TamSaha 189. Sayı / Ağustos 2020
Dünya şampiyonluğunun mimarlarından Tarihi maç için takvimler 30 Tem- muz’u işaret ediyordu. Final ise tah- min edileceği üzere yineWembley Stadı’ydı. İngiltere’nin rakibiyse Fe- deral Almanya’ydı. Maça daha atak başlayan taraf da Almanlar olmuş ve 12. dakikada Helmut Haller’in attığı golle skor 1-0 İngilizlerin aley- hine dönmüştü. Golün ardındansa İngilizler bastırmaya başlıyordu. Bekledikleri ansa 18. dakikada ge- lecekti. Savunmadan topla birlikte rakip yarı alana hareketlenen Bobby Moore, Wolfgang Overath’ın yaptığı faul sonrası yere düşmüş fakat Federal Almanya ceza saha- sındaki boşluğu fark ettiğinden hemen kalkarak faul atışını kullan- mıştı. Moore’un penaltı noktasına doğru ortaladığı topaWest Ham’dan da takım arkadaşı olan Geoff Hurst çok iyi yükselerek kafayı vurmuş ve böylece skora 1-1’lik eşitlik gelmişti. Bu hızlı başlangıca karşınmaçta uzunca bir süre yeni bir gol gelme- yecekti. Taraflar defansif futbolu benimsediği için değil… Aksine iki ekip de hücuma dönük bir oyun oynuyordu. Fakat savunma oyun- cuları da gayet günlerindelerdi ve oluşmakta olan tehlikelerin son aşamaya gelmesine fırsat tanımı- yorlardı. İngiltere defansının ortasındaki Bobby Moore ve Jack Charlton ile onların önünde görev yapan Nobby Stiles, Federal Al- manya savunmasında da Karl- Heinz Schnellinger, Horst-Dieter Höttges veWolfgangWeber ile orta sahada ek bir defans görevi de gören Franz Beckenbauer, bu an- lamda maçın parlayan isimleriydi. Maçta son çeyrek saate girildiğinde de 1-1’lik eşitlik devam ediyordu ve karşılaşmanın uzatmalara kalma ihtimali de gitgide artıyordu. Derken 78. dakikada Goeff Hurst sol çap- razda kaleye yaklaşık 20metre me- safede bir boşluk yakalayıp şutunu çekiyor, Höttges topun önüne yata- rak bu şutu engellemeye çalıştıysa da onun ayağından seken top ar- kaya sekiyor ve pozisyonu çok iyi takip eden Martin Peters da gelişine güzel bir vuruşla Federal Almanya ağlarını sarsıyordu. İngiltere’nin önünde o tarihi şampiyonluğa ulaşabilmek için artık sadece 12 dakika vardı. Ancak karşıdakinin de Federal Almanya gibi hiçbir zamanmaçı bı- rakmayan bir takımolduğu hesaba katıldığında, bu 12 dakikanın pek öyle kısa bir süre olmadığı da bir gerçekti. Nitekimmaçın son daki- kasına gelindiğinde bu gerçek ken- disini açık bir biçimde gösterecekti. Federal Almanya’nın rakip yarı ala- nın ortalarından kazandığı serbest atışta Emmerich yine kaleye sert bir şut göndermiş, George Cohen’den seken topu Held yakala- yıp yine kaleye yollamaya çalışmış, meşin yuvarlak bu kez de kendi takım arkadaşı Schnellinger’in sır- tına çarpmış ve adeta bir tilt maki- nesi oyununu andıran bu hengâme içinde sekip duran topa son olarak sağ direk dibindeWeber dokunarak fileleri havalandırmıştı. Böylece 90 dakika 2-2’lik eşitlikle tamamla- nacak ve uzatmalara geçilecekti. Maçın bu bölümündeyse tek bir pozisyon damgasını vuracaktı. Dakikalar 101’i gösterdiğinde Alan Ball, sağ kanattan hareketlenmiş, on sekize yaşlaştığında da topu içerideki Hurst’e doğru ortalamıştı. Hurst de güzel bir ilk kontrol sonrası sert bir voleyle topu kaleye gönder- mişti. Ancak önce üst direğin altına çarpanmeşin yuvarlak, ardından da yere vurup oyun alanına geri dönecekti. Bu esnadaki soruysa ‘olmak ya da olmamak’ gibiydi. Top çizgiyi geçmiş miydi, geçmemiş miydi? İsviçreli orta hakemGottf- ried Dienst, olup biteni görmemişti ve elbette bu noktada görüş açısı da daha müsait olduğu için nihai kararı verecek isimde Sovyet yan hakem Tevfik Behramov’du. O da orta çiz- giye doğru ilerleyince ‘gol’ kararı gelecekti. Alman oyuncular uzun uzadıya itiraz etseler de bu tip i tirazların sonucu değiştirdiği pek görülmüş bir şey değildi ve bu durumda da bir istisna yaşanmaya- caktı. Hurst’ün bu golü, uzun yıllar bo- yunca tartışılmaya devam edecekti. