TamSaha Dergisi - 134 - page 76-77

“Çok iyi hakem olacak, dikkatle
izleyin” diye lanse etmişlerdi.
Beylerbeyi ve Bakırköy statla-
rında Cüneyt Hocanın çokmaçını
izlediğimi biliyorum. Sırf nasıl
davrandığını, saha içinde nasıl yer
aldığını öğrenebilmek için… Fırat
Hocamla birlikte çok fazla müsa-
bakaya çıktım. Onun 2 ve 3. Lig-
lerde görev aldığı yıllarda yardımcı
hakemliğini, Süper Lig’de ise dör-
düncü hakemliğini yaptım. İstan-
bul’da Hüseyin Göçek, Mete
Kalkavan, Süleyman Abay gibi
tecrübeli hocalarımdan da çok
şey öğrendim. Tabiî başladığım
yıllarda çok tecrübeli Süper Lig
hakemlerimiz de vardı. Serdar
Çakır, Muhittin Boşat, Orhan Er-
demir gibi…Mesela Metin Seval’in
koşu stili çok iyiydi. Şimdi benim
de koşu stilimin iyi olduğunu söy-
lüyorlar. Bunu ekstra çalışmalar
yaparak düzelttim. Kendime
Orhan Erdemir ve Metin Seval’in
koşu stillerini örnek almıştım.
Muhittin Boşat futbolculuk geç-
mişinden dolayı oyuncularla iyi
diyalog kurardı. Cüneyt Hocanın
oyunculara yaklaşımı ve Fırat Ay-
dınus’un beden dili de bende çok
büyük etki bırakmıştır.
Yabancı hakemlerden sizi etkile-
yenler var mı?
Pierluigi Collina’nın futbolcularla
diyaloğu, Anders Frisk’in fiziksel
performansı ve beden dili, Mar-
kus Merk’in de otoritesi benim
için hep örnek olmuştur. Bir de
beni en çok etkileyen hakemler-
den biri Lubos Michel’dir. Galata-
saray’ın deplasmanda oynayacağı
Leeds Unitedmaçına verilmişti.
Böylesine kritik bir maça bu
kadar genç bir hakemin atanması
çok tartışılmıştı. Böyle bir ortam-
da üst düzeyde bir performans
sergilemesi beni de çok etkile-
mişti. O yaşta böyle zor ve kritik
bir müsabakayı yönetebilmek çok
önemliydi. Genç hakemlerin de
başarılı olabileceğini göstermesi
açısından oluşturduğu bu örnekle
Lubos Michel’in de kariyer gelişi-
mimde bir yeri var.
Bugüne kadar sahada yaşadığınız
en kötü olay hangisiydi?
Bu olaya pozisyon açısından değil
de farklı bir açıdan yaklaşıyorum.
Futbolun temel unsurlarından bi-
risi de futbolcu sağlığını ön planda
tutmak. Yaşadığımkötü olaylar,
bıraktığı etkiler açısından futbol-
cuların yaşadığı talihsiz sakatlık-
lardır. Mesela bir maçımda topu
süren oyuncunun, rakibinin ufak
bir müdahalesiyle dengesiz düş-
tüğü için kolunun ters dönmesine
şahit oldum. Böyle sakatlıkları
içimkaldırmaz açıkçası. Futbolcu
sağlığı açısından düşünürsek,
başıma gelen en kötü olay bu
olmuştur.
FIFA hakemi deyince yabancı dil
bilmek çok büyük önemkazanı-
yor. Bu konudaki eğitiminizden
söz eder misiniz?
Yabancı dilin sınırı yok. Eğitime
sürekli devam etmeniz gerekiyor.
2001’de C Klasman Yardımcı Ha-
kemi olduğumdönemde, MHK
üyesi ve bölge sorumlumuz Ser-
dar Çakır, gelecekte hakemliği
düşünenler için yabancı dilin öne-
mini vurgulamıştı. Dernek yöne-
timimizin yaptığı bir anlaşmayla
sadece hakemlere özel bir İngi-
lizce hocasından 2 yıl kurs aldık.
Daha sonra yurtdışına seyahatle-
rimoldu ve o seyahatlerde de bir
yandan farklı kültürleri tanımaya
bir yandan da lisanımı geliştir-
meye çalıştım. 2010’da katıldığım
CORE Kursu’nda ise İngilizcenin
önemini iyice anladım. Çünkü
eğitimin bitiminde bize İngilizce
bir video izlettiler. Kursa Ali Pala-
bıyık’la birlikte katılmıştım.
O zaman kendi kendimize İngiliz-
cemizi geliştireceğimize dair bir
söz verdik… Ve döner dönmez
daha kapsamlı bir İngilizce eğiti-
mine başladım. İki yılın ardından
“upperintermediate” seviyesine
ulaşacak programı tamamlayıp
uluslararası geçerliliği olan bir
mezuniyet sertifikası aldım. Yine
kendimi geliştirmek için yurtdışı
seyahatlerimi artırdım. Arkadaş-
larımla İngilizce yazışmaya başla-
dımve şu anda da anadili İngilizce
olan bir eğitmenden özel ders al-
maya devam etmekteyim.
Profesyonel hakemliğin Türk ha-
kemliğine neler kazandıracağını
düşünüyorsunuz?
