TamSaha 190. Sayı / Eylül 2020

Hampden Park Stadı’nda oynanan finaldeyse Sevilla maça iyi başlıyor ve 18. dakikada Adriano Correia’nın golüyle 1-0 öne geçiyordu. Espan- yol’un buna cevabıysa 10 dakika sonra Albert Riera ile gelecekti. 90 dakikanın 1-1 sonuçlanmasının ardından geçilen uzatmaların ilk yarısı bitmek üzereyken Frederic Kanoute, Sevilla’yı bir kez daha öne geçiriyor, 115. dakikaya gelindiğin- deyse Jonatas skoru 2-2’ye, maçı da penaltılara taşıyan golü kaydedi- yordu. Gelgelelimpenaltılarda, 18 yıl önce Leverkusen’e karşı yaşanan talihsizlik tekerrür edecekti. Espanyol’lu oyuncular kullandıkları dört atıştan sadece birini gole çeviriyor ve böylece kupa, üst üste ikinci kez Sevilla’nın oluyordu. Espanyol ise bu finalle birlikte pek de hoşlanmayacağı iki özelliğe haiz olmuştu. Birincisi, Avrupa kupala- rında iki final oynayıp bunların ikisini de penaltılarla kaybeden; ikicisiyse Avrupa kupalarında bir sezonda final dâhil tek bir yenilgi görmemesine rağmen kupayı ka- zanamayan tek takımolmalarıydı. Bu büyük talihsizliğin ardından Es- panyol uzunca bir süre Avrupa ku- palarına katılamazken, ligde de orta sıralarda gezinmeyi sürdürecekti. 2018-19 sezonunda gelen lig yedin- ciliğinin ardındansa, 2019-20 sezo- nunda UEFA Avrupa Ligi’nde boy gösterme hakkını elde etmişlerdi. Ancak bu sezon, mavi-beyazlılar için felâketle sonuçlanacaktı. Lig- deki ilk üç maçında gol bile atama- yan ve sadece bir puan alabilen Espanyol, bunun ardından sadece dördüncü haftada Eibar deplasma- nında elde ettiği 2-1’lik galibiyetle 17. sıraya tırmanarak düşme hattı- nın dışına çıkabilecekti. Sonrasında peş peşe gelen puan kayıplarıyla birlikte Espanyol ligin dibinden bir türlü kurtulamadı. Bunun netice- sinde de 27 yıllık bir aranın ardın- dan, tarihlerinde beşinci kez küme düşmenin hüznünü yaşamak zorunda kaldılar. Espanyol, UEFA Avrupa Ligi’ndeyse üç ön eleme oy- nayarak (Stjarnan, Luzern ve Zorya Luhansk’ı elediler) gruplara kalma- sının ardından burada da Ludogo- rets, Ferencvaros ve CSKA Moskova’nın önünde grubunu lider bitirdi. Ancak ikinci turdaWolver- hampton’a 4-0 kaybettikleri ilk maçın ardından evlerindeki rövanşı 3-2 kazansalar da turnuvaya veda ettiler. Deportivo’nun ilk çıkışı 1950’lerdeydi Espanyol ile birlikte sezonun bir diğer talihsiz takımı olan Depor- tivo’ya bakıldığındaysa Galiçya ekibinin, 40 yıl sonra İspanyol futbolunun üçüncü kademesine gerilediği görülmekte. 1906 yılında kurulan Deportivo, 1929’da futbol liglerine ikinci kademeden dâhil olarak bu alandaki macerasına baş- lamıştı. La Liga’da ilk olarak 1941-42 sezonunda boy gösteren Deportivo, o sezonu dördüncü sırada tamamla- yarak iyi de bir iş çıkarmıştı. Fakat sonrasında gerileyen takım önce 1945’te, sonrasında da 1947’de peş peşe küme düşme üzüntüsü yaşa- yacaktı. 1948’de bir kez daha La Li- ga’ya dönen Deportivo, 1949-50 sezonundaysa uzunca bir süre tari- hinin en iyisi olarak kabul edilecek bir performansa imza atacaktı. At- letico Madrid’le kıyasıya bir şampi- yonlukmücadelesinin içine giren Deportivo, sezon sonunda rakibine sadece bir puanlık farkla geçilmiş ve ikinci sırada kalmıştı. Takımbundan sonra kısa bir müd- det orta sıralara gerilese de 1953-54 sezonunda, yakın gelecekte Avrupa futboluna damgasını vuracak Ar- jantinli teknik adamHelenio Herre- ra’nın teknik direktörlüğe gelmesi ve A Coruna’da doğup büyüyen ve bir süredir Deportivo’nun rezerv ta- kımında oynamakta olan 18 yaşın- daki Luis Suarez Miramontes’in A takıma alınmasıyla birlikte yeniden toparlanma emareleri göstererek sezonu yedinci sırada bitirecekti. Ancak Herrera ve Suarez o sezonun sonunda takımdan ayrılacaklardı. İkilinin yolları daha sonra Barcelona ve Inter’de de kesişecekti. Deportivo ise bu iki büyük isimden yeterince faydalanamamanın neti- cesinde çok geçmeden yeniden dibe doğru inecekti. 