TamSaha 179. Sayı / Ekim 2019
Futbola nasıl adım attığınızdan başlayalımönce. Biraz da çocukluğunuza inelim... 1950 Eskişehir doğumluyum. İlk- okulu köyde (Eğriöz) okudum. Top nerede o dönemlerde... Atların kuyruklarından, yelelerinden top yapar oynardık. Sonra Vanlı bir Nevzat Hoca geldi. Para toplayıp bir top aldı. Kendi aramızda maç oynamaya başladık. Nedense hep kaleye geçerdim. Demek ki ilgim vardı. Ortaokul da aynı şekilde geçti. Lisedeyken futbol yasaktı. Ama kaçak da olsa oynuyorduk. Tabiî sahalar toprak o zamanlar. Ben yine kaledeyim. Lise 2’de Tuncer diye bir arkadaşımvardı. Bir gün bana gelip, “Ben 2. Amatör Küme’de santrfor oynuyorum. Bizimkaleci bazen antrenmanlara, hatta maçlara gelmiyor. Seni götü- reyimmi?” dedi. Koşa koşa gittim. Orada (Işıkspor) ilk lisansım çıktı ve oynamaya başladım. 1.5 sezon sonra 1. Amatör Küme’den Çimen- tospor’a transfer oldum. 200 lira da transfer parası almıştım. O para bir işçinin, memurun yarı maaşı gi- biydi. Bütünmaçlarda oynadım. Lise bittikten sonra Eskişehir Ticari İlimler Akademisi’nin sınavlarını kazandım. “Lunaparktan Eskişehir Demir’e” Akademiye başlamadan önce önümde üç aylık ölü dönemvardı. O zamanlar Porsuk’un kenarında lunapark kurulurdu. Bir gün arka- daşlarla oraya gittik. Lunaparkta penaltı bölümü vardı. Üç penaltı atı- şını da gole çeviren bir paket sigara alıyordu. İster istemez ayaklarımız oraya gidiyordu. İşletmecisi de raki- bimiz Fatihspor’un santrforuydu. Beni görünce, “Rasimgel, kaleci yok” dedi. “Tamam, ama ne zaman geleceğim, ne zaman gideceğim, kaç para vereceksin?” diye sordum. “Akşam 6’da burada olacaksın, gece 12.00’de filan bitiyor. Hafta sonları öğlen geleceksin, gece 12.00-01.00 gibi gideceksin” dedi. Önce cazip geldi ve kabul ettim. Ama okul ar- kadaşlarımın ve kafayı çeken zen- gin çocukların gelmesi zamanla beni rahatsız etmeye başladı. Sonra bir gün Eskişehir Demir- spor’un yöneticisi rahmetli Cemboy Yüksel geldi. Beni kulübe davet etti. Eskidenmüessese takımlarına gir- mek çok önemliydi. Özellikle yaşı ilerleyen futbolcular iş sahibi olu- yordu. Sigortası, ikramiyesi, emek- liliği cezbediciydi. Müdürle görüş- meye gelenler arasında en genç bendim. En son da beni aldılar içeri. Müdür, bana iş vereceklerini ama artık lunaparka gitmeyeceğimi söyledi. Ben de “Ailemköyde, çalış- mam lâzım” dedim. Bana 500 lira maaş bağlandı. “Coşkun Özarı ‘Böyle devam et’ dedi” Demirspor’da oynarken Bölgesel Gençler Ligi kuruldu. Eskişehirspor o zaman 1. Lig’deydi. Zaten Süper Lig yoktu. Biz 3. Lig’deydik. Bursa- spor, Zonguldakspor, Boluspor ve Uşakspor ile aynı gruptaydık. 18 yaşından büyük iki oyuncu oy- natma hakkı vardı. Ben de 19 yaşına girmiştim ama bu haklardan biri bana verildi. O dönemUşak’a maça gittik. Yenildik ama ben çok iyi oy- namıştım. O dönem 2. Lig’de müca- dele eden Uşakspor’dan teklif aldım. Kabul ettimve 30 bin liraya profesyonel oldum. O sene Ümit Millî Takım’a seçildim. O dönem Fatih (Terim) Hoca ile Güvenç Kurtar da Ankara’ya seçmelere gelenler arasındaydı. Doğan Andaç vardı. Rahmetli Coşkun (Özarı) ağabey AMillî Takımhocasıydı. Hazırlık maçı sırasında Coşkun ağabey bana, “Böyle oynamaya devam edersen seni AMillî Takım’a alaca- ğım” dedi. “İnşallah Hocam” dedim. Aynı yıl Bursaspor’a transfer oldum. Osman Hüseyin Uçaner adında çok iyi bir kaleci ağabeyimvardı. Kıbrıs uyruklu olduğu için TürkMillî Takı- mı’nda oynayamıyordu. Bana çok katkısı olmuştu. Teknik direktörü- müz Kaloperoviç’ti. Rahmetli Metin Oktay da menajerdi. Yedinci hafta filandı sanırım. Mersin’de ilk 1. Lig maçına çıktım. 