları ve (karşılıklı) suç-
lamaları tekrar tekrar gündeme ge-
tirmenin kamuoyunun gözünde sizin
adınıza olumsuz bir imaj oluşmasına
yol açacağını da
asla unutmama-
lısınız.
Medyaya de-
meçlerinizde ye-
rel hassasiyetle-
re dikkat edin
İletişim araçla-
rındaki gelişme-
ler ve insanların
habere
farklı
araç ve ortamlar-
dan günün her
saati ulaşmaları
sonucunda, artık
“yerel haber” al-
gısı da değişme-
ye
başlamıştır.
Haber içeriği yerel olsa bile, o içeri-
ğe dünyanın her yerinden erişilebi-
liyorsa, haber değerine bağlı olarak
o yerel haber, bir şekilde ulusal veya
küresel düzeyde de ses getirebiliyor.
Çünkü gazetecilik, habercilik profes-
yonel anlamda 7 gün, 24 saat devam
eden küresel bir işe dönüşmüştür ve
aynı şekilde insanlar da habere her an
kesintisiz erişim olanağına sahiptir.
Bu yüzden, mesajlarınızın özellikle
medya ve sosyal ağlar üzerinden çok
kısa bir sürede tüm ülkede, hatta dün-
yada yankı bulacağını bilin. İstanbul’da
söylediğiniz bir söz, Trabzon’da,
Van’da veya Adana’da ve hatta yurt-
dışında farklı algılanabilir. Söyleminiz-
de, başka ülkelerin inançları ve kül-
türleri yanında, kendi ülkemizin yerel
algıları, değerleri, hassasiyetleri ve
ön yargılarını da
dikkate almanız
gerekir.
Takımınızın ile-
tişim yönetimi ve
medya ile ilişkile-
rinizde yukarıda
özetlediğimiz te-
mel prensiplerin
yanında, dikkat
edilmesi
gere-
ken bazı noktalar
daha bulunmak-
tadır. Bunları da
bir sonraki sayıda
açıklamaya çalı-
şacağız.
Kaynak: - UEFA A Lisans Kursu Ders Notları. Les Reed (2006).
- Gazetelerin Gelişimi ve Gazeteciliğin Geleceği. Mehmet Özçağlayan. Marmara İletişim, Sayı: 13 (2008)
Futbol Gelişim
40
41
Futbol Gelişim