TamSaha 176. Sayı / Temmuz 2019

golcü, 1947 yılında River’la Arjantin şampiyonluğu yaşarken, aynı yıl 21.’si düzenlenen Güney Amerika Şampiyonası’nda da millî takım kadrosuna çağrılıyordu. Arjantin’in şampiyonluğa ulaştığı turnuvadaki yedi maçın altısında forma giyen ve rakip filelere gönderdiği altı golle maç başına bir gol ortalaması tut- turan Di Stefano, takımının elde et- tiği zaferdeki en önemli aktörlerden biri oluyor ve henüz 21 yaşında kariyerinin ilk büyük uluslararası başarısını da elde ediyordu. Kolombiya yılları Di Stefano’nun futbol yaşantısın- daki ilk büyük dönümnoktası belki de 1949 yılında Arjantinli futbolcu- ların yurt çapında grev kararı alma- sıydı. Grev nedeniyle ülkede ligler durmuştu. Bunun sonucunda da bazı futbolcular Arjantin’de geçire- cekleri sürenin onlar için bir kayıp olabileceğini düşünerek yurt dışın- dan gelen teklifleri değerlendir- meye başlamışlardı. Şansını yurt dışında denemeye çalışan bu fut- bolculardan biri de Di Stefano’ydu ve kendisi 1949 yılında Kolombi- ya’nın Millonarios takımının yolunu tutuyordu. Kolombiya’da geçirdiği dört sezon içerisinde Uruguaylı Schiaffino’yla birlikte Güney Amerika’nın en önemli futbolcusunu haline gelen ‘sarı ok’, Kolombiya şampiyona- sında oynadığı 100 civarı maçta 90 kez fileleri havalandırarakMillona- rios’un bu dört sezonda elde ettiği üç şampiyonlukta adeta aslan pa- yına sahip oluyordu. Öte yandan Di Stefano’nun bu dönemde kariye- rinin çok daha görkemli bir noktada olamamasının en büyük nedeniyse Güney Amerika’nın günümüzde kulüpler düzeyindeki en önemli kupası olan Libertadores Kupası’nın o tarihlerde henüz oynanmıyor olmasıydı (Kupa 1960 yılında organize edilmeye başlandı). Kolombiya’da bulunduğu yıllarda bu ülkenin vatandaşlığına da geçen Di Stefano, bu vesileyle Kolombiya Millî Takımı’nın da dört kez forma- sını giymiş ancak bu karşılaşma- larda gol sevinci yaşayamamıştı. O yıllarda bir oyuncunun birden fazla ülkeninmillî takımında oynamasına engel olan bir kural olmadığını da ayrıca vurgulayalım. Barça-Real arasında 1947’deki Copa America haricinde uluslararası bir turnuvada boy gös- terme şansını yakalayamasa da Di Stefano’nun şöhreti yine de Atlantik’in öte yakasına kadar ula- şacaktı. Kendisinin transferi için devreye giren ilk kulüp Barcelona oldu. Ancak Di Stefano’nun transfer işlemleri çok karmaşık bir hal alacak gibi duruyordu çünkü oyna- makta olduğu Millonarios kulübü, o sıralar FIFA’dan bağımsız bir or- ganizasyon olan Kolombiya Şampi- yonası’nda yer almaktaydı. Üstüne üstlük futbolcunun Millonarios’a gidişi de Arjantin’deki grev nede- niyle olduğundan River’la bağları da resmen kopmuş değildi ve FIFA’ya göre hâlâ kâğıt üzerinde River oyuncusu olarak görünüyordu. Bu karmaşık durum içerisinde Barcelonalılar, transferi gerçekleş- tirmek için River kulübüyle masaya oturdu ve anlaşmayı da sağladı. Hatta 1953 yılının Mayıs ayında, Di Stefano Barcelona’yla sözleşme imzalamak için İspanya’ya da gel- mişti. Ne var ki Real Madrid’e yakın duruşuyla bilinen diktatör Franco yönetimindeki İspanya’da futbol asla sadece futbol değildi ve Franco’nun has adamlarından biri diyebileceğimiz Real Madrid Baş- kanı Santiago Bernabeu, söz ko- nusu transferde suyu bulandırmak için hemen devreye girmişti. Bernabeu bir yandan Di Stefano’yu Real Madrid forması giymek için ikna etmeye çalışırken, diğer yan- dan da futbolcunun