TamSaha 170. Sayı / Ocak 2019

miyor ve Gareth Bale’dan gelen peş peşe goller sonrasında erkenden nakavt oluyordu. Bale, 44 ve 55. da- kikalara arasında hat-trick yaparak Real Madrid’i 3-0’lık üstünlüğe taşırken, maçın skorunu Kashima adına Şoma Doi’nin 78. dakikada attığı gol belirliyor ve böylece 2018 FIFA Kulüpler Dünya Kupa- sı’nda finalin adı da El Ayn-Real Madrid olarak konuyordu. Turnuvanın son gününe gelindiğin- deyse ilk olarak River Plate ile Kas- hima Antlers, üçüncülükmaçında sahaya çıkıyorlardı. Kendisini Real Madrid karşısında hayal ederken bir anda Kashima ile oynarken bulan River, El Aynmaçında yaşadığı şokun etkisini çabuk atlattığını gösterirkenmaçın ilk yarısını 24. dakikada Bruno Zuculini’nin golüyle 1-0 önde kapatıyordu. Kashima, River’a karşı maçın son çeyreğine kadar elinden geleni yap- tıysa da 73’te Gonzalo Martinez’den gelen gol sonrasında teslimbayra- ğını çekiyordu. 89’da Rafael Bor- re’nin penaltısı ve son dakikada da Martinez’in ikinci golüyle birlikte River Plate sahadan 4-0’lık net bir skorla ayrılmayı bildi ve turnuvayı üçüncü sırada tamamladı. En çok şampiyonluk rekoru da Real’in Final maçına gelindiğindeyse, daha önce de değinildiği üzere, sonucun neredeyse baştan biliniyor olması nedeniyle, büyük bir heyecandan bahsetmek pekmümkün değildi. Real Madrid karşısında El Ayn’a şans tanıyan neredeyse kimse yoktu. Gelgelelimmaçtaki ilk büyük tehlike El Ayn’dan geliyor fakat Marcelo’nun hatalı geri pasını kapıp ceza sahasına giren, hatta kaleci Courtois’dan da sıyrılan Hüseyin El Şahat’ın kaleye gönderdiği topu Sergio Ramos çizgi üzerinde çıkarınca Real Madrid adeta ucuz kurtuluyordu. “Atamayana atarlar” kuralıysa bun- dan sonra işlemekte hiç gecikme- yecekti. Nitekimdakikalar 14’ü gös- terirken, Altın Top ödülünün yeni sahibi olan Hırvat yıldız Luka Mod- ric, yarımyuvarlak üzerinden sol ayağıyla güzel bir plase yaparak fi- leleri havalandırıyor ve Real Madrid, bu şık golle 1-0’lık üstünlüğü yaka- lıyordu. Bu golden sadece bir dakika sonra Caio’nun Real Madrid savun- masının arkasına kaçıp topu ağlara gönderdiği pozisyondaysa kalkan ofsayt bayrağı -ki gayet haklıydı- belki de El Ayn’ın direncinin artık tamamen kırılacağına delaletti. Karşılaşmanın ilk yarısının tek farkla Real Madrid lehine kapan- ması sonrasında, ikinci devrede İspanyol devi hepten rahatlıyordu. 60. dakikada El Ayn savunmasının uzaklaştıramadığı topu on sekiz üzerinden bekletmeden sert bir vu- ruşla alt köşeden filelere yollayan Marcos Llorente, skoru 2-0’a getiri- yordu. 79. dakikadaysa, artık iyiden iyiye bir final golcüsü niteliğine sahip olan kaptan Sergio Ramos, Modric’in sağ kanattan kullandığı kornere kafayı vurarak takımının üçüncü golünü kaydetti. Finale kadar gelerek zaten beklen- tilerin de ötesinde bir iş başarmış olan El Ayn’ın Real Madrid karşısın- daki şeref sayısıysa 86. dakikada Caio’nun kullandığı duran topta Tsukasa Şiotani’nin kafa vuruşuyla geliyordu. Maçın skorunu belirle- yense son dakikada Vinicius Ju- nior’un içeri çevirdiği topu ters bir vuruşla kendi ağlarına gönderen Nadir Yahya oldu ve böylece karşı- laşmayı 4-1 kazanan Real Madrid, FIFA Dünya Kulüpler Kupası’nı, tıpkı Şampiyonlar Ligi’nde olduğu gibi üst üste üçüncü kez kazanma ba- şarısını gösterdi. Beyaz Şimşekler, bu kupadaki toplamda da dördüncü zaferlerine ulaşarak, bu alanda da zirveye çıkmış oldu. Real Madrid haricinde bu kupada Barcelona’nın üç, Corinthians’ınsa iki şampiyon- luğu bulunuyor. Gönülden Kaleme Çocukluğumda boş bir arsa bulmamız futbol oynamamız için yeterliydi. Hemen dört tane taş bulunur, iki kale yapılır, arsanın büyüklüğüne göre dörderli, beşerli, altışarlı, yedişerli iki takım seçilir ve maça başlanırdı. Hiçbirimiz sahanın bir bölümünün eğimini dert etmezdik. O saha bizim için ilçemizin stadyumu gibiydi. Çünkü tutkuyla sevdiğimiz ve çok eğlendiğimiz oyunu oynama şansı buluyorduk. 