TamSaha 167. Sayı / Ekim 2018

Gönülden Kaleme 2018-2019 yaz transfer sezonu bitti, kulüplerimizin bir kısmı UEFA Fair- Play kriterlerine uymak için trans- ferlerinde kısıtlamaya gitmek zorunda kaldı. Yabancı transfe- rinde istedikleri oyuncuların maliyetleri, bu transfer döneminde kulüplerin öncelikli kriterleri oldu. Bundan dolayı bonservis bedeli ödemeden oyuncu transferi yapma yoluna gitmek zorunda kal- dılar. Geçen yıla göre gelen yabancı sayısında hatırı sayılır azalma var. Bu dönemde Süper Lig kulüpleri- miz kısıtlamaların etkisiyle toplam 87 yabancı transferi yaptı. Yabancı transferinden bahsetmiş- ken; yabancı oyuncu transferlerini savunanların argümanı genellikle Tarık Çamdal örneği oluyor. Gala- tasaray’a transfer olan Tarık Çam- dal örnek gösterilip, performans odaklı karşılaştırma yapılmak suretiyle bonservis ve oyuncunun maliyeti üzerinden yerli oyuncula- rın pahalı olduğu, dolayısıyla ya- bancı transferi ile bu durumun kontrol altına alındığı iddia ediliyor. Kısmen haklılar da... Ancak Tarık örneğini verenler şunu göz ardı ediyor… Birincisi, “O dönemde piyasa yapmış Tarık kalitesinde ve yaşında bir yabancı futbolcunun maliyeti Tarık’tan ucuz olur muydu?” sorusunu soralım. Sorumuzun cevabı, kulüplerimiz o yaşta ve yetenekli oyuncuyu en az iki-üç kat ücret ödeyerek alırlardı. O dönemde de yabancı transferi vardı ve emin olun omevkide uygunmaliyetli yabancı bulun- saydı, o tercih edilirdi. İkincisi ise her transfer bir risk taşır, yerli veya yabancı fark etmez. Bazen Tarık gibi doku tutmaz, gelecek için transfer ettiğiniz oyuncu eli- nizde kalır. Bu bir yabancı futbolcu da olabilirdi. SanırımTarık Çamdal yerli oyuncuların günah keçisi görüldü. Tarık ve örnek gösterilen üç-dört futbolcuyamaliyetleri konusunda haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Dediğim gibi her transfer özelinde bir risk taşır. Şunu özellikle belirtmek isterim, ben yabancı transferine karşı değilimama bir şartla… Yerli altyapı oyuncularına, yabancı oyuncularla rekabet edecekleri imkânların sağlanması ve yabancı futbolcu transferlerine belli kriter- ler getirilmesi koşuluyla. UEFA yaptırımları nedeniyle ayağını yorganına göre uzatan ku- lüplerimiz transferlerde kısıtlama yoluna gitti. Şahsen bu kısıtlama- nın ve kulüplerimizin ekonomik durumlarının altyapıya yönelme- lerinin önünü açacağını düşünm- üştüm. Görülüyor ki altyapıdan A takıma oyuncu yetiştirmede sıkıntı yaşanıyor. Yoksa onlarca yıldır altyapılarına yatırımyapan kulüpler, mutlaka bu yatırımın karşılığını, belli bir devamlılıkla alırdı. Buradaki başarısızlığı irdele- mek gerekiyor ki, bundan sonrası için doğru adımlar atılabilsin. Bu konuda şöyle de düşünebiliriz; birkaçı dışında hocalarımız genç oyunculara ilk on birde şans vere- cek cesarete sahip değil. Onlara da kısmen hak vermiyor değilim çünkü büyük çoğunluğumuz skor İsmail Gökçek Taşıma suyla değirmen dönmez 98 99 odaklı düşündüğümüz için, hocalar kendini garantiye almak adına cesur davranamıyor. Ancak kor- kunun ecele faydası yok. Fark oluşturmak istiyorsanız cesur davranmakmecburiyetindesiniz. Bilhassa bu dönemde futbolumu- zun cesur hocalara ihtiyacı var. Futbol camiasının içinde bulunan herkesin ortak fikri, Türk gençleri- nin futbola yeteneklerinin olduğu yönündedir. Madembu kadar yetenekli gençlerimiz var neden altyapılarımızdan süreklilik arz edecek şekilde üstyapıya oyuncu veremiyoruz. Ya yetenekliyiz diye kendimizi kandırıyoruz ya da oyuncu yetiştirmeyi bilmiyoruz. Benimdüşüncemyetenekli ço- cuklarımız, gençlerimiz var ama onları altyapılarda işleyecek usta- lar ve sisteme sahip değil kulüple- rimiz. Bunlara sahip olunsaydı, takımlarımızın en az yüzde 70-80’i altyapı oyuncularından oluşur, yabancılar yerlilerin peşinde transfer için koşardı. Kulüplerimiz de bu şekilde hemyarışır hemde ekonomik sıkıntılardan kurtulmuş olurdu. Altyapılardan yetenekli oyuncuları zaman zaman çıkarı- yoruz fakat onları fiziksel ve ruh- sal olarak tamhazırlayamadığımız için saman alevi gibi parlayıp sönüyor ve kaybolup gidiyorlar. Bu oyunculara şekil vermekte yetersiz kalıyoruz. Biraz şöhreti yakalayınca ayakları yere basmı- yor ve oyuncu kendini yeterli gör- meye başlıyor; kendini geliştirmek yerine, kendisini oraya getiren yeteneğini tekrar ediyor, bu durum doğal olarak gerilemesine yol açı- yor ve kendini Kaf dağında gör- düğü için de kaybolup gitmesi kaçınılmaz oluyor. “Bu tür duygu- lar eğitimle değişebilir mi?” soru- sunun cevabı elbette “evet”tir. Verilecek doğru eğitimle özgüveni yüksek, hata yapmaktan korkma- yan, yapılan hatanın takımhalinde telafi edileceğinin rahatlığıyla oy- nayan, gelişime açık, her türlü baskıyı kaldırabilecek, bulunduğu şartları doğru değerlendirecek ve insanî duyguları gelişmiş futbolcu- lar yetiştirebiliriz. Bu oyuncular yetiştirildiğinde ne yakın çevresinin ne de basının abartılı yorumlarının dolduruşuna gelir. Dolayısıyla futbol ömrü uzun, yetenekli oyuncuları dünya futboluna kazandırmış oluruz. Kulüplerimizin gelecekte dünya futbolunda söz sahibi olabilmesi- nin yolu, bugünden yapılanarak insanımızın yeteneğini işleyerek parlatmasından, ithal etmek yerine ihraç etmesinden geçmektedir. Ne demiş atalarımız: Taşıma suyla değirmen dönmez! Sağlıkla kalın…

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==