TamSaha 173. Sayı / Nisan 2019

altın jenerasyondan Gerrie’nin kar- deşiydi ve o da ağabeyi gibi Volen- dam’da futbola başlamış, 19 yaşında Ajax’a katılmış, sonrasında Ipswich Town ve Manchester Unitedmace- raları yaşayıp en nihayetinde 1985’te Ajax’a geri dönmüştü. Kısacası yine tepeden tırnağa Ajax kültürüyle yoğrulmuş bir takımvardı ortada. Cruyff’un Ajax’ı, ertesi sezon da Kupa Galipleri Ku- pası’nda unvanını koruyabilmek adına son noktaya kadar gelmişti. Lâkin Belçika’nın Mechelen takı- mına karşı oynadıkları finalde tüm Avrupa kupaları tarihinin en büyük sürprizlerinden biri yaşanmış ve Mechelen, maçı 1-0 kazanarak ku- panın yeni sahibi olmuştu. Bu maçta kadroda yer alan yeni altyapı mahsulü yüzlerse savunmada Danny Blind ve hücumda John Bos- man olmuştu (meşhur kanuna adını veren Jean-Marc Bosman ile karıştırılmasın). Blind’in erken gör- düğü kırmızı kartsa onun adına büyük talihsizlik olmuş ve maçın da büyük ölçüde kaderini belirlemişti. Ajax’ın bu jenerasyonunun en he- yecan verici ismi, golcü Marco van Basten’di. Hollanda Ligi’nde dört sene üst üste gol kralı olmuş, ayrıca 1986’da Avrupa’da da Altın Ayak- kabı kazanmıştı ve bu başarıların ardından da 1987 yazında Milan onu o dönem için astronomik bir meblağ sayılabilecek 1.75 milyar liret karşı- lığında renklerine bağlamıştı. Aynı transfer döneminde Frank Rijkaard’ın Sporting tarafından alınması, 1988 yazında da teknik direktör Cruyff’un Barcelona’ya git- mesi, Ajax’ın bu yeni kuşağından yeterince istifade edemeyeceğine delaletti sanki. 1991’de Louis van Gaal’ın teknik direktörlüğe gelmesi sonrasında Ajax’ın talihi yeniden dönecekti. Üst üste iki Kupa Galipleri Kupası finali oynayan kadrodan kalan oyuncu- larla, altyapıdan gelen Frank de Boer, Michel Kreek ve Bryan Roy gibi yeni yetişen yetenekler güzelce harmanlanacak ve Ajax bu sayede, 1992 sezonunda bu kez UEFA Kupa- sı’nda mutlu sona ulaşacaktı. Ams- terdam ekibi, finalde karşılaştığı Torino’ya 2-2 ve 0-0’lık skorlar ne- ticesinde üstünlük sağlamıştı. Gel- gelelimAjax’ın kadrosu, o sezonun sonunda yine önemli kayıplara uğ- rayacaktı. Takımın van Basten’den sonraki yeni süper starı olarak kabul edilen Bergkamp Inter’e, orta sahadanWinter Lazio’ya, Wouters Bayern Münih’e, hücumhattından van’t Schip Genoa’ya ve Roy da Foggia’ya transfer olmuştu. Dördüncü kez Avrupa şampiyonu Bu eksilmelerin ardındansa Ajax çareyi yine gençlere sarılmakta bulacaktı. Gerek altyapıdan yetiş- tirdikleri, gerekse çoğu kişinin adını bile duymadığı kulüplerde keşfet- tikleri oyuncuları bir araya getire- rek, 1990’lı yıllara damgasını vuracak bir takım oluşturabilmek için çalışmalara başlamışlardı. Sağ bekMichael Reiziger, orta saha Cla- rence Seedorf, Edgar Davids, Ronald de Boer ve santrfor Patrick Kluivert, bu dönemde altyapıdan A takıma kazandırılan yeni isimlerdi. Ayrıca 1990’da 19 yaşında olan kaleci Edwin van der Sar Noordwijk’ten, 1992’de 19 yaşındaki sol açıkMarc OvermarsWillem II’den, aynı yıl 21 yaşındaki Finlandiyalı golcü Jari Lit- manen MyPa’dan, 1993’te 22 yaşın- daki Nijeryalı sağ açık Finidi George ülkesi takımlarından Sharks’tan ve 17 yaşındaki bir diğer Nijeryalı santrfor Nwankwo Kanu, yine ülke- sindeki Iwuanyanwu’dan transfer edilmişti. Görüldüğü gibi dış transferde de he- defte hep genç ve isimsiz oyuncular vardı. Haliyle mâliyetleri de yok pahasınaydı. Ancak elbette bir nok- tada tecrübeye de ihtiyaç olacağı bir gerçekti ve o eksikliğin giderilmesi adına da 1994 yazında Frank Rijka- ard, yedi yıllık bir aranın ardından yuvasına geri dönüyordu. 1994-95 sezonuna da Louis van Gaal’ın yeni- den yapılandırılmış Ajax’ı, bir hayli iddialı bir başlangıç yapacaktı. Şampiyonlar Ligi ilk tur gruplarında son şampiyon Milan’ın yanı sıra Salzburg ve AEK’e rakip olan Ajax, özellikle Milan’ı içeride de dışarıda da 2-0’lık skorlarla yenmesi sonra- sında tümdikkatleri üzerine topla- mıştı. Grubunu da lider tamamlayan ve çeyrek finale yükselen Amster- dam ekibi, bu turda da Hajduk Split’i 3-0 ve 0-0’lıkmaçların ardından kupanın dışına itecekti. Yarı final- deyse Bayern ile eşleşen Ajax, deplasmanda golsüz sona eren ilk Ajax, bu finali de Cruyff’un golleriyle 2-0 kazanacak ve böylece peş peşe ikinci kez bu büyük kupayı müze- sine götürecekti. 