TamSaha 171. Sayı / Şubat 2019

Manchester United, 1945’te İskoç Matt Busby’nin teknik direktörlüğe gelmesiyle birlikte yavaş yavaş Ada’nın en önemli futbol kulüplerinden birine dönüşecekti. 1950’lerde üç şampiyonluk yaşayan United, 1958’deMünih’te vuku bulan uçak kazasında birçok oyuncusunu yitirdiyse de kazadan sağ kurtulan Busby, kısa süre içerisinde yeniden zirveye oynayan bir takımyaratmış ve 1965 ile 1967’de iki kez daha ligde mutlu sona ulaşırlarken, 1968’de Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazanan ilk İngiliz ekibi olmanın gururunu da yaşamışlardı. Ancak 1967’de kazanılan o şampiyonluk sonrasında United taraftarlarının takımlarını bir kez daha ligin zirve- sinde görmeleri için yıllarca bekle- meleri gerekecekti. Hatta Busby emekli olduktan sonra takım 1974’te küme bile düşmüştü. 1980’lerin ilk yarısında Aberdeen ilemucizevî iş- lere imza atan, hatta Real Madrid’in elinden Kupa Galipleri Kupası’nı bile çekip almayı başaran Alex Fergu- son, 1986’daManchester United’ın 20 yıla yaklaşmakta olan şampi- yonluk özlemini dindirebilecek yegâne kişi olarak takımın başına getirilecekti. Ne var ki Ferguson da ilk yıllarında bir türlü bekleneni ve- remiyordu. Bu noktada kulüp yöne- timi az kalsın kendisinden vazgeçe- cekti ki 1991 yılında kazanılan Kupa Galipleri Kupası, Ferguson’a biraz daha kredi sağlayacaktı. 1991-92 sezonunu uzun süre lider götüren Manchester United, buna rağmen son haftalarda zirveyi Leeds Uni- ted’a kaptırırken, Leeds’in bu şam- piyonluğunda kilit isimlerden biri olan Eric Cantona’nın transfer edil- mesiyle yapbozun kayıp parçası da tamamlanmış olacak ve 1992-93 sezonunda Kırmızı Şeytanlar, 26 yıllık aranın ardından lig şampi- yonluğuna ulaşmayı başaracaktı. yıl Manchester United (1967-1993) Pele’nin formasını giydiği yıllarda Santos, Brezilya futbolunun en önde gelen ekibi konumundaydı. Ulaşım şartlarının henüz çok gelişmemiş olduğu 1960’larda, devasa bir coğrafya üzerine kurulu olan Brezilya’da henüz yurt çapında deplasmanlı bir lig oynanmıyor, ulusal şampiyonu belirlemek içinse eyalet şampiyonlarının katıldığı bir Brezilya Kupası düzenleniyordu. Pele’nin sürüklediği siyah-beyazlı ekip, bu kupayı 1961-1965 periyo- dunda üst üste beş defa müzesine götürürken, 1968 yılındaysa bir kez daha kupada zafere ulaşmıştı. 1971’de kurulan Brezilya Serie A’da Pele’li Santos dört sezonmücadele etmiş fakat bir kez üçüncü olabil- mişti. Ardından Pele, NewYork Cosmos’a gittiğindeyse Santos hep- ten ortadan kaybolacaktı. Öyle ki 2000’lere kadar Brezilya Serie A’da şampiyon olamadıkları gibi sadece iki kez ikincilik elde edebilmişlerdi. Santos’un üzerindeki lânet, 2002’de ortadan kalkıyordu. TakımSerie A’da normal sezonu sekizinci sırada tamamlasa da play-off’larda önce normal sezonun lideri Sao Paulo’yu, ardından da Gremio’yu saf dışı bıra- karak finale kalmış, finalde de Co- rinthians’a 2-0 ve 3-2’lik skorlarla üstünlük sağlamıştı. Böylece 34 yılın ardından Santos yeniden Brezilya’nın en büyüğü olurken, iki tanıdık isim, 17 yaşındaki Diego Ribas ve 18 yaşındaki Robinho