TamSaha 188. Sayı / Temmuz 2020

Libero: Klaus Augenthaler Franz Beckenbauer, günümüzde bile “li- bero” dendiği zaman akla gelen ilk isim… Bumevkiin böylesine üstad-ı azamı olmuş bir kişinin takımına seçeceği liberonun kalitesi de pek sorgulanmaz herhalde… Futbolculuğuna Beckenba- uer’dan Bayern savunmasının gerisinde bayrağı devralarak başlayan Augentha- ler, selefi kadar olağanüstü yetenekli değildi belki ama bir tank gibi ağır olma- sına karşın her zaman en doğru yerde pozisyon alma- sıyla ve topu oyuna çok iyi sokmasıyla bir liberodan istenen başlıca vazifeleri kusursuz yerine getirmek- teydi. Üstelik zaman zaman uzaktan çektiği sert şut- larla rakip kaleler için de önemli bir tehdit oluyordu. Kaleci: Bodo Illgner Finalde kaybedilen önceki iki Dünya Kupası’nda kaleyi koru- yan Toni Schumacher’in halefi olan Illgner de tıpkı Schumac- her gibi Köln forması giyen bir isimdi. 23 yaşında dünya şam- piyonu olarak bu kupayı kaza- nan en genç kaleciler arasına giren Illgner uzun boyuna rağ- men etkili refleksleriyle dikkat çekmekteydi. Sonraki yıllarda Real Madrid forması da giyen Illgner, 1990 Dünya Kupası’nda takımının en güven veren isimlerinden biriydi. Sol Bek: Andreas Brehme Sa# Bek: Thomas Berthold Franz Beckenbauer’ın 3-5-2 düze- ninde turnuvaya stoper olarak başla- mıştı. Grupmaçlarında Buchwald orta sahada oynarken sağ kanatta da Stefan Reuter görev yapıyordu. Ancak ikinci turdaki Hollanda maçıyla bir- likte Beckenbauer, Berthold’u sağ ta- rafa çekecekti. Reuter kadar hücuma destek vermiyordu belki ama Federal Almanya savunmasının sağ tarafını adeta trafiğe kapatmıştı. O dönemRoma’da oynamakta olan Berthold, daha sonraları Bayern Münih ve Stuttgart formaları da giyerken 36 yaşında ülkemize de şöyle bir uğramış ve futbolu bırakmadan evvel kısa süreli bir Adanaspor macerası da yaşamıştı. Stoper: Jürgen Köhler 1990’larda dünyanın en iyi sa- vunmacılarından biri olanKöh- ler, özellikle adammarkajındaki ustalığıyla namsalmıştı. İri fizi- ğine rağmen ayakları çok çabuk olduğu içinmarke ettiği hızlı for- vetler karşısında bile nadiren zor duruma düşüyordu. Dünya şam- piyonluğunu yaşadığı sırada Bayern forması giymekte olan Köhler, sonraları Juventus ve Dortmund’da da top koştura- caktı. Kendisi futbol dünyasında dünya, Avrupa ve Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu bulunan ender isimlerden biri. Bir sol bek bir turnuvanın kaderi üzerinde normalde ne denli etkili olabilirse, Brehme 1990 Dünya Ku- pası’nın gidişatına bunun en az iki katı etkide bulunmuştu. Hollanda ile oynanan kritikmaçta harika bir gol atan, İngiltere ile oynanan yarı finalde önce 1-1 biten normal sürede frikikten fileleri havalandıran, ar- dından seri penaltılarda da topu 0 ağlara gönderen Brehme, finalde de şampiyonluğu getiren golü yine penaltıdan kaydetmeyi başarmıştı. Başarılı oyuncu, ayrıca grupmaçlarında iki de asist yapmıştı. Tabiî bunları yaparken savunmada da rakiplerine hiç göz açtırmamıştı. Stoper: Guido Buchwald Gerektiğinde stoper, gerekti- ğinde de defansif orta saha ola- rak görev yapabilen Buchwald, şampiyon Federal Almanya kadrosu içinde en uzun boylu oyuncu olmasa da en kalıplı duran isimdi. Görüntüsü bile ra- kibe korku salmaya yetecek bir savunma canavarıydı. Kariyeri- nin zirvesine de 1990 Dünya Kupası finalinde, rakibinin en büyük silahı olan Diego Marado- na’yı başarılı bir şekilde marke etmesiyle çıktı. Hatta bu başarısı sayesinde o dönem lâkabı “Diego” olmuştu. Federal Almanya’da futbol henüz amatör statüdeydi ve tek bir ulusal ligden ziyade, bölgesel ligler çerçeve- sinde oynanmaktaydı. Öte yandan Avrupa’daysa dört yılı aşkın bir süre- dir Macaristan fırtınası esiyordu. Macarlar bu süre zarfında yenilgi yüzü görmedikleri gibi, çıktıkları çoğumaçtan farklı skorlarla galip ayrılıyorlardı ki İngiltere’ye karşı elde ettikleri 6-3 ve 7-1’lik galibiyetler bunların enmeşhurlarıydı. Hâliyle Fe- deral Almanya’dan Dünya Kupası’nda herhangi bir başarı beklenmiyordu. Zaten o turnuvaya dair tek beklenti, Macarların