TamSaha 168. Sayı / Kasım 2018
beni sonra hiç oynatmaması moralimi bozdu açıkçası. Barcelona maçında oyuna sonradan girdin. 8-2 gibi ağır bir skorla kay- bettiğiniz bumaçtan söz eder misin? Uyuyan devi uyandırdık. Barcelona’ya evinde 2. dakikada gol attık. Kendi evimizde olsak bir şey yapabilirdik belki ama onları uyandırmış olduk. Moral olarak çok bozulduk tabiî. Kazansak büyük olaydı, kaybetsek normal… Sonuç normal karşılandı tabiî… Messi, Coutinho gibi yıldızlar inanılmaz. 8-2’lik skordan sonra soyunma odasında ağladım. Messi bana göre dünyanın en iyisi. Onları karşımda görmek çok farklı duygu- lardı. Çok başka oyuncular. Onlarla oynasan belki sen de o seviyeye çıkabilirsin. Bir gün onlarla birlikte oynamak isterim. Takımınla 2022 yılına dek sözleşmen var. Kendine nasıl bir kariyer planı yapıyorsun? Hayallerin neler? Benimkariyer planım, ne olursa olsun oynamak. KariyerimTrabzon’da düşüş yaşadı ama Allah’a şükürler olsun son 3.5 yıldır her şey çok iyi gidiyor. Çıkıştayım, La Liga’dayım. Bu seviyemi biraz daha yukarı çıka- rabileceğimi biliyorum. Bence dünya- nın en iyi liginde oynuyorum. Keyif alıyorum. Mutluyum. Dilini sevdiğim bir yer… İnsanlar güzel, ailemmutlu… Huesca’nın bir tık üstünü istiyorum. Hemen demiyorumki Atletico, Sevilla gibi takımlara gideyim… Barcelona ve Real Madrid’i zaten söylemiyorum bile… Benim istediğin Huesca’nın bir tık üstü. Real Betis vs. gibi takımlarda oynayabilirim… Küme düşen bir takımdan La Liga’nın herhangi bir takımına transfer olmak bile başarı sayılmaz mı? Evet, aslına bakarsanız öyle ama ben öyle bakmıyorum. Ben takımım için oynuyorum. Bencil birisi değilim. Her şeyi ben yapayımdiye bir düşüncem yok. Benim için önemli olan kazan- mak. Kazanınca herkes mutlu oluyor. Paralar yatıyor; başkan neşeli… Bun- lar futbolun gerçekleri. Paralar yattığı zaman herkes sevinir. Çünkü bazen 3-4 aymaaşınızı alamadığınız dö- nemler olabiliyor. Galip gelince her şey güzel. Ama 3-2 kaybetsen ve iki golü de sen atsan sadece senmutlu- sun. Kariyerin içinmutlusun ama hocan üzgün. “İki maç daha kaybet- semgider miyim?” diye düşünüyor. Başkanlar mutsuz oluyor. Benim için takımın iyi olması esas. Her gurbetçi oyuncu bir gün yaşadığı ülke ile Türkiye arasında seçimyap- mak zorunda kalıyor. Sen böyle bir ayrıma geldinmi? Türkiye kararını nasıl verdin? Fransa U16 Millî Takımı’nda oynadım. Fransa çağırınca normal olarak gittik. Sonrasında Türkiye çağırdı. Seçimya- pılmaz. Türkiye ile başka bir ülke ara- sında bir tercih olamaz… Bizim için durum zaten bellidir. Şimdi Mesut (Özil) abiyi anlıyorumdiyebilirim. Niye? Çünkü onun hikâyesi farklı. Türkiye’de oynasaydı belki Almanya ile kazandığı başarıları elde edemeye- bilirdi. Ya da edebilirdi, bize yardımcı olabilirdi. Anlatabiliyor muyum? Onun kariyeri için de iyi oldu. Werder Bre- men’den Real Madrid’e gitti. Dünya çapında bir yıldız oldu. Kendisini anla- yabilirim. Fransa’ya bak… Kadrosu hep devşirme oyunculardan kurulu… Herkes Türkiye’yi seçseydi çok farklı olurdu tabiî. Emre Can, Mesut Özil, İlkay Gündoğan ve diğerleri… Fransa U16 Takımı’nın da formasını giydin. Bugün Türkiye için oynuyor- sun. İki takım arasında ne fark var? Buradaki hocalarımız çok daha sıcak- kanlı. Orada öyle değil. Memur zihni- yeti var. Burada hocalar geliyor, bizimle şakalaşıyor. Oturup bizimle çay içiyorlar. Halimizi hatırımızı soru- yorlar. Sıcak bir ortamvar. Orada öyle bir şey yok. Elini sıkıyorsun, sonra geçmiş olsun. Bir daha hocayı görmü- yorsun bile. U18’den itibaren 6’sı Amillî olmak üzere 20maçta forma giydin. Millî Takımlar sürecini nasıl anlatırsın? Ben ilk defa bu sezon İsveç maçıyla birlikte bir resmi karşılaşmada Amillî formayı giydim. AMillî Takım’da oy- namak zaten her çocuğun hayalidir. Herkes seve seve gelir. Buraya seçil- mek çok özeldir. Hocalar seni özel olarak seçiyor. Demek ki, sen Türkiye için özel bir parçasın. Bu ülkenin parçasısın. Buraya geldiğim zaman inanılmaz mutlu oluyorum. Kamp bir hafta sürüyor ama yemin ediyorum keşke bir ay olsa diyorum. Mesela ben İrfan Can’la çok iyi anlaşıyorum. Tüm arkadaşlarımla