TamSaha 193. Sayı / Aralık 2020

on yıllarda futbol dünyasında rastlanan şok skorların belki de en başında, 2014 Dünya Kupası yarı finalinde Almanya’nın Brezil- ya’yı, üstelik de Brezilya’da 7-1 mağlup etmesi geliyordur. Alman futbolunun kulüpler düzeyindeki en büyükmarkası olan Bayern Münih’in bu yıl Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde Barcelona’yı 8-2’lik hezimete uğratması da buna denk bir sansasyon yarattı. Her iki maçta da Almanların fark atan tarafta olmasıysa hiç kuş- kusuz Kasım ayında İspanya ile Almanya arasında oynanan ve İspanya’nın 6-0’lık üstünlüğüyle sonuçlananmaçla ilgili futbol ka- muoyunda yaşanan şaşkınlığın derecesinin bir kat daha artma- sının bir sebebi sayılırdı. Zira Al- manlar bu kez farkı atan değil, yiyen olmuşlardı. İşin ilginci, üç ay evvel oynanan Bayern-Barce- lona maçında Bayern forması giyen Manuel Neuer, Leon Go- retzka ve Serge Gnabry’nin bu maçta Almanya adına, Barcelona forması giyen Sergi Rober- to’nunsa İspanya adına sahaya çıkmasıydı. Bu oyuncular için bu kez roller değişmişti. İspanya, maçta ilk golüne 17. da- kikada kavuşuyordu. Sağ kanat- tan Fabian Ruiz’in kullandığı köşe atışında arka direkte Alvaro Mo- rata sert bir kafa vuruşuyla file- leri havalandırıyor ve ev sahibi ekibi 1-0’lık üstünlüğe taşıyordu. 33. dakikaya gelindiğindeyse Dani Olmo’nun sol kanattan gelen ortaya yaptığı kafa vuru- şunda top üst direkten dönüyor, Ferran Torres de bu topa gelişine güzel bir vole vurarak takımının ikinci golünü kaydediyordu. Beş dakika sonraysa Fabian Ruiz bu kez sol taraftan köşe atışını kul- lanıyor ve onun ortasında kafayla topu filelere gönderen isimde Rodri oluyordu. İlk yarı da İspanya’nın 3-0’lık üstünlüğü ile neticelendi. İkinci yarıda da İspanya’nın hızı kesileceğe benzemiyordu. 55’te hızla gelişen İspanya kontratağında Jose Gaya soldan ceza sahasına giriyor ve topu, arka direkte bomboş durumda olan Ferran Torres’e çıkarıyor, Torres de kendisinin ikinci, takımının dördüncü golünü atarak Almanya’nın gardını tamamen düşürüyordu. 71. dakikadaysa yine hızlı gelişen bir İspanya atağında Fabian Ruiz topu yarımyuvarlağın solunda boş durumda olan Torres’e yuvarlıyor, Torres de uzak direk dibine şık bir plase bırakarak hat-trick yapıyor, skor da 5-0’a geliyordu. Maçtaki son golse, 89. dakikada oyuna sonradan girmiş olan Mikel Oyarzabal’dan geldi ve böylece karşılaşma, İspanya’nın 6-0’lık üstünlüğüyle sonuçlandı. Almanya, maç öncesinde İspan- ya’nın önünde grup lideriyken, bu mağlubiyetle birlikte liderlik kol- tuğunu ve Uluslar Ligi’nde dörtlü finallere kalma hakkını rakibine kaptırdığı gibi, tarihindeki en korkunç yenilgilerden de birini almıştı. Öncelikle bu Almanların resmi maçlar dâhilinde bugüne dek aldıkları en ağır yenilgiydi. Almanya, daha evvel 1909’da İngiltere amatör karmasına 9-0 yenilmişti. Amillî takım statü- sündeki bir rakibe karşıysa 1931’de Avusturya ile oynadıkları bir özel maçı, yine 6-0’lık skorla kaybetmişlerdi. Almanların kalelerinde en çok gol gördükleri maçsa, Federal Almanya adı altında katıldıkları 1954 Dünya Kupası’nın ilk tur gruplarında Macaristan’a karşı oynadıkları ve 8-3 kaybettikleri karşılaşmaydı. Lâkin bundan sadece iki hafta sonra aynı Macaristan’ı kupanın finalinde mağlup ederek dünya şampiyonu olduklarını da belirt- meden geçmeyelim. İspanya 6-0 