TamSaha 186. Sayı / Mayıs 2020

sert şutun ağlarla buluşması üze- rine skor bir anda 3-1’e gelmişti. Fransızlar artık kendilerini finalde görüyordu. Lâkin unuttukları bir şey vardı ki o da son düdük çalma- dığı müddetçe Almanların her zaman söyleyecek bir sözü oldu- ğuydu. Nitekim 102’de Karl-Heinz Rummenigge ile umutlanan Almanlar, 108’de Klaus Fischer’in enfes röveşatasıyla 3-3’ü buluyor ve böylece finalisti belirlemek, seri penaltı atışlarına kalıyordu. Fransa, her ne kadar ilk üçer penaltı sonra- sında Stielike’nin atışını Ettori’nin kurtarması sayesinde avantaj ya- kalamış olsa da sonrasında Six ve Bossis ile iki atıştan yararlanama- yacak, bunun neticesinde de finale yükselen taraf Federal Almanya olacaktı. Fransa, bumaçın yorgun- luğu ve moral bozukluğunun etki- sini sadece iki gün sonra oynanan üçüncülükmaçında da fazlasıyla hissedecek ve bumüsabakada da Polonya’ya 3-2 mağlup olarak tur- nuvayı dördüncülükle kapatacaktı. Sihirli kareye son rötuşlar Yine de yıllar sonra bir Dünya Kupası’nda yarı final oynanması, Fransa adına hayli olumlu bir gelişmeydi. Bu sayede Hidalgo da yeniden önemli bir krediye sahip olmuştu ve Fransa’nın, ev sahipli- ğini de üstlendiği 1984 Avrupa Şampiyonası’nda takımın başında yine o yer alacaktı. Fransa, ev sa- hipliğinden ötürü turnuvaya doğru- dan katılıyordu. Turnuvaya kadar olan yaklaşık iki yıllık bu süre zarfındaysa Hidalgo, 1982 Dünya Kupası sırasında geliştirdiği bulu- şuna son şeklini vermeye çalışı- yordu. Sihirli karenin 1982 sürümü iki merkez, iki de ofansif orta saha- dan oluşmaktaydı ve bu, hücumda büyük bir akıcılık yaratsa da defan- sif açıdan birtakım zafiyetleri bera- berinde getirmekteydi. Hidalgo, Platini’nin yanındaki diğer ofansif orta saha Genghini’den feragat ederek defansif meziyetleri daha ön planda olan Luis Fernandez’i sa- vunmanın önüne yerleştirecek ve 4-1-2-1-2 şeklinde de ifade edilebi- lecek bir şablon oluşturacaktı. Hücumda Platini’nin daha fazla ini- siyatif alması halinde bu düzenin çok daha dengeli ve etkili olacağını düşünmekteydi. NitekimPlatini de hocasının bu güvenini boşa çıkar- mayacaktı. Fransa, ev sahipliğini üstlendiği Av- rupa Şampiyonası’nın ilk turunda Danimarka, Belçika ve Yugos- lavya’nın rakibi olmuştu. Dani- marka ile oynanan ilkmaç uzun süre kafa kafaya gitse de sonlara doğru gitgide artan Fransız baskısı dakikalar 78’i gösterirkenmeyve- sini veriyor ve yarımyuvarlak içinde topu önünde bulan Platini’nin yerden düzgün bir plaseyle ağları havalandırmasıyla da Fransa saha- dan 1-0’lık galibiyetle ayrılıyordu. Bir sonraki Belçika maçındaysa Hi- dalgo, Platini-Giresse-Tigana-Fer- nandez dörtlüsüne Genghini’yi de eklemiş ve zamanının çok ötesinde bir oyun kurgusuyla sahaya çık- mıştı. Belirgin bir kanat oyuncusu olmayan bu 3-5-2 denemesi iyi de sonuç verecek ve Platini’nin hat-trick yaptığı mücadeleyi Horozlar 5-0 kazanacaktı. Diğer gollerse Giresse ve Fernandez’den gelmişti. Gruptaki son Yugoslavya maçı da benzer düzende oynanır- ken tek değişiklik, Genghini’nin ye- rine Jean-Marc Ferreri’nin sahada yer almasıydı. Fransa, Platini’nin turnuvada üst üste ikinci hat- trick’ini yapmasıyla bumaçı da 3-2 kazanıyor ve böylece kayıpsız bir biçimde grubunu lider tamamlaya- rak adını yarı finale yazdırıyordu. Fransa’nın yarı finaldeki rakibiyse, ilk kez bu turnuvaya katılmış olan Portekiz’di. Hidalgo, son iki grup maçındaki beşli orta saha deneme- lerinin aksine bumaçta yine Pla- tini-Giresse-Tigana-Fernandez dörtlüsüyle oyuna başlarken, Av- rupa Şampiyonalarında görülmüş en keyifli mücadelelerden birine sahne olan karşılaşmada ilk gol 24. dakikada Fransa’dan geliyor ve Jean-François Domergue, frikikten attığı golle takımını 1-0 öne geçiri- yordu. Maç, uzun süre bu skorla devam etse de 74. dakikaya gelindi- ğinde sol kanattan Chalana’nın yaptığı ortaya ceza alanı içinde Jor- dao çok iyi yükselerek kafayı vuru- yor ve Joel Bats’ın üzerinden aşan topun yakın doksana takılmasıyla da Portekiz beraberliği yakalıyordu. 