1957, 1963, 1965, 1967, 1970 ve 1973’te hep küme düştüler. Arada sadece 1969 ve 1972’de lige tutunabilmişlerdi. Yani neredeyse 1950’lerin ortasından 1970’lerin ortasına kadar sadece iki kez iki sezon üst üste La Liga’da ka- labilmişler, bu dönemde La Liga’da geçirdikleri sekiz sezonun altısın- daysa düşmüşlerdi. Haliyle o yıl- larda İspanya’da “asansör takım” denildiğinde belki de ilk akla gelen ekip Deportivo’ydu. Galiçya ekibi, 1974 ve 1981’deyse üçüncü kade- meye düşecek, yine de bir yıllık aranın ardından 2. Lig’e dönecekti. 1990-91 sezonundaysa Deportivo, 2. Lig’i ikinci olarak tamamlıyor ve 18 yıllık bir aranın ardından La Liga’ya geri dönüyordu. 1990’larla birlikte zirve yürüyüşü başladı 1991-92 sezonuysa az kalsın yine “asansör” benzetmelerinin yapıl- masıyla neticelenecekti. Zira ligi sondan dördüncü sırada bitiren De- portivo, 2. Lig’in dördüncüsü Betis’le play-out oynamak zorunda kalmıştı. Yine de bu eşleşmede rakibine 2-1 ve 0-0’lık skorlarla üstünlük sağlayanmavi-beyazlılar ligde kalacaklardı. Bunun ardın- dansa artık Deportivo’nun altın çağı başlıyordu. Bilhassa Bebeto ve Mauro Silva gibi yıldız iki Brezilyalı- nın transfer edilmesi, eldeki Luis Lopez Rekarte ve Fran gibi önemli İspanyol oyuncuların da perfor- manslarının gitgide artmasıyla bir- likte Deportivo 1992-93 sezonunda uzun süre Real Madrid-Barcelona ikilisinin peşine takılacak, sezon bi- timinde de şampiyon Barcelona’nın dört puan gerisinde üçüncü sırayı alacaktı. 1993-94 sezonuysa sadece İspanya futbolunda değil, dünya futbol tari- hinde görülebilecek en dramatik sezon finallerinden birine sahne olacaktı. 14. haftada liderliği ele ge- çiren Deportivo, ligin son haftasına kadar zirvedeki yerini korumuştu ve tarihinin ilk şampiyonluğuna da sadece 90 dakika uzaklıktaydı. 37. hafta itibarıyla Deportivo’nun 55, takipçisi Barcelona’nınsa 54 puanı vardı. Ancak Barça’nın genel averaj yönünden ciddi bir avantajı söz konusuydu. Dolayısıyla son hafta Deportivo’nun hata yap- maması ve Valencia ile kendi evinde oynayacağı maçtanmutlak galibi- yetle ayrılması gerekiyordu. Aynı esnada Barcelona ise Sevilla’yı konuk edecekti. Karşılaşmaların ilk yarıları sona erdiğinde Deportivo-Valencia ara- sında golsüz eşitlik vardı belki ama Sevilla, Camp Nou’da sürpriz bir biçimde 2-1 öndeydi. Artık Deporti- vo’nun şampiyonluğuna sadece 45 dakika kalmıştı. Lâkin ikinci ya- rılara geçilmesiyle birlikte rüzgâr tersine dönecekti. Barcelona golleri peşi sıra dizmeye başlamıştı ve maçın sonu yaklaşırken de 5-2’lik skorla iki puanı garantilemişti. Artık Barcelonalıların kulağı Ria- zor’daydı. Zira Deportivo’nun puan kaybı halinde şampiyonluğa ulaşa- caklardı. Riazor’daysa Deportivo bir türlü Valencia savunmasını aşamı- yordu. Golsüz eşitlik son anlara kadar devam etmekteydi. Bir penaltıyla kaçan şampiyonluk Derken 89. dakikada Deportivo’nun sol beki Nando, Valencia ceza saha- sına girdi ve Serer’inmüdahalesi sonucunda kendisini yerde buldu. HakemAntonio Lopez Nieto da penaltı noktasını işaret etti. Atılabi- lecek en kritik penaltı vuruşların- dan biriydi bu; 38 haftalık yarışın kazananını tayin edecekti. Topun başına Deportivo’nun liberosu Miroslav Djukic geldiğinde sadece Riazor tribünleri değil belki de tüm İspanya nefesini tutmuştu. Ancak Djukic herhalde heyecan ve stres- ten öylesine kötü bir vuruş yapa- caktı ki top tıngır mıngır Valencia kalecisi Gonzalez’in kucağına gide- cek, haliyle maç da 0-0 sona erecek ve şampiyonluk da averajla Barce- lona’nın olacaktı. Deportivo sezon boyunca dört kez yenilerek ligin en az yenilen takımı olmuştu. Yine kalelerinde gördükleri 18 golle bu alanda da ligin açık ara en iyisiy- diler. Hatta 38 maçın 26’sında kale- lerini gole kapatarak bu alanda bir rekor da kırmışlardı. Ancak tüm bunlar şampiyonluk için yeterli olmamıştı. Bu büyük trajedinin ardından Deportivo bir sonraki sezon da yine şampiyonluk yarışının içinde olacak fakat bu sefer de Real Madrid’in dört puan gerisinde, yine ikinci sırada Deportivo-1950 Djukic’in Valencia maçının son dakikasında kaçırdığı bu penaltı, Deportivo’yu 1993-94 sezonunda kazanabileceği ilk şampiyonluktan etmişti 72 73

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==