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte çok sonraları maç görüntülerinin birtakımbilgisayar programlarıyla da incelenmesinin sonucundaysa topun çizgiyi geçmediği anlaşıla- caktı. Ancak atı alan çoktan Wembley’i geçmişti. Tekrar maça dönülecek olursa, Almanların son derece kritik bir anda haksız bir gol yemiş olmaktan etkilenmediklerini söylemek güçtü. Buna rağmen mücadeleyi bırakmamak için elle- rinden gelen gayreti gösteriyorlardı. Fakat son dakikaya gelindiğinde Bobby Moore’un pasında Hurst bir kez daha ceza alanına girecek ve sol ayağıyla çok sert ve güzel bir şut çekerek topu yakın doksana gön- derdiğinde netice kesinlik kazana- caktı. İngiltere, bu heyecan dolu finali 4-2’lik galibiyetle geride bıra- kıyor ve tarihinin ilk, şu ana kadarki de tek dünya şampiyonluğunu elde ediyordu. O güne dek kariyerinde bir ikinci lig şampiyonluğu bulunan 31 yaşındaki Jack Charlton’ın bu başarının en büyükmimarlarından biri olmasıysa futbol tarihinde eşine ender rastlanacak hikâyelerden biriydi. Yıllanmış şarap gibiydi Yaşı her ne kadar biraz “geçkin” gibi gözükse de bu büyük başarı aslında Jack Charlton’ın kariyerinde bir başlangıç niteliğindeydi. Zira yakla- şık iki yıl içinde kulübü Leeds’in de altın çağı başlamış olacaktı. Don Revie’nin öğrencileri 1967-68 sezonunda, UEFA Kupası’nın öncülü niteliğindeki Fuar Şehirleri Kupa- sı’nda Spora Luxembourg, Partizan, Hibernian, Rangers ve Dundee’yi eleyerek finale gelmişler, iki maç üzerinden oynanan finalde de Fe- rençvaroş’a 1-0 ve 0-0’lık skorlarla üstünlük sağlayarak kupayı müze- lerine götürmüşlerdi. Leeds o sezon ayrıca yurt içinde de Lig Kupası’nı, finalde Arsenal’i tek golle devirerek kazanmıştı. 1968-69 sezonundaysa Leeds Uni- ted, tarihindeki ilk lig şampiyonlu- ğuna ulaşacaktı. 42 maçta sadece iki kez yenilen ve kalesinde 26 gole izin veren Leeds’te, Charlton liderli- ğindeki savunmanın ne denli büyük bir iş yaptığı da net bir biçimde görülüyordu. Leeds, ertesi sezon İngiltere’yi Şampiyon Kulüpler Ku- pası’nda temsil ederken burada yarı finale kadar da gelecek, fakat üç yıl önce bu kupayı kazanmış olan Cel- tic’e elenecekti. 1970-71 sezonun- daysa Leeds’i ikinci Fuar Şehirleri Kupası zaferi bekliyordu. Yokshire ekibi bu kez Sarpsborg, Dynamo Dresden, Sparta Prag, Vitoria Setu- bal ve Liverpool’un olduğu güzer- gâhı geçip finale gelmiş, finalde de Juventus’a 2-2 ve 1-1’lik skorların ardından, deplasman golü kuralı neticesinde üstünlük sağlayarak zafere ulaşmıştı. Jack Charlton, bu başarının ardından iki sezon daha Leeds forması giydi. 6 Mayıs 1972’de Arsenal’i 1-0mağlup ettikleri Fede- rasyon Kupası finaliyse oynadığı son finaldi ve bunun sonucunda da son büyük kupasını kazandı. 1973’te, 38 yaşında futbolu bırak- masının ardındansa kendisini başarılı bir teknik adamlık kariyeri bekliyordu. Teknik adamlığa iyi başladı 1973-74 sezonunda ikinci ligdeki Middlesbrough’nun başına geçen Charlton, harika bir başlangıca imza atacaktı. İki puanlı sistemde en yakın rakibine 15 puan fark atan Boro, bitime yedi hafta kala birinci lige çıkmayı garantilemişti. Charl- ton yönetimindeki Boro ertesi sezon da birinci ligi yedinci sırada tamamlamış, Avrupa kupalarına katılma şansınıysa son haftada kaçırmıştı. Charlton, 1977’de Middlesbro- ugh’dan ayrılmasının ardındansa, o günlerde üçüncü ligde oynayan SheffieldWednesday’in başına geçti ve o esnada dördüncü lige düş- 103 102
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==