0-0 berabere kaldık ve bütün karmalarda ben varım. Sonraki hafta içeride oynayacağız. Kaloperoviç akşamodama geldi, “Sen gençsin, istikbalin parlak. Osman yaşlı, çalışmayı bırakır” dedi. Ben durumu anladım. “Hocam sen istediğin kaleciyi oynat, ben her zaman hazırım” dedim. O sezon 9maç oynadım. “Osman ağabey statta esir tutuldu!” Osman ağabey Limasolluydu. Sezon bitince Limasol’a gitmişti. 1974’te Kıbrıs’a çıkarma olunca Rumlar Türkleri toplayıp bir statta esir ettiler. Osman ağabey de o grubun içindeydi. Biz sezonu açtığımızda Osman ağabey hâlâ esirdi. Sonra kurtuldu geldi ama o dönemde ben iyi maçlar çıkarmıştım. Takımda çok iyiydi. Avrupa’da İrlanda’nın Finn Harps takımını, ardından da İskoçya’dan Dundee United’ı eledik. Çeyrek finalde o dönemin en iyi takımları arasında yer alan Dinamo Kiev’e (SSCB) elendik. O sezon AMillî Takımyolumda açıldı. Genç- liğimde ne için okuduğumu ya da neden futbol oynadığımı bile bilmi- yordum. Büyük beklentilerimde yoktu. Aile terbiyemiz çok sağlamdı ve ne yaparsak yapalım en iyisini yapmak için çabalıyorduk. Bilekle- rimi güçlendirmek için kendi uydurduğum aletlerle çalışan bir gençken hem ligin en sağlamfiziğe sahip oyuncularından biri haline gelmiş hemde Millî Takım’a yükselmiştim. Ders gibi penaltı golü Duygusal kırılmalar yaşadığınız bir maç oldumu? Bursaspor’da oynarken kupada Eskişehir Demirspor ile eşleştik. Bu eşleşme benim için ayrı bir önem taşıyordu. Eskişehirli oldu- ğumdan değil tabiî... O zaman Demirspor’u, bileklerim zayıf olduğu gerekçesiyle beni takımına iste- meyen Zekai Hoca çalıştırıyordu. 3. Lig takımını nasıl olsa yeneriz diye sahaya ikinci takımla çık- mıştık. Ama maç penaltılara gitti. Bir penaltı kurtardım, bir tane de gol attım. Hocaya gidip “Geçmiş olsun” dedim. O da beni tebrik etti. O zamanlar böyle tatmin oluyordum. Zekai Hoca bir sene sonra Eskişehirspor’un başına geçti. Bursa’daki maçta 80. dakikada penaltı kazandık. Şu anda TFF’de bölge antrenörü olarak görev yapan Sinan Bür o zaman kaptan. Penaltıyı da o ata- cak. Antrenöre koştum, “Hocam ben atayım” dedim. Eskişehirliyim, kaçırsamdedikodu yaparlar. Kale- den çıkıp git, bir de penaltıyı kaçır... Tabiî o zaman hiç aklıma öyle bir şey gelmedi. Ben sadece hocamın penaltı attığımı görmesini istiyo- rum. “Git at” dedi. Sinan topu dikti. Koşarak gittim, “Hoca benimkul- lanmamı istiyor” dedim. Hocaya baktı, ‘bırak’ işaretini alınca çekildi. Topu 90’a attımve maçı 1-0 kazan- dık. Bu arada topu elle santraya gönderiyorum. Degajım rakip ceza alanına iniyor. Bunların hepsini Zekai Hoca kollarımın zayıf oldu- ğunu söylediği için yapıyorum... Benimyerimde bir başkası olsa küsüp futbolu bırakabilirdi. Ama benim için itici güç oldu. “Beckenbauer’in penaltısını kurtardım” İlk Amillî maçımı İrlanda’ya karşı oynadım. 74’te Yasin Özdenak’ın yerine oyuna girdim, 88’de penaltı kurtardım. Amillî formayı üçüncü giydiğimde Federal Almanya ma- çında Beckenbauer’in penaltısını kurtardım. Lunaparkta penaltı pavyonunda çalışmış olmak başlarda zoruma gidiyordu ama bana çok katkısı oldu. Dört sene Köy takımının kalesinde... RasimKara Işıkspor’da Uşakspor’un kalesini korurken Ümit Millî Takım’a seçildi... RasimKara, Bursaspor’daki performansıyla adını tümTürkiye’ye duyurdu 56 57
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==