TamSaha 168. Sayı / Kasım 2018

dördüncü sıraya kadar taşıyınca, o esnada kötü bir sezon geçirmekte olan ve Leiria’nın bir puan gerisinde beşinci sırada yer alan Porto’nun takibine girecek ve devre arasında da mavi-beyazlı ekibin yeni teknik direktörü olacaktı. Asıl başarı hikâyesi de tamda bu noktada başlıyordu. İlk olarak, sezonun ikinci yarısında takımı beşincilikten üçüncülüğe taşımıştı. Ardından da eski takımı Leiria’dan Nuno Valente ve Derlei, Benfica’nın serbest bıraktığı Maniche ve Edga- ras Jankauskas gibi çok da yüksek profilli sayılmayacak oyuncuları aldığı bir transfer dönemi geçirme- sine karşın Porto, 2002-2003 sezo- nunda fırtına gibi esmişti. Mavi-beyazlılar ligde 11 puan farkla rahat bir şampiyonluk elde ederken, Portekiz Kupası’nı da müzesine götürmüştü. En dikkat çekici başa- rıysa, takımın Celtic’i 2-1 yenerek UEFA Kupası’nı kazanmasıydı. 2003-2004 sezonundaysa Porto bir adımdaha ileri gidiyor ve bu sefer Şampiyonlar Ligi’ni, finalde Monaco’yu 3-0mağlup ederek kazanma başarısını gösteriyordu. Porto, 17 yıl evvel de Avrupa şampi- yonu olmuştu belki ama yabancı oyuncu sınırlamasının alabildiğine esnediği ve dünyanın belki de en iyi 50 oyuncusunun dev bütçeli yedi- sekiz kulübün arasında paylaşılır hale geldiği bir dönemde bir Porte- kiz temsilcinin, mütevazı sayılabile- cek bir kadroyla Şampiyonlar Ligi’ni kazanması hiç de beklenilen bir şey değildi. Haliyle, kıtanın bütün dev kulüpleri gözlerini, bu başarının mimarı olan Jose Mourinho’ya çevirmişlerdi. Chelsea’de parlak başlangıç O günlerde Roman Abramovich’in Chelsea’yi satın almasının üzerin- den de henüz yaklaşık bir sene geç- mişti ve Rus milyarder, Premier Lig ve Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu hedeflerine ulaşabilmek için, diz- ginleri Mourinho’ya teslim etmeyi kafasına koymuştu. Neticede, 2004 yazında Mourinho, Chelsea’nin yeni teknik direktörü oluyordu. Teknik adamlık kariyerine başladıktan sonra, dört seneden kısa bir süre içinde Avrupa şampiyonluğu yaşa- yıp İngiltere’nin o an için en ihtiraslı kulübünün başına geçmek, eşine rastlanılır cinsten bir durumdeğildi ve Mourinho’nun yakın gelecekte çok daha büyük işlere imza atacağı düşünülüyordu. Portekizlinin Chelsea’deki ilk sezonu da aslında mükemmele yakındı. Takımı, kulüp tarihinde 50 yıl aradan sonra gelen ikinci şampiyonluğu kazanırken, en yakın rakibine 12 puan fark atıp, o zaman- lar için rekor olan 95 puan topla- mıştı. Chelsea ayrıca Lig Kupası’nı da müzesine götürmüştü. Ancak Şampiyonlar Ligi’nde yarı finalde Liverpool’a topun çizgiyi geçip geçmediği hayli tartışmalı olan bir pozisyon neticesinde yenilen golle elenilmesi ağızlarda biraz buruk bir tat da bırakmıştı. Chelsea, Mourinho yönetimindeki ikinci sezonda da ligde şampiyon oluyordu fakat Şampiyonlar Ligi’nde bu kez ikinci turda Barcelona enge- line takılmışlardı. Maviler, 2006- 2007 sezonundaysa ligi Manchester United’ın altı puan gerisinde ikinci sırada tamamlarken, Lig Kupası’nı ve Federasyon Kupası’nı kazan- mıştı. Şampiyonlar Ligi’ndeyse bir kez daha yarı finalde Liverpool’a (bu kez penaltılarda) elenmişlerdi. Üç sezonda Şampiyonlar Ligi’nde final görülmemesi ve bu sezonların sonuncusunda Premier Lig’de de şampiyonluğun kaçırılması, Abra- movich’in Mourinho’ya karşı bakış açısının negatife dönmesine de neden olmuştu. 