TamSaha 171. Sayı / Şubat 2019

son derece tecrübeli bir isim (Van Gaal) denediler, o da tutmadı. En sonunda dünyanın belki de o esnada en popüler teknik direktörü olan kişiyi (Mourinho) getirdiler, o da olmadı. Kiralık teknik direktör Mâkûl tüm seçenekler tükenmiş gibi görünüyordu ve muhtemelen bunun da etkisiyle kulüp yönetimi, eşine az rastlanacak bir yönteme başvurarak, Norveç’in Molde eki- binde teknik direktörlük yapmakta olan, kulübün eski yıldızlarından Ole Gunnar Solskjaer’i sezon sonuna kadar kiraladı. “Kiraladı” di- yoruz zira mevcut anlaşmaya göre Solskjaer, sezon bitiminde Mol- de’deki görevine geri dönecek. Kış döneminin Norveç’te sezon arası olması, böylesine bir hamleyi ko- laylaştırdıysa da bugüne dek futbol dünyasında emaneten teknik di- rektörlük koltuğuna oturan kişiler genelde hâlihazırda kulüp içerisinde görev yapmakta olan antrenörler arasından seçilirdi. Haliyle Solskja- er’in Molde’den geçici olarak Uni- ted’ın başına getirilmesi, eşine pek rastlanmadık bir hamleydi. Aslında bu, bir bakıma United’ın hayli çare- siz bir durumla karşı karşıya kaldı- ğına dair de yorumlanabilirdi. Bir anlamda, çözümüretmektense, sezonu asgari hasarla kapatmaya yönelik bir tercihte bulunmuşlardı. Bu şartlar altında, Solskjaer’den beklentiler de olabilecek en düşük seviyedeydi. Hatta kendisinden ne- redeyse hiçbir şey beklenmiyordu. Norveçli teknik adam, yaklaşık 10 yıl evvel yeni kariyerine Manches- ter United’ın rezerv takımını çalıştı- rarak başlamış ve rezerv ligde bir şampiyonluk yaşamıştı. Bundan sonrasındaysa ülkesine dönmüş ve Molde kulübüyle iki şampiyonluk daha kazanmıştı. Ne var ki Solskja- er’in Premier Lig’deki yegâne tecrübesi pek de parlak değildi ve 2014’te ligin dibinde devraldığı Cardiff City’yi bu konumdan kurtaramamış, Galler ekibinin sezon sonunda küme düşmesinin ardından da kulüpten ayrılmıştı. Ancak Norveçlinin işbaşı yapması sonrasında belki de akıllara en son gelen ihtimal gerçeğe dönüşüyor ve Kırmızı Şeytanlar, bir anda sanki sihirli bir değnek tarafından doku- nulmuşçasına, peş peşe galibiyetler almaya başlıyordu. Dolayısıyla, göreve geldiğinde kendisinden bir müddet idare etmesinden başka pek de bir şey beklenmeyen Solsk- jaer’in, United’la uzun soluklu yeni bir sözleşmeye imza atıp atmaya- cağı da ciddi ciddi masaya yatırıla- caktı. Güreş minderlerinden yeşil sahalara 26 Şubat 1973’te Norveç’in batısın- daki Kristiansund şehrinde doğan Ole Gunnar Solskjaer, sporcu bir aileden gelmekteydi. Zira babası Öyvind, başarılı bir grekoromen güreşçisiydi. Solskjaer, yedi yaşına geldiğinde, yaşadıkları muhitteki yarı amatör futbol kulübü Clause- nengen’in altyapısına girerek fut- bolla resmen tanışacaktı. Ancak bir süre sonra, babasının teşvik etme- siyle güreş minderlerinde de şan- sını deneyecekti. Fakat 10 yaşına geldiğinde güreşin kendisine göre olmadığına kanaat getirerek, tama- men futbola konsantre olacaktı. Benzersiz gol sezisi ve kusursuz gol vuruşlarıyla gün geçtikçe Clause- nengen altyapısı içinde sivrilmeyi başaran Solskjaer, 17 yaşında, Clausenengen’in A takımına da yükselecekti. O zamanlar Norveç futbolunun dördüncü kademesinde (üçüncü lig) orta sıralarda yer alan Clausenengen, genç golcüsünün gi- derek artan performansının da et- kisiyle birkaç sene içinde bir üst ka- demeye (ikinci lig) de göz kırpacak hale gelecekti. NitekimSolskjaer’in kariyerinin dördüncü sezonunda da Clausenengen, üçüncü ligi, en yakın rakibinin 