TamSaha 132. Sayı / Kasım 2015

49 bunu gördüğü için sporu çok ciddiye almıyordu. Derslerimde iyiydi. O yüz- den evde çok problemol- madı. Antalya Kepez vardı o zaman; 2. Lig B Kategori- si’nde mücadele ediyordu. Bizim okul takımı maçlarını izlemişler. Beni idmana davet ettiler. Ben de sıcak baktım. Oraya gittim. İd- manlara başladım. Yıldız ta- kımda mücadele ediyordum fakat önümde bir kaleci vardı. Bütün sezon boyunca sadece bir maçta oynaya- bildim. Omaçı da 9-0mı 10-0mı ne kazandık. Yani bu kadar kolay bir maçta ancak kaleye geçtim. Çünkü gerçekten ne altyapı tekniği olsun ne kalecilik anlamında bir bilgi olsun bende yoktu o dönemde. Kendi el becerilerimle, bas- ketboldan kalma top tutma yeteneğiyle bir yerlere kadar geldim. 6 ay kadar Antalya Kepez’de forma giydim. Ondan sonra “Fe- nerbahçe’nin seçmeleri var” dediler. 3-4 arkadaşı- mız Fenerbahçe seçmele- rine gidecekti. Antalya- spor’da oynayanlar da vardı. Futbolcu olma haya- liyle derslerini bırakan çocuklar da vardı. 3-4 ar- kadaşımla gitmeye karar verdim. Aileme konuyu açtım. “Böyle böyle bir durumvar, ne diyorsunuz?” dedim. Başta biraz, “Ne gerek var, niye gidiyorsun?” dediler. “Arkadaşlar gidiyor, ben de gitmek istiyorum” dedim. Zaten çok fazla seçi- leceğimya da orada kalaca- ğım ihtimalini kimse vermiyordu. Bir hazırlık maçı oldu. Denenmeye gelen oyuncular sahaya çıktı. Yaklaşık 7-8 gol yedim, çok kötü bir maç oy- nadımyani… İlk deneme maçında çok kötüydüm. Maç bitti. Döndük geri. Bir liste asılacaktı. Ben de “Beni kimse almaz” diyo- rum tabiî. Hatta “Hayatta almazlar” diyorum. Bunu bilerek oraya gidiyorum belki ama yine de orada is- mini görmek insana farklı bir heyecan veriyor. Ondan sonra liste asıldı. Baktım benimde adımyazıyor. “Kesin seçilir” denilenlerin hiçbirisinin adı yok. Oraya 6 kişi gittik, 2 kişi kalabildik. Fikirtepe’deydik. Bizi ora- dan Dereağzı’na aldılar. Orada belki de bugünlere gelmemde, Millî Takım for- ması giymemde, Fenerbah- çe’de oynamamda, diğer bütün kulüplerde oyna- mamda en büyük emeği olan Yavuz Şimşek’le tanış- tım. Onun yeri bende çok büyüktür. “Hazırlan, sabah Yavuz Hoca seni görecek” dediler. Ben de eldivenimi, kramponumu giyip sahaya çık- tım. 5 dakika filan sürdü zaten. Bana yerden bir top attı, havadan bir top attı. “Tamamgidebilirsin içeri. Duşunu al, odama gel” dedi. Gittimodasına. “Sen kalecilikle il- gili hiçbir şey bilmiyorsun” dedi. “Evet, farkındayımhocambilmi- yorum” cevabını verdim. “Ama fi- ziğin yerinde. Akıllı olursan, iyi çalışırsan bu işten ekmek kaza- nabilirsin. Ne diyorsun?” dedi. Tabiî ki orada kalma ihtimali bana inanılmaz heyecan verdi. Bu arada ailen Antalya’da mı? Evet Antalya’da. Neyse konuşma bitti, telefonla ailemi aradım, du- rumu anlattım. Ertesi akşamda geri döndüm. Oradaki işlemler için zaman gerekiyordu. Amatör li- sanslı bir oyuncuydum. Kulübüm- den lisansımı almamgerekiyordu. Akşamyemeğe oturduk, anne- min de babamın da suratı beş karış. Yüzümdeki heyecanı ve gitme isteğimi görüyorlar. Ben de onların suratını görüyorumve gitmemi istemediklerini düşünü- yorum. “Ne istiyorsunuz, ne yapa- lım” dedim. Annem ağlıyor bir yandan… Babam, “Ne istiyorsun oğlum?” dedi. “Baba ben gitmek istiyorum” dedim. “Tamam, git o zaman” dedi. 2-3 yıl sonra ailecek bu olayı konuştuğumuz zaman babam, “Biz senin gitmeni hiç is- temedik. Ama ilerde ‘Bak beni göndermediniz. Ben belki de böyle olacaktım, şöyle olacaktım’ deme diye sana bir şans vermek istedik” dedi. Çünkü gerçekten çok ufak yaştaydım. 