TamSaha 171. Sayı / Şubat 2019

kika sonra da fileleri havalandırarak Kırmızı Şeytanlar adına ilk gol sevincini yaşamıştı. Bu ilkmaçtan da yeterince belli olduğu üzere, Ferguson’ın az önce bahsedilen planı da 1996-97 sezonunda adeta kusursuz bir biçimde işleyecekti. Zira Solskjaer, ligde sekizinde sonrasında oyuna girmesine karşın 33 maçta 18 kez fileleri havalandır- mayı başarmıştı ve bu sayede takımının en golcü oyuncusu da olmuştu. Hatta kendisinden sonra en çok gol atan isimkonumundaki Eric Cantona 11 golde kalmıştı. Dolayısıyla Manchester United’ın o sezon kazandığı şampiyonlukta Solskjaer neredeyse en büyük paya sahip isimlerden biri haline gelmişti. Solskjaer, ligdeki gol krallığı yarışında da Alan Shearer ve IanWright’ın ardından üçüncü sırayı almıştı. 1997-98 sezonuna gelindiğindeyse Solskjaer’in hızı biraz kesilecekti. Ligin ilk yarısında beş gol atmasına karşın ikinci yarıda sadece bir gol daha atacak ve sezonu da altı golle kapatacaktı. Manchester United ise şampiyonluğu bir puan farkla Arsenal’e kaptırmıştı. Öte yandan Solskjaer’in yaşadığı bu formsuz- luk, kendisinin az kalsın Old Trafford’dan ayrılmasına da neden olacaktı. Öyle ki 1998 yazında Tottenhamkendisini transfer etmek istemiş ve kulüpler anlaşmasına karşın Solskjaer Manchester’da kalmak isteyince bu transfer gerçekleşmemişti. 1998 yazında, Solskjaer millî takımlar düzeyinde kariyerinde çı- kabileceği en büyük vitrine çıkıyor ve Fransa’daki Dünya Kupası’nda Norveç’i temsil edecek isimlerden biri oluyordu. Norveç, ilk turda son şampiyon Brezilya’nın yanı sıra İskoçya ve Fas’la aynı gruptaydı. İlk maçında Fas’la 2-2, ikinci maçında da İskoçya’yla 1-1 berabere kalan Norveç, çoğu kişiye göre şansını büyük ölçüde tüketmiş durum- daydı. Ancak Brezilya ile oynanan sonmaçta, güçlü rakibini son daki- kalarda bulduğu gollerle 2-1 mağlup etmeyi başaran İskandinav temsil- cisi, böylece Brezilya’nın ardından grupta ikinci sırayı alarak son 16’ya kalıyordu. Norveç, ikinci turdaysa İtalya ile eşleşecek ve rakibine tek golle teslimolarak turnuvaya noktayı koyacaktı. Norveç, üçüncü kez katıldığı Dünya Kupası’nda ilk kez ilk turdan ötesine geçtiği için bu onlar adına gayet başarılı bir turnuvaydı aslında ama Solskjaer açısından üç maçta oynayıp bunlarda tek bir gol bile atamamak doğrusu hayal kırıklığı yaratmıştı. Üç kupalı muhteşem sezon Tümbunların telafisiyse, 1998-99 sezonunda gerçekleşecekti. Solsk- jaer’in Tottenham’ın teklifini kabul etmeyip Manchester’da kalmasının ne denli isabetli bir karar olduğu da yine bu dönemde iyice anlaşıla- caktı. Öyle ki Manchester United, 1998-99 sezonunda belki de tarihi- nin en parlak günlerini yaşamaya başlıyordu. Takımgerek ligde gerek kupada gerekse Şampiyonlar Ligi’nde doludizgin gitmekteydi. Solskjaer’in kurtarıcı rolüne bürün- düğümaçlardan ilkiyse, 24 Ocak 1999’da, Federasyon Kupası’nda Liverpool’a karşıydı. United’ın, Mic- hael Owen’dan gelen golle 1-0 yenik durumda götürdüğümaçta Solsk- jaer bitime dokuz dakika kala Gary Neville’ın yerine oyuna girmişti. Sonrasındaysa 88. dakikada Dwight Yorke skora dengeyi getirmiş ve son dakikada da Solskjaer sahneye çıkarak takımının galibiyet golüne imzasını atmıştı. Solskjaer, bumaç- tan iki hafta sonrasındaysa ligde, NottinghamForest ile oynadıkları karşılaşmada yine sonradan oyuna girmesine karşın dört gol birden atmış ve United da omaçı 8-1 kazanmıştı. Bumaç, Norveçlinin maçın sonlarında oyuna girse bile ne denli tehlikeli olabileceğinin belki de en çarpıcı örneğiydi. Mayıs ayına gelindiğinde Kırmızı Şeytanlar artık ligde