TamSaha 189. Sayı / Ağustos 2020
Liverpool’un “şampiyon ola- mama” lânetinden söz açılmışken, bu lânetin Torres’ten çok daha önce gelenmağdurlarına da de- ğinmemek olmaz. 1975 doğumlu Robbie Fowler, altyapısından ye- tiştiği Liverpool’da 1993’te A takım seviyesine çıkmış ve kısa süre içinde de İngiltere’nin en önemli genç golcülerinden biri olmuştu. 2001 sonuna dek oynadığı Liver- pool’da UEFA Kupası, UEFA Süper Kupası, Federasyon Kupası ve Lig Kupası gibi birçok başarı kazansa da Premier Lig şampiyonluğu göremeyen Fowler, sonrasındaysa Leeds United ve Manchester City’de de oynarken bu kulüplerde herhangi bir başarı elde edemedi. Ardından bir sezon daha Liver- pool’a geldi, son yıllarını da Avus- tralya’da ve Tayland’da geçirdi fakat bu bölümde bile lig şampi- yonluğu sevinci yaşayamadı. Gerrard ile Carragher da tıpkı Fow- ler gibi Liverpool altyapısından yetişip, 18 yaşına geldiklerinde A takıma çıkarılmışlardı. Carrag- her, 1996’dan 2013’e kadar süren kariyerinde başka kulüpte oyna- mazken, Kırmızıların formasını 700’den fazla maçta giydi. Şampi- yonlar Ligi’nden UEFA Kupası’na, UEFA Süper Kupa’dan Federasyon Kupası’na ve Lig Kupası’na varana kadar bir futbolcunun kazanabile- ceği neredeyse her türlü başarıyı da kazandı fakat bunların içinde Premier Lig şampiyonluğu eksik kaldı. Gerrard ise 1998’den 2015’e dek Liverpool’daydı. O da Merseyside ekibiyle 700’ün üzerinde maça çıkarken takımı adına 200’e yakın gol kaydetti ve oynadığı dönemde Kırmızıların en büyük yıldızı da oldu. Kazandığı kupalar, Carrag- her’ınkilerle bire bir aynıydı. Carragher’ın futbolu bırakmasın- dan sonraki ilk sezondaysa Liver- pool ve Gerrard şampiyonluğa çok yaklaşacaktı. Ancak takımın lider girdiği sondan üçüncü hafta ma- çında Anfield’da Chelsea’ye 2-0 kaybetmesi ve Chelsea’nin ilk golü öncesinde Gerrard’ın kayıp düş- mesi sebebiyle topu rakibe kaptır- ması, bir futbolcunun başına gelebilecek en büyük talihsizlik- lerdendi. Yıldız oyuncu 2015’te Li- verpool’dan ayrıldıktan sonraysa ABD’ye gidip LA Galaxy’de iki sezon daha futbol oynadı. Fakat bu son döneminde MLS şampiyon- luğu da göremedi. Almanların dünya şampiyonu olan yıldızları içerisinde sadece 1990 jenerasyonumensupları yoktu. 1974’te Federal Al- manya’ya ikinci dünya şampi- yonluğunu kazandıran kadro içinde de bu özelliğiyle en çok sivrilen isim, Bernd Hölzen- bein’dı. Hollanda’yı 2-1 mağlup ettikleri finalde Paul Breitner’ın gole çevirdiği tartışmalı penal- tıda kendisini kolayca yere bırakmasıyla hafızalarda biraz kötü bir yer de edinen Hölzen- bein, altyapısından yetiştiği Eintracht Frankfurt’ta 35 yaşına kadar top koşturmuştu. 160 golle Frankfurt tarihinin Bundesliga’daki en golcü ismi olma özelliğini halen koruyan Hölzenbein, kulübüyle üç Fede- ral Almanya Kupası, bir de UEFA Kupası kazandı ama ligde hiç şampiyonluk göremedi. 