şampiyonluğuydu. Hatta iki ekip turnuvanın ilk tur gruplarında karşılaştığında Macaristan’ın saha- dan 8-3 galip ayrılmasıyla bu görüş iyice kuvvetlenecekti. Ne var ki turnuva sonunda futbolse- verler, Dünya Kupalarında görülmüş en sürpriz neticelerden biriyle karşı karşıya kalacaktı. İlk turda Macaris- tan’ın ardından grubunu ikinci sırada bitirerek kalifiye olan Almanlar, son- rasında Yugoslavya ve Avusturya’yı saf dışı bırakarak finale gelmiş, finalde tekrar Macarlara rakip olmuş ve bumücadeleden de karşılaşmanın başlarında 2-0 yenik duruma düşme- lerine karşın 3-2’lik galibiyetle ayrıla- rak şampiyonluğa uzanmışlardı. Elde edilen neticeye Almanlar bile öylesine şaşırmıştı ki final maçı Alman futbol literatürüne “dasWunder von Bern” yani Bernmucizesi olarak geçecekti. Ancak sonuç ne denli mucizevi olursa olsun, tek bir gerçeğe işaret ediyordu, o da artık futbol dünyasının yeni bir süper güce “merhaba” deyişiydi. Federal Almanya, bu büyük zaferin ardından her Dünya Kupası’na katıl- mayı başaracak ve bu turnuvaların çoğunda da zirveyi zorlayacaktı. 1966’da ikinci kez finaldeydiler ancak bu kez ev sahibi İngilizlere uzatma- larda 4-2 mağlup olarak ikincilikle yetineceklerdi. 1970’te üçüncü olma- larının ardındansa 1974’te, belki de tarihlerinin en iyi kadrosuyla (Franz Beckenbauer başta olmak üzere Gerd Müller, Sepp Maier, Paul Breitner, Uli Hoeness, Wolfgang Overath gibi yıl- dızlara sahiplerdi) ikinci dünya şam- piyonluklarını elde ediyorlardı. Ayrıca bu jenerasyon 1972’de Avrupa şampiyonu olmuş, 1976’daysa üst üste ikinci Avrupa şampiyonluğunu, penaltı atışları neticesinde kaçırmıştı. Söz konusu jenerasyon, 1980’lerle birlikte yavaş yavaş yerini yeni bir kuşağa bırakıyordu. Hatta dünya ve Avrupa şampiyonlukları yaşayan takımın teknik direktörü Helmut Schön de emekli olarak bayrağı yardımcısı Jupp Derwall’e teslim etmişti. Federal Almanya, 1980 Av- rupa Şampiyonası’na yeni bir yapı- lanmayla katılırken bu turnuvada da şampiyonluğa ulaşacaktı. İki yıl sonraki Dünya Kupası’ndaysa Derwall’in öğrencileri finale kadar gi- decekler fakat son düzlükte İtalya’ya takılacaklardı. 1984 Avrupa Şampiyonası’nda grup- tan çıkılamamasının ardındansa Derwall görevi bırakmış, yerineyse Franz Beckenbauer getirilmişti. Beckenbauer ile katıldığı ilk büyük turnuva olan 1986 Dünya Kupası’nda yine finale çıkan Federal Almanya, bu sefer Maradona’lı Arjantin’e diş geçiremiyor ve yine ikinci oluyordu. Kendi evinde düzenlenen 1988 Av- rupa Şampiyonası’ndaysa yarı finalde Hollanda’ya elenmek, Federal Al- manya adına büyük şok olmuştu. Öte yandan aynı dönemde dünya ve Almanya adına büyük değişimler ka- pıdaydı. II. Dünya Savaşı’nın ardından gelen Soğuk Savaş dönemi, SSCB’nin Perestroyka ve Glasnost politikala- rıyla artık zayıflamaya başlamıştı. Zaten bu hamleler bir bakıma Doğu Bloku’nun da sonunu getirecekti. Hal böyle olunca Federal Almanya ile Demokratik Almanya’nın da birbirle- rinden daha fazla ayrı kalmaları mümkün değildi. NitekimBatı ile Doğu’yu bir nevi birbirlerinden ayıran Berlin Duvarı’nın 1989 sonunda kapılarının açılması, Almanyaların birleşmesinin anmeselesi olduğunu gösteriyordu. Duvarın yıkımına da 13 Haziran 1990’da başlanacak, 3 Ekim 1990’da da Almanyalar resmen yeniden birleşecekti. Tamda Berlin Duvarı’na kazmaların vurulmaya başladığı anlarda Federal Almanya Millî Takımı’ysa, artık bu isimle katıldığı son turnuva niteliğini kazanan 1990 Dünya Kupası’nda boy göstermekteydi. Önceki iki turnuvayı finalde kaybeden Almanlar bu kez şeytanın bacağını kıracak ve bu en büyük turnuvada üçüncü kez mutlu sona ulaşacaklardı. Üç ay sonraki ye- niden birleşme öncesinde böylesine tarihi bir başarıya imza atan Federal Almanya Millî Takımı’nın bu zaferinin üzerindense gün itibarıyla artık 30 yıl geçmiş vaziyette. İsterseniz 30 yıl ön- cesine biraz daha ayrıntılı bir şekilde eğilelimve hemo şampiyon kadroyu hemde kupaya giden yolda nasıl bir mücadele verildiğini yeniden anımsa- yalım. 54 55

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==