TamSaha 189. Sayı / Ağustos 2020

tıldı. “Basitçe söylemek gerekirse bu dava UEFA tarafından açılmış, savcılığı UEFA tarafından yapılmış, yargılama da yine bizzat UEFA tara- fından yürütülmüştür. Bu önyargılı süreç tamamlandığına göre kulü- bümüz en kısa sürede CAS’a baş- vurarak tarafsız bir yargılamanın yürütülmesini sağlayacaktır” ifa- delerini kullanan kulüp, beklendiği gibi fazla zaman kaybetmeden konuyu CAS’a taşıdı. City’nin böyle sert bir tepki vermesi tabiî ki şaşırtıcı değildi. Zira men kararının hemen ardından, Pep Gu- ardiola’nın sezon sonunda kulüpten ayrılabileceği dedikoduları başla- mıştı. Kevin de Bruyne de kararın iptal edilmemesi halinde takımdaki geleceğini gözden geçireceğini açıkladı. Belçikalı yıldızı takip ede- cek birçok ismin olduğunu öngör- mek de zor değildi. Kısacası futbol dünyasında herkes UEFA Şampi- yonlar Ligi’nden iki sezon boyunca uzak kalmanın, Premier Lig’in rekortmen şampiyonunun çöküşünün başlangıcı olacağının farkındaydı. Kulüp de bu tehlikenin farkındaydı kuşkusuz. Zaten o dönemŞeyh Mansur’un söylediği iddia edilen “30milyon euroyu UEFA’ya ödeye- ceğime avukat ordusuna veririm” cümlesini doğrularcasına City, CAS’taki duruşmaya sekiz kişilik bir avukat ordusuyla gitti. Duruşmada UEFA’yı savunan avukat sayısı ise sadece ikiydi. CAS kararının gerekçeleri ve tepkiler CAS davayı 13 Temmuz’da karara bağladı ve UEFA’nın verdiği iki yıllık men cezasını bozdu. 30milyon euroluk para cezasını ise 10milyon euroya indirdi. CAS bu kararının tek sayfalık gerekçesini açıklarken, UEFA’nın Manchester City’yi Avrupa kupala- rından iki yıl men etmesine neden olarak gösterdiği suçlamaların bir kısmının tam olarak kanıtlanama- dığını, bir kısmının ise zaman aşı- mına uğradığını dile getirdi. City idarecilerinin soruşturmanın sağ- lıklı yürütülmesi konusunda UEFA ile işbirliği yapmadığının (hatta so- ruşturmaya engel olduğunun) sabit olduğunu belirten CAS, bu gerek- çeyle bir para cezası verilebileceğini ancak bunun da 30milyon değil 1 0milyon euro olması gerektiğine hükmetti. Manchester City’nin bu süreçte soruşturmaya engel olma- sının tek başına Avrupa’danmen cezasını hak edecek kadar ağır bir ihlâl olmadığınınsa altı çizildi. Manchester City cephesi bu kararın ardından yaptığı açıklamada, “Bugünkü kararı kulübümüzün durduğu pozisyonun haklılığının tasdiki olarak görüyoruz” dedi. UEFA ise CAS’ın kararının altında bu spesifik olayda yeterli kuvvette delil bulunamamasının ve UEFA mevzuatının öngördüğü beş yıllık zaman aşımı süresinin dolmuş ol- masının etkili olduğunun altını çizdi ve “Geride bıraktığımız birkaç yılda Finansal Fair Play kulüpleri koru- makta ve finansal istikrarlarını sağlamak önemli rol oynamıştır ve UEFA ile Avrupa Kulüpler Birliği FFP prensiplerine bağlılıklarını koru- maktadır” ifadelerini kullandı. 21 Temmuz itibarıyla CAS ayrıntılı bir gerekçeli kararı kamuoyuyla paylaşmış değil. Hatta kulübe yakın kaynaklar hemManchester City’nin hemde UEFA’nın CAS’tan ayrıntılı kararı kamuoyuyla paylaş- mamasını talep ettiğini iddia etti. Finansal Fair Play’in sonuna mı geldik? Özellikle Manchester City’nin UEFA’nın kararı sonrası takındığı sert tutum, bu davanın kamuo- yunda haklı olarak bir savaş olarak görülmesine neden oldu. Avru- pa’nın dört bir köşesinde canları öyle ya da böyle FFP nedeniyle yan- mış olan birçok kulüp taraftarı, bu savaşı UEFA’nın kazanması halinde biraz daha rahatlamış olacaktı. Keza UEFA’nın kılıcı Manchester City gibi dünyanın en zengin kulüp- lerinden birinin bile canını yakarsa zedelenmiş adalet duygusu biraz olsun iyileşebilirdi. UEFA-City restleşmesine böylesi büyük bir anlam yüklenince, CAS’ın kararının