TamSaha 179. Sayı / Ekim 2019

112 113 denile denile bu ismi daha çok benimseyecek ve büyüdüğünde dahi Marcel yerine Marco adını kullanmayı tercih edecekti. Marco, Hollanda’daki birçok vatan- daşı gibi, ilkokulla birlikte spor eğitimine de başlayacaktı. Altı ya- şındayken EDO kulübünün altyapı- sına giriyor, ertesi seneyse UVV kulübüne geçiyordu. Küçük yaşta olmasına karşın topa her koşulda çok iyi vurabiliyor olması, ondaki yeteneğin de erkenden fark edil- mesini sağlayacaktı. Babası da Marco’nun, kendisinden dört yaş büyük ağabeyi Stanley’den daha yetenekli olduğunu görmekte ge- cikmeyecekti. Hatta Joop, rivayete göre boş vakitlerinde artık elinden geldiğinde Marco’nun antrenman- larını ve maçlarını seyretmeye git- mekteydi, Stanley’dense umudu kesmiş gibiydi ve onu izlemeye de neredeyse hiç gitmiyordu. Bu ne- denle de Stanley’yi de kollamak isteyen anne Leny ile arasında sık sık tartışmalar yaşanmaktaydı. Marco’nun uğraştığı tek sporsa fut- bol değildi. Kendisi aynı zamanda kule atlama ve masa tenisi eğitimi de almaktaydı ve bu sporların vücut koordinasyonuna yaptığı katkıdan, profesyonel futbolcu olacağı gelecekte de fazlasıyla yararlanacaktı. Antrparantez, Marco ilkokul çağındayken hayatını derinden etkileyecek büyük bir trajediyle de yüzleşmek zorunda kalacaktı. Jopie adındaki çocukluk arkadaşı, kırılan bir buz parçasının arasından suya düşmüş ve Marco’nun yardım çabalarına karşın onun gözleri önünde boğulmaktan kurtulama- mıştı. Van Basten’ın hayatının geri kalanında çoğu zaman psikolojik sorunlarla boğuşmasının altında yatan en büyük neden belki de bu korkunç hadiseydi. Beenhakker keşfetti Bu elim olayı geride bırakıp van Basten’in UVV altyapısındaki duru- muna dönecek olduğumuzdaysa, henüz ortaokula başladığı esnada ülkenin en önemli futbol adamla- rından Leo Beenhakker’in dikkatini çekecek kadar yetenekli olduğunu mutlaka belirtmek gerekecektir. Van Basten, UVV altyapısında sa- dece yaşıtları içinde değil, belki de tümgençler arasında gelecekte büyük bir yıldız olması beklenen ilk isim olarak görülmekteydi. Çok geçmeden şöhreti kulüp dışına da yayılmaya başlamıştı ve bir gün onu izleyen Leo Beenhakker de kendisini, o dönemde çalıştırmakta olduğu Feyenoord altyapısına almak istemiş fakat Van Bastenle- rin oturduğu Utrecht ile Feyeno- ord’un şehri olan Rotterdam arasındaki yaklaşık 65 kilometrelik mesafe, ailenin biraz gözünü korkutmuş ve bu transfer gerçekleşmemişti. Beenhakker ile çalışacak olmasa da Marco’nun önemli bir şansı daha vardı, o da babası Joop’tu. Joop, Marco’yu izlediği antrenmanlar ve maçların ardından, “Çok iyiydin oğlum” deyip sırtını sıvazlayan bir baba değildi. Aksine ona mutlaka bir eksikliğini bulup göstermeye çalışırdı zira oğlunun bu eksiklikleri de giderip kendisini çok daha fazla geliştirebileceğine inanıyordu. Marco da babasının yaklaşımının altında bir memnuniyetsizlik ve huysuzluk olmadığını erkenden kavramıştı ve onu can kulağıyla dinlemekteydi. Marco, 15 yaşına geldiğin- deyse çok büyük bir sorun baş gösterecekti. Genç oyuncunun, kasıkların- daki ağrıların dayanıl- mayacak raddeye geldiğinden şikâ- yetçi olması üzerine babası, ülkenin sporcu sağlığı üzerine en önemli uz- manlarından olan ortopedist Dr. Rein Strikwer- da’yı ziyaret etmeye karar veri- yordu. Muayenenin