TamSaha 132. Sayı / Kasım 2015

verdi. “Ben kalecilik yapamam” dedim. “Okulda en uzun boylu sensin. Mecbur kaleye sen geçe- ceksin” dedi… Ben de ertesi gün okula gitmedim! Beni kaleci yapa- caklar diye okula gitmedim. O de- rece ilgimyoktu futbola. O yaşıma kadar belki ayağımla topa bile do- kunmamıştım. Çünkü ayağımızda basketbol ayakkabıları var. Eski- mesin diye topa vurmuyoruz. Öyle bir anlayış vardı. Memur bir babanın oğlu olunca tabiî böyle bir anlayış vardı. Daha sonraki gün tekrar okula gittiğimde dersin or- tasında müdür yardımcısı yanına çağırdı beni. Tabiî güzel bir fırça yedik. Kendisinin de kulaklarını çınlatalım; Ahmet Karsavurdan… Bu arada ciddi ciddi kaleye geçeceksin diye okula gitmedin öyle mi? Evet, gerçekten gitmedim! Kaleci olacağımdiye okula gitmedim. Sonra Ahmet Karsavurdan Hoca- mız beni yanına çağırdı. “Nasıl gelmezsin idmana? Sen bu okulda okuyorsan bunu yapmak zorun- dasın. Bu senin görevin” dedi. Bana eldiven almış, krampon almış… Çok hoşuma gitti. Çünkü birisi beni düşünmüş ve benim için bir şeyler yapmıştı. O an ken- dimi önemli biri hissettim, değer gördüm açıkçası… “Akşam idman var, geliyorsun” dedi. Ben de tabiî okuldayım; kaçamayacağım artık… Krampon ve eldivenleri gö- rünce de açıkçası içimde bir heye- can uyandı. Bu arada basketbol antrenman eşyalarımı çantanın dibine koymuştum. Kramponla eldiveni de üste koydum, futbol antrenmanına gittim. Toz-toprak içinde oraya atlıyorsun, buraya at- lıyorsun… Yapabildiğimkadarını yapmaya çalıştım açıkçası… Salon varken, yani basketbol varken ben sahada futbol idmanı yaptım. Her yerim çamur içinde kaldı. O eşyaları çantanın en altına koy- dum. Basketbol eşyalarını üste çıkardımve oradan basketbol id- manına gittim. Basketbol idma- nına gidince bu defa kendi kendime “Ne yapıyorumben? Basketbol varken ne futbolu?” dedim. Tabiî o yaşlarda belki biraz daha kolayı seçiyorsunuz. O an keyif veren şeyi seçiyorsunuz ve bugünleri düşünemiyorsunuz. Ondan sonra ara sıra okul takı- mında antrenmanlara gitmeye başladım. Oradan da basketbol antrenmanlarına gidiyordum. Okul takımı kuruldu. Biz o sene Antalya şampiyonu olduk. Full kalede oynadım. Penaltı falan kurtardım. Yarı final maçı mıydı tamhatırlamıyorum. Takım arka- daşım taç kullandı ve ben o topu elimle tuttum. O derece futbolla alâkamyoktu. “Ne var, ayağıyla atmadı ki, eliyle attı” dedim. O an bilmiyorsun taçtan gelen topu ka- lecinin eline alamayacağını. Ama şampiyon olduk. Belki bana çok fazla iş düşmedi. Şampiyon olmak, okulda hemhocaların hem öğrencilerin bana farklı gözle bakması veya galibiyetlerden sonra bizi takım olarak yemeğe çıkarmaları tarifsiz duygulardı. Geçmişe baktığın zaman genç bir oyuncu için bu tipmotivasyonla- rın ne kadar önemli olduğunu gö- rüyorsun değil mi? Kesinlikle öyle. O an için gerçek- ten çok büyük bir haz veriyordu insana… Herkesin, “Keşke o ka- lede ben olsaydım. Ben de bu ta- kımın bir parçası olsaydım” dediği yerde siz görev yapıyorsunuz. Önemli bir şeydi benim için. O yüzden o dönemkeyif almaya başladımkalecilikten. Ama bas- ketbola da devam ediyordum. Ailen sporla olan bu ilişkini nasıl karşılıyordu? Derslere çok fazla çalışan bir öğ- renci değildim. Notlarım iyiydi ama eve gelince oturup saatlerce ders çalışmazdım. Okulda disip- linliydim. Basketbol oynadığım arkadaşlarımla çıkar dolaşırdım, bisiklete binmeyi çok severdim. Çok gezerdim. Evde fazla vakit geçirmezdim. Evdekiler benimbu işi profesyonel anlamda yapabile- ceğimi düşünmüyordu. Ne bas- ketbolu ne de futbolu profesyonel olarak yapacağımı tahmin etme- diler. Açıkçası ben de böyle dü- şünmüyordum. Çünkü ortaokulda tek bir hedefimvardı; sınavlara girip askeri liseyi kazanmak. Asker bir babadan geldiğim için başka bir amacımyoktu. Ailemde Öncelikle asker bir babanın oğluyum. Disiplinli bir yaşamım oldu her zaman. En önemlisi eve giriş-çıkış saatlerimhep kontrollüydü. Evin içinde olsun, dışardaki sosyal hayatım olsun, okulda olsun her zaman her şey kontrol altındaydı. İlkokul 4. sınıfa kadar basketbolla ilgilendim. Bir gün müdür yardımcısı “Yarın antrenmanımız var. Kaleci olacaksın” dedi. Ben de ertesi gün okula gitmedim! O derece ilgimyoktu futbola. O yaşıma kadar belki ayağımla topa bile dokunmamıştım. Ertesi gün hocamyanına çağırdı. Bana eldiven almış, krampon almış… Çok hoşuma gitti. Çünkü birisi beni düşünmüş ve benim için bir şeyler yapmıştı. O an kendimi önemli biri hissettim, değer gördüm açıkçası… “Akşam idman var, geliyorsun” dedi. Okul takımı kuruldu. O sene Antalya şampiyonu olduk. Full kalede oynadım. Penaltı falan kurtardım. Şampiyon olmak, okulda hemhocaların hem öğrencilerin bana farklı gözle bakması veya galibiyetlerden sonra bizi takım olarak yemeğe çıkarmaları tarifsiz duygulardı. Arkadaşlarımla Fenerbahçe seçmelerine gittim. Bir hazırlık maçı oldu. 7-8 gol yedim. “Hayatta almazlar” diyorum. Ondan sonra liste asıldı. Baktım benimde adımyazıyor. “Kesin seçilir” denilenlerin hiçbirisinin adı yok. Oraya 6 kişi gittik, 2 kişi kalabildik. 46 47 bamın bana kazandırdıkları- nın hayatımda çok önemli bir yeri var. Daha sonra futbola nasıl başladımdersek orası ilginç… Çok fazla futbolla haşir neşir birisi değildim açıkçası… İlkokul 4. sınıfa kadar basketbolla ilgilendim. Lisanslı basketbolcuydum. Daha sonra okul takımının turnuvaları vardı. Bir gün müdür yardımcısı beni ya- nına çağırdı, “Yarın antren- manımız var. Sen de geliyorsun” dedi. Şaşırdım, “Ne antrenmanı?” diye sor- dum. “Futbol antrenmanı… Kaleci olacaksın” cevabını “ “ “ “ “

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==