TamSaha 183. Sayı / Şubat 2020

Hagi’nin kariyeri için değil, Türk futbol tarihi için de en büyük dönümnoktalarından biri yaşanı- yordu. Rumen yıldız, Avrupa futbolunu takip eden çoğu kişiyi şaşırtarak Galatasaray’a imzayı atmıştı. Açıkçası Hagi, Türkiye’ye ilk geldi- ğinde ülkemizde bile onun hak- kında az çatlak ses çıkmamıştı. Birçok kişi 31 yaşında ve son iki sezonunda fazlaca maç oynamamış bir oyuncunun Türkiye’ye emekli- liğe geleceğini öne sürerek bu transferi eleştiriyordu. Bu düşün- cede olanların yanıldıklarını görmeleri içinse çok beklemeleri gerekmeyecekti. İmzayı attıktan sadece 10 gün sonra, Vanspor dep- lasmanında sarı-kırmızılı forma ile ilk ligmaçına çıkan Hagi, takımı 2-1 galip gelirken iki gole birden imza- sını atıyordu. Bir hafta sonraysa Ali Sami Yen Stadı’nın tribünlerini ilk defa selamlayan yıldız oyuncu, Trabzonspor ile oynanan ligin ikinci hafta karşılaşmasında da frikikten fileleri havalandırarak takımına 1-0’lık bir galibiyet daha armağan ediyordu. Hagi, sezon genelinde de ligde 14 gol kaydedecek, en az bir o kadar da asist yapacak ve Galata- saray’ın elde edeceği şampiyonlu- ğun belki de baş mimarı olacaktı. Hagi’li Galatasaray bir sonraki se- zonda da Türkiye’de üst üste ikinci şampiyonluğunu elde ederken, Şampiyonlar Ligi’ndeyse pek aradı- ğını bulamıyor; Borussia Dortmund, Parma ve Sparta Prag’ın olduğu grupta son sırada kalıyordu. Haziran ayına gelindiğindeyse Hagi, Romanya Millî Takımı’yla birlikte üçüncü ve son Dünya Kupası mace- rasını yaşayacaktı. Fransa’daki turnuvada ilk turda İngiltere, Ko- lombiya ve Tunus’a rakip olan Hagi ve arkadaşları, yedi puan toplaya- rak bir kez daha bu aşamayı lider geçmeyi başaracaklardı. Ancak ikinci turda rakip oldukları Hırva- tistan karşısında Romanya, Davor Suker’in penaltıdan attığı tek gole teslimoluyor ve 1-0’lıkmağlubi- yetle turnuvaya veda ediyordu. 1998-99 sezonu, Hagi’li Galatasa- ray’ın Avrupa’da da ses getirmeye başladığını gösteren bir sezon ola- caktı. Şampiyonlar Ligi’nde Juven- tus, Athletic Bilbao ve Rosenborg ile zorlu bir gruba düşen Galatasaray, şansını son ana kadar sürdürdüğü grupta favori Juventus’a yenilme- miş ve toplamda sekiz puan alarak kendisine ikinci sırada yer bul- muştu. Athletic Bilbao karşısında son dakikada kazanılan 2-1’lik maçta Hagi’nin on sekizin köşesin- den yakın doksana attığı harika galibiyet golüyse sezonun en unu- tulmaz enstantanelerinden biri ni- teliğindeydi. Ancak o günkü statüye göre sarı-kırmızılılar altı grubun en iyi iki ikincisinden biri olamadığı için Avrupa defterini kapatmak zorunda kalmıştı. Yurt içindeyse Galatasaray üst üste üçüncü lig şampiyonluğunu elde etmiş, ayrıca Türkiye Kupası’nı da müzesine götürmüştü. Galatasaray’la gelen Avrupa zaferleri Hagi’nin Türk futbolu açısından da ölümsüz bir figüre dönüştüğü sezonsa hiç kuşkusuz 1999-2000 sezonuydu. Avrupa