Türk hakemliğinin en önemli pro-
jesi bu. Emeği geçenlere, öncülük
eden hocalarımıza çok teşekkür
ederim. Burada bu işi ilk başlatan
Yusuf Namoğlu’na ve bu konuda
çağdaş bakış açısıyla devrim
yapan Federasyon Başkanımız
YıldırımDemirören’e tümhakem-
ler adına teşekkür ederim. Üst
düzey bir hakem olmaya başla-
dıysanız kendinize ait bir başka
hayat yaşama şansınız yok. Buna
zamanınız yok. Kadroda çok de-
ğerli hocalarımız var. Onlarla bir-
likte antrenman, pozisyon analizi
hatta hakemlik sohbeti yapmak
bile hayal kadar güzel. Onlardan
ben dâhil tümhakem arkadaşla-
rımızın öğreneceği çok şey var.
Her biri Türk hakemliğinin son 10
yılına damga vurdu. Ben de bu
güzide kadronun bir parçası
olmak isterim.
Hakemlik kariyerinizdeki hedef-
leriniz neler?
Bu işe başladığım zaman kısa ve
uzun vadeli hedeflerimoldu. Zaten
bir işe hedef koymadan başlıyor-
sanız bir yere gelebilmeniz de
mümkün değil. Kısa vadeli hedef-
lerimhep bir sonraki müsaba-
kama iyi hazırlanıp başarılı
olmak, daha sonra bir üst klas-
mana terfi etmekti. Uzun vadeli
hedefim ise en üst klasmana çık-
mak ve FIFA hakemi olmaktı. Şu
anda bütün bu hedeflerimi ger-
çekleştirdim. En büyük hedefim
Cüneyt Çakır’ın izinden gidip
onun yönetmediği müsabaka ka-
lırsa omüsabakayı yönetebilmek.
Hakemliğe ilk başladığımda hede-
fimDünya Kupası finali yönetebil-
mekti. Şu anda bu hedeften bir
sapma yok. Bu yönde çalışmala-
rıma devam edeceğim. Dünya Ku-
pası finali yönetebilirsemve
Cüneyt Hocamın başardığı gibi
Şampiyonlar Ligi finalinde düdük
çalabilirsemhedefime ulaşmış
olacağım.
Dünya Kupası finallerinden değil,
direkt finalinden söz ediyorsunuz
değil mi?
Evet, evet… Dünya Kupası’nın final
maçından söz ediyorum. Türk ha-
kemliği bunu kısa süre içinde ba-
şaracaktır. Cüneyt Hocamın bunu
başarabileceğini düşünüyorum.
Sonrasında tekrarını getirebilece-
ğimize de inanıyorum.
Hakemlik dışındaki hayatınızda
neler var?
2007 yılında evlendimve evliliği-
min bana uğur getirdiğine inanı-
yorum. Eşimle 2005 yılının ilk
aylarında tanışmıştık. Bir gün
ona, telefon konuşmamız sıra-
sında “Takvime bakar mısın,
07.07.2007, Cumartesi gününe mi
geliyor” diye sordum. “Evet” ceva-
bını alınca da “O zaman seninle o
gün evlenebiliriz” dedim. Garip bir
evlenme teklifi gibi oldu ve söyle-
diğim tarihte evlendik. O yılın so-
nunda da A Klasman hakemi ol-
dum. Askerden döndükten sonra
2010 yılında oğlumuz Rüzgâr
Ateş, 2012 yılında da kızımız
Deniz Ada dünyaya geldi. Bu
isimlerin de bir hikâyesi var.
Karşılıklı tanışmadan önce eşim,
o dönemde görev yaptığım şir-
ketin personel kayıtlarında is-
mime rastlamış ve “Deniz Ateş”
ismi çok ilgisini çekmiş. Deniz ve
Ateş ismini çocuklara vermek
evlenmeden önce eşimin aldığı
bir karardı. Yoksa konu benim
megalomanlığım değil (gülüyor).
2010’da Rüzgâr Ateş doğdu ve
ben o yıl askerden dönüp iyi mü-
sabakalar çıkartarak CORE Kur-
su’na katıldım. 2012’de Deniz Ada
dünyaya geldiğinde de Süper
Lig’e terfi ettim. Bana uğur getir-
diklerine inanıyorum. Eşimin ha-
kemlik kariyerime verdiği
destek çok büyüktür. Dışarıda
yaşam koçluğumu üstlendiğini
de söyleyebiliriz. Ben de hakem-
lik hayatından kalan zamanla-
rımda ailemle çokça vakit
geçirmeye gayret ediyorum. En
sevdiğimiz şey sinemada çocuk
filmleri izlemek. Bir de sahile inip
ailece bisiklete binmekten çok
keyif alıyoruz. Seyahat etmekten
de çok hoşlanıyoruz. Yurtdışı se-
yahatlerine eşimle gidiyorum.
Çocuklarımla ise yurtiçi seya-
hatleri yapıyoruz. Arabaya atla-
yıp yolun götürdüğü yere
gitmeyi seviyoruz. Birlikte yol-
culuk yapmaktan büyük keyif
alıyoruz. Bunların dışında müzik
dinlemek de çok hoşuma gidiyor.
Yerli, yabancı, pop, arabesk her
tür müziği dinliyorum. Hakem-
liğe başlamadan önce Tarsus’ta
korodaydım. Bağlama kursuna
gidiyordum. Zaten türkülerle bü-
yümüştüm. Dinlemeyi de söyle-
meyi de severim. İki abim de
bağlama çalar ve bir araya geldi-
ğimiz ortamlarda mutlaka bağ-
lama çalınır, türküler söylenir.
Geniş aile toplantıları ve bir
arada olabilmek bizim için çok
değerlidir.
76
77
1...,56-57,58-59,60-61,62-63,64-65,66-67,68-69,70-71,72-73,74-75 78-79,80-81,82-83,84-85,86-87,88-89,90-91,92-93,94-95,96-97,...148
Powered by FlippingBook