TamSaha 132. Sayı / Kasım 2015

mişti. Bunu yaptı da. Bir ay sonra ilk antrenmanında onu kapıda karşıladı, büyük bir kucaklaşma- dan sonra sahaya davet etti. İlk maçta da ilk on birdeydi. Porto’da geçirdiği iki sezonda harika başa- rılar elde etti. Mavililerin her şe- yiydi. Zaten gözdağı da ilk günden verilmiş, sorun çözülmüştü. Ancak o kolayı seçecek bir karak- tere sahip değildi. “Kolayı seçsem orada kalırdım. Mavi koltuk, tanrı, sonra ben.” Bunu net bir şekilde belirtmişti ve zaten kolayı seç- mek yerine, en iyilerin olduğu yere, Ada’ya yelken açtı. Bu kez Londra’nınmavilileri için başarı zamanıydı. Harcananmil- yonların karşılığını, geldiği ilk sezon verdi. Chelsea’nin 50 yıllık şampiyonluk hasretini sona er- dirdi. Ancak bununla kalmayıp belki tümkariyeri boyunca sür- düreceği bir düşman edindi. Ancak bu düşmanı yine kendi seçmişti. Bu düşmanlık karşılık da buldu. Arsenal Menajeri Ar- seneWenger’le basın toplantıları aracılığıyla girdiği polemiklerin ardı arkası gelmedi. Onun için o ligde de “1 numara” kendisiydi. Daha gelir gelmez yaptığı bir basın toplantısında kendini “Seçilmiş Kişi” ilân etmişti. Lige “Profesör” lâkabıyla damga vurmuş biri umurunda değildi. İkinci sezonunda elde edilen şam- piyonluk Roman Abramovich için yeterli değildi. Çünkü onun ak- lında Şampiyonlar Ligi vardı ve tümbu para saçmanın nedeni de o kupayı kaldırmaktı. Üçüncü se- zonu başlamış ve “Seçilmiş Kişi”nin problemyaratma zamanı gelmişti. Sportif direktör Frank Arnesen ve patron Abramovich’in danışmanı Piet de Visser ile güç savaşları başlamıştı. Onun olduğu yerde tek patron kendisi olma- lıydı. Abramovich’le ilişkiler zayıf- ladı, sahada kötü sonuçlar da gelince kaçınılmaz son geldi. Mavililerle Mourinho’nun yolları ayrıldı. İlk sezonunu sakin geçir- miş, ikinci sezonundan sonra da bombanın pimini çekmişti. Chelsea’den sonra yolu İtalya’ya düştü. Tıpkı Abramovich gibi Inter Başkanı Massimo Moratti de Şampiyonlar Ligi’ni kaldırmak is- tiyordu. Zaten Serie A’yı domine eden Inter için artık Avrupa’da kupa kaldırma zamanıydı ve bunun için de tek adres Portekiz- liydi. O dönem eski cazibesini yiti- ren lig için Inter’in kadrosu muhteşemdi. Takımı kolaylıkla iki sene art arda şampiyon yaptı. İkinci sezonunun sonunda da Şampiyonlar Ligi’ni kaldırdı. Görev tamamlanmıştı. Ancak polemik için bu kez İtalya Millî Takımı Tek- nik Direktörü Marcelo Lippi’yi seçmişti. Onun şampiyonluk tah- minleri üzerine atıştı ve hepsin- den gelip ayrıldı. Artık sıra hayallerini kurduğu Real Madrid’deydi. O dönem için hem ligi hemde Avrupa’yı domine eden Barcelona’ya meydan oku- maya gidiyordu. Bu kez düşman en baştan belliydi. Pep Guardiola ile önceki sezon Şampiyonlar Ligi’nde karşılaştıklarında başla- yan polemik tümheyecanıyla devam edecekti; öyle de oldu. Heyecan dolu derbiler izledi bu dönemde futbolseverler. Aynı zamanda Mourinho ve Guardiola çekişmesi de ayrı heyecanlara sahne oldu. Heyecanın en dorukta olduğu anın birinde de Mourin- ho’nun parmağı, Guardiola’nın yardımcısının gözüne girdi. İkinci sezonunda Katalanların lig üze- rinde kurduğu psikolojik baskıyı da kırmayı başardı ve şampiyon- luğunu ilân etti. Artık Portekizli için sorunların başlama zamanıydı. Yine Porto’daki taktiği kullandı ve takımın ef- sane oyuncusu ve kap- tanını seçti. Casillas ile yaşadığı sorun Ramos ile de arasının açılma- sına neden oldu. Taraftar sıkıcı oyunu beğenmi- yordu. Onlarla da tartış- maktan ve