13 yaşında ailemden ayrıldım. Zaten her şeyi de Fenerbahçe’de öğrendim. Tabiî okuldaki müdür yardımcımızın bu kıvılcımı ateşlemesi beni bugün- lere getirdi. Ama her şey Yavuz Hocamla başladı. Konuşulduğu zaman yıllar da geçse o akşamı, o akşamyemeğini hiç unutamam… Çünkü çok hüzünlü ama aynı za- manda bir o kadar da değerli ve heyecanlı bir akşamdı. Daha sonra gittimbaşladım. Her sabah Yavuz Hocayla çalıştım. Akşam takımla birlikte idman yaptım. Belki bir sene hiç maça çıkmadım. Sadece idman yaptım. Akşamları da okula gittim. Dereağzı’nda ka- lıyordum. Fenerbahçe’nin o dö- nemlerde düzeni gerçekten çok iyiydi. Altyapıdan çok iyi oyuncu- lar çıktı. Değer buldular, bulama- dılar orası tartışılır. Ama çok iyi oyuncular yetiştirdiler gerçekten. Birçok oyuncu çok üst düzeyde olmasa bile Türk futboluna hiz- met verdi. Yemek saatimiz olsun, okul saatimiz olsun, antrenman- larımız olsun, odalarımız olsun her şey çok düzenliydi. Her şey bizimgelişimimiz için yapılmıştı. 2005’te U17 Millî Takımı ile Avrupa Şampiyonluğu yaşadın. Nasıl bir histi? Sende ne gibi hatıralar bıraktı? Bölgesel karmalar, İstanbul kar- ması, Anadolu karması seçildi- ğinde ilk kez Millî Takım’a gelmiştim. O zaman hatta ilk Hol- landa maçı vardı. Nedense Hol- landa maçları benimhep dönüm noktalarım oldu. İlk Hollanda ma- 48 Dereağzı’nda bugünlere gelmemde, Millî Takım forması giymemde en büyük emeği olan Yavuz Şimşek’le tanıştım. Bana “Kalecilikle ilgili hiçbir şey bilmiyorsun. Ama fiziğin yerinde. Akıllı olursan, iyi çalışırsan bu işten ekmek kazanabilirsin” dedi. Millî Takım’da forma giymek kulübümde daha ön planda olmamı sağladı. Avrupa şampiyonu olduktan sonra kulübün bana bakışı değişti. A takımla idmana çıkmaya başladım. Benden 4-5 yaş büyük oyuncularla oynuyordum. Aynı zamanda A takımla idmana çıkıyordum. Futbolda yetenek çok önemli tabiî ki. Ancak bence çalışmak çok çok daha önemli. Çalışmayla da olmuyor, şansa da çok ihtiyacınız var. Pes etmemek de çok önemli. Yaptığınız hiçbir işte pes etmemelisiniz. Aragones döneminde bayağı bir maç oynadım. Türkiye Kupası finalinde de kaleye ben geçtim. Ama gerçekten iyi oynamadım. 22 yıldır kazanamamış olmamız ve hatalı goller yemem, üzerimde büyük bir baskı oluşturdu. Ondan sonraki sene de kulüpten kiralık olarak ayrılmak istedim, Kayserispor’a gittim. Kayserispor’da bir Fenerbahçe maçı oynadım. Çok konuşulan, saçma sapan şeyler anlatılan bir maçtı. Omaç benimbir seneme mâloldu. Çünkü son 8 hafta kadro dışı kaldım. Beni tanıyanlar bilir; benimle uyuşmayan bir durum. Kadro dışı kalmak veya sorun çıkarmak benimle asla uyuşmaz! “ “ “ “ “ “

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==