35’inden sonra bir süre de ABD’de futbol oynayan Hölzen- bein buradan da eli boş dönecek ve kariyerini bir lig şampiyon- luğu göremeden noktalaya- caktı. Bernd Hölzenbein 1970’ler ve 1980’lerde dünya futbolu- nun en önemli orta saha oyuncuların- dan biri olan Ardiles, ülkesi Arjantin’in 1978 yılında kazandığı ilk dünya şam- piyonluğunda da en çok pay sahibi olan isimler arasındaydı. Arjantin’deki futbolculuk yıllarında Instituto, Belg- rano ve Huracan formaları giyen Ardi- les, bu kulüplerin ülkenin büyükleri arasında yer almamasının ceremesini çekmiş ve bir şampiyonluk göreme- mişti. 1978 Dünya Kupası’ndan son- raysa yıldız oyuncu Tottenham’ın yolunu tutuyor ve o günlerde Ada fut- bolundaki ender yabancılardan biri oluyordu. Tottenham’da 1988’e kadar, araya bir yıl Paris St. Germainmace- rası sıkıştırmak kaydıyla oynayan Ar- diles, bu süre zarfında bir Federasyon Kupası, bir de UEFA Kupası kazanıyor fakat ligde üçüncü sıradan yukarısını da göremiyordu. Paris’te geçirdiği tek sezonda da lig üçüncülüğüyle yetin- mişti. Bir futbolcu düşünün ki, futbolda kazanılabilecek neredeyse her ba- şarıyı kazanmış. Dünya Kupası’nı havaya kaldırmış, Avrupa Şampi- yonası’nda bir değil, iki kez zafere ulaşmış ve bu iki finalde de gol atmış. Bununla yetinmemiş, ku- lüpler düzeyinde de Şampiyonlar Ligi’ni bir, UEFA Avrupa Ligi’niyse iki kez kazanmış. Gelgelelimulus- lararası düzeyde hemmillî takımı hemde kulüp takımlarıyla kaza- nabileceği her şeyi kazanan bu yıl- dız; Atletico Madrid, Liverpool, Chelsea ve Milan gibi iddialı takım- ların formalarıyla 16 sezon bo- yunca La Liga, Premier Lig ve Serie A’da tek bir şampiyonluk dahi gö- rememiş olsun. Bu şekilde söyle- yince hiç de gerçekçi olmayan, hayali bir kahramandan bahsedi- yormuşuz gibi durabilir fakat Fer- nando Torres’in kariyerinin özeti tamda böyleydi. Atletico Madrid’de oynamaya başladığında başkent ekibi henüz ikinci ligdeydi ve Tor- res’in ikinci sezonunda da burada şampiyon olarak La Liga’ya yük- selmişti. Fakat Atletico sonrasında günümüzdeki seviyesinin uza- ğında kalıyor, Torres de çareyi 2007’de Liverpool’a transfer ol- makta buluyordu. Lâkin Liver- pool’un da üzerindeki “şampiyon olamama” lânetini bozmasına daha uzunca bir süre vardı. Torres, Ocak 2011’de Chelsea’ye geldiğin- deyse takımı son şampiyondu. Milan’a ve Atletico Madrid’e kira- landığı 2014-15 sezonunda da Chelsea, o yokken şampiyon ola- caktı. Aradaki süre içindeyse Tor- res, Mavilerle önce Şampiyonlar Ligi’ni, ardından Avrupa Ligi’ni ka- zandı ama Premier Lig’de bir türlü yüzü gülmedi. Kariyerinin sonla- rındaki ikinci Atletico Madrid dö- nemindeyse bir Avrupa Ligi zaferi daha yaşadı fakat La Liga’da zirve- nin uzağında kaldı. Futbolu bırak- tığı Japonya’nın Sagan Tosu takımında bile şampiyonluk onun için bir hayal olmaktan öteye gidemedi. Fernando Torres Robbie Fowler, Jamie Carragher ve Steven Gerrard Osvaldo Ardiles 69 68
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==