TamSaha 168. Sayı / Kasım 2018

gelmeye başladı. Bir hazırlıkmaçı vardı. Herkesi oyuna aldı, bütün kalecileri denedi. Sadece beni almadı. Gittimyanına, “Hocambeni niye al- madınız?” diye sordum. Bana, “Öbür oyuncuları seyretmek istiyorum, seni biliyorum” karşılığını verdi. Ben de, “Hocambeni istemiyorsanız söyleyin. Geç olmadan gideyim” dedim. O da bana, “İstiyorsan yönetimle git konuş” dedi. Ben de konuştum. Başkanımız sağ olsun sahip çıktı, beni bırakmadı. Ama hoca da beni oynatmadı, oynatmadı ve takımkötü gitti. 3-0 yenildiğimiz Karabükspor maçında forma verdi. Sonra oynat- maya başladı. 1-2 maç oynadım. Gazi- antepspor ile 4-4 berabere kaldığımız maç vardı. Omaçtan sonra beni bir daha oynatmadı. Öyle gidince de huzurumkaçtı, moralimbozuldu. Aslında Trabzon’u çok seviyordum. Sorunumyoktu ama bir futbolcu oy- namadığı zaman ne kadar para kaza- nırsa kazansınmutlu olamıyor. Bunu üstüne basarak söyleyebilirim. Ben inatçı birisiyim. Bir şeyi başarmak istiyorsam o yolda ölürüm. Yeni se- zonda Şota Arveladze geldi. Çok güzel bir kamp dönemi geçirdim. Gol atıyo- rum, asist yapıyorum. Hoca kamptaki maçlarda beni oynatıyor. Her şey yo- lunda gidiyor. İkinci başkana da söy- lemişler; Hoca bendenmemnunmuş. Avrupa’da ön eleme maçımız vardı, beni kadroya almadılar. Sıkıntı etme- dim ama omaçtan sonra, “Kendine takımbulman lâzım” dediler… Oyna- madığımmaçtan sonra bunu söyledi- ler. Ben de o noktada gitmemek için inat ettim. “Burada kalacağım, oyna- mak istiyorum” dedim. 6 ay kadro dışı kaldım. Bunun alacağımparayla alâkası yoktu. Durumumuz Allah’a şükür iyi. Buradan beş kazanacağıma, oynadığımyerde üç kazanırım. Benim mantalitembudur. Orada iyi oynaya- cağıma inanıyordumve emindim. Ama olmadı işte… 2015-2016 sezonuyla birlikte Ankara günlerin başladı. Gençlerbirliği’ne transfer oldun ve bir anlamda yeniden kendini buldun. 1.5 sezonda istikrarı sağladığını görüyoruz. O dönemnasıl geçti? Adeta yeniden doğdum… Ankara bana çok iyi geldi. İlk çocuğumu orada kucağıma aldım. Eşim orada çokmut- luydu. İlk evimi Ankara’da aldım. Her şey yolundaydı. Oraya gittiğim zaman kendimi kuş gibi hissettim. Sanki üzerimde hiçbir yük yoktu. Sağ olsun İbrahimÜzülmez Hocambeni çok tuttu. Kamp da çok iyi geçti. Güzel maçlar oynadım ama 6 ay oynama- dan gelmiştimve maç eksiğimvardı. Tamhazır değildim. İyi oynamak da istiyordum. Zorladığım için arka ada- lemyırtıldı. Sonra üç hafta oynama- dım. Ardından Galatasaraymaçında adalemyine yırtıldı. Sakatlık konu- sunda sıkıntılar yaşadım. Allah rah- met eylesin, sezon başı İlhan Cavcav Başkanımız, “Serdar’ı bu takımda is- temiyorum, çünkü çok sakatlanıyor” demişti. Ama İbrahimÜzülmez Hocam, yönetimin neredeyse tama- mının beni istememesine rağmen arkamda durdu. Sezona iyi başladım. İkinci haftadaki Osmanlıspor ma- çında 2-0 gerideyiz. İlk golü attım. Çok iyi gidiyorum. Frikik attım, penaltı oldu. Bogdan Stancu penaltıdan golü attı ve maç 2-2 bitti. Maçtan sonra İb- rahimHocadan duyduğuma göre yö- netim, “İyi ki Serdar’ı göndermemişiz” demiş. Sonra hep çok çalıştım. Pilates ve fitness’a gittim. Çok profesyonelce çalıştım. Belki bu zamana kadar ilk kez böyle çalıştım. Allah’a şükür fay- dasını gördüm. Onlarınmeyvesini yavaş yavaş topluyorum. Gençlerbirliği’nden sonra Osmanlı- spor’a transfer oldun. Osmanlı- spor’da 34maçta 13 gol, 6 asistin var. Önemli katkı sağladın ancak takım bir alt lige düşmekten kurtulamadı. Senin adına iyi, kulübün adına kötü bir sezondu. Geçen sezonu nasıl değerlendiriyorsun? Gençlerbirliği’nde sözleşmemin sonuna gelmiştimve uzatmadım. Büyük takımların ilgisi vardı ama An- kara’da o kadar mutluydumki dışarı çıkmak istemedim. Mutluyum, oynu- yorum, şehir güzel. Evimde huzurlu- yum. Çocuğumyeni doğmuş. Düzen değiştirmek istemedimve Osmanlı- spor’a imza attım. Sezon boyunca inanılmaz çaba sarf ettim. Hedefimde büyük takıma veya başka bir yere gitmek yoktu. Evet, hayalim İspanya’ydı. Allah’a bin şükür bunu gerçekleştirebildim ama keşke geçen sezon ligden düşmeseydik de ben Ankara’da kalsaydım. Senin gösterdiğin iyi performans, AMillî