resmen olmasa da fiilen oynadığı kulüp olan Millonarios’la masaya oturuyor ve anlaşmaya varıyordu. FIFA’nın karşı çıkmasına rağmen, Franco’nun güdümündeki İspanya Futbol Federasyonu da Real Madrid ile Millonarios arasındaki bu anlaş- mayı onaylıyordu. Böylece Di Stefano’nun transferi için River ile Barcelona, Millonarios ile de Real Madrid el sıkışmış olu- yordu. Ortaya çıkan bu karmaşa neticesinde nihaî bir karar vermek de yine İspanya Futbol Federasyo- nu’na düşmüştü. Bu koşullarda ve- rilen karar da en az koşullar kadar karmaşıktı. Öyle ki federasyon, Di Stefano’ya öncelikle İspanya’da dört yıl futbol oynama hakkı tanıdı. Ardından da bu dört yıllık sürenin, oyuncu üzerinde eşit haklara sahip oldukları hükmüne varılan Barce- lona ile Real Madrid arasında, aynı oranda paylaştırılmasına karar verildi. Kısacası Di Stefano, iki yıl Real Madrid’de, iki yıl da Barcelona’da oynayacaktı. Hikâye bununla da bitmedi. Barce- lona yönetimi karara büyük tepki gösterdi ve Eylül ortasında çıkan kararın üstünden yaklaşık beş hafta geçmişken, protesto amacıyla oyuncunun kendilerinde bulunan haklarını da bir nevi ‘alın sizin olsun’ dercesine, Real Madrid’e devretme kararı aldı. Barcelona yönetiminin böyle bir harekette bulunması çok tartışıldı ve bu tartışmalar bugün bile sür- mekte. Barcelona cephesi, kararın aslında biraz da mecburiyetten alındığını çünkü Franco yönetimi tarafından bu yönde yoğun baskı gördüklerini öne sürerken, Real Madrid cephesiyse Barcelonalıların, Di Stefano’nun Real Madrid’deki ilk birkaç maçında hayal kırıklığı yaratmasının ardından oyuncuyla ilgili fikirlerinin değiştiğini ve kendisinden isteyerek vazgeçtikle- rini iddia etmekte… Öyle ya da böyle, sonuçta yaklaşık dört buçuk aydan beri sürmekte olan kargaşa son bulmuş ve Di Stefano’nun durumu netlik kazanmıştı. O artık Real Madrid’in oyuncusuydu. Yeni kulübünün tarihine en büyük, en görkemli damgayı vuracak futbolcu olaca- ğındansa muhtemelen o günlerde kendisinin bile haberi yoktu. Di Stefanomilâdı Di Stefano, Real Madrid’e geldiğinde kulüp bugünkü ihtişamından çok uzaktaydı. La Liga başladığından o güne kadar 22 sezon geride kalmıştı ve o 22 sezon içerisinde Barcelona 6 defayla en çok şampiyon olan takımdı. Barça’yı 5 şampiyonlukla Athletic Bilbao, 4 şampiyonlukla Atletico Madrid, 3 şampiyonlukla da Valencia takip ediyordu. Real Mad- rid’se sadece 2 defa mutlu sona ulaşabilmişti. Dahası bumutlu sonlardan sonuncusu 20 sene önce yaşanmıştı. İspanya Kral Kupası’nda da durumpek iç açıcı sayılmazdı. Athletic Bilbao o tarihe 72 73 Just Fontaine Bence en iyi iki oyuncu Alfredo ve Pele idi. Alfredo hücumyapardı, savunma yapardı, pas atardı, mücadele ederdi ve bunları 20 yıla uzanan bir kariyer içerisinde yaptı. Her şeye sahipti. Çabuktu, teknikti, havadan iyiydi, golcüydü, oyunu organize ederdi ve saygı duyulan bir liderdi. “ Di Stefano ve Kubala Barcelona formasıyla Bobby Charlton O tüm zamanların en zeki futbolcusuydu. Onu ilk Manchester United, Real Madrid ile karşılaştığında Bernabeu’da tribünden seyretmiştimve gözlerimi ondan alamamıştım. Böylesine komple bir futbol- cuyu hiç görmemiştim. “ Eusebio Di Stefano benimkahrama- nımdır. Bence futbol tarihin- deki en komple futbolcuydu. En iyisiydi. Çabuk, kıvrak, enerjik, yetenekli ve harika bir bitirici... Ayağıyla da kafasıyla da harika… “

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==