TamSaha 188. Sayı / Temmuz 2020
Federal Almanya, turnuvanın ilk turunda Yugoslavya, Kolombiya ve Birleşik Arap Emirlikleri ile D Grubu’na düşmüştü. İlkmaçlarına da Milano’da Yugoslavya karşısında çıkıyorlardı. Karşılaşmanın başla- rında dengeli bir mücadele vardı belki ama 28. dakikada yarım yuvarlak civarında topu alan Lothar Matthaus’un yüzünü kaleye dönüp sol ayağıyla yerden çok sert bir şut atması ve topun uzak köşeden ağlarla buluşması neticesinde bu durumdeğişecekti. Federal Almanya, 1-0 öne geçtikten sonra çok daha etkili bir futbol ortaya koymaya başlarken, Yugoslavya ise bir o kadar bocalayacaktı. 39. dakikada sol kanattan Andreas Brehme’nin ön direğe doğru yaptığı ortaya kale sahası köşesi üzerinde Jürgen Klinsmann’ın uçarak kafayı vurmasıyla da fark ikiye çıkacak ve ilk yarı, Federal Almanya’nın 2-0’lık üstünlüğüyle geride kalacaktı. Yugoslavya, 55’inci dakikada farkı bire indirse de dokuz dakika sonra kaptan Lothar Matthaus bir kez daha sahneye çıkacak ve orta sahada kazandığı topla birlikte hızla Yugoslavya kalesine doğru hare- ketlenmesinin ardından kaleye 25 metre kala yine yerden sert bir şutla fileleri havalandırarak skoru 3-1’e getirecekti. 70’inci dakika- daysa Brehme’nin kaleci İvkoviç’ten seken şutunda Völler arka direk dibinde son dokunuşu yapacak ve maçın skoru da ortaya çıkacaktı. Federal Almanya, ilkmaçında grupta kâğıt üzerinde en güçlü rakibi olan Yugoslavya’yı 4-1 mağlup ediyor ve şampiyonluk yolundaki iddiasını da ilkmaçtan ortaya koyuyordu. Beckenbauer’ın öğrencileri, Yugos- lavya’ya dört gol attıktan sonra, 15 Haziran’da Birleşik Arap Emirlik- leri ile çıkacağı maç öncesinde bol gollü ve farklı bir galibiyet konu- sunda futbolseverleri büyük bek- lentiye sokmuştu. Açıkçası bu bek- lentileri pek de karşılıksız kalmaya- caktı. Völler’in iki kez ağları sarstığı maçta birer gol de Klinsmann, Matthaus ve Bein’dan geliyor ve Almanya, sahadan 5-1’lik galibi- yetle ayrılıyordu. Böylece dört gün sonraki Kolombiya maçına grup li- derliğini garantilemiş olarak çıkan Almanlar, tur atlamak için asgari bir puana ihtiyacı olan rakibi karşı- sında kendilerini fazla yormazlar- ken son dakikalarda Littbarski ile öne geçseler de duraklama dakika- larında Kolombiya, Redin’le eşitliği yakalıyor ve mücadele 1-1’lik eşit- likle sona eriyordu. İtalya 1990’da 24 Haziran, büyük maçların, büyük rekabetlerin günüydü. Gündüz bölümünde oyna- nan Arjantin-Brezilya maçının ar- dından, aynı günün akşamında da Federal Almanya ile Hollanda, Mila- no’da sahaya çıkacaklardı. Federal Almanya’nın yıldızlarından Lothar Matthaus, Andreas Brehme ve Jürgen Klinsmann’ın Inter, Hollan- da’nın yıldızlarından Ruud Gullit, Marco van Basten ve Frank Rijka- ard’ın da Milan formalarıyla sezon içinde de bu sahada oynamaları ve Milano derbilerinde karşı karşıya gelmeleri, mücadeleyi bir kat daha ilginç bir hale getirmişti. Federal Almanya ile Hollanda arasındaki rekabette akla gelen ilk maç, kuşkusuz 1974 Dünya Ku- pası’nın final müsabakasıydı. Almanların 2-1 kazandığı omaça Hollanda’nın cevabıysa, 14 yıl sonra yine Federal Almanya’da düzenle- nen Avrupa Şampiyonası’nın yarı finalinde gelmiş ve Portakallar, son dakikada Marco van Basten’in attığı golle sahadan 2-1 galip ayrılarak final vizesini almış, dört gün sonra- sında da tarihlerinin ilk Avrupa şampiyonluğuna uzanmışlardı. Karşılaşmaya Hollanda, ilk tur gruplarındaki tatsız görüntüsüne #ampiyonun Yolu $lk Tur $kinci Tur: Federal Almanya 2-1 Hollanda Orta Saha: Thomas Haessler Genelde fiziksel üstünlüğüyle ön plana çıkan ve tekniği biraz arka planda bırakan Alman Millî Ta- kımı’nda bu açığı sanki tek başına kapatması için seçilmiş bir isimdi Haessler. 