TamSaha 190. Sayı / Eylül 2020

Futbol bir takım oyunu olduğu için bazen sadece doğru takımda bulunmak bile bir oyuncuya, bireysel yetenekleriyle bulunduğu seviyenin çok ötesinde başarılar tattırabiliyor. Öyle ki oynadıkları takımda yıldız olamamış fakat buna karşılık kupa koleksiyoncusuna dönüşmüş birçok futbolcumevcut. Onur Erdem 94 95 Do#u!tan !anslõlar Victor Valdes Futbol tarihinin en dominant takımlarından biri kuşkusuz 2000’lerin sonu ve 2010’ların başındaki Barcelona’ydı. O takımın en önemli özelliklerinden biri de Messi, Xavi, Iniesta, Pique, Puyol ve Busquets gibi iskeletini oluşturan yıldızlarının altyapıdan yetişmiş olmasıydı. Bu oyuncularla birlikte altyapıdan gelen bir kişi daha vardı, o da kaleci Victor Valdes’ti. Henüz 21 yaşında Barça’nın ilk on birine yerleşen Valdes, futbol kamuoyu- nun büyük çoğunluğu tarafından fazlasıyla tartışılmıştı. Genel kanaat, kendisinin Barcelona gibi bir takı- mın seviyesinde olmadığı yönün- deydi. Ancak buna rağmen Rijkaard, Guardiola, Vilanova ve Martino dönemlerinde Barça’nın as kalecisi hep o oldu ve 11 sezon aralıksız forma giydi. Bu süre zarfında da altı La Liga, iki Kral Kupası, üç Şampi- yonlar Ligi, iki UEFA Süper Kupası, iki de Kulüpler Dünya Kupası zaferi yaşadı. Millî takımda da Iker Casil- las’ın yedeği olarak 2010 Dünya Kupası ile 2012 Avrupa Şampiyonası kadrolarına alınan Valdes, bu turnu- valardan da evine cebinde birer altın madalyayla dönmeyi bildi. Nicky Butt Manchester United’ın kulüp tarihindeki belki de en parlak dönem, 1990’ların ikinci yarısıydı. Kırmızı Şeytanlar Premier Lig’de peş peşe şampiyonluklar elde ederlerken 1999 yılında Şampiyonlar Ligi’ni de Bayern Münih’e karşı son dakikada peş peşe iki gol bula- rak kazanmayı başarmıştı. Bu başarılarda “1992 sınıfı” olarak ad- landırılan altyapı mezunlarının da payı çok büyüktü. Ryan Giggs, David Beckham, Paul Scholes ve Gary Neville’ın başını çektiği bu jenerasyonun bir diğer mensubuysa Nicky Butt’tı. Orta sahanın ortasında görev yapan Butt; Beckham, Scholes ve Giggs’in yanında yetenek olarak hayli sönük kalan ve asli görevi de bir bakıma bu arkadaşlarının arkalarını toplamak olan bir tür ağır işçiydi. 2004’e kadar formasını giydiği Manchester United’da altı Premier Lig, üç Federasyon Kupası, bir Şampiyonlar Ligi, bir de Kıtalararası Kupa şampiyonluğu yaşadı. Kariyerinin son yıllarını geçirdiği Newcastle United ile de Championship liginde bir şampiyonluk daha görecekti. Lyon, 2002’den 2008’e kadar Ligue 1’de üst üste yedi şampiyonluk kazanmış ve bu alanda rekor kırmıştı. O dönemde de haliyle Lyon formasını giyen birçok oyuncu büyük şöhrete ulaşmıştı. Juninho Pernambucano, Michael Essien, Eric Abidal, Mahamadou Diarra ve Florent Malouda bunların başında geliyordu. Hatta KarimBenzema’nın kariyerinin ilk yılları da bu şampiyon- luk serisinin son dönemiyle örtüşmüştü. O Lyon kadrosunun belki de en gösterişsiz oyuncusuysa, sağ bek Anthony Reveillere idi. 2003’te geldiği Lyon’da beş şampiyonluk yaşayan ve iki de Fransa Kupası kazanan Reveillere, 300 civarında maça çıktığı Lyon adına sadece üç gol kaydetmişti ki bu bile aslında ne denli gösterişten uzak bir isim olduğunun kanıtıydı. Reveillere, kariyerinin son bölümünde gittiği Napoli’deyse koleksiyonuna bir de İtalya Kupası ekleyecekti. Roar Strand Tüm zamanların en çok lig şampiyonluğu gören futbolcusu kim, biliyor musunuz? Eğer aklınıza Real Madrid, Barcelona, Bayern Münih, Juventus, Manchester United gibi büyük kulüplerin yıldızları gel- diyse iyisi mi bir daha düşünün. Ya da siz zahmet etmeyin, biz söyleyelim: Söz konusu isim, kariyerinin neredeyse tamamını geçirdiği Norveç’in Rosenborg takımında tam 16 şampiyonluk gören Roar Strand. Strand, komple bir orta saha oyuncusuydu. Savunmada da hücumda da varlığını hissettirir, genelde merkezde görev yapsa da gerekli görülmesi halinde kanatlarda bile oynardı. Kariyerinin en parlak dönemi olan 1990’larda yurt dışından birçok kulüpten teklif de almıştı ama doğup büyüdüğü şehrin takımı olan Rosenborg’dan ayrılmak istememişti. Belki de o teklifleri değerlendirip İngiltere’ye ya da Almanya’ya gitmiş olsaydı, şöhreti çok daha fazla olacaktı olmasına ama gördüğü şampiyonluklar ise muhtemelen bir elin parmakla- rıyla gösterilebilecekti. Uluslararası tanınırlıktan bir bakıma feragat etmesi- nin karşılığıysa bir dünya rekoru oldu. Tuhaf, değil mi? Anthony Reveillere Geçen ay futbol dünyasının, kariyerleri boyunca tek bir lig şampiyonluğu dahi yaşayama- mış büyük yıldızlarını mercek altına almıştık. Kimler yoktu ki o listede? Bobby Moore, Jimmy Greaves, Socrates, Steven Ger- rard, Gary Lineker, Rudi Völler, Fernando Torres, Osvaldo Ardi- les… Böylesine dünya futbol tarihine mal olmuş isimlerin herhangi bir lig şampiyonluğu göremeden kramponlarını asmak zorunda kaldıklarına inanmak gerçekten de güçtü. Bu ay ise tam tersi bir görüntü içinde olan futbolcuları anımsat- mak istedik. Yani futbol tarihine geçecek seviyede bir yeteneği olmasa da doğru zamanda doğru kulüpte bulunmanın faydasını görerek tambir kupa canavarına dönüşmüş oyuncuları… Mevzubahis isimleri kötülemek veya aşağılamak gibi bir amaç gütmediğimizi de peşinen belir- telim. Aslında bu isimlerin hepsi belli bir seviyenin üzerindeki “iyi” oyunculardı. Fakat kazan- mış oldukları başarılar da iyi bir futbolcunun normal şartlar altında kazanabileceğinin çok çok ötesindeydi.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==