polemiğe girmekten çekinmedi. Dünyanın en büyük ku- lübünde olması önemli değildi. Oranın da tek patronu o olmalıydı. Ancak bu durum çok da uzun sürmedi. Özellikle Şampiyonlar Ligi’nde gelmeyen başarı, oyna- nan sıkıcı oyun ve takımın en önemli oyuncuları ile yaşanan güç savaşları sonunda, en büyük ha- yalinden ayrılmak zorunda kaldı. Tekrar, “evim” dediği Chelsea’ye döndü. Düşmanlar eski ve tanı- dıktı. Alışma sürecini çabuk geçip, ArseneWenger’le olan polemikle- rine devam etti. İlk sezonunu oyunculara kendi felsefesini yer- leştirmekle geçiren Mourinho, ikinci sezonunda şampiyonluk kupasını kaldırmayı başardı. Sıra üçüncü ve problemleri yaşadığı sezona geldi. Üçüncü sezonuna başladığı bu yaz onun için pek de iyi geçmedi. Hazırlık dönemi bo- yunca tekmaç bile kazanamayan Chelsea, üstüne ligin hemen ba- şında oynanan Community Shi- eld’i de Arsenal’e kaptırdı. Tüm bunların yanı sıra oynattığı oyun daha da sıkıcı olmaya başlamıştı. Önce Carneiro, sonra Terry Lig başlangıcı da istediği gibi olmayınca fatura kulüp doktoru Eva Carneiro’ya kesildi. Swansea maçında maçın son anlarında yere düşen Hazard için sahaya koşan Carneiro, Hazard’ın tedavisi için kenara alınmasına neden olmuştu. Zaten bir kişi eksik oy- nayan Chelsea, Hazard’ın kenara gelmesiyle bir kişi daha eksik kalmış ve maçın son bölümünü bu şekilde tamamlayıp puan kaybı yaşamıştı. Maç sonunda tüm öfkesini Carneiro’ya kusan Porte- kizli, tümkulüp personelinin fut- bolu bilmesi gerektiğinden bahsetti ve doktoru takımdan uzaklaştırdı. Bu ilk sorun, Carneiro’nun dava açmaya karar vermesi ile daha da baş ağrıtacak gibi dururken, sahada alınan kötü sonuçlar da Mourinho’nun yakasını bırak- madı. Manchester Citymaçında neredeyse rakip sahaya geçeme- den yaşanan hezimet, son dö- nemde tadılanların en acısı oldu. Pellegrini de özellikle İspanya’dan belalıları arasındaydı. Yenilgide dikkatleri başka yöne çekmek için beklenmedik bir hamle yaptı. İkinci yarı- nın başında Terry’yi oyundan aldı ve yerine genç Zouma’yı soktu. Yenilginin faturası Terry’ye kesilecekti. Mourinho, faturayı kes- mek için üçüncü kez bir efsaneyi seçmişti. Onun patron olduğunu kanıtlaması için bir oyuncunun ne kadar önemli, ef- sane ya da kaptan olduğunun önemi yoktu. Tıpkı Baia ve Casil- las örneğinde olduğu gibi... Mourinho yenilginin faturasını Terry’ye keserken asıl mesajın Roman Abramovich’e gittiği bili- niyordu. Sezon başında ısrarla is- tediği John Stones’un alınmaması ya da bir türlü alınamaması canını çok sıkmıştı. O da bu yolu seçerek mesajını açık bir şekilde gönderdi. O günden sonra da Zouma’yı oy- natmaya devam etti. Bu sürtüş- menin nereye kadar gideceği belli değil. Ancak bir gerçek var ki, Mourinho’nun inadı kırılmayacak. Sonunun ne kadar kötü bitebile- ceğini bildiği halde... Her zaman kendine mücadele etmek için yeni alanlar açan Mou- rinho, her daimbumücadeleler- den güçlenerek çıkmayı amaçladı. Kimi zaman bunu başardı, kimi zaman ise kendine verdiği zarar kadarını çalıştığı kulüplere de verdi. Kendisinin iddia ettiği gibi dünyanın en iyisi olabilir. Ama o, bununla asla yetinmedi, yetinme- yecek de... Mourinho için önemli olan kimin patron olduğu. Eğer tek patronun kendisi olduğu iddiası sorgulanacak olursa, patronlu- ğunu ispatlamak için yapmaya- cağı, vazgeçemeyeceği kimse yok. Bu da Mourinho’nun yolu. 84 85 Wenger-Mourinho Mourinho-Guardiola Mourinho-Terry

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==