TamSaha 172. Sayı / Mart 2019

yazlılar, Trapattoni yönetiminde geçen 10 sezonda dört farklı Avrupa kupası kazanarak bu dört kupayı birdenmüzesinde sergileyen ilk ekip olma şerefine de ulaşıyordu. (Daha sonra sırasıyla Ajax, Bayern, Chelsea ve Manchester United da bu başarıya ortak olacaktı). Juventus, bu şampiyonluk vesilesiyle çıkılan Kıtalararası Kupa finalinde de Argentinos Juniors’u 2-2 biten 120 dakika sonrasında penaltılarla devirecek ve bir kulüp takımı tarafından kazanılabilecek tümkupaları kazanmış olmanın sevincini yaşayacaktı. Juventus’la ayrıca 1984 ve 1986 yıl- larında da lig şampiyonlukları yaşa- yan Trapattoni, 1986 yazındaysa sürpriz bir hamleyle Torino ekibin- den ayrılarak Inter’in başına geçiyordu. Juventus’ta daha fazla kazanacak bir şeyi olmadığına ka- naat getirmişti ve yeni bir maceraya atılmak istiyordu. Ayrıca Milan ve Juventus’tan sonra Inter’i de çalıştı- rarak, İtalyan futbolunun üç büyük- lerinde görev yapan ilk teknik adam da oluyordu. Trapattoni, beş sene boyunca çalıştırdığı mavi-siyahlı- larda Juventus’taki kadar kupa ka- zanamasa da yine de önemli işlerin altına imza atacaktı. Onun yöneti- mindeki Inter, 1989 yılında Serie A şampiyonluğunu elde edecekti ve bunu yaparak, dokuz yıllık şampiyonluk hasretine de nokta koyacaktı. 1990-1991 sezonuna ge- lindiğindeyse Trapattoni’nin Inter’i, UEFA Kupası’nı, finalde Roma’ya 2-0 ve 0-1’lik skorlarla üstünlük kurarak kazanmayı başaracaktı. Trapattoni, Juventus’tan Inter’e giderken futbol kamuoyunu nasıl şaşırttıysa, benzer bir etkiyi 1991 yazında yeniden Juventus’a döne- rek de yaratacaktı. Ancak Trapatto- ni’nin ikinci Juventus dönemi, ilki kadar başarılı olmuyordu. Üç sezon boyunca Fabio Capello yönetimin- deki Milan’ın ligdeki hegemonya- sına boyun eğen Juventus, tek teselliyi 1993 yılında bir kez daha UEFA Kupası’nı kazanarak bula- caktı. Siyah-beyazlılar, finalde Dortmund ile karşılaşmış ve dep- lasmandaki ilkmaçı 3-1 kazandık- tan sonra evindeki ikinci maçta da 3-0’lık net bir skorla galip gelmişti. Yeni arayışlar peşinde Tecrübeli teknik adam, 1994’te Juventus’a ikinci kez veda ettikten sonra da ilk yurt dışı macerasını ya- şamak için kolları sıvıyor ve Alman devi Bayern Münih’in başına geçi- yordu. Ancak Trapattoni’nin Mü- nih’teki ilk sezonu, büyük bir düş kırıklığına yol açacaktı. Takım sezonu Bundesliga’da altıncı sırada tamamlarken, Şampiyonlar Li- gi’ndeyse yarı finale kadar gitmiş fakat bu turda Ajax’a 5-2 yenilerek elenmekten kurtulamamıştı. Sezon sonunda da Trapattoni, Bayern’den ayrılmaya karar vererek ülkesine dönüyordu ama bu kez büyük ku- lüplerden birinin değil, Cagliari’nin başına geçmişti. Ne var ki Sardunya ekibi ile Trapattoni’nin dokuları uyuşmayacak ve bu birliktelik, sezon ortasında takım 13. sıraday- ken, Juventus’a 4-1 kaybedilen bir maçın akabinde son bulacaktı. Trapattoni, 1996 yazında ikinci kez Bayern’in başına geçiyordu. Bu sefer, ilk dönemine göre daha başa- rılı olan Trapattoni, ilk sezonunda Bundesliga şampiyonluğunu, ikinci sezonundaysa Almanya Kupası’nı ve Almanya Lig Kupası’nı kazana- caktı. İki yıllık bu serüvenin ardın- dansa bir kez daha rotayı İtalya’ya çevirecek ve bu sefer de Fioren- tina’nın başına geçecekti. Fiorenti- na’da Gabriel Batistuta, Manuel Rui Costa, Edmundo ve Luis Oliveira gibi yıldızlarla sezona çok iyi bir başlan- gıç yapan Trapattoni, sezonun ilk yarısı geride kaldığında da Milan ve Lazio ile birlikte şampiyonluk yarışı içerisindeydi. Ancak ikinci yarıda yaşanan peş peşe puan kayıpları sonrasında Mor Menekşeler sezonu üçüncü sırada tamamlamıştı. Yine de Fiorentina, bu sayede Şampiyon- lar Ligi’nde oynama fırsatını yaka- lamıştı ve burada da ikinci tur gruplarına kalacak fakat sonmaçta gruptan çıkma şansını kaçıracaktı. Öte yandan İtalya Millî Takımı’nda, EURO 2000’de final oynayıp Fransa’ya altın golle kaybedilmesi- nin ardından, teknik direktör Dino Zoff görevi bırakacak ve İtalya Fut- bol Federasyonu da onun yerine Trapattoni’ye teklifte bulunacaktı. Bu teklifi kabul eden Trapattoni de böylece çeyrek asrı