şampiyonluk için gün sayıyordu ve aynı zamanda Şampiyonlar Ligi ile Federasyon Kupası’nda da finale kalmışlardı. Üç kulvarda da mutlu sona ulaşmaları halinde İngiliz futbolunda bunu başaran ilk, Avrupa’daysa Celtic, Ajax ve PSV Eindhoven’dan sonra dördüncü kulüp olacaklardı. United, 16 Mayıs’taki son hafta maçında Tottenham’ı 2-1 mağlup ederek Premier Lig’de şampiyonluğa ula- şırken, 22 Mayıs’taysa Federasyon Kupası finalinde Newcastle United’ı 2-0’la geçerek ikide iki yapıyordu. Artık sıra Şampiyonlar Ligi finaline gelmişti. United, 26 Mayıs’ta, Barselona’da Bayern Münih karşı- sına çıkacaktı. Kırmızı Şeytanlar bu noktaya gelene kadar ilk tur grup- larında Barcelona ve Bröndby’yü geride bırakmışlardı. Aynı zamanda Bayern ile de bu grupta bir arada- lardı ve rakipleriyle bu aşamada yaptıkları maçlar, beraberlikle so- nuçlanmıştı. United sonrasındaysa çeyrek finalde Inter’i, yarı finalde de Juventus’u devirmiş ve finalde yeniden Bayern’e rakip olmuştu. Camp Nou’da oynanan büyük finale iyi başlayan tarafsa Bayern’di. Henüz altıncı dakikada Mario Basler’in kullandığı serbest atışta fileleri bulmasıyla Alman temsilcisi 1-0’lık üstünlüğü yakalıyordu. Karşılaşmanın bundan sonraki bölümünde de daha baskın tarafın Bayern olduğu söylenebilirdi. Ancak şans da pek Bayern’den yana değildi. Mehmet Scholl ile Carsten Jancker’in birer şutunda top direkten dönmüştü ve bu yüzden Bavyera ekibi, farkı açıpmaçı ko- partma fırsatını yakalayamamıştı. Manchester United’ınmaça tutuna- bilmesi için kenardan oyuna müda- hale edilmesi gerekiyordu ve ikinci yarının ortalarında da Alex Fergu- son ilk hamlesini yaparak Jesper Blomqvist’in yerine Teddy Shering- ham’ı oyuna alacaktı. United’ın bu değişiklik sonrasında da istediği baskıyı tamolarak kuramaması üzerineyse Ferguson, etkisiz bir gününde olan Andy Cole’u 81. daki- kada kenara alıyor ve yerine Solskjaer’i sahaya sürüyordu. Son nefesteki unutulmaz gol Ferguson’ın bu hamleleri, meyve- sini geç de olsa duraklama dakika- ları içinde verecek ve ortaya tüm zamanların enmucizevi şampiyon- luk hikâyelerinden biri çıkacaktı. Önce, dakikalar 90+1’i gösterirken Manchester United sol kanattan bir köşe atışı kazanıyor, David Beckham’ın ortası sonrasında, kaleci Peter Schmeichel’ın bile gittiği rakip on sekiz bir hayli karışıyor ve Bayern savunmasının uzaklaştırmak istediği topa Ryan Giggs’in çektiği şuta son olarak altı pas üzerinde Teddy Sheringham ayak koyarak fileleri havalandırı- yordu. Manchester United, en azındanmaçı uzatmalara taşıma fırsatını yakalamıştı. Yaklaşık 100 saniye sonrasındaysa buna gerek dahi kalmayacaktı. Kırmızı Şeytan- lar, ilk golde olduğu gibi yine sol kanattan bir köşe atışı kazanmıştı ve topun başına da bir kez daha Beckhamgelmişti. Beckham topu ön direğe doğru keserken ilk golün kahramanı Sheringhambu sefer topu kafayla arka direğe doğru çeviriyor ve o noktada bitiveren Solskjaer de bitirici vuruşu yaparak maçın galibinin ve Avrupa’nın en büyüğünün Manchester United olduğunu ilân ediyordu. United böylece hem sezonu üç kupayla kapatarak İngiliz futbolunda bir ilke imza atıyor hemde kendi tarihinde 31 yıl aradan sonra ikinci kez Avrupa şampiyonluğuna ulaşmış oluyordu. Manchester United, bundan sonraki iki sezonda Premier Lig’de şampi- yonluğu başkasına bırakmazken böylece üç sene üst üste ligi zirvede bitirmiş oluyordu. Solskjaer ise bu sezonların ilkinde 12, ikincisinde de 10 kez gol sevinci yaşayarak yine 93 92 Solskjaer’in Bayern Münih ağlarına yolladığı unutulmaz gol

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==