TamSaha 181. Sayı / Aralık 2019

Sizi tanımayanlar için önce biraz kendinizi, futbola adım atışınızı anlatır mısınız? Arnavutluk’tan göç eden kalabalık bir aileyiz. Babam, amcamTiran’da, annem İstanbul’da doğmuş. Kar- deşlerimve ben de Kasımpaşa’da doğduk büyüdük. Altı kardeşiz. Beş kardeşimden bugün ikisi hayatta. Yakın akrabalarım arasında futbolla ilgilenen çok insan var. Ama şans bana gülmüş. Zaten hep şansım yaver gitmiştir. İyi insanlarla karşı- laşmışımdır genellikle. Hep değer görmüş ve karşılığını vermişimdir. Mahalle kültürü ile büyüdük biz. Futbola da mahallede başladık. 16- 17 yaşlarıma geldiğim zaman fut- bolu daha çok benimsemeye başladım. Kasımpaşa’da okul bah- çelerinde, cami avlularında, arsa- larda top oynardık. O dönemde verkaçı, pas alıp vermeyi bile cami avlusundaki duvarlarda öğrendik. “Gollerden biri Tayyip Bey’den” Futbola Erokspor’da başladığınızı biliyoruz. O dönemle ilgili neler söylemek istersiniz? Yine 16-17 yaşlarında Erokspor’da oynamaya başladım. O dönemde büyüklerimiz bize, “Real Madrid gibi takımsınız” derlerdi. Gerçekten de çok yetenekli futbolcular vardı. Hiç unutmam; bir bayramgünü Fenerbahçe’nin genç takımı bize antrenmanmaçı teklif etmişti. Fenerbahçe’de o zaman Ersoylar, Erdinçler, rahmetli Serkanlar oynu- yordu. Baya iyi takımdı. Onları Dereağzı’nda yendik. Yanlış hatırla- mıyorsam 3-0 falandı. Cumhurbaş- kanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da o dönemkadromuz- daydı. Hatta gollerden ikisini ben, birini de Tayyip Bey atmıştı. Sonra Fenerbahçe genç takımından teklif aldım. Aile desteği var mıydı arkanızda? Aileden pek destek görmezdik. Rahmetli babamın futbola hiç ilgisi yoktu. Rahmetli ağabeyim futbolu çok severdi ama babam oynama- sına müsaade etmezdi. O da iyi bir futbolcuydu, çok yetenekliydi. Mesela biz mahalle takımında oynamak için formalar yıkansın diye 1 lira verirdik ama ağabeyimi oynatmak için ona iki buçuk lira verirlerdi. Fenerbahçe’den teklif aldığınızı söylemiştiniz. Oraya dönsek yeniden… Fenerbahçe serüvenim enteresan oldu. Genç takıma kayıt oldum. 60 lira da aylık bağlayacaklardı. Fakat takıma girmeden başka şeyler gelişti. Bizim semtte Camialtı Tersanesi vardı. Onların takımı 1. Amatör Küme’de oynayacaktı. Semtin insanları, Camialtı Tersane- si’nin antrenör ve yöneticileri orada oynamamı istedi. Erokspor’daki ar- kadaşlarımda aynı şeyi söyleyince ikna oldum. 800 lira karşılığında Camialtı’na transfer oldum. Aslında Camialtı’nda oynamayı çok istiyor- dum ama Fenerbahçe devreye gi- rince iki arada bir derede kalmıştım. Bazı arkadaşlarım “Fenerbahçe’de oynayamazsın, Camialtı’nda kal” diyordu. Bazıları da “Fenerbahçe gibi takıma gidilmez mi?” diye kızıyordu. Sonuçta Camialtı’nı tercih ettim. O sezon şampiyon olduk, epey de gol attım. Santrfor oynu- yordum. Sezon iyi geçince çok sayıda teklif aldım. Fakat antrenö- rümüz Ergun Darcan beni ikna etti ve Camialtı’nda kaldım. Çok sever- dimonu. Hayatımda rastladığım en iyi insanlardan biriydi. O dönem beni isteyen kulüpler arasında İstanbulspor, Beşiktaş ve Göztepe de vardı. Özellikle rahmetli Adnan Süvari (Göztepe) çok istiyordu. “Lefter beni çok beğenmiş” Teklifler çoğalınca karar vermek de zor oluyor haliyle. Evet, kesinlikle. Bir sezon daha Camialtı’nda oynadıktan sonra Şekerspor, Galata (o dönem 2. Lig’deydi ve Lefter çalıştırıyordu) ve Göztepe talip oldu. Hatta Göz- tepe’ye gidip 1 hafta kampa katıl- dım. Ama Adnan Süvari takımdan ayrılınca boşlukta kaldım. Ne yapa- cağımı bilemedim. Bir sabah erken- den İzmir’den kaçıp, İstanbul’a döndüm. O hafta sonu Erokspor- Galata maçı ayarlanmış. Erokspor henüz mahalle takımı o zamanlar. Sezon bitince Camialtı’ndaki arka- daşlarımla birlikte orada oynuyo- rum. Lefter’in de izlediği maçta Galata’yı 5-0 yendik. 5 golü de ben attım. Tabiî Lefter çok be- ğeniyor beni. Ertesi gün aradı- lar. Fakat o sırada Şekerspor da beni istiyor. Güngör Süer vardı, Şekerspor’un kaptanı. Futbolu bırakmak üzereydi ve transferle o ilgileniyordu. Beni duyunca devreye giriyor. Böyle olunca yine iki arada, bir derede kaldım. Galata o zama- nın parasıyla 60 bin lira teklif ediyor bana. Ama antrenörüm Şekerspor’a gitmemi istiyor. Çünkü Futbol Federasyonu o zaman Ankara’da. “Millî Takım’a seçilirsin” falan diyor. Bana da mantıklı gelince birlikte Ankara’ya gittik. O za- manlar santrfor oynuyorum ama çok zayıfım. 55 kilo falan anca varım. Beni görünce, “Bu ne ya, rüzgârlı havalarda uçar” falan gibi espriler yapılıyor. 3-5 gün sonra seçmeler var. Beni de denemek istiyorlar. Ergun ağabey (antrenörüm) “Benimdenenecek oyuncum yok. Biz dönüyoruz” diye çıkı- şıyor. Sonra onu zar zor ikna edip oynadım. İlk 20 dakikada 3 gol attım. Hemen aldılar haliyle. 30 bin liraya anlaştık. 15 bin lirasını da peşin verdiler. Ankara’ya cebimde 10 lirayla gitmiştimbir anda 15 bin liram oldu. Hatta 14 bin lirasını posta havalesiyle rahmetli babama gönderdim. Sonradan öğren- dimki babam 15 gün, “Bu çocuk bu parayı nereden buldu” deyip elini sürmemiş. “Fenerbahçe beni kaçırdı” İstanbul’dan ayrılmak zor oldumu? Ne değişti hayatınızda? Şekerspor’da iyice palazla- nınca çok şey değişti haya- tımda. Gazetelere çıkmaya başladım. O gazeteleri yollu- yorum İstanbul’a, evdekiler saklıyor... Babambir maçımı Nevruz Şerif, mahallesinin takımı Erokspor’da sol alttan dördüncü sırada. Hemen sağında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan var... Nevruz Şerif ve takımarkadaşı Sabahattin Erbuğa, Hayat dergisinin kapağında 100 101

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==