TamSaha 173. Sayı / Nisan 2019

dasınız ve ben çoğu futbolcunun da bu özel antrenmanları yaptığını düşünüyorum. Beslenmeme dikkat ettiğimi söylemiştim. Zaten iki öğünü kulüpte yiyorum. Düzenli yaşıyorum. Öyle çok dışarı çıkma meraklısı birisi değilim. İzin günle- rimde takım arkadaşlarımla ya da İstanbul’da okuyan Eskişehir’den arkadaşlarımla buluşup bir şeyler yapıyorum. Diğer zamanlarım dinlenerek geçiyor. İstanbul’a gelip Beşiktaşlı Doruk- han olduktan sonra Eskişehir’den eski arkadaşlarınla irtibatı koparmaman güzel… Bu dünyada şan-şöhret, mevki- makamgeçici... İstediğiniz kadar güzel yerlere gelin, isteğiniz kadar yükseklere çıkın, bir gün gelir tepetaklak oluverirsiniz. Çok para kazanırsınız, kariyerinizi çok iyi noktalara taşırsınız ama hepsi geçici. İnsanlar sizi bunlarla değil kişiliğinizle, karakterinizle hatırla- yacak. Nereden geldiğimi hiç unut- madan, çocukluk arkadaşlarımla dostluğumu sürdürmemde çok normal. İdollerin kimler? Xabi Alonso’yu çok beğenirdim. Yine aynı tarzdaki Gerrard’ı çok beğenerek izliyordum. Futbolda hemdefans hemofansı bir arada yapmak gerçekten zor ama bunu yapabilirseniz ortaya güzel şeyler çıkıyor. Xabi Alonso ve Gerrard bence oyunun iki yönünü de çok başarıyla oynayabilen oyunculardı. Eskişehirspor’da oynarken Ümit Millî Takım’dan davet aldın ve arka arkaya çıktığın dokuz maçla dikkatleri üzerine çektin. Ümit Millî Takım’a ilk davet edildiğinde neler hissetmiştin? Ay-yıldızlı formayı giymek sende nasıl duygular uyandırıyor? Siz de görüyorsunuz, boynumda bayrağımızın döğmesi var. Vatanı- mız, milletimiz için canımızı veririz. Bunu zaten bütün Türk evlâtları yapar. Bugün 18 Mart ve röportajı da Çanakkale Zaferimizin yıldönümü olan çok özel bir günde yapıyoruz. Bu forma için sahada canını versen, arkandan şehit derler. Öyle güzel bir forma. Öyle güzel bir mevki, makam. Hepsi geçer de bu formayı giymek bir ömür boyu kalır. Ona yakışır davranmak gerekiyor. Bir de hiç unutmamak gerekiyor; ileride çocuklarıma anlatacağım en önemli hatıralardan biri. Beşiktaş’a transferinin hikâyesini anlatır mısın? Seni isteyen başka kulüpler de var mıydı ve sen neden Beşiktaş’ı tercih ettin? Beni isteyen, menajerimle görüşüp konuşan çok sayıda kulüp vardı. Ama ben böyle işlerin içine girmeyi çok sevmiyorum. Beşiktaş’tan teklif geldiğinde ise çok heyecan- landım. Çünkü Beşiktaş iki sene üst üste şampiyon olmuş bir takımdı, çok büyük oyuncuları ve Şenol Güneş gibi çok değerli bir teknik direktörü vardı. Bir de ben Eskişe- hirspor gibi güçlü bir taraftar toplu- luğu olan takımda yetiştiğim için taraftarın gücü de tercihimde önemliydi. Beşiktaş gibi Türkiye’nin en güçlü taraftarının önünde oyna- mak beni çok heyecanlandırmıştı. Tabiî ki Beşiktaş’a gelip oynamak da kolay değildi. Çünkü bir alt ligden geliyorsunuz, insanların çoğu sizi iyi tanımıyor… Gerçekten zor bir ka- rardı. Belki bu kararı veremeyecek 54 55 çok kişi vardır. Aileme ve menaje- rime şunu söyledim, “Ben Beşik- taş’ın kapısından girdikten sonra çalışıp formayı alırım.” Tabiî ki for- mayı hocalarımız veriyor ama ben de çok çalışıp formayı alana kadar elimden geleni yapacağımdan emindim. Zaten Beşiktaş’a ilk geldiğin dönemde yedek kulübesindeydin. Takımın orta sahasında Atiba’lı, Medel’li, Tolgay’lı, Oğuzhan’lı, Necip’li zengin bir kadrosu vardı. O dönemde sıranı beklerken kafandan neler geçiyordu? Ne olursa bir futbolcu hep sahanın içinde olmak ister. Tabii ki insan yedek beklerken psikolojik