TamSaha 166. Sayı / Eylül 2018
mek için harekete geçmiş ve so- nunda gülen taraf, kasasından 105 milyon liret çıkaran Napoli olmuştu ki bumeblağ, 1932’den beri kırıla- mayan dünya transfer rekorunu da paramparça ediyordu. Zaten 1952’deki bu transfer ve sonrasında, 1973’te Johan Cruyff’un Barcelona’ya transferine kadar, dünya transfer rekorlarını hep İtalyan kulüpleri kıracaktı. Söz konusu altı transfer rekorundan dördü de yabancı oyuncuların attıkları imzalarla kırılmıştı. 1950’lerde üst düzey birkaç İspan- yol kulübünün haricinde dünya yıldızları genellikle İtalyan takımla- rına transfer olmaktaydı. 1950’de Uruguay’a, Maracana’da 200 bin Brezilyalının önünde dünya şampi- yonluğunu getiren isimler olan Juan Schiaffino ve Alcides Ghiggia, bu tarihi başarıdan kısa bir süre sonra İtalya’ya yelken açmışlar ve Roma ile Milan takımlarının formalarını giymişlerdi. Ada futbolunun en önemli santrforlarından biri olarak görülen John Charles, 1957’de Britanya transfer rekorunu kırarak Juventuslu olurken, siyah-beyazlı- lar aynı yıl River Plate’in yıldızı Omar Sivori’yi alarak dünya trans- fer rekorunu da ellerine geçiriyordu. Serie A’da bu dönemin belki de en önemli yabancı oyuncu grubuysa, Milan’ın İsveçli yıldızları Gunnar Gren, Gunnar Nordahl ve Nils Lied- holm olmuşlardı. 1951’de Milan’ı yaklaşık yarım asır sonra ilk İtalya şampiyonluğuna taşıyan efsane üçlü, bir bakıma kulüplerinin diriliş öyküsünü de kaleme almıştı. Özellikle Gunnar Nordahl 1950’den 1955’e kadar oynanan altı sezonun beşinde gol krallığı yaşayıp Serie A kariyerinde 225 gol kaydederek bu ligde tüm zamanların en golcü ikinci oyuncusu olarak İtalyan futbolu tarihinde apayrı bir iz bırakacaktı. Serie A’da iz bırakan bir başka İsveçli yıldız Kurt Hamrin de Çizme’ye ilk olarak 1956’da Juventus üzerinden giriş yapmıştı. 15 yıl boyunca bu ligde top koştura- cak olan Hamrin’in efsaneleşeceği formaysa, Fiorentina’nınmenekşe rengi formasıydı. 1950’li yıllar, Türkiye’den de Çizme’ye ilk önemli transferlerin yaşandığı dönem olarak kayıtlara geçmişti. Bülent Esel (SPAL), Bülent Eken (Palermo), Şükrü Gülesin (Palermo ve Lazio) ve Lefter Küçü- kandonyadis (Fiorentina) bu dö- nemde Serie A’yı şereflendiren yabancı oyuncular arasındaydı. K. Kore şoku sonrasında gelen yabancı yasağı 1960’lara gelindiğinde de Serie A istikametindeki yıldız trafiğinin yo- ğunluğu sürmekteydi. 1961’de Inter, Barcelona’dan Luis Suarez’i renkle- rine bağlarken yine bir dünya transfer rekoru kırılıyordu. Ancak bumaddi fedakârlıkların karşılığı da fazlasıyla alınacaktı zira Suarez, 1964 ve 1965’te Avrupa şampiyonu olan Inter’in en önemli oyuncula- rından biri olacaktı. Inter Suarez’in yanı sıra Brezilyalı ünlü sağ kanat oyuncusu Jair da Costa’yı da kadrosuna katmıştı. Yine 1961 senesinde Manchester City’den 100 bin pound karşılığında Denis Law’u renklerine bağlayan Torino’ysa hemşerisi Juventus’un dört yıl önce John Charles transfe- rinde kırdığı Britanya transfer reko- runu ele geçiriyordu. O yıl ayrıca İngilizlerin en önemli genç golcüleri arasında yer alan Jimmy Greaves de kısa bir süre Milan forması giyer- ken, Türk Millî Takımı’nın yıldızla- rından Can Bartu Fiorentina’ya, Metin Oktay’da Palermo’ya transfer olmuşlardı. Ne var ki bu bolluk, 1966 Dünya Kupası’nda İtalya Millî Takımı’nın tarihinin belki de en büyük şokunu yaşamasıyla son bulacaktı. İtalyan- lar, İngiltere’deki turnuvaya 28 yıllık dünya şampiyonluğu hasretlerine son vermenin hayallerini kurarak gitmişlerdi ama ilk tur gruplarının sonmaçında Kuzey Kore gibi dünya futbolunun