TamSaha 181. Sayı / Aralık 2019
Gönülden Kaleme Sözlük şöyle anlamlandırıyor tecrübeyi: “Deneyim, bir konuda zamanla elde edilen birikim.” Ben de şöyle tanımlıyorum: “Yaşamboyunca yaptığın doğru ve yanlışların toplamıdır tecrübe.” Tecrübe edinirken ödediğiniz bedel, sizin yaşadık- larınızdan veya başkalarının tecrübelerin- den ne kadar ders çıkardığınızla doğru orantılıdır. En bedelsizi, başkalarının tecrübelerinden faydalanmayı bilmektir. Kendi yaşadıklarınızdan çıkarabildiğiniz dersler bu deneyime ödediğiniz bedeli be- lirler. Doğruya ulaşmanın birden çok yolu, yöntemi olduğunu düşünüyorum. Hayatın her alanında olduğu gibi futbolda da bu böyledir. Ya en kısa yoldan doğruya ulaşır- sın veya dolaylı… Şöyle örneklendirelim; sağ kulağını sağ elinle tutarsın veya sol elini kafanın arkasından geçirerek sağ ku- lağına ulaşırsın. Bakıldığında her ikisinde de hedefe ulaşılıyor. Birinde zaman ve enerji savurganlığı, diğerinde bunların tasarrufu söz konusu…Millî Takımımızın grubunu Fransa’nın ardından tek yenil- giyle ikinci bitirerek Avrupa Şampiyona- sı’na katılması dolayısıyla teknik direktör Şenol Güneş Hocamla yollarımızın kesiştiği anları anlatıp, hocanın gelişerek değişi- mini, önce yaşadığımız olaylarla, sonra dışarıdan gözlemlerimle aktarmaya çalışacağım. Şenol Hoca ile yollarımız ilk defa Trabzon- spor’a 1988 yılında yaptığım transfer dola- yısıyla kesişti. Sezon başı Alman teknik direktör Werner Biskup ile anlaşılmış, alınan sonuçlar ve hocanın davranışları, yönetimin teknik adamdeğişikliğine gitmesine sebep olmuş ve Şenol Güneş Hocanın göreve getirilmesiyle sorun çözülmüştü. Tabiî her futbolcu gibi hocayı tanımadığımız için takımarkadaşlarımız- dan hakkında ön bilgi aldık. Hocayla çalışan bilhassa gençler “Çok disiplinli ve otoriter” diyerek dikkat etmemiz gerekti- ğini söylüyorlar, “Takımkaptanlığında böyleyse, teknik direktör olarak yandık” diye korkularını dile getiriyorlardı. Antren- manlar başlamıştı ve Hoca yine disiplin- liydi fakat sert mizacından eser yoktu. Biz oyunculara yaklaşımı çok ölçülüydü. Zaman zaman patron- luğunu hissettirir, bazen öğretici kimliği ile oyuncunun hatala- rını ve yapmaları gere- kenleri anlatırdı. O sene sol bekmevkiinde sıkıntı olduğu için ve hoca göreve başlamadan önce bir maçta sol bek oynadığımı öğrendiği ve olumlu rapor aldığı için beni omevkide oynatmaya devam etti. Bu durum sezon sonuna kadar sürdü. Sakaryaspor’un sahasında oynayaca- ğımız kupamaçı ön- cesi, Sakarya’da spor salonunda antrenman yaparken kasığımda bir yanma his- settim; ertesi gün maça çıktım fakat sonlara doğru yorul- dukça artan bir ağrıyla maçı tamamladım. Kasık fıtığı olmuşum. Tabiî o zamanlar bu konuda fazla bilgi yoktu. Zamanla fıtık beni antrenmanları yarımbıraka- cak duruma getirdi. Yoruldukça ağrı şiddetleniyordu. Ağrı kesici alarak ve dinlenerek atlatıyordumhaftayı. Bir gün yine idmanı yarıda bırakmam üzerine benimde duyacağım şe- kilde, “Altyapıdan sol bek oyna- yan oyuncuyu çağıralım, bu böyle olmuyor” dedi. Hoca sa- katlığıma inanmamış, bu du- rumu kullanarak idmandan kaytardığımı düşünmüştü. Fakat maçlarda sergilediğim performans, beni sürekli oynatma- sına sebep oluyordu. Sezon sonuna doğru Galatasaray’ın doktoru İs- tanbul’da kaldığımız otelde beni muayene etti. O da fıtık teşhisini koydu ve “Böyle oynaması büyük fedakârlık” dedi. O günden sonra hocamın bana bakış açısı değişti. İkinci kez yollarımızın kesişmesi İstanbulspor’da, 1992-93 sezo- nunda oldu. Trabzonspor’da sezon başında yaşadığım sıkıntı ve içe- ride Fenerbahçe maçında aldığımız yenilgi üzerine bana karşı protes- toların hafta boyu artması netice- sinde ayrılma kararı almıştım. Hedefi o günkü adı 1. Lig’e, şimdiki adı Süper Lig’e çıkmak olan İstan- bulspor’a Şenol Hocamın da etki- siyle transfer oldum. O sezon play-off’a kalamadığımızdan dolayı statü gereği lige çıkma şansımızı kaybet- memiz nedeniyle grupta sıralamamaçları oynamak zorunda kalmış, yönetimde şansımız olmadığı için verdiği sözleri askıya almış, alacakları- mızı ödememeye başlamıştı. Şenol Hoca aynı ciddiyetle idmanlara devam ediyordu. Futbolcular huzursuzdu. Bu durum antrenmanlarda gün yüzüne çıkıyordu. Bizim şikâyetlerimiz karşısında Hoca, “Profesyonelsiniz, bu çalışmalar sizin her daimhazır olmanızı sağlayacak. Futbolu bı- rakmayacağınıza göre önümüzdeki yıllara hazır olacaksınız” diye konuşuyordu. Sözleri çok doğruydu ve yapılması gereken buydu. Ancak oyuncuların o günkü psikolojileri içinde Hocanın bu sözlerini idrak etmesi mümkün değildi. Eminim bugünkü Şenol Hoca, amaca yöne- lik çalışmaları neşeli hale getirip yine istediğini yapar, futbolcular da direnç göstermezdi. Şenol Güneş gelişime açık oldu- ğunu sonraki teknik direktörlük kariyerinde, gittiği her kulüpte yaptığı işlerle gösterdi. İzlandamaçını izleyince insanın aklına, bugünkü Şenol Güneş ol- saydı, Trabzonspor 1996’da şampi- yon olabilir miydi sorusu geliyor. Bunu şunun için söylüyorum; sahamızda oynadığımız İzlanda maçında bize yetecek bir puanı ge- tirecek oyunu kusursuz oynatacak taktiği ve motivasyonu Millî Takım’a vermişti Hoca… Karşılığını Avrupa Şampiyonası’na katılarak aldı. Bu başarıdan dolayı öncelikle Millî TakımTeknik Direktörü Şenol Güneş ve teknik ekibini, sahaya çıkan, verdikleri mücadele ve emekleri için oynayan oynamayan futbolcuları, emeği geçen görünür görünmez herkesi kutluyor, bizlere yaşattıkları ve yaşatacakları heyecan için teşekkür ediyorum. Yakalanan bu nesil, Avrupa Şampiyonası’nda harika işlere imza atacaktır. Şenol Hoca ile şampiyonluğu yakalaya- caklarına gönülden inanıyorum… Sadece tümmaçları aynı ciddiyetle oynasınlar. Yaşama sevinciniz hiç bitmesin. Sağlıkla kalın… İsmail Gökçek Tecrübe 144 145
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==