TamSaha 183. Sayı / Şubat 2020

Futbol sayesindekendisini tanıdı Tahmin edilebileceği gibi Rob, küçük yaşlardan itibaren kalabalık ve kao- tik ev ortamından ziyade mümkün mertebe sokaklarda olmayı tercih ediyordu. Üstelik sokakta kendisine bambaşka bir dünyanın kapılarının açılmasına vasıta olacak büyülü bir nesneyle de tanışmıştı. Böyle dediy- sek Alaattin’in sihirli lambasından falan bahsettiğimizi zannetmeyin, söz konusu nesne, meşin yuvarlak- tan başka bir şey değildi elbette. Ren- senbrink topun peşinden koştukça belki kendisini kaybediyordu. Belki de topun peşinden koştukça asıl ger- çek kendisini bulmaktaydı. Ne de olsa futbol oynarken evindeki, ailesindeki sorunları düşünmek zorunda kalmı- yor, bilhassa sahip olduğu harikulade hünerleri de her gün biraz daha fazla açığa çıkarıyordu. Rensenbrink doğduğunda, ailesi Amsterdam’ınmerke- zinin batı kısmında otur- maktaydı. Onun küçük bir çocuk olarak top koşturduğu ilk sokaklar da Batı Amster- dam’ın sokakları olmuştu. Böylesine yetenekli bir çocu- ğun, Hollanda gibi futbol altyapılarının hayli kuvvetli olduğu bir ülkede o yetenek- lerini sadece ara sokaklarda sergilemesi de elbette düşü- nülemezdi. Nitekimbir süre sonra kendisi Amsterdam’ın OVVO kulübünün altyapı- sında resmi futbol tedrisatından da geçmeye başlayacaktı. Kısa bir süre sonra ailesi Amsterdam’ın 15 kilometre kuzeyindeki bir belde olan Oostzaan’a taşın- dığında da Rensenbrink, Oostzaan’ınmahallî kulübü olan ETC altyapısında futbol eğitimine devam edecekti. Öte yandan her şeyden kaçıp futbola sığınan bir çocuk olması, okula karşı herhangi bir ilgi de duymamasına neden olacaktı ve zorunlu eğitim süresinin dolmasının ardından da okulu bırakma kararı alacaktı. Ne var ki ailesininmaddi açıdan rahat bir durumda olmaması, onun tamamen futbola odaklanmasına da engeldi. Okulu bıraktığı esnada babası onun bir zanaat öğrenmesinin şart oldu- ğunu düşünecek ve Rensenbrink, zamanının çoğunu bir marangoz atöl- yesinde çıraklık yaparak geçirmeye başlayacaktı. Bir bakıma futbolculuk kariyeri de daha başlamadan bitme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Neyse ki Rensenbrink futbola da vakit ayırmaktan geri kalmayacaktı. Delikanlılık çağına geldiğinde de DWS kulübünün altyapısına geçecekti. Girişte de belirtildiği üzere bu kulüp Amsterdam’da Ajax’ın gölgesinde kalmıştı belki ama neticede yarım asrı aşkınmazisi olan köklü bir kulüptü ve yaklaşık 10 yıldır da Eredevisie’de mücadele etmekteydi. Dolayısıyla genç bir futbolcu adayının profesyonellik yolunda doğru adres olabilecek bir kulüptü. Hatta Rensenbrink altyapıdaki son yılına girmekteyken, yani 1964’te, DWS Eredivisie’de şampiyonluğa dahi ula- şacaktı. 1965-66 sezonuyla birlikte de Rensenbrink’in hayalleri nihayet gerçek olacaktı. Kendisi DWS’nin A takımına yükselmişti ve artık kısa süre içinde hızla yükseleceği profes- yonel futbolculuk kariyeri başlıyordu. Klasik sol açıklardan farklıydı Rensenbrink çok etkili bir sol ayağa sahipti. Haliyle iyi bir top tekniğine de sahipti. Sürat- liydi de… Ve belki daha da önemlisi, oyunu okuması ve sezgileri muazzam seviye- deydi, tabiî son vuruşları da... İlk üç özellik sayesinde kendisi sol açıkmevkiinde tercih edilen bir isim ol- muştu. Ancak altını çizdiği- miz son üç özellik nedeniyle de sol kanatta sık sık ken- dini unutturup bir anda ceza sahası içinde bitivermesi ve akabinde topla buluştu- ğunda da fileleri havalandır- makta zorlanmaması, onu klasik sol açıklardan daha farklı kılmaktaydı. Bu sa- yede topu getirip santrfora servis yaptığı kadar kendisi de doğrudan skor üreten bir isim olacaktı, hatta yeri gel- diğinde skorerlikte servis yaptığı santrforları bile geride bırakacaktı. Tabiî bu golcülük, DWS for- ması altında sahalara çıktığı ilk andan itibaren kendisini göstermeyecekti. Genç oyuncu ilk iki sezonunda önce dört, sonra beş kez ağları sarsmıştı. Neticede henüz toydu ve bir yıl evvel şampiyon olmuş bir takımda da 18 yaşındaki bir ismin birdenbire skor liderliğine soyunması pek olası değildi. 