açıdan zor günler geçiriyor. Ama ben geldiğimyerin farkındaydım. Nasıl büyük bir camiaya geldiğimi biliyordum. Hep daha çok çalıştım ve kendimi asla salmadım. Her hafta “Şimdi oynayabilirim” diye düşündümve kendimi hep hazır tutmaya çalıştım. Zaten formayı bir kere giydikten sonra da bir daha çıkarmadın. Formayı ilk olarak Genk deplasma- nında oyuna sonradan girerek giydimve yavaş yavaş oynamaya başladım. Sağ olsun bizim takım- daki oyuncuların hepsi iyi insanlar. Bana sahip çıktılar, destek oldular ve ben de verilen şansları iyi kul- lanmaya çalışarak, bana güvenen, destek veren insanları mahcup etmemeye gayret ettim. Beşiktaş’taki ilk ligmaçına Sivas- spor karşısında Vodafone Park’ta çıktın. O taraftarın önüne çıkarken neler hissettiğini anlatır mısın? Taraftarına âşık olduğumbir camiadayım. Sivasspor maçından önce UEFA Avrupa Ligi’ndeki Parti- zanmaçının son 10 dakikasında oyuna girmiş ve asıl büyük heye- canı yaşamıştım. Taraftarın önüne ilk kez çıkıyordum. Allah’a şükür o maç da benim için iyi geçmişti. Taraftarın gücü bir şehir efsanesi değil, öyle mi? Elbette değil. Top karşı takımın ayağındayken taraftar ıslıklamaya başladığında, ne kadar yorgun olursanız olun, içinizden bir baskı yapma isteği yükseliyor. Bu ıslıklar karşı takımı da mutlaka olumsuz etkiliyordur. Veya taraftar “Gol, gol” diye bağırdığında, daha çok atak yapasınız, daha çok bastırasınız geliyor. Bu normal. Beşiktaş’taki teknik direktörün Şenol Güneş’le Millî Takım’da da birliktesin. Şenol Hoca elinin değdiği oyuncuların performansını birkaç gömlek yukarı taşır. Senin üzerindeki Şenol Güneş etkisini nasıl anlatırsın? Şenol Hoca oyuncusuna güveniyor ve bunu da karşısındakine hissetti- riyor. Benim için öyle oldu. Bana gü- vendiğini hissettimve özgüvenim yükseldi. Bir-iki hata yapsamda beni tolere ediyor. Bunu beni sev- diği veya genç olduğumu düşün- düğü için yapmıyor. Bana inandığı ve saygı duyduğu için hatalarımı to- lere ettiğini hissediyorum. Üçüncü hatayı da yapsamdördüncüyü yapmamak için elimden geleni esirgemeyeceğimden emin ve bu duygusunu bize de geçiriyor. Bu davranışı bizi moral açıdan da üst seviyeye taşıyor. Antrenmanlarda ya da antrenmanlar dışında yaptığı konuşmalarda kendimizi geliştir- mek için yaptıkları ve söyledikleri bir yana, hocanın en büyük artısı bizim için hep pozitif şeyler düşün- mesi. Oyundan alınsak bile bir art “ Boynumda bayrağımızın döğmesi var. Vatanımız, milletimiz için canımızı veririz. Bunu zaten bütün Türk evlâtları yapar. Bugün 18 Mart ve röportajı da Çanakkale Zaferimizin yıldönümü olan çok özel bir günde yapıyoruz. Bu forma için sahada canını versen, arkandan şehit derler. Öyle güzel bir forma. Öyle güzel bir mevki, makam. Hepsi geçer de bu formayı giymek bir ömür boyu kalır. “ Top karşı takımın ayağındayken taraftar ıslıklamaya başladığında, ne kadar yorgun olursanız olun, içinizden bir baskı yapma isteği yükseliyor. Bu ıslıklar karşı takımı da mutlaka olumsuz etkiliyordur. Veya taraftar “Gol, gol” diye bağırdığında, daha çok atak yapasınız, daha çok bastırasınız geliyor. Bu normal. “ Şenol Hoca oyuncusuna güveniyor ve bunu da karşısındakine hissettiriyor. Benim için öyle oldu. Bana güvendiğini hissettimve özgüvenimyükseldi. Bir-iki hata yapsamda beni tolere ediyor. Bunu beni sevdiği veya genç olduğumu düşündüğü için yapmıyor. Bana inandığı ve saygı duyduğu için hatalarımı tolere ettiğini hissediyorum.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==