12 puan önünde şampiyon olarak tamamlayacak ve ikinci lige yükselecekti. Solskjaer, burada geçirdiği son sezondaysa takımının ikinci ligde kaydettiği 48 golden 31’inin altına imzasını atarak bir anda ülkenin önde gelen kulüpleri- nin bile dikkatlerini üzerinde topla- yacaktı. Zaten sezonun bitiminde de aynı sezon birinci ligden Norveç futbolunun en üst ligi olan Eliteseri- en’e yükselen Molde kulübü, Solsk- jaer’i renklerine bağlayacaktı. Golcü oyuncu, Clausenengen forması al- tında geçirdiği beş sezonda toplam 109 ligmaçına çıkmış ve rakip filelere 115 gol göndererekmaç başına birin üzerinde muazzambir gol ortalaması da tutturmuştu. İngiltere’ye uzanan yol Solskjaer’in yeni takımı Molde ise o sezon Eliteserien’e yeni yükselmişti belki ama genç golcüsünün de katkısıyla, liginmutlak hâkimi Rosenborg’un ardından sezonu ikinci sırada tamamlamayı başara- caktı. Solskjaer de 26maçta 20 gol atarak gol krallığı yarışında üçüncü geliyordu. 22 yaşında ilk defa oynadığı bu seviyede bu kadar gol atması, millî takım teknik direktörü Egil Olsen’in de dikkatini fazlasıyla çekecekti. Böylece Solskjaer, Nor- veç Millî Takımı’na da çağrılacak ve ülkesi adına ilkmaçına da 26 Kasım 1995’te, Jamaika ile yapılan dostluk karşılaşmasında çıkacaktı. 1-1 sona erenmücadelede Norveç’in golü de Solskjaer’den geliyordu. Solskjaer, 1996 sezonuna da çok iyi bir giriş yapmış ve Molde ile ligde çıktığı 12 maçta rakip filelere 11 gol göndermişti. Yazın, Norveç’te sezon ortasına gelindiğindeyse kendisine belki hayallerinin de ötesinde bir teklif geliyordu. Manchester Uni- ted’ın Kuzey Avrupa’dan sorumlu yetenek avcıları, onun dört dörtlük bir golcü olduğunu fark etmişlerdi ve onlardan gelen rapor neticesinde teknik direktör Alex Ferguson da Solskjaer’in Old Trafford’da kendilerine katkı sağlayabilecek bir oyuncu olduğuna kanaat getirmişti. Bunun üzerine de Manchester United, Solskjaer’in transferi için Molde ile masaya oturmuştu. Takvimler 29 Temmuz 1996’yı gösterdiğinde de genç golcü, United’a imzayı atıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse ne Manchester United taraftarları ne de İngiliz futbol kamuoyunun geneli, ilk başta bu transferden bir şey anlamıştı. Zira kimsenin, bu Norveçlinin kim olduğuna dair bir bilgisi yoktu. Solskjaer’in Molde ile çıktığı 54 resmi maçta 41 gol atmış olması da pek bir anlam ifade etmemekteydi çünkü bu golleri attığı ligin, Avrupa futbolunda her- hangi bir ağırlığı yoktu. Bunun yanı sıra Manchester United’ın hücum hattında Eric Cantona ve Andy Cole gibi yıldızların bulunması da Solskjaer’in yeni kulübünde forma şansı bulabileceğine dair inancın bir hayli az olmasına yol açıyordu. Açıkçası Soslkjaer gerçekten de bu isimleri kesip ilk 11’de nadiren oy- nayacaktı. Ancak Alex Ferguson’ın planı başkaydı. Tecrübeli teknik adam, Norveçlinin son vuruşlarda ne denli etkili olduğunu bildiği için, onumaçların son bölümünde, rakip savunmanın fizik kondisyon açısın- dan zorlanmaya başladığı esnada oyuna sürmenin daha doğru olacağını düşünmekteydi. Böylece Solskjaer, bir bakıma United’ın rakiplerine son darbeyi indirmek için kullanacağı bir silah niteliğine bürünecekti. Rüya gibi bir başlangıç Solskjaer, United formasıyla Pre- mier Lig’deki ilkmaçına, 25 Ağustos 1996’da, Blackburn Rovers karşı- sında çıkacaktı. Mücadelenin 64. dakikasında David May’in yerine oyuna dâhil olan Solskjaer, altı da- 91 90

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==