2007-2008 sezonunun başlarında da ligde Aston Villa’ya kaybedilmesi ve Şampiyonlar Ligi’nde iç sahada Rosenborg ile berabere kalınması sonrasında Portekizli teknik adamla yollar ayrılacaktı. Inter’le de zirvede Buna rağmen, futbol kamuoyu nezdinde Mourinho’nun Chelsea’de yaptıkları, yapamadıklarından çok daha fazlaydı ve kendisi hâlâ Avru- pa’nın en önde gelen birkaç teknik direktöründen biri olarak görülü- yordu. Nitekim 2008 yazına gelindi- ğinde kendisine bu sefer İtalya yolu gözüküyor ve Inter, onunla üç yıllık anlaşmaya varıyordu. Mourinho’nun İtalya macerası da olumlu başlıyordu. Inter’le ilk sezonunda Serie A’da şampiyonluk yaşamayı bilmişti. Şampiyonlar Ligi’ndeyse takımı ikinci turda Manchester United’a elenmişti. Mourinho’nun Milano’daki asıl parlayışıysa ikinci sezonunda olacaktı. Inter, ülkesinde lig ve kupa şampiyonluğu yaşarken, Şampiyonlar Ligi’nde de Mourin- ho’nun eski takımı Chelsea ve son şampiyon Barcelona’yı eleyerek geldiği finalde Bayern Münih’i 2-0 mağlup ederekmutlu sona ulaş- mıştı. Bu, Inter’in 45 yıl aradan sonra kazandığı ilk, tarihindeki de üçüncü Avrupa şampiyonluğuydu. Porto’dan sonra Inter’i de Avrupa’nın zirvesine çıkartmak, Mourinho’yu sadece teknik direktörler içinde değil, tüm fut- bol dünyasında en önemli yıldız- lardan birine dönüştürmüştü. Ve tıpkı Porto’yu Şampiyonlar Ligi şampiyonu yapması sonrasında Chelsea’ye gittiği gibi, Inter’le bu zaferi yaşamasının ardından da vakit kaybetmeden soluğu Real Madrid’de alıyordu. Lâkin Real Madrid’de kendisini çok daha zorlu bir sınav beklemekteydi. Zira en önemli rakipleri konumun- daki Barcelona, tarihinin en iyi dönemini yaşıyordu. Hatta Katalan ekibinin, tüm zamanların en iyile- rinden birine dönüştüğü de düşü- nülmekteydi. Bu rakibe karşı çıkılan ilk derbinin 5-0’lık ağır bir mağlubiyetle noktalanması Mou- rinho’nun kariyerinde o ana kadar yaşadığı belki de en acı tecrübeydi. Real Madrid, o sezon ligi de Bar- ça’nın dört puan gerisinde, ikinci sı- rada tamamlıyordu. Kral Kupası’nın finalde Barcelona karşısında alınan 1-0’lık galibiyetle kazanılmış olma- sıysa teselli niteliğindeydi. Öte yandan Real Madrid, Şampiyon- lar Ligi’nde de yarı finalde yine ezeli rakibi Barcelona’yla eşleşmiş ve daha sonra kupayı da alacak olan rakibine teslimolmaktan kurtula- mamıştı. Ertesi sezona gelindiğindeyse Mourinho’nun Real Madrid’i, bu kez beklentileri büyük ölçüde karşıla- yacaktı. Ligde Barcelona’nın üç yıl- lık hükümranlığına son veriyorlar ve bunu yaparken 121 gol atıp 100 puan topluyorlardı ki bunların ikisi de birer rekordu. Şampiyonlar Ligi’ndeyse bir kez daha yarı finale kadar gelinmişti ama Bayern Münih’e penaltılarla elenilince final şansı kaçmıştı. İnişli çıkışlı yıllar başlıyor Real Madrid’in, elde ettiği şampi- yonluk sonrası, bunun da üstüne ilâve ederek ilerlemesi bekleni- yordu ama 2012-13 sezonunda film geri saracaktı. Barcelona, yeniden ligin zirvesindeydi. Üstelik önceki üç şampiyonluğu getiren Josep Gu- ardiola sezon sonunda görevi bırak- masına ve onun yerine göreve gelen Tito Vilanova da sezon ortasında kanser illetiyle mücadele etmeye başlamasına karşın Real Madrid, Barça’nın 15 puan gerisinde kal- mıştı. Real, Şampiyonlar Ligi’nde de yarı finalde Borussia Dortmund’a elenince, kulüp yönetimi ile Mourinho arasındaki ipler gerile- cek, bunun sonucunda da Portekizli teknik adam sezon sonunda görevden ayrılma kararı alacaktı. Mourinho, bundan sonraysa deyim yerindeyse kürkçü dükkânına dönmeyi tercih ediyor ve yeniden Chelsea’nin başına geçiyordu. Fakat buradaki ilk sezonunda da umdu- ğunu bulamayacaktı. Maviler Premier Lig’i üçüncü sırada bitirecek, Şampiyonlar Ligi’ndeyse yarı finalde Atletico Madrid tarafın- dan saf dışı bırakılacaktı. Bu, Mourinho’nun Devler Ligi’ndeki altıncı yarı final vedasıydı. Chelsea, 2014-15 sezonundaysa Premier Lig’de beş yıllık şampiyon- luk hasretini noktalıyordu. Şampi- 101 100

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==