da bu başarıda özellikle sivrilen isimler olmuş, hatta Pele, o esnada Robinho’nun kendisinin veliahdı olabileceğini dahi söylemişti. yıl Santos (1968-2002) Manchester City, ezeli rakibi Manc- hester United’ın 1967’de ligi kazan- masının hemen ardından, 1967-68 sezonunda şampiyon olduğunda bu onların ligdeki ikinci zaferiydi (ilki 1937). Maviler bundan sonraki sezonda şampiyon olamasa da Federasyon Kupası’nı müzelerine götürmüş, sonraki sezonda da Kupa Galipleri Kupası’nı kazanarak 1970’lere de iddialı bir giriş yapmıştı. Ancak sonrasında City büyük bir düşüşle karşı karşıya kalacak ve uzun yıllar boyunca zirveye oynamaktan ziyade kümede kalabilmek için mücadele edecekti. Zaten ikisi 1980’lerde, biri 1990’larda, sonuncusu da 2001’de olmak üzere dört kez küme de düşmüşlerdi. Hatta 1998’de bir kademe daha düşerek o zamanki adıyla ikinci ligde oynamak zorunda dahi kalacaklardı. Manchester City’nin kaderi, 2008’de Abu Dhabi Group tarafın- dan satın alınmasıyla değişiyor ve büyük bir sermaye desteği saye- sinde kulüp dünyaca ünlü yıldızları bünyesine katmaya başlıyordu. Bu sayede Premier Lig’de yeniden şampiyonluk yarışlarına dâhil olan City, on yıllardır sürmekte olan bekleyişine de 2011-12 sezonunda, unutulmaz bir son haftanın ardın- dan noktayı koyuyordu. City son haftaya ezeli rakibi Manchester United’ın averajla önünde lider gir- mişti ve evinde Queens Park Ran- gers’ı ağırlıyordu. United ise Sun- derland deplasmanındaydı. Maç- larda 90 dakikalık normal süreler dolduğunda United galip durum- dayken City ise 10 kişilik QPR kar- şısında 2-1 gerideydi. Ancak önce 90+2’de Edin Dzeko, ardından da 90+4’te Sergio Agüero fileleri hava- landırıyor ve maçı 3-2 kazanan Manchester City, 44 yıl sonra rüya gibi bir şampiyonluk elde ediyordu. yıl Manchester City (1968-2012) Slavia Prag, II. Dünya Savaşı önce- sinde sadece Çekoslovakya’nın değil, tümAvrupa’nın en güçlü takımlarından biri olarak kabul ediliyordu. Hatta Çekoslovakya, 1934 Dünya Kupası’nda final oynadığında kadrosunun yarısı ve finaldeki ilk on birinin de sekizi Slavia’lıydı. Savaş sonrasında, 1948’de ülkede rejim değişene kadar da Slavia, 13 şampiyonlukla Çekoslovakya’nın en muzaffer kulübüydü. Ezeli rakipleri Sparta Prag’ınsa bu ana kadar sekiz şam- piyonluğu vardı. Ne var ki yeni sosyalist rejim, kendi kulüplerini yaratmakta kararlıydı ve bu anlamda ülkede 1948 sonrasında en çok yatırım yapılan kulüp, yeni kurulan Dukla Prag olurken, Sparta Prag da destek görmüş, Slavia Prag ise tamamen gözden düşmüştü. Öyle ki Kadife Devrim ile sosyalist Çekoslovakya’ya noktanın konduğu ve Çek Cumhuriyeti ile Slovakya olarak iki yeni ülkenin ortaya çıktığı 1993’e kadar bu yönetim altında Slavia tek bir şam- piyonluk dahi kazanamayacaktı. Aynı dönemde Dukla 11, Sparta ise 13 şampiyonluk elde etmişti. Slavia Prag, Çek Cumhuriyeti dönemi başladıktan sonraysa çok beklemiyor ve 1996’da, bir önceki şampiyonluğundan tam 49 yıl sonra, ligi zirvede tamamlıyordu. yıl Slavia Prag (1947-1996) 26 34 44 49 68 69

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==