TamSaha 190. Sayı / Eylül 2020

Gönülden Kaleme Mahkeme salonunun kapısı açıldı, mübaşir bekleme salonunda bu- lunan davalı ve davacılardan sırası gelenlerin içeri girmeleri için yük- sek sesle bağırdı. Alg Yosun, kendi ismini duyduktan sonra yavaşça mahkeme salonuna doğru hareketlendi, “Ben bunu hak etmedim” diye geçirdi içinden salonun kapısından içeri girerken. Hâkimve savcı yerini almıştı; kendine gösteri- len yere yerleşti. Avukat istememişti. Kendi savunmasını kendi yapacaktı, çünkü bu olayda suçu olmadığından emindi. Bunca sene bulunduğu ortamdaki canlıların bes- lenmesi ve temiz hava alması için çok çalışmıştı. Hâkim, önündeki dosyayı göz ucuyla tekrar süzdü, bu arada sav- cıya “Mütalaanız nedir?” diye sordu. Savcı, “Patlamaya yol açarak toplu ölümlerinmüsebbibi olmak” dedi ve ekledi, “Dava dosyasında gerekli delilleri göreceksiniz.” Deliller ortaya konulmuş, lehte, aleyhte şahitler dinlen- miş, söz sırası savunmaya gelmişti. Alg sözlerine “Benim bu patlamada hiçbir suçumyok. Sizlere nasıl yaşadığımı, nelere vesile olduğumu anlatacağım. Ekosistem içeri- sinde oldukça önemli bir görevimbulunduğunu söylemekte sakınca görmüyorum; bu konudamütevazî olmayacağım. Sularda bulunan başka canlılar için zararlı maddeler, örneğin karbondioksit, su ve ışığın da etkisi ile benim tarafımdan karbonhidrata dönüştürülmektedir. Bunu yaparken de su ortamına çözünmüş oksijen saldı- ğımı ve besin değerlerimde artış olduğunu en iyi benimle beslenenler bilir. Benimüretimde bulunmam için, ısı, ışık ve besin yeterli olur. Eğer normalden fazla besin üretir- sem ekolojik dengenin bozulduğunu, patlamaya sebep olduğumu hep birlikte gördük. Bu patlamaya açıklık ge- tirmek gerekiyor; bulunduğumortamda normal şartlarda bir birim olmam gerekirken, kısa sürede yüz birimyer kaplamamdan kaynaklanan bir durumbu. Benim varlığım, deniz ve gölde yaşayan canlılar için hayatın devamlılığı anlamına gelmektedir. Fakat aşırı üremem durumunda, bu durumbazı canlılar için yaşamın sonu anlamına da gelebilmektedir. Evet, patlamanın sebebi benimaşırı ürememden kay- naklanıyor, bunu inkâr etmemmümkün değil. Tekrar ediyorum, ben yapım gereği Allah’ın bahşettiği özelliğim sayesinde canlılar için tehlikeli maddeleri tüketerek can- lıların beslenmesini sağlayan besinlere dönüştürüyorum ve en önemlisi oksijen üreterek bulunduğumuz ortamda canlıların yaşamlarını sürdürebilmelerinin en önemli sebeplerinden biriyim. Her şeyin bir denge içinde gerçek- leştiği ortamlarda unutmayın ki dünyanın oksijeninin yüzde yetmişi ben ve akrabalarım tarafından üretilmek- tedir. Benimdoğal yaşamı sürdürmekten başka amacım olamaz. Adı yaşatmakla özdeşleşen benimve ailemin ölümlere sebebiyet vermesi bizi kahrediyor. Lâkin son elli yılda üreme içgüdüm çok fazla tetikleniyor. Benim için besin olanmaddeler sulara fazlaca karışıyor. Bu durumda benimaşırı çoğalmama yol açıyor. Suda yaşayan canlıları tehdit eden zararlı maddeleri ortama yayanlar mı, yoksa bu zararlı maddeleri tüketerek yaşam için faydalı maddelere çeviren benmi suçluyum? Karar sizin sayın hâkim.” “Gereği düşünüldü” dedi hâkim, “Sanayileşmek adına ucuz besin ve su kaynağındanmahrum olacağının far- kında olmadan gölümüzün aşırı kirlenmesine sebep olan, evsel atıkları arıtılmadan kanalizasyona veren, gölün doğal ömrünü kısaltan, insanların suçluluğuna… Alg Yosun’un doğasından kaynaklanan özelliği için suç- lanamayacağına… İsnat edilen tüm suçların düşürülerek sanığın beraat etmesine oy birliğiyle karar verilmiştir.” Geçenlerde televizyonda Büyükçekmece Gölü’ndeki toplu balık ölümleri haberi vardı. Haberde kıyıya vuran balıkları gösteriyor, devamında henüz ölmemiş, kıyıya doğru kafası dışarda nefes almaya çalışan bir balığı kameraman yakın plan çekimyaparak ekranlara getiri- yordu. Balığın gözleri büyümüş, her katettiği mesafede ağzını açarak oksijen almak istiyor. Fakat o da biliyor ki atmosferdeki oksijen onun oksijeni değil. Ona solungaç- larıyla solunumyaparak yaşayabilmesi için sudaki oksi- jen gerekiyor. Toplu balık ölümlerinin birden çok sebebi var. Bunlardan biri de alg patlaması. Hayali mahkemede anlattığım gibi bunun da sorumlusumaalesef insan. “Eşrefi mahlûkat” diye bir söz var insanlar için söylenen. Anlamı “Yaratılmışların en şereflisi.” Bu nitelendirme, Allah’ın verdiği akıl ve muhakeme yetisiyle diğer canlı- lardan ayrıldığı varsayıldığı için insana lâyık görülmüş- tür. Peki, insanlar bu sıfata lâyık davranıyorlar mı? Doğanın dengesini bozarak bu dünya üzerinde yaşan- mayacağının, tüketirken tükendiğinin farkında olmayan akıllıların, farkına vardıklarında da iş işten geçeceğini, yaşamlarını sürdürecek bir dünya kalmadığını görecek- lerini, gördüklerindeyse çok geç olacağını elbette biliyor- lardır diye düşünüyorum. Bilmiyorlarsa da doğanın sesini duyan bilim insanlarının uyarılarını ciddiye alsınlar. Allah’ın yarattığı âleme saygı duyarak ömür sürenlerin çoğunlukta olduğu bir dünyada yaşamak dileği ile… Yaşam sevinciniz hiç bitmesin. Sağlığınız için, TEMİZLİK, MASKE ve MESAFE kuralına uyalım… !smail Gökçek OKS!JEN 106

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==