sinek sıklet takımların- dan birine tek golle boyun eğince de bu hayaller deyimyerindeyse daha yolun başında suya düşmüş oluyordu. Bu sonuçla Kuzey Kore çeyrek finale yükselirken İtalyanlar erkenden evlerine dönmüştü. Hal böyle olunca İtalyan futbolunda bir olağanüstü hâl ilân edilmesi de gayet olağandı. Velhasıl, İtalyan Futbol Federasyonu (FIGC) çareyi, İtalyan kulüplerinin daha fazla yabancı oyuncu transfer etmesini yasaklamakta buldu. Buna göre o an hâlihazırda FIGC’den lisans almış yabancı futbolcular ül- kede oynamaya devam edebilecek- lerdi, fakat ülkeye yeni yabancılar gelemeyecekti ve mevcut yabancı- ların da zaman içerisinde emekli olmalarıyla birlikte belli bir süre sonunda Serie A sadece İtalyan oyunculara kalacaktı. Bu uygulamanın gerçekten pozitif bir etkisi olmuş mudur bilinmez ama İtalya Millî Takımı, 1966’da ya- şadığı o büyük şoku, önce 1968’de Avrupa şampiyonu olarak, sonra da 1970’te Dünya Kupası’nda final oynayarak fazlasıyla telafi etti. Gelgelelim İtalyan kulüplerinin Avrupa kupalarındaki karnesi gün geçtikçe kötüye gidiyordu. 1967’de Inter’in Şampiyon Kulüpler Kupa- sı’nda final oynaması, 1969’da da Milan’ın bu kupayı kazanması sonrası İtalyan takımları 15 sezon boyunca Kupa 1’de sadece dört kez final oynayabilecek, lâkin bu final- lerin hepsini kaybedecekti. Üstelik diğer iki Avrupa kupasında da tablo pek farklı sayılmazdı. Kupa Galipleri Kupası’nda 1968’de Milan’ın kazan- dığı zafer sonrasında İtalyanlar 1984’e kadar sadece iki final göre- bildi, bunların ikisinde de yine Milan vardı ve kırmızı-siyahlılar 1973’te Leeds karşısında gülen taraf olur- ken, 1974’te Magdeburg’a kupayı kaptırmışlardı. Fuar Şehirleri Kupası ve UEFA Kupası’ndaysa, Juventus 1965 ve 1971’de final oynamış, 1977’deyse nihayet kupayı kazanmıştı ama bunun haricinde İtalyan takımları 1980’lerin sonuna kadar final göremeyecekti. Avrupa kupalarındaki bu başarısız- lık, elbette UEFA ülke puanı sırala- masına da yansımıştı. Sıralamanın başladığı 1960 yılından itibaren dü- zenli olarak ilk dört içinde yer alan İtalya, 1974’te beşinci sıraya geriler- ken, 1977’de altıncılığa, 1978’de se- kizinciliğe, 1979’da dokuzunculuğa, 1980’de de onunculuğa kadar ini- yordu. Böylesine bir düşüş netice- sinde de İtalyanlar elleri mecbur bir biçimde yeniden yabancı oyuncu- lara vize vermeye razı oldu. Yasak kalktıktan sonraki ilk büyük transferler 14 yıllık ara sonrasında yurtdışın- dan transfer yapabilecek olmak, İtalyan kulüplerinin iştahını kabar- tıyordu belki ama başlangıçta tek bir oyuncunun alınmasına izin verildiği için Çizme’ye gelen yıldız oyuncu sayısı bu iştaha paralel ol- mamıştı. Yasağın kalkışının hemen sonrasındaki ilk önemli transfer- lerse, Avusturya futbolununmo- dern zamanlardaki orkestra şefi Herbert Prohaska’nın Inter’e, Arsenal’in İrlandalı yıldızı Liam Brady’nin Juventus’a, son dünya şampiyonu Arjantin’in başarılı sağ açığı Daniel Bertoni’nin Fioren- tina’ya ve tabiî ki Brezilya Millî Takımı’nın orta sahasındaki vazge- çilmezi olan Falcao’nun da Roma’ya gitmesi olarak kayıtlara geçmişti. Serie A’nın 1950’lerden sonra yeniden dünya yıldızlarının çekim merkezi olmasındaki asıl dönüm noktasıysa 1980’lerin belki de en iyi Avrupalı futbolcusu olan Michel Platini’nin 1982 yazında Saint-Eti- enne’den Juventus’a geçmesiydi. Milan’ın üç İsveçlisi Gren, Nordahl ve Liedholm Omar Sivori Suarez Denis Law Platini 1966 Dünya Kupası’nda İtalya’yı şoka uğratan Kuzey Kore maçı Lefterli bir gazete sayfası ve Şükrü Gülesin 62 63
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==