macerasına Şampiyonlar Ligi’nde Chelsea, Milan ve Hertha Berlin’le aynı grupta başlayan Galatasaray, kendi evinde Chelsea’ye farklı kaybettiği dör- düncümaçının ardından bir puanla grupta son sıradaydı ve büyük bir hayal kırıklığıyla da karşı karşıya kalmak üzereydi. Ancak Galatasa- ray son iki maçında önce Hertha Berlin’i deplasmanda 4-1, ardından da Milan’ı İstanbul’da 3-2 mağlup ederek grubunu üçüncü sırada tamamlıyor ve o yıl uygulanmaya başlanan statü gereği yoluna UEFA Kupası’nda devam etme hakkını kazanıyordu. Burada ilk önce Bologna engelini 1-1 ve 2-1’lik skorlarla aşan Galatasaray, ardın- dan henüz üç yıl önce Şampiyonlar Ligi’ni kazanmış olan Borussia Dortmund ile eşleşmişti. Deplas- mandaki ilkmaçta Hagi yine hari- kulade bir gol atarken Galatasaray 2-0 galip geliyor, İstanbul’daki rövanştaysa rakibini golsüz bera- berliğe razı eden sarı-kırmızılılar böylece çeyrek finaldeki yerini alıyordu. Bu turdaysa rakip, önceki sezon Kupa Galipleri Kupası’nda final oynamış olan Mallorca’ydı. İspanyol ekibi belki eşleşmenin favorisi olarak görülüyordu ama Galatasaray, daha deplasmandaki ilkmaçta 4-1’lik olağanüstü bir galibiyet elde ederek turu erkenden garantiliyordu. Galatasaray ikinci maçı da 2-1 kazanınca sarı-kırmızılı ekiple final arasında artık sadece tek bir engel kalmıştı. O tek engelin adıysa, o sezon Premier Lig’de de hayli iyi bir performans ortaya koymakta olan Leeds United’dı. Galatasaray, güçlü rakibi önünde İstanbul’daki ilkmaçı 2-0 kazanıp büyük bir avantaj elde etmişti belki ama bumaçtan evvelki gece Taksim’de çıkan olay- larda iki İngilizin bıçaklanıp öldürül- mesi bir anda İngiltere’de sanki bu meşum cinayetin sorumlusu Galatasaraylı sporcularmış gibi sakat bir algı yaratılmasına ve bunun üzerinden de ortamın gerimgerim gerilmesine yol aç- mıştı. O yüksek tansi- yon altında Leeds’teki rövanşın nasıl geçece- ğiniyse kimse kestire- miyordu. Ancak Hagi, söz konusu karşılaş- manın henüz beşinci dakikasında penaltı- dan Galatasaray’ı 1-0 öne geçirerek Leeds cehenneminin bir anda buz kesmesini sağlayacaktı. Sonra- sında Leeds skoru eşitlese de Galatasaray devrenin bitimine doğru Hagi’nin başlattığı kontra- takta 2-1 öne geçerek işi büyük ölçüde bitirecek, maçtan da 2-2’lik beraberlikle ayrılarak finale kalmayı başaracaktı. 17 Mayıs 2000 tarihinde Kopen- hag’ın Parken Stadı’nda oynanan fi- nalse bilhassa Hagi açısından hayli dramatikti. Arsenal karşısındaki maçta Galatasaraymüthiş bir mü- cadele ortaya koyuyor ve oyundaki denge bir türlü bozulmuyordu. Hal böyle olunca da 90 dakika gol- süz sona ermiş ve uzatmalara ge- çilmişti. Bu bölüme geçildikten dört dakika sonraysa Hagi, Arsenal kap- tanı Tony Adams ile girdiği bir ikili mücadelede sinirlerine hâkim ola- mayıp rakibine vurunca kırmızı kartla oyundan ihraç edilecekti. Eğer sonrasında sarı-kırmızılılar kupaya ulaşamamış