90 dakikanın 1-1’lik eşitlikle ta- mamlanması sonrasında geçilen uzatmalardaysa 97. dakikada Cha- lana bu kez sağ taraftan hareketle- niyor, Domergue’den sıyrıldıktan sonra da topu arka direğe kesi- yordu. O noktada yine Jordao vardı ve golcü oyuncunun volesinde top yere çarpmasının ardından önce bir havalanacak, ardından da uzak köşeden ağlarla buluşacaktı. Portekiz 2-1 öne geçmişti. Fransa’nın ilk golünü kaydeden fakat takımının yediği ikinci golde hatası bulunan Domergue, 115. da- kikada bir kez daha devreye girerek maçtaki ikinci golünü atarken skor 2-2’ye geliyor, müsabakanın penal- tılara gitme ihtimali de hayli kuv- vetleniyordu. Ancakmaç boyunca istediği golü bir türlü bulamayan Platini, 119. dakikada sahneye çıka- rak bu turnuvanın onun adıyla anı- lacağını bir kez daha kanıtlayacaktı. Tigana’nın aut çizgisine kadar sürüklediği ve altıpas önüne doğru çıkardığı topa son dokunuşu yap- makta zorlanmayan Platini, takımı- nın 3-2’lik galibiyetle finale çıktığını ilân ediyordu. Tarihi zafer ve zirvede emeklilik Fransa, tarihinde ilk kez büyük bir turnuvada final oynayacaktı. Karşı- larındaysa 20 yıl evvel bu turnuvayı kazanmış olan İspanya vardı. Hi- dalgo, Portekiz maçında olduğu gibi yine orta saha tercihini sihirli kare- nin son sürümünden yana kullanır- ken İspanyolların başa baş bir oyun ortaya koymalarıyla maçın ilk yarısı klasik bir orta alanmücadelesi şek- linde geçiyordu. Golsüz sona eren bu devrenin ardından ikinci yarı başladığında da oyunun gidişatında pek değişen bir şey olacak gibi görünmüyordu. Ancak ne olduysa 56. dakikada oldu. Bernard Lacombe’un yarım yuvarlak üzerinde düşmesi sonu- cunda kazanılan serbest atışta Platini, çoğu zaman yaptığı gibi topu barajın üzerinden aşırtmak- tansa bu sefer barajın yanından geçirerek kaleci Luis Arconada’nın kapattığı köşeye gönderdi. Aslında Platini’ye yakışmayacak cinsten zayıf bir vuruştu bu. Zaten Arco- nada da topu kucaklamak için ra- hatça eğilmişti. Fakat Arconada’nın topun üzerine eğilmesinin ardından birden top bahtsız kalecinin koltuk altından fırlayarak kaleye doğru yöneldi. Arconada doğrulup son bir hamle yapmaya çalıştıysa da artık top gol çizgisini geçmişti. Stattaki on binler de televizyonları başın- daki milyonlar da o topun, kalecinin kontrol etmiş gibi göründüğü bir esnada nasıl aniden kaleye yöneldi- ğini anlayamamıştı. Sanki melekler bumaçta Fransa’nın yanındaydı ve topu Arconada’nın kolunun altından da onlar çekip çıkarmıştı. İspanyollar böylesine sıra dışı bir golle geriye düşmeleri neticesinde moralman çöküverince, Fransızlar gol öncesine göre nispeten daha rahat oynamaya başladı. Son daki- kada da Tigana kendi yarı saha- sında kaptığı topu rakip yarı sahaya taşıdıktan sonra İspanyol defansı- nın arkasına sarkan Bellone’a çok güzel bir servis yapıyor ve Bellone da topu biraz sürdükten sonra Arconada’nın üzerinden aşırtarak skoru tayin eden golü atıyordu. Böylece mücadeleden 2-0’lık galibi- yetle ayrılan Fransa, tarihinin ilk Avrupa şampiyonluğuna ve 1958’deki dünya üçüncülüğünden beri de en önemli başarısına ulaş- mış oluyordu. En başta da dediğimiz gibi, turnuvadaki beş maçta dokuz gole imzasını atarak tüm zamanla- rın en büyük solo performansların- dan birini sergileyen Platini kuşkusuz bu başarıdaki görünen en büyük kahramandı ama Fransa orta sahasında Platini ile birlikte Gi- resse, Tigana ve Fernandez gibi üst düzey oyuncuları bir arada kullana- bilen ve takımına hayli akıcı ve po- zitif bir futbol oynatan Hidalgo’nun da bu başarıdaki payı son derece büyüktü. Hidalgo, bu tarihi başarının ardın- dansa belki de zirvede bırakmak gerektiğini düşünerek, henüz 51 ya- şında olmasına rağmen görevini yardımcısı Henri Michel’e devrede- cek ve millî takımlarla ilgili federas- yon bünyesinde idari bir pozisyona geçmeyi tercih edecekti. 1986’dan 1991’e kadar Marsilya kulübünün futbol direktörlüğünü de üstlenen Hidalgo, sonrasındaysa tercihini tam zamanlı emeklilikten yana kullanmış ve sadece ara sıra televizyonlardaki futbol programla- rında yorumcu olarak boy göster- mişti. 41 40

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==