TamSaha 168. Sayı / Kasım 2018
Gönülden Kaleme Başlıktaki üç kelime hayatı- mızda çok önemli yer tut- makta. Özellikle aşkı ortaya koydumçünkü bazen hayat ve ölümaşkın çeşitli şekillerde te- zahür etmesiyle yaşamımızda ön plana çıkabiliyor. Bence aşk, sevgi ve saygıyla har- manlandığında, sevgiye evirildiğinde, bir de karşılıklı olduğunda uzun süreli birlikte yaşamanın ve hayatın zorluklarına birlikte karşı koymanın, tüm zorluklara rağmen yaşama dört elle sarılmanın anahtarıdır. Eşim ve ben aşkımızı sevgiye çevirebildiğimiz için ALS gibi yıkıcı sonuçları olan bir hastalığa inat, hayata bağlılığı- mızda ve yaşama sevincimizde zerre kadar azalma ol- madan hayatımızı sürdürmekteyiz. Düşünün, seksen beş kilo ağırlığında, 1.78m. boyunda bir bebeğiniz var ve tamamen sizin bakımınızamuhtaç. Üstelik de bu koca bebek kendi başına solunumalamıyor, bu işi solunumcihazıyla yapmak zorunda. Yatakta üç saatte bir pozisyon verilmek zorunda ki, vücudunda yatak yaraları açılmasın. Beslenme, tuvalet ve banyo ihtiya- cının karşılanması gerekiyor. Yetmiyor, koca bebek her gün, kurduğu ALS-MNH Derneği’ne gitmek, orada kendisi gibi hastalara elinden geldiğince yardımetmek istiyor. Tümbakımsürecinde bütün isteklerimi hiç surat asmadan yerine getiren eşimin sevgisi, benim hayata bağlanmamı sağlıyor. Bir başka hayat hikâyesinde aşkın sevgiyle pekişme- mesi, erkeğin aşkının tutkuyla devametmesi, kızın aşkının belli süre sonrası bitmesi ve kızın erkeğin gururu ile oynaması, bu aşkın kahramanlarından birinin ölümüyle sonuçlanmasına sebep oluyor. Doktoru yıllar önce annesinin hastalığı sebebiyle derneğe gelmesiyle tanımıştım. Annesinin ölümünden sonra da dernekle iletişimini kesmedi doktor. Saygılı, zeki, haklarının ne olduğunu bilen, hakkını aramaktan kaçınmayan, bu özelliğinden dolayı okulunda öğren- ciyken sıkıntı yaşayan ve hukuk yoluyla tümbunların üstesinden gelen, davalık olduğu hocaların bile saygı duyduğu bir gençti. Ben okuduğu dönemde özellikle “doktor” diyordumki, hedefinin ne olduğunu en sıkın- tılı anında bile unutmasın. Nitekimyaşadığı sıkıntılara rağmen okulunu bitirdi. Öğretimüyesi ve doktor oldu. Doktoru dernek yönetimkuruluna da almıştım. Ölümünden bir hafta önce yaptığımız yönetimkurulu toplantısında AvrasyaMaratonu’nda 10 kilometrede koşma görevini vermiştim. Hiç koşmamasına rağmen beni kırmayarak kabul etti. Kasım’ın 11’ine kadar ha- zırlanma vaktinin olduğunu, nasıl antrenman yapması gerektiğini, bu koşu vesilesiyle toplanan bağışlarla jeneratör, hasta karyolası gibi çeşitli malzemelerin alımının yapılacağını tekrar hatırlattım. Doktorun ha- yata dair pek çok planları vardı, kendi hayatına kıya- cağı aklımızın ucundan bile geçmezdi. Bir Ekimgecesi ölümhaberini aldık. Yaşadığı onca sıkıntının üstesin- den gelen doktor, yaşadığı ayrılık acısıyla baş edeme- miş, 31 yaşında hayatını sonlandırma yolunu seçmişti. Dernek yönetimkurulundan birkaç kişi ile Edirne’ye son görevimizi yapmaya gittik. Evleri İstasyonMahal- lesi’ndeydi. Dolayısıyla omahallede bulunan Şükrü Paşa Camii’nden ikindi namazından sonra kaldırıla- caktı. Hepimiz çok üzgündük. Okuldan öğrenciler de gelmişti hocalarıyla beraber. Pek çok cenaze nama- zına katıldımama Şükrü Paşa Camii imamı gibi cenaze namazı kıldıranı görmedim. Hayata ve ölüme dair tek cümle kurmadı, jet hızıyla namazı kıldırdı, daha duamızı bitirmeden bir defa he- lallik istedi ve namazı bitirdi. Bizimbildiğimiz, imam namaz başlamadan önce ahiret ve dünyayla ilgili bir- kaç kelameder, üç kere de helallik ister cemaatten. İmamın bu davranışı üzüntümüzü bir kat daha arttırdı. Hangi sebeple böyle davrandı bilmiyorumama kendi canına kıydığı için böyle davranmışsa, imamdâhil bunu yargılamak hiç kimseye düşmez. Zaten doktor yaptığının hesabını Allah’a verecektir. Namaza katılan cemaatin çoğunluğu 20-25 yaş aralığında gençlerden oluşuyordu. İmamefendi hayata dair birkaç kelam etse daha iyi olurdu. Belki gençlerin kulağına küpe olurdu bu sözler. Biz dernek olarak imamhakkında EdirneMüftülüğü’ne şikâyette bulunduk. Hangi nedenle böyle davrandığının öğrenilmesi ve ne gibi yaptırımyapıldığına dair bilgi istedik. Ölümsebebi ne olursa olsun bir daha böyle davranmaması için bu işin takipçisi olacağız. Son söz, her türlü sıkıntınınmutlaka çözümü vardır. Yeter ki o zamanı kendimize tanıyalım. Dertlerinizden çıkış yolu bulamadığınızda, sizden daha umutsuz durumda olanları ziyaret edin. Hastalıklarının çaresi olmamasına rağmen, hayatta tutunmak için sarf ettikleri çabaları gördüğünüzde, “Ben de nelere dertleniyorum” düşüncesiyle, çıkış yolu bulmakta zorlandığınız derdin çok basit çözümünü bularak, dinimizin günah saydığı kendi hayatınızı sonlandırma eyleminden vazgeçmiş olacaksınız. Unutmayın, hayat her şeye rağmen yaşamaya değer. Yaşama sevinciniz hiç bitmesin. Sağlıkla kalın… İsmail Gökçek Hayat, aşk, ölüm 110
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==