anlaşıyorum ama İr- fan’la Gençlerbirliği’nde birlikteydik. Özlemişim onu. Türkiye Millî Takımı benim için paha biçilmez bir değer. Annem, “İlk Amillî olduğun zaman kurban keseceğim” demişti. Hemen kurban kesti. Bunlar çok güzel şeyler. Her oyuncunun bir idolü vardır. Sen kendine kimleri; neden örnek alıyorsun? Benim idolümvar ancak futbolu bı- raktı. Thierry Henry’di… Ayak içi vu- ruşları müthişti. Onun gibi yapmaya çalışıyorumda olmuyor (gülüyor). Şimdi Messi, Ronaldo çok farklı tabiî. Ama en zevk aldığım oyuncu Mesut Özil… Onu oynarken izlemek inanıl- maz zevkli. Baktığın zaman inanılmaz çalımları yok ama pasları saniyesi sa- niyesine; metresi metresine… Bunları büyük bir kolaylıkla atıyor. Onu izler- ken futbol güzelleşiyor. Senin gibi Cenk, Enes, Çağlar ve Cengiz de Avrupa’ya gitti. Sence bir Türk oyuncusu, Avrupa arenasında yer almak için neler yapmalı? Evet, Türk oyuncusu çok yetenekli ama nerede yetiştiğine de bağlı… Avrupa’da yetişenler daha disiplinli oluyor. Türkiye’de disiplin yok gibi anlaşılmasın ama Avrupa’ya oranla daha az… Gerektiği kadar diyelim… Burada benim görüşüm, futbolculara çocuk gibi davranmak yerine profes- yonel olmayı anlatıyorlar. Mesela kampı niye koyuyorlar? İstanbul’da oynuyoruz mesela… Evim burada. Neden tesiste kalayım ki? Evim var, çocuğum var… Ama bu durum çok suiistimal edil- miş yıllardan beri… Kamplar biraz da bu yüzden var sanırım… Tamam, ama neden? Sebebi ne? Oyuncu çıkıyor, alkol alıyor. Ben hoca olsam serbest bırakırım. Zaten oyuncu kendisine yapıyor. Sen me- sela as oyuncusun. Maçtan önce dı- şarı çıkıyorsun. Maçta üç gol at, iki asist yap. Ya da kaleci olarak maçı al; ne kadar istersen dışarı çık. Ben hoca olsam kamp yapmam. Şahsi görü- şüm bu. Fransa’da mesela çift idman olur. Sabah gelirsin, yemek yersin, idman yaparsın, sonra evine gidersin. Akşam gelirsin, idman yaparsın, yine evine gidersin. İspanya’da nasıl bir hayatın var? Eşin İspanya’ya alışabildi mi? Boş zamanlarını nasıl geçiriyorsun? Eşim Fransız ama henüz İspanya’ya alışamadı. Onun da hiç İspanyolcası yok. Ankara’da gittiği yerleri biliyor, işlerini rahatça hallediyordu. Türkçesi çok iyiydi. Ama İspanya’da pazar günü tüm dükkânlar kapalı… Market bile yok, düşünün… Geçenlerde bana, “Keşke Türkiye’de olsaydık. Her yer açık” dedi. Türkiye’de aç kalmazsın. Ama İspanya’da Cumartesi alışveriş yapmazsan Pazar günü aç kalırsın. İspanya’da insanlar çok rahat. İlk git- tiğimde otelde kalıyordum. “Gidip bir tıraş olayım” dedim. Her taraf kapalı. Birkaç cafe açık o kadar. İnsanlar 13.00-16.00 arası uyuyor… Siesta yapıyorlar. İnanılmaz rahatlar. Bu ka- darı da gevşeklik… Bankalar sadece 09.00-14.00 arası açık… Düşünsenize, çalışıyorsunuz ve bankaya gidecek- siniz. Gidemezsiniz. Restoranda sipa- riş verdiğiniz yemeklerin gelmesi bile saatler sürüyor. Biz Enes’le maçtan sonra yemeğe gittik. Saat 21.00’di. Bir çıktık, saat 23.30 olmuş. Dile kolay, 2.5 saat… Türkler olarak tez canlıyız. Yemek çabuk gelsin, yiyip gidelim istiyoruz. Orada böyle bir şey yok. Futbol harici zevklerin, hobilerin nedir? Tenisi çok severim. Hem oynarım hem izlerim. İspanya’da büyük bir bahçem var. Ayak tenisi kurdurdum. Arkadaşlarımla ayak tenisi oynuyo- rum. Çocuğumla havuza giriyorum. Aile ortamını çok seviyorum. Ailemle vakit geçiriyorum. Arkadaşların Türk mü? Bir Türk var, gerisi yabancı. Niye? Çünkü Türkler bizim orada başarma- nızı istemiyor. Sen ne kadar yükselir- sen başarılı olmanı istemeyen kişi sayısı o kadar artıyor. Mesela bir maç oynama, hemen mesaj atarlar “Neden oynamadın?” diye… Ama benim yanıma gelenlerin hepsi çocukluk arkadaşım. Hiç yalnız kal- mam. Kardeşim de hep yanımdadır. Ev hiç boş kalmaz. Yalnız kalmayı hiç sevmem. Kardeşim Elazığspor’daydı ama olmadı. Küçüğüm de kariyerine devam ediyor. Babam çalışmayı bı- rakmasını ve sadece futbola odak- lanmasını istiyor ama ben tam tersini istiyorum. Hem çalışsın hem futbol oynasın. Düşünsenize futbola yöneldi ama olmadı. Üç sene sonra elindeki meslek giderse ne yapacak? Zor iş... 52 53
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==