1972-73 sezonunda da rakip tanı- mayan Ajax; Bayern Münih ve Real Madrid gibi devleri devirerek geldiği finalde bir başka devin, Juventus’un karşısına çıkacaktı. Kadroda artık futbolu bırakma hazırlıkları yapan Swart’ın yerine yine altyapıdan çıkan, 21 yaşındaki Johnny Rep yer alıyordu. Maçtaki tek gole imzasını atan da Rep olmuş ve böylece Ajax, Juventus’u 1-0 yenerek üst üste üçüncü kez Avrupa’nın en büyüğü olmanınmutluluğunu yaşamıştı. Millî takımı da zirveye taşıdılar Kulüpler düzeyinde yaşanan bu başarılar kuşkusuz millî takımlar düzeyinde de karşılıksız kalmaya- caktı. İskeletini Ajax’lı futbolcuların oluşturduğu Hollanda Millî Takımı, 36 yıllık bir aranın ardından nihayet 1974 Dünya Kupası’na katılıyordu. Teknik direktörlüğünü de Rinus Michels’in üstlendiği Portakallar, ilk turda İsveç, Bulgaristan ve Uruguay’ı geride bırakırken fazla zorlanmamıştı. Hollanda, asıl gövde gösterisiniyse ikinci tur gruplarında yapacak ve Brezilya ile Demokratik Almanya’yı 2-0, Arjantin’i de 4-0’lık skorlarla geçerek adını finale yazdı- racaktı. Federal Almanya’ya karşı oynanan final maçında Portakalla- rın ilk on birinde Ajax kökenli altı oyuncu vardı: Suurbier, Haan, Krol, Neeskens, Rep ve Cruyff (bir yıl önce Barcelona’ya transfer ol- muştu). Maçın başlarında Nees- kens’in penaltı golüyle 1-0 öne geçmesine rağmenmaçı 2-1 kaybe- dip kupayı Almanlara kaptırdıysa da ortaya koyduğu pozitif futbolla Hollanda’nın turnuvanın en çok hayranlık uyandıran takımı olduğu rahatlıkla söylenebilirdi. Ajax’ın altın jenerasyonu olarak kabul edilen bu oyuncu grubu, az önce de parantez içinde değinildiği üzere ilk olarak Cruyff’un 1973’te Barcelo- na’ya gitmesi, bir yıl sonrasında Neeskens’in de onu takip etmesi, aynı yıl içinde Keizer’in futbolu bırakması ve 1975’te de Haan’ın Anderlecht’e, Rep’in de Valencia’ya transfer olmasıyla birlikte erozyona uğramaya başlamıştı. Zaten Şampi- yon Kulüpler Kupası’nda serileri de 1973-74 sezonunda, henüz ikinci turda CSKA Sofya’ya şok bir bi- çimde elenmeleriyle son bulmuştu. Devir de artık yeni bir üç yıllık şampiyonluk serisi yaşayacak olan Bayern Münih’in devri olmaya başlamıştı. Bu kuşağın kendisini uluslararası düzeyde gösterdiği son turnuvaysa, 1978 Dünya Kupası olmuştu. Cruyff’un gitmediği turnuvada Krol, Suurbier, Neeskens, Haan ve Rep turunculu formayı terletmiş ve Hollanda, bir kez daha finale gitmişti. Ancak dört yıl önce olduğu gibi yine ev sahibine kaybetmekten kurtulamamışlar ve kupayı kaza- nan taraf, uzatmalarda 3-1 galip gelen Arjantin olmuştu. Ajax’ın uluslararası düzeyde kendi- sini yeniden göstermesiyse, 1985’te Johan Cruyff’un bu kez teknik direktör olarak kulübe liderlik etmesiyle gerçekleşecekti. 1986-87 sezonunda Kupa Galipleri Kupası’nda mücadele eden Amsterdam ekibi, Bursaspor, Olympiakos, Malmö ve Zaragoza’yı devirerek geldiği finalde Lokomo- tive Leipzig’e 1-0 üstünlük sağlaya- rak 14 yıl aradan sonra yeniden bir Avrupa kupası kazanmanın sevincini yaşıyordu. İkinci parlak jenerasyon Söz konusu finalde forma giyen oyunculardan savunmada Frank Verlaat ve Frank Rijkaard, orta sa- hada AronWinter, RobWitschge ve John van’t Schip, forvette de Dennis Bergkamp yine altyapı eğitimlerini Ajax akademisinde almış isimlerdi. Ayrıca kaleci Stanley Menzo 19, savunma oyuncusu Sonny Silooy 17, sol bek Peter Boeve 22, santrfor Marco van Basten ise 16 yaşınday- ken Ajax’ın A takımına transfer edilmişti. Takımda kadroya geç katıldığı söylenebilecek tek oyuncu, o sezon başında Utrecht’ten gelen 26 yaşındaki orta saha JanWou- ters’tı. Takımın en yaşlısı konu- mundaki 35’lik Arnold Mühren ise 106 107 1974 Dünya Kupası’nda final oynayan Hollanda Millî Takımı’nın çoğunluğunu Ajax kökenli oyuncular oluşturuyordu 1987’nin Kupa-2 şampiyonu Ajax

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==