aşkın kariye- rinde ilk kez millî takımlar düze- yinde görev alacaktı. Lâkin şampiyonluğu sevincini yaşadıkları, teknik adamlık konusunda da ken- disine en çok ilhamveren isim olan Nereo Rocco da takımın futbol direktörü olmuştu. Gelgelelim Milan’ın o sezon ligi üçüncü sırada tamamlaması ardından Milan yönetimi, Trapattoni ile bir sonraki sezona başlamamanın kendi açılarından daha doğru olacağına kanaat getirecek ve iki taraf arasında yollar ayrılacaktı. Ezeli rakibin başına geçti Eğer Milan yöneticileri bu kararın, sadece Milan için kaçan bir fırsat olmakla kalmayacağını, üstüne üstlük Juventus’un tarihindeki en parlak yılların da başlangıç noktası olacağını bilselerdi, herhalde çok daha farklı bir tutum içinde olur- lardı. Ancak Trapattoni’nin kade- rinde, futbol hayatında adeta doğup büyüdüğü camianın en önemli rakiplerinden birinde başarıdan başarıya koşmak vardı. 25 Mayıs 1976 tarihinde, Juventus Futbol Direktörü Giampiero Boni- perti, Trapattoni’yle anlaştıklarını açıklıyordu. Aslında o esnada bu karar, Juventuslu taraftarlarca pek de olumlu karşılanmamıştı. Tüm futbol hayatı Milan’da geçmiş ve henüz teknik direktörlükte kayda değer bir başarı elde edememiş bir isim olan Trapattoni’ye, büyük bir kesim şüpheyle bakmaktaydı. Üstelik Trapattoni göreve geldiği esnada siyah-beyazlılar üç senedir şampiyon olamamaktaydı, hatta son sezonlarında da zirveyi ezeli rakipleri Torino’ya kaptırmışlardı. Yani başarı için pek öyle sabır gösterecek bir durumda da sayılmazlardı. Ancak Trapattoni, kendisine şüpheyle bakan bu kesimi en kısa sürede utandırmayı bilecekti. Zira Juventus ile ilk sezonunda hem Serie A’da şampiyonluğa ulaşıyor hemde UEFA Kupası’nda, finalde Athletic Bilbao’yu 1-0 ve 1-2’lik skorlarla geçerekmutlu sona ulaşı- yordu. Bu, aynı zamanda Juven- tus’un tarihindeki ilk Avrupa kupası zaferiydi. Trapattoni’nin, Juventus’un son iki üç sene içerisinde kadrosuna kat- tığı Gaetano Scirea, Claudio Gentile ve Marco Tardelli gibi genç oyuncu- ları takımın değişmez isimleri ha- line getirmesi de son derece önemliydi. Öyle ki Scirea ve Gentile, geride tüm zamanların en önemli savunma ortaklıklarından birini kuracaklar, Tardelli de bu ikiliyle hücum oyuncuları arasında orta sahada müthiş bir köprü oluştura- caktı. Bu omurga üzerine yıllar içe- risinde peyderpey oturtulacak yeni yıldızlarla birlikte de Juventus, tari- hinin o ana kadarki en başarılı takı- mına kavuşacaktı. Hatta aynı iskelet, İtalya’nın 1982’deki dünya şampiyonluğunda da başrol oyna- yacaktı. Kazanmadığı kupa kalmadı Trapattoni, Juventus’taki ikinci se- zonunda da şampiyonluk yaşarken, 1979’da İtalya Kupası’nı kazanacak, 1981 ve 1982 yıllarında da bir kez daha üst üste iki Serie A zaferi elde edecekti. Bu süre zarfında siyah- beyazlı kulüp, kadrosuna Paolo Rossi, Zbigniew Boniek ve tabiî ki Michel Platini gibi yıldızları da eklemişti. 1982-83 sezonunda da Juventus, yıllardır beklediği Avrupa şampiyonluğu yolunda finale kadar geliyordu. Ne var ki Hamburg ile oynanan finale, FelixMagath’ın tek golü damga vuracak ve Alman ekibi, mücadeleden 1-0’lık galibi- yetle ayrılarak kupaya uzanacaktı. Yine de Juventus adına bu hayal kı- rıklığının telafisi gecikmeyecekti. Hemen bir sonraki sezon İtalya’yı bu kez Kupa Galipleri Kupası’nda temsil eden siyah-beyazlılar, finalde Porto’yu Boniek ve Vigno- li’nin golleriyle 2-1 mağlup ederek müzelerine yeni bir Avrupa kupası daha getiriyordu. Üstelik bunu, Kupa 1’in şampiyonu Liverpool’u yine Boniek’ten gelen gollerle 2-0’la dize getirecekleri Süper Kupa zaferi de takip edecekti. 1984-85 sezonuna gelindiğindeyse nihayet koleksiyonun son parçası da tamamlanacaktı. Şampiyon Kulüpler Kupası’nda finale gelen Juventus, Heysel Faciası’nın gölge- sinde kalanmaçta Liverpool’u, Platini’nin penaltı golüyle yenerek Avrupa’nın en önemli kupasını da kucaklıyordu. Böylece siyah-be- 84 85 Juventus’ta ilk zafer Trapattoni’nin Platini’li, Boniek’li, Tacconi’li, Scirea’lı, Rossi’li, Tardelli’li efsane Juventus takımı

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==