1967-68 sezonundaysa Rensenbrink 10 kez gol sevinci yaşa- yarak ligin kendi yaş grubundaki en etkili isimlerinden birine dönüşmeye başladığını gösteriyordu. Bu sayede Hollanda Millî Takımı’nın Alman ça- lıştırıcısı Georg Kessler’in de dikkatini çekecek ve Portakalların 30 Mayıs 1968’de Rotterdam’da İskoçya ile yaptığı özel maçta millî formayı ilk kez sırtına geçirecekti. Ancak Rensenbrink adına millî takım hususunda bir tür talihsizlik söz konusuydu. Zira kendisiyle aynı jene- rasyondan olan Johan Cruyff kariye- rine çok daha parlak bir giriş yapmış ve ondan evvel millî takıma yüksel- mişti. Cruyff’unmillî takımda ağırlıklı olarak tercih edildiği bölge de forve- tin soluydu. Dolayısıyla da Rensen- brink, millî takımkariyerinin ilk yıllarında ilk on bir oyuncusundan ziyade Cruyff’un yedeği olarak düşünülecek ve bu nedenle de fazla oynama şansı bulamayacaktı. 1968-69 sezonunda DWS forması al- tında ligde bu kez 15 kez ağları sarsan Rensenbrink gitgide olgunlaştığının sinyallerini vermekteydi. Tabiî o nok- tadan sonra DWS’de daha fazla devam etmeyeceği de barizdi. Millî takımda arkasında kaldığı Cruyff, Ajax’ta oynadığından, Amsterdam içinde bir yer değiştirme kendisi için pekmümkün gözükmese de söz ko- nusu sezonda Eredivisie’de şampi- yonluğa ulaşan Feyenoord aslında Rensenbrink için biçilmiş kaftan sayılırdı. Şöyle anlatalım; Feyenoord, bir sonraki sezon Şampiyon Kulüpler Kupası’nı Hollanda’ya getiren ilk takım olduğunda, final maçındaki ilk on birinde takımın en yaşlı saha içi oyuncusu olan Coen Moulijn sol açık mevkiinde görev yapıyordu ve ken- disi Rensenbrink’ten 10 yaş büyüktü. Moulijn, Feyenoord için sembol oyun- culardan biriydi ama yolun sonuna yaklaştığı da bir gerçekti. Nitekim Rensenbrink’in 15 gol attığı sezonda kendisi dört gol atabilmişti. Eğer Fe- yenoord Rensenbrink’i transfer etmiş olsaydı, belki ilk yıl selef ile halefi arasında tatlı bir rotasyon yaşanacak, sonrasında da devir teslim töreni gerçekleştiğinde Rotterdam ekibi sol açıkmevkii için 10 yılını daha garanti altına alacaktı. Belçika macerası başlıyor Ancak nedense o esnada böyle bir girişim olmadı. Bu da 1969 yazında Hollanda’nın Vitesse kulübünden ayrılıp Belçika’da Club Brugge’nin başına geçen teknik direktör Frans de Munck’un ekmeğine yaş süre- cekti. Zira kendisi bir süredir Rensenbrink’i hayranlıkla takip etmekteydi ve Brugge’nin başına geçtiğinde de transferini ilk istediği isimgenç sol açık olmuştu. Ajax ve Feyenoord’da oynamadığı müddetçe Hollanda’da daha fazla kalmasının kendisine yaramayacağını düşünen Rensenbrink de Club Brugge’nin ona daha fazla fırsat sunabileceğine ikna olmuştu. Hemyeni adresi de sadece birkaç saat uzaklıkta olacak, ayrıca dil sorunu da çekmeyecekti. Bunun sonucunda Brugge, 450 bin gulden karşılığında Rensenbrink’i renklerine bağlayacaktı. Club Brugge’de iki sezon geçirecek olan Rensenbrink, bunların ilkinde ligde 10 gol atarken ikincisindeyse gol sayısını 14’e çıkartacaktı. Fakat Brugge, iki sezonda da Standard Lie- ge’in az farkla gerisinde, ikinci sırada kalarak şampiyonluğu kaçırmıştı. Rensenbrink’in kariyerinin ilk kupa- sıysa, mavi-siyahlı ekipteki henüz ilk sezonunda gelmişti. Belçika Kupası finalinde Daring de Bruxelles’i 6-1 mağlup eden Rensenbrink ve arka- daşları, kupayı Brugge’ninmüzesine taşımışlardı. Bu sezon ayrıca Brugge’nin Fuar Şehirleri Kupası’nda Macaristan’dan Ujpest ile oynadığı ve 5-2 kazandığı bir maç da Rensen- brink’in hayat hikâyesinde ilginç bir yer tutacaktı. Maçta sol kanattan sinsi sinsi ceza sahasına sokulup iki gol atan Rensenbrink’i anlatmak için Ujpest’in teknik direktörü Lajos Baroti “yılan adam” tâbirini kullana- caktı. Oyun stilini pek güzel tarif ettiğinden olsa gerek, bu söz o gün- den sonra adeta Rensenbrink’in üstüne yapışıp kalacak ve lâkabı haline gelecekti. Rensenbrink’in Brugge günleriyse 1971 yazında sona erecekti. Hemde hayli ilginç bir şekilde. Rensenbrink, Brugge’ye transfer olmadan önceki sezon, yani 1968-69 sezonunda Brugge yönetiminde yer alan futbol adamı Constant Vanden Stock, 1969’da buradan ayrılıp Anderlecht’in yönetiminde görev almaya başlamış, 1971’deyse Brüksel ekibinin başkanlı- ğına seçilmişti. Kendisinin Brug- ge’den ayrılmasının ardından takıma katılan Rensenbrink’in performan- sıysa Vanden Stock’un hep aklına ta- kılmaktaydı. Belli ki başarılı sol açıkla ilk etapta yollarının kesişmemiş olmasına hayıflanmaktaydı. Öte yan- dan Vanden Stock, Anderlecht’in başkanı olduğunda takımın teknik 104 105

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==