TamSaha 172. Sayı / Mart 2019

fından yapılacak adam adama markaj olduğuna kanaat getirecek ve genç savunmacısını, yıldız golcünün üzerine adeta kene gibi yapıştıracaktı. Gerçekten de Trapattoni’ninmarkajı altında Eusebio’nun etkisi yavaş yavaş kırılıyordu. Karşılaşmanın ilk yarısı, 1-0 Portekiz ekibi lehine sona ererken, ikinci yarıyla birlikte Milan, hücumda da Jose Altafini ile etkili olmaya başlayacak ve Brezilya asıllı oyuncusunun iki golüyle de skoru 2-1 lehine çevirecekti. Böylece kırmızı-siyahlılar, tarihlerinin ilk Avrupa şampiyonluğuna da imza atıyordu. Avrupa şampiyonluğunun ardından sırada Kıtalararası Kupa vardı ve bu yolda da Milan’ın rakibi, Pele’li Santos’tu. San Siro’daki ilkmaçta gol perdesini, kariyerindeki ender gollerden birini atan Trapattoni açarken Milan, 4-2’lik galibiyete uzanmayı başarıyordu. AncakMa- racana’daki rövanşı da Santos aynı skorla kazanıyor, iki gün sonra aynı yerde oynanan üçüncümaç da 1-0 Brezilya ekibinin üstünlüğüyle so- nuçlanınca Milan için bu kupa elden kaçmış oluyordu. Milan, 1967 yılına gelindiğindeyse İtalya Kupası’nı müzesine götüre- cek ve bunun ardından da 1967-68 sezonunda Kupa Galipleri Kupa- sı’nda mücadele edecekti. Burada da finalde Hamburg ile karşı karşıya gelen Milan, rakibini Kurt Hamrin’in golleriyle 2-0mağlup ederekmüze- sine bir Avrupa kupası daha getiriyordu. Kırmızı-siyahlılar, o sezon, Kupa Galipleri Kupası’nın yanı sıra Serie A’da da mutlu sona ulaşmıştı. Böylece 1968-69 sezonunda da bir kez daha Şampiyon Kulüpler Kupası’nda boy gösterdiler. Çeyrek finalde iki yıl öncesinin şampiyonu Celtic, yarı finalde de son şampiyon Manchester United’ı saf dışı bırakan Trapattoni ve arkadaşlarının final- deki rakibiyse, çok yakın gelecekte Avrupa futboluna damgasını vura- cak olan Ajax’tı. Trapattoni’nin markajı, bu kez de rakibin genç yıl- dızı Johan Cruyff’u etkisiz hale geti- rirken Pierino Prati’nin hat-trick yaptığı maçta bir gol de Angelo Sormani kaydediyor ve Milan, 4-1 galip gelerek, altı yıl aradan sonra bir kez daha Avrupa’nın zirvesine çıkıyordu. Milan, sonrasındaysa, altı yıl evvel elinden kaçırdığı Kıtalararası Kupa’yı, Arjantin’in Estudiantes ekibine karşı 3-0 ve 1-2’lik skorlarla üstünlük sağlaya- rakmüzesine götürecekti. Çiçeği burnunda teknik direktör Bu kupa, aynı zamanda Trapatto- ni’nin futbolculuk kariyerinde ka- zandığı son büyük kupa oluyordu. 1971 yılında, 14 sezon formasını giydiği Milan’dan ayrılan ve 1971-72 sezonunda da Varese formasıyla son kez yeşil sahalarda boy göste- ren Trapattoni, futbolu bırakması- nın ardındansa yeniden yuvasına dönüyor ve yeni bir sayfa açarak Milan altyapısında teknik adamlığa başlıyordu. İki sene sonrasındaysa, Milan için kötü gitmekte olan bir sezonun son 11 haftasında geçici olarak takımın başına geçen Trapattoni, A takımlar düzeyinde de ilk teknik adamlık tecrübesini yaşayacaktı. Trapattoni yeni görevine başladı- ğında, Milan’ın ligde pek bir iddiası kalmamıştı ama kırmızı-siyahlılar, Kupa Galipleri Kupası’nda yarı finale kadar gelmişti. Milan, bu turda da Borussia Mönchengladbach’ı 2-0 ve 0-1’lik skorlarla saf dışı bırakacak ve altı yıl aradan sonra yeniden Kupa Galipleri Kupası’nda finale yükselerek, Demokratik Alman- ya’dan Magdeburg’a rakip olacaktı. Ne var ki bu son safhada işler Milan’ın istediği gibi gitmeyecek ve kupayı kazanan, 2-0’lık skorla Magdeburg olacaktı. Kupanın, o za- mana dek Avrupa futbolunda hiçbir etkisi olmayan bir rakibe kaptırıl- ması da belki de o esnada Trapatto- ni’nin hanesine bir kırık not olarak düşülüyordu. Zira sonraki sezon için teknik direktörlüğe Gustavo Giag- noni’nin getirilmesi kararlaştırılmış, Trapattoni’ye de Giagnoni’nin yardımcılığı önerilmişti. O da biraz daha deneyimkazanabilmek adına bu teklifi kabul etmişti. Trapattoni’nin, Milan’da yeniden birinci adam olmasıysa, 2 Ekim 1975’te, Giagnoni’nin görevden alın- masının ardından gerçekleşecekti. Futbolculuk yıllarında hocalığını yapan ve birlikte iki kez Avrupa kısa sayılabilecek bir boyu olma- sına karşın (yetişkinlikte 1.75 m olacaktı) Giovanni kısa sürede kendi yaş grubu