olsaydı, Gala- tasaray ve Türk futbolu tarihi anla- tılırken kendisi bir kahramandan ziyade tartışmalı bir figür olarak bile anılabilirdi. Ancak golsüz eşitlik 120 dakika sonunda da bozulmaz- ken kupayı alacak tarafı belirlemek penaltı atışlarına kalıyor ve kaderin cilvesine bakın ki Galatasaray’a kupayı getiren son penaltıyı da Hagi’nin sadece vatandaşı değil, o dönemde aynı zamanda bacanağı da olan Gheorghe Popescu gole çe- viriyordu. Böylece Galatasaray, Türk futbolunda Avrupa’da kupa kaza- nan ilk ve şu ana kadarki tek takım, Hagi de o başarının en büyük kah- ramanlarından biri olarak kayıtlara geçiyordu. Yurt içindeyse lig ve kupada bir kez daha duble yapan sarı-kırmızılılar, üst üste dört şam- piyonluk elde ederek ayrı bir rekora imza atmıştı. Hagi ve arkadaşlarının Avrupa başarısı bu kadarıyla da sınırlı kalmayacaktı. Üç ay sonra sırada, Monaco’da Şampiyonlar Ligi şampi- yonu Real Madrid’e karşı oynana- cak olan UEFA Süper Kupa maçı vardı. Hagi, 13 yıl önce aynı sahada Steaua formasıyla Dinamo Kiev’e karşı bu kupayı kazandığında henüz 22 yaşında toy bir yıldızken artık futbol hayatının son döneme- cini de geride bırakmak üzere olan bir büyük ustaydı. Onun gibisine de kariyerinin sonunda bu kupayı, hazır fırsat çıkmışken bir kez daha kazanmak yakışırdı. Nitekim 25 Ağustos 2000 tarihindeki maçta Galatasaray, yeni transferi Jardel’in biri altın gol olmak üzere attığı iki golle dev rakibini 2-1 mağlup ediyor ve Hagi de bu sayede muhteşem başarılarla dolu futbolculuk kariyerinin son büyük kupasını kucaklamış oluyordu. 2000-2001 sezonuysa Hagi’nin büyük renk kattığı futbol dünyasına veda sezonuydu. Galatasaray, onun liderliğinde Şampiyonlar Ligi’nde bu kez çeyrek final oynayarak bir büyük başarıya daha imzasını ata- caktı. Ancak ligdeyse dört yıllık şampiyonluk serisi, ezeli rakip Fenerbahçe’nin araya girmesiyle son bul- muştu. Hagi ise sarı-kır- mızılı formayla son resmi maçına, 26 Mayıs 2001 tarihinde Ali Sami Yen Stadı’nda Trabzonspor karşısında çıkmış ve futbolseverlere iki golle veda etmişti. Hagi, 2001’de futbolu bı- rakmasının ardındansa aralıklarla giriştiği teknik adamlık deneyimlerinde ilk başlarda pek de beklediğini bu- lamadı. Bu süreçte iki kez Galatasa- ray’da olmak üzere Romanya Millî Takımı, Bursaspor, Steaua ve Poli- technica’da görev yapan Hagi’nin kayda değer tek başarısı, 2005’te Galatasaray’la kazandığı Türkiye Kupası’ydı. Hagi 2014 yılına gelindi- ğindeyse, beş yıl evvel Köstence’de kendisi tarafından kurulan ve aynı zamanda başkanlığını da yaptığı Viitorul takımında teknik adamlığa yeniden soyunuyor ve bu yeni dönemde ciddi başarılar da yakala- maya başlıyordu. 2016-17 sezo- nunda Viitorul’u tarihinin ilk Romanya şampiyonluğuna taşıyan Hagi, geçen sezondaysa takımına Romanya Kupası’nı kazandırmayı başardı. 83 82

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==