Takım’a seçilen bir oyuncu olmanla birlikte Avrupa’nın da ilgi- sini çekti ve La Liga takımlarından Huesca’ya transfer oldun. Bu transfer nasıl gerçekleşti? İki yıl önce verdiğim röportajda “Ha- yalim La Liga’da oynamak” demiştim. La Liga’da kimin sahasına gidersen git halı gibi… Her stat tamamen dolu. Futbolu yaşıyorsun. Keyfine doyamı- yorsun. Maç bitsin istemiyorsun. Ka- zansan da kaybetsen de herkes seni alkışlıyor. Aslında bir kötü yanı var. Kaybettiğinde tepki de görmelisin. Yoksa herkes çok rahat oluyor. Sezon boyunca Huesca benimmaçlarımı izlemiş. Düzenli bir şekilde AMillî Takım’a gitmemde çok etkili olmuş. Alaves, Rayo Vallecano gibi birkaç takımla görüştük. Huesca beni en çok isteyen takımdı. Galatasaray’ın eski kalecisi olan teknik direktör Leo Franco beni çok istedi. Çok sıkıntı yaşamadım. Osmanlıspor gitmemi istemedi, bonservis bedelini de az buldu. Ama çok şükür sorun olmadı. Kararımdan pişman değilim. Fransa ve Türkiye’nin ardından La Liga’yı nasıl değerlendirirsin. Ne gibi farklar var? A’dan Z’ye her şey farklı desem yeridir. Abartısız. Buradan Türkiye’yi kötülediğim anlamı da çıkmasın. Türkiye benimülkem ama farkları da söylemek gerek. En küçüğünden en büyüğüne bütün statlar tıklım tıklım dolu. Oturacak yer yok. Pazartesi akşam saat 22.00’de Athletic Bilbao ile deplasmanda maçımız var. Stada geldik, kimse yok. Isınmaya çıktık, 10 bin kişi var. Kendi kendime, “Tamam, Pazartesi sendromu her ülkede var. Bunlar Pazartesi diye maça gelme- miş” dedim. Soyunma odasına gittik. Maça çıkmak üzere sahaya geri geldi- ğimizde, 40-50 bin kişilik stadın ağzına kadar dolduğunu gördüm. Gözlerime inanamadım. Takım arka- daşlarımbana, “Burası böyle. Alış artık” dediler. Sahalar halı gibi… Üstende yatsan yeridir. Futbolcu için saha, taraftar çok önemli. Futbolcu olduğunu hissediyorsun. Faul alıyor- sun ya da kayıyorsun, herkes ayağa kalkıp çıldırıyor. Gol attığını düşün bir de… İnsanlar kendilerini parçalıyor… En güzel yanı da kamp olmaması. İçeride oynadığımız maçta sabah 11.00’de kalkıyorsun. 12.00’de tesis- lere geliyorsun ve yemeğini yiyorsun. Sonra dinleniyorsun. Akşam 18.00’de maça çıkıyorsun, sonra da evine geli- yorsun. Gündüz 12.00maçı varsa geceden otelde toplanıyoruz ki o da mantıklı. Sabah 09.00’da trenle Mad- rid’e gittik. Atletico Madrid’le maç yapıp eve döndük. Ben, kamp olma- masını seviyorum. Evde çocuk var, evimde mutluyum. Bekârken tamam ama evliyken olmuyor. Sezonun daha başı sayılır ancak röportaj yaptığımız gün itibariyle Huesca için işler iyi gitmiyor. Şu anki tabloyu nasıl yorumluyorsun? Sonuncuyuz ama Avrupa potasıyla aramızda 7 puan var. Bir galibiyet alsak 14-15. sıralara çıkıyoruz. Bir maça bakar. Dipteyiz gibi gözüküyor ama çıkabiliriz. Herkes herkesi yene- bilir çünkü herkes güzel top oynuyor. Barcelona, Real Madrid ve Atletico Madrid’i saymazsak her takımın kad- rosu denk. Athletic Bilbao’da maçı son 15 dakikada 2-0’dan çevirdik ve karşılaşma 2-2 bitti. 3 maçta 4 puan aldık. 8-2 yenildiğimiz Barcelona ma- çını saymıyorum tabiî… İyi başladık, iyi gideceğine inanıyorum. İyi oynu- yoruz çünkü. İlk sekiz haftada ikisi ilk 11 olmak üzere beş La Liga maçında 175 dakika forma giydin. Kendi performansını nasıl buluyorsun? Hoca beni ilkmaçta oynattı. İsveç maçımızı izlemiş ve beni çok beğen- miş. Sahaya çıktımve iyi bir maç çı- kardım. Kendimi iyi hissediyordum, hücumda etkiliydim, çalımlar atıyor- dum. İyi pozisyonlara girdik. 54’te oyundan alındım. Ben de tepki gös- terdim. Merak ettimneden oyundan alındığımı… Sonra iki hafta oynama- dım… Hiç kazanamadık zaten. Hoca da takımı değiştirmedi. Ben de tepki koydum. Hoca bana, “Alışma süreci” dedi. İyi de üç maç vasat oynarım, bana “alışma süreci” dersin. Ama “ Millî Takım’a geldiğim zaman inanılmaz mutlu oluyorum. Kamp bir hafta sürüyor ama yemin ediyorumkeşke bir ay olsa diyorum. Türkiye Millî Takımı benim için paha biçilmez bir değer. Annem, “İlk Amillî olduğun zaman kurban keseceğim” demişti. Hemen kurban kesti. Bunlar çok güzel şeyler. 50 51

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==