1.66’lık boyuyla ve seri oyunuyla ele avuca sığmaz bir gö- rüntü veren Haessler, ince pasları, etkili şutları ve duran toplardaki becerisiyle rakip savunmaları en çok tedirgin eden Alman oyuncu- lardan biriydi. Yüksek teknik ka- pasitesine rağmen bitmek bil- meyen bir enerjiye sahip olması da artı hanesine yazılabilecek bir başka özelliğiydi. Orta Saha: Lothar Matthaus F. Almanya orkestrasının şefiMattha- us’tu.Teknik kapasitesiyle ve göze hitap eden oyun tarzıyla ön plana çıkan bir 10 numara değildi belki ama o tarz 10 numaraların hepsinden daha güçlü, daha tempolu, daha süratli oynayabili- yordu. Üstün Alman teknolojisi ve 10 numara kavramları yan yana geldi- ğinde olabilecek en çarpıcı sonuç, Matt- haus gibi bir futbolcu olurdu herhalde. Orta sahanın her yerinde rakibine fiziksel üstünlük kurar, mesafe tanımaksızın pas atıp şut çekebilir, oyu- nun temposunu en üst seviyeye çıkartabilecek enerjiyi 90 dakika boyunca ortaya koyabilirdi. Onun şampiyon takımın kaptanı olduğunu da unutmayalım. Teknik Direktör: Franz Beckenbauer Santrfor: Jürgen Klinsmann İleri ikilide Völler daha çok fırsatçılığı ile ön plana çıkarken Klinsmann ise hemVöller’e o fırsatları yaratacak hemde kendi ekmeğini taştan çıkar- tacak türden bir oyuncuydu. Çok hareketli ve mücadeleci olduğu için rakip savunmalar için tambir kâbustu. Yerden de havadan da hayli etkiliydi. Geniş alanlara deplase olup sonrasında müthiş bir süratle ceza sahasında bitebilmesi de kontrol edilmesini iyice güçleştirmekteydi. Tek başına koca bir savunma hattını öylesine sersemletiyordu ki, takımın geri kalanı hücum aksiyonlarında onun sayesinde çok büyük şanslar yakalıyordu. Orta Saha: Pierre Littbarski Aslında bu pozisyon, Federal Al- manya’nın turnuvada en çok oyuncu denediği pozisyondu. Litt- barski’nin yanı sıra zaman zaman Olaf on ileUwe Bein da bumev- kide görev yapmışlardı ancak fi- nalde Beckenbauer’ın son tercihi Littbarski olmuştu. Böylece Fede- ral Almanya orta sahasındaHa- essler ile birlikte topla çok iyi haşir neşir olan, ufak tefek ve yerinde durmayan iki oyuncu yan yana görev yapmıştı. Littbarski aynı zamanda sekiz sene önceki DünyaKupası finalinde de oynamış tek isimdi ve takımın en tecrübeli oyuncuları arasındaydı. Göreve geldiğinde ismi ne denli büyük bir marka olursa olsun tartışılmıştı. Zira kendisinden önceki Federal Al- manya Millî TakımTeknik Direktörleri hep bir usta-çırak ilişkisinden gelmey- ken kendisi bumevkie biraz tepeden inmişti. İlk iki büyük turnuvasında he- defe ulaşamadığında da eleştiriler art- mıştı. Ancak Kaiser, 3-5-2 sistemini olabilecek en dinamik biçimde uygula- yabilen bir takımyaratarak ülkesine tarihinin üçüncü dünya şampiyonluğunu yaşatmayı başardı, kendisi de bu en büyük kupayı önce futbolcu, sonra teknik adam olarak kucaklayan tarihteki ikinci isim oldu (Kendisinden evvel bunu Mario Zagallo başarmıştı, sonraysa Didier Desc- hamps da bu başarıyı tekrarladı). Santrfor: Rudi Völler Federal Almanya’nın o kadro- sunda ceza sahası içinde nerede durması gerektiğini en iyi bilen oyuncuydu. Hatta çok fazla güzel golü olmaması ama buna rağmen on sekiz içinde topla buluştumu bir şekilde fileleri havalandırması sayesinde Gerd Müller’i andırdığı bile oluyordu. Turnuvaya da çok iyi başlamış ve ilk iki maçta üç gol atarak gol krallığına da hafiften göz kırpmıştı. Ancak ikinci turdaki Hollanda maçında biraz haksızca gördüğü kırmızı kart hızını kesti. Yarı finalde yeniden takıma döndüyse de başka gol kaydedemedi. 56 57
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==