içerisinde en çok sivrilen savunmacılardan biri haline gelmişti. Ne var ki, 1950’li yıllarda futbola sevdalanmak ve futbolcu olmak istemek, insanın çevresinde günümüzdeki gibi he- yecan uyandıran bir durumdeğildi. Tam tersi, futbolculuğa hevesle- nenler, uçukmaceraperestler olarak görülmekteydi. Bunun se- bepleri de futbolcuların o günlerde, günümüzdeki gibi yedi göbek süla- lelerine yetecek kadar para kaza- namamaları ve fiziksel açıdan da çok daha ilkel şartlar altında müca- dele ediyor olmalarıydı. Bu şartlar nedeniyle de günümüzde birkaç haftada iyileştirilebilecek bir sakatlık, futbolcunun kariyerinin erkenden sona ermesine dahi yol açabiliyordu. Giovanni’nin babası Francesco da bu endişeleri taşımaktaydı ve oğlunun futbolcu olmasına pek sıcak bakmıyordu. Giovanni 18 ya- şına geldiğinde, Milan’ın A takımı kadrosuna alınmıştı ve profesyonel futbolculuk kariyerine de bir ba- kıma start vermiş sayılırdı. Fakat aynı esnada, babası Francesco’nun bir arkadaşı ona, isterse Giovanni için bir bankada memurluk görevi ayarlayabileceğini söylemişti. Fut- bola soğuk bakan baba Francesco da bunu duyunca fazlasıyla heves- lenmiş ve oğlunu, bankada çalışma teklifini kabul etmesi için adeta yakınmarkaja almıştı. Ancakmar- kajda asıl yetenekli olan isimGio- vanni’ydi tabiî… Bir hücum oyuncusunun başına adeta kâbus gibi çökebildiği için, hocaları tara- fından yakın gelecekte Milan’ın ilk on birinin önemli parçalarından biri olacağı düşünülüyordu ve onun da hayallerinde zaten bu vardı. Neti- cede Giovanni, futbolculuğu, bankacılığa tercih edecekti ve bir bakıma bu tercihiyle de futbol tarihinin gidişatı üzerinde bile önemli bir etki yaratacaktı. Giovanni Trapattoni’ye Milan formasını ilk veren isim, teknik direktör Giuseppe Viani olmuştu ve genç oyuncu, 1957-58 sezonunda iki İtalya Kupası maçında sahaya çıkmıştı. Sonraki sezon bu şansı yakalayamayan Trapattoni, 1959-60 sezonundaysa ikisi Serie A’da olmak üzere beş defa daha kırmızı-siyahlı formayı giye- cekti. Trapattoni’nin takımın önemli isimlerinden biri haline gelmesiyse, 1960-61 sezonuna denk geliyordu. 21 yaşındaki oyuncu, Milan’ın ilk on birinde artık düzenli olarak forma giyiyordu. Kâh savunmanın orta- sında, kâh orta sahada savunmaya dönük olarak görev almaktaydı. Özellikle, rakip takımın en yete- nekli, en önemli yıldızı kimse, onumarke edip etkisiz hale getir- mesiyle sivrilen bir defans oyuncu- suydu ve kısa süre içerisinde millî takıma kadar da yükselmeyi başarmıştı. 1961-62 sezonunda Trapattoni, Milan forması altında ilk şampiyon- luğunu yaşarken, sezon sonunda da İtalya Millî Takımı’yla, Şili’de düzen- lenecek olan Dünya Kupası’na gidi- yordu. Fakat Trapattoni’nin yedek oyuncu olarak kulübeden izle- mekle yetindiği turnuva, GökMavi- liler için hiç de parlak geçmiyordu. İlk tur gruplarında ev sahibi Şili’nin yanı sıra Federal Almanya ve İsviç- re’ye rakip olan İtalyanlar, sadece İsviçre’yi yenebilirken Federal Almanya ile berabere kalmış, sahadaki aşırı sertlikten dolayı futbol literatürüne “Santiago Muharebesi” olarak geçenmaç- taysa Şili’ye 2-0 yenilmiş, bunun neticesinde de ilk tur sonunda eve dönmek zorunda kalmıştı. Eusebio’ya kilit vurdu 1962-63 sezonuysa sadece Gio- vanni Trapattoni için değil, Milan açısından da tarihi bir dönüm noktasını teşkil edecekti. O sezon, İtalya’yı Şampiyon Kulüpler Kupası’nda temsil eden kırmızı-si- yahlılar, finale kadar ilerlemiş ve burada da, son iki yılın şampiyonu Benfica’ya rakip olmuştu. Wembley Stadı’nda oynanan karşılaşmaya da iyi başlayan taraf, Portekizlilerdi. Özellikle dönemin Avrupa’daki en önemli yıldızı olma yolunda hızla ilerleyen Eusebio adeta fırtına gi- biydi ve 19. dakikaya gelindiğinde de onun attığı golle Benfica 1-0’lık üstünlüğü yakalıyordu. Milan’ın teknik direktörü Nereo Rocco, bu golün ardından, Eusebio’yu durdur- mak için çarenin, Trapattoni tara- 82 83 1968’in çifte kupalı Milan’ının Trapattoni’li kadrosu Milan, Trapattoni’nin Eusebio’ya kilit vurduğu finalde Avrupa şampiyonluğuna ulaşmıştı Trapattoni Pele’ye karşı

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==