70’li, 80’li yıllarda semt sahaları ve mahallelerin t akımları vardı. Sahalar boş bir arazinin, mahallenin ileri gelenlerinin önderliğinde belediyeden istenilen dozerin arsayı düzeltmesi, demir direklerle kalelerin oluşturulması, nihayetinde çizgilerin de kireçle çizilmesiyle şekillenirdi. Mahalleler arası turnuvalar düzenlenir, bumaçlara çok önemverilirdi. Bilhassa iddialı iki mahalle varsa onların arasındaki maçlar derbi heyecanında geçmeye adaydı ve hem futbolcular hemde taraftarlar bu heyecanı yaşardı. Bumaçlarda galibiyete çok önemverilirdi. Öyle maçlar vardır ki, uzun yıllar oynayanların ve seyredenlerin hafızalarından çıkmamıştır. Ben de böyle maçlardan birinde oynadım. Çocukluğumve gençliğimKarabük’te geçti. Karabükspor altyapısındaydımama turnuvalar döneminde kulüpten izin alarakmahalle takımında da oynuyordum. Çamdibi ve Kayabaşı mahallelerinin takımları yarı finale kalmıştı. Bizim sahamız bir tarafı küçük tepeciklerden oluşan, bir tarafı da düz alan olan, doğal tribünlerden oluşuyordu. Trenlerinmanevra yaptığı demiryolunun yanı başında yer almasından dolayı çevresinde geniş boşluklar vardı. Turnuva yarı finali pazar günü oynanıyordu. Aynı gün Karabükspor’un damaçı olmasına rağmen seyirci bizimmaçı tercih etmiş, Karabükspor maçında beş yüz kişi varken bizim maçı beş bin kişi jandarmanın güvenlik önlemleri altında seyretmişti. Maç beklendiği gibi çekişmeli geçmişti. Son dakikalara doğru bizim takım 3-2 gerideydi. 30metre civarında bir mesafeden serbest vuruş kazandık. Topun başına geçtim, vurdumve gol oldu. Takımarkadaşlarımla taraftarlarımızın bir bölümü üstümde golü kutluyordu. Ciddi anlamda ezilme tehlikesi geçirmiştim. Jandarmanınmüdahalesiyle üstümdeki taraftarlar saha dışına çıkarılmış, ben de rahat bir nefes almıştım. Attığım gol sonucumaç penaltılara gitti ve atışların sonunda finale kaldık. Ertesi pazar final maçımız vardı. Omaç içinmahallenin ileri gelenleri kulüpten izin almak için çok uğraştılar ama hoca o gün takımınmaçı olduğunu ifade ederek izin vermeye yanaşmadı. Genç takımhocambeni özellikle uyarmıştı, “Sakın treni kaçırma” diyerek. Maçımız Zonguldak Kilimli sahasındaydı. Sabahın beşinde kalkıyorduk. Beş otuzda tren hareket ediyor, maç kahvaltısını kulübün aldığı ekmek, peynir, zeytin, küçük kutularda bal veya reçelle, trenin rötar yaptığı istasyonun kahvesinde çay eşliğinde yapıyorduk. Bazen de tren umduğumuz süreden az rötar yaptığında apar topar soframızı toplayıp trene biniyor, kahvaltının devamını kompartımanda yapıyorduk. Bazenmaçlarımız sabahın onunda oluyordu. Trenimiz fazla rötar yaptığında, hocamız kadroyu açıklar, biz de ısınma hareketlerini trenin koridorunda yapar, öyle maça çıkardık. Bir hafta boyunca, turnuva finalinde oynamam için ağabeyimin ve mahallelilerin baskısınamaruz kaldım. Her defasında hocanın özel olarak uyardığını, maça gitmezsemkadro dışı bırakılacağımı söylememe rağmen, beni cumartesi akşamından alarak başka bir evde yatırdılar, dolayısıyla da treni kaçırmış oldum. Ertesi günmaçı oynamıştık ama benimaklım genç takımhocamın vereceği tepkideydi. Salı günü antrenmanda konuşmama müsaade etmeden, oldukça sert tepki göstermek suretiyle beni kadro dışı bıraktı. Hocamverdiği kararda haklıydı. Genç yaşta futbolcu olarak kaçırılma duygusunu yaşamak, kendimi önemli hissetmeme sebebiyet vermişti ama karşılığını kadro dışı kalarak, Türkiye Gençler Şampiyonası’na katılmama cezasıyla almıştım. Hocamneler kaçırdığımı göstermek amacıyla beni şampiyonaya götürmüş ama hiçbir maçta oynatmayarak, hayatımboyunca unutamayacağımbir ders vermişti. Önemli olan yaşanılan olaylardan ders çıkarmak ve bu hataları tekrar etmemek. Ben de hayatım boyunca bu düsturla hareket ettim. O yıllarda mahalle takımları, bulundukları ilin veya ilçenin doğal altyapılarını oluşturuyordu. Yüzlerce futbolcu- nun yetişmesinin sebebiydi semt sahaları. Maalesef günümüzde bu sahaların yerini binalar aldı. Dolayı- sıyla çocuk ve gençlerin oyun alanları çok azaldı. Yaşam sevinciniz hiç bitmesin, sağlıkla kalın… İsmail Gökçek Semt sahaları 137 136

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==