ardından doktorun söyledikleriyse, van Bastenler adına hayli ürperti- ciydi. Ona göre Marco’nun asıl so- runu kasıklarından ziyade ayak bileklerindeydi. Ayak bileklerinde yapısal bir zayıflık söz konusuydu ve kasıklarındaki ağrının sebebi de bileklerdeki bu zayıflıktan kaynaklanan yükün kasıklara binmesinden ötürüydü. Strik- werda’ya göre Marco’nun gelecek planlarından profesyonel futbol- culuğu çıkarması gerekmekteydi. Genç oyuncunun haftada iki kereden fazla futbol antrenmanı yapması bile son derece sakınca- lıydı. Aksi takdirde ayak bileğin- den peş peşe sakatlıklar yaşaması kaçınılmazdı ve bunun sonucunda iş, arızanın ameliyat- larla da giderilemeyeceği bir noktaya varabilir ve Marco, ömrünün geri kalanını tekerlekli sandalyede geçirmek zorunda dahi kalabilirdi. Doktorun söyledikleri elbette van Bastenlerde şok etkisi yaratmıştı. Buna rağmen Marco da Joop da bu söylenenleri tamamen ciddiye almak istemiyordu. Neticede Joop, oğlunu o esnada Utrecht’in en büyük amatör kulübü olan Elinkwijk’a kaydettirme kararı alacaktı. Ona göre daha düzgün sahalarda, daha yetkin hocalar tarafından verilecek antrenman- larla, korkulduğu kadar kötü fiziksel sorunlarla karşılaşılma- yabilirdi. İlkmaçında Cruyff’un yerine oyunda Marco’nun Elinkwijk’taki mace- rasıysa fazla sürmeyecekti. Ajax altyapısında görev yapmakta olan, 1980-81 sezonunun sonla- rında da geçici olarak Ajax’ın A takımını da çalıştıran Aad de Mos, genç yeteneğin kaçırılma- ması gereken bir yıldız adayı ol- duğunu yönetime rapor etmişti. Bunun sonucunda da Marco van Basten için Ajax kapıları açıla- caktı. İşin ilginci aynı günlerde yaşadıkları şehrin 1 numaralı ku- lübü konumundaki FC Utrecht de Marco’yu transfer etme isteğini belli etmişti. Henüz 16 yaşında önemli bir yol ayrımında olan Marco ise tercihini Ajax’tan yana kullanacaktı. Kararını verirken yürüttüğümantıksa gayet ba- sitti. Ajax’ta başarılı olamaması halinde yine Utrecht’te şansını deneyebilirdi. Fakat önce Ut- recht’i tercih eder ve burada işler kötü giderse bir daha Ajax’la ilgili hayal dahi kurması mümkün ol- mazdı. Sonuçta 1 Temmuz 1981’de Marco, kendisini Amsterdam kulübüne bağlayacak olan mukaveleye imzasını atacaktı. Van Basten’in Ajax’ın altyapı tedrisatından geçip A takımda kendisine yer bulmasıysa sadece dokuz ay sürecekti. Nitekim 3 Nisan 1982 tarihinde, Ajax’ın NEC Nijmegen ile yapacağı lig maçında da van Basten, kırmızı- beyazlı formayla kariyerinin ilk profesyonel ligmaçında boy gös- terecekti. Van Basten, ikinci yarı başlarken takımın efsane ismi Johan Cruyff’un yerine oyuna alınmıştı. Hollandalı genç bir fut- bolcu adayı için kariyerinin ilk profesyonel maçında Cruyff’un yerine girmekse herhalde bir peri masalı niteliğindeydi. Üstelik masal bu kadarıyla da sınırlı kalmayacak ve maçın 67. daki- kasında van Basten, topu ağlara göndermeyi de başararak takı- mını 3-0’lık üstünlüğe taşıya- caktı. Genç oyuncu, yakın gelecekte takımının ceza sahası içerisindeki en önemli silahı olacağının sinyallerini erkenden vermişti. 90 dakikanın sonun- daysa Ajax, sahadan 5-0’lık galibiyetle ayrılmıştı. Bu, van Basten’in o sezon ligde Ajax for- ması giydiği tekmaçtı belki ama atmış olduğu o gol sayesinde, sezon sonunda Ajax şampiyon-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==