yarattığı hayal kırıklığı da devasa oldu. Kararın ardından sosyal medyada en sık dile getirilen yakınmalardan biri, “UEFA’nın gücünün ancak daha zayıf kulüplere yettiği” idi. Eğer FFP zengin kulüplere uygulanamayacaksa, aslında orta seviye kulüplerle zengin- ler arasındaki uçurumu artırmaktan başka bir işe yaramıyor demekti. Bu da FFP’nin varoluş amacına tam zıt bir amaca hizmet ettiği anlamına geliyordu. Liverpool Teknik Direktörü Jurgen Klopp, “Kişisel olarak City’nin gelecek sezon UEFA Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek olmasın- danmutluyum çünkü 12 maç daha az oynayacak olmalarını istemez- dim. Fakat futbol açısından baktığı- mızdamutlu bir gün olmadı. Ben FFP’nin iyi bir fikir olduğuna ve ku- lüplerle rekabeti korumaya yaradı- ğına inanıyorum” dedi. TottenhamTeknik Direktörü Jose Mourinho ise daha sertti: “Masum- sanız hiç ceza almamanız gerekir. City suçlumu değil mi bilmiyorum ama iki türlü de karar utanç verici.” La Liga’nın patronu Javier Tebas ise hemCAS’ın kararının yanlış oldu- ğunu öne sürdü hemde bu tip konularda karar merciinin CAS olmasını tartışmaya açmak gerektiğini söyledi. Bu yakınmaları anlamak ve onlara hak vermek birbirinden ayrı konu- lar. Yakınmaları anlamak zor değil. Zira gerçekten de UEFA ve Manchester City bir savaş verdiler ve kaybeden UEFA oldu. Kamuoyunun büyük bö- lümünün nezdinde City, FFP’yi açık biçimde ihlâl etti ama yapılanlar ya- nına kâr kaldı. Bu da “UEFA’nın gü- cünün yetmediği kulüpler” algısının güçlenmesine neden oldu. Finansal Fair Play’in bundan sonra uygulanamayacağı ya da sadece UEFA’nın gücünün yettiği kulüplere uygulanabileceği iddialarının haklılığını düşündüğümüzde ise durumun o kadar da iç karartıcı olmadığını görüyoruz. Her şeyden önce UEFA’nın kendi- siyle iş birliği yapmadığı için City’ye 10milyon euroluk bir ceza vermiş olduğu gerçeğini atlamamak gerekiyor. Öte yandan UEFA’nın kendi mev- zuatındaki, “UEFA kulüp lisanslama ve FFP düzenlemeleri konusundaki ihlâller hakkında 5 yıldan daha uzun bir süre geçmişse kovuş- turma açılamaz” ifadesini nasıl gözden kaçırabildiği bir muamma. Ayrıntılı gerekçeli kararda bu sü- rece dair daha sağlıklı bir bilgi olup olmadığını da henüz bilmiyoruz. Ortada gerçekten de UEFA’nın avukatlarının ciddi bir hatası olabi- lir. CAS ile UEFA’nın teknik anlamda ihlâl sürecinin başladığı tarih konu- sunda fikir ayrılığına düşmüş olma- ları da mümkün. Zaten UEFA’nın böyle bir sıkıntıya bir daha mahal vermemek için yakın dönemde FFP mevzuatında güncellemeye gidebi- leceği özellikle İngiltere bası- nında dile getirilmeye başlandı. Sözün kısası, UEFA-City da- vasında çıkan kararı FFP’nin ölümü olarak nitelendirmek şu aşamada doğru bir öngörü gibi durmuyor. Zira FFP ku- ralları hâlâ yürürlükte ve UEFA hâlâ ihlâl olarak değer- lendirdiği her koşulda her kulübe ceza kesebiliyor. City’nin bundanmuaf olma- dığı da kanıtlanmış durumda. Ne var ki en iyi avukatlara bütçe ayırabilecekmaddi güce sahip olmanın hukuki süreçlerde ne büyük bir avantaj getirdiğini de bu örnekle bir kez daha görmüş olduk. Sadece bu açıdan ba- kıldığında, UEFA’nın FFP’yi tam ola- rak uygulayabilmek için daha fazla para ve kalifiye insana ihtiyaç duya- cağı öne sürülebilir. Tabiî bu kaynak artışı gerçekleşse bile, City örne- ğinde olduğu gibi neredeyse sınırsız kaynaklara sahip kulüplere karşı yeterli sonucu verebilir mi, bu en- dişe ne yazık ki temelsiz değil gibi görünüyor. UEFA’nın kestiği cezayı CAS’ın bozmaması halinde Guardiola’nın yanı sıra başta Kevin de Bruyne olmak üzere yıldız oyuncuların da Manchester City’yi terkedeceği konuşuluyordu. 63 62

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==