Almanya 3 S anchester United’ın, Premier Lig’de muazzambir hâkimiyet kurduğu Alex Ferguson döne- minden sonra bir türlü kendine gelemediği bir gerçek. Kırmızı Şeytanlar, efsanevi İskoç teknik adamın emekliye ayrıldığı 2013 sonrasında henüz ligde şampi- yonluk göremedikleri gibi o ya- rışın içine dahi pek giremiyorlar. NitekimFerguson sonrasındaki yedi sezonda United sadece bir kez ligi ikinci sırada tamamlaya- bildi, beş defa ilk üçün dışında kaldı ve sezon başına da 69 puan ortalaması tutturdu. Ferguson zamanındaysa takım Premier Lig’de 75 puandan ve üçüncü sıradan aşağısını görmemişti. Elbette bu gerilemenin ardından United’ın rakiplerinin gözünde de eskisi kadar ürkütücü olma- dığı aşikâr. Yine de takımın bu sezonun başlarında son yılların en ağır yenilgisini alması, karşı tarafta da henüz iki yıl evvel yollarını ayırdıkları Jose Mourin- ho’nun çalıştırdığı Tottenham’ın bulunması, şüphesiz bumağlu- biyeti çok daha sansasyonel bir hale getirdi. Manchester United, Premier Lig’deki ilk iki maçından üç puan çıkartırken, aynı süre zar- fında Tottenhamüç maça çıkmış ve dört puan toplamıştı. İki eki- bin 4 Ekim’de Old Trafford’da oynayacakları maç öncesindeki durumları buydu ve ikisinin de pek formda olduğu söylene- mezdi. Dolayısıyla bir tarafın farklı kazanması, hele ki bu ta- rafın konuk Tottenham olması, akılların ucundan dahi geçmi- yordu. Müsabakaysa United açısından olabilecek en güzel şekilde başlamıştı. Daha ilk dakika içinde Anthony Martial ceza sahası içinde Davinson Sanchez’inmüdahalesiyle yerde kalıyor ve kazanılan penaltıyı Bruno Fernandes gole çeviri- yordu. Kırmızı Şeytanlar karşılaşmaya adeta 1-0 önde başlamıştı. Ne var ki bumanzara çok geç- meden tam tersine dönecekti. Dördüncü dakikada United ceza sahası içinde yaşanan karambolde Tanduy Ndombele topu ağlarla buluşturunca skora denge geliyor, sadece üç dakika sonrasındaysa Harry Kane’in pasında United savunmasının arkasına sarkan Heung-Min Son topu David De Gea’nın yanından filelere göndererek Tottenham’ı 2-1’lik üstünlüğe taşıyordu. 28. dakikada Anthony Martial’ın Erik Lamela’ya vurması nedeniyle kırmızı kart görmesiyse United’ın işini iyice zora sokmaktaydı. Bu karttan iki dakika sonra da Harry Kane’in hücumpresi sonucu United savunmasının kaptırdığı topta Son asisti, Kane de bitirici vuruşu yapıyor ve durum 3-1’e geliyordu. Unitedlı oyuncular tamamen sersemlemiş vaziyet- teydi ve Tottenhamlılar da fırsattan istifade rakiplerini hepten devirecek darbeyi vur- manın peşindeydi. 37. dakikaya gelindiğinde de sağdan Serge Aurier’nin yerden ön direğe kestiği topu o noktada Son tamamlıyor ve böylece ilk yarı 4-1 Tottenham lehine sona eri- yordu. 10 kişi kalmış ve üç farkla geriye düşmüş United’ın ikinci yarıda yapabileceği pek bir şey kalma- mıştı. Böyle bir durumda anca daha fazlasını yememek için çabalayabilirlerdi çabalamasına ama o da mümkün olmuyordu. İkinci yarı başladıktan sadece altı dakika sonra bu kez Aurier, Höjbjerg’in pasında sağ çapraz- dan ceza sahasına giriyor ve yerden sert bir vuruşla takımı- nın beşinci golüne imzasını atıyordu. 79. dakikadaysa T ottenhambir de penaltı kazanacak ve atışı Kane’in gole çevirmesiyle de mücadele, Londra ekibinin 6-1’lik zaferiyle sona erecekti. Manchester United, Premier Lig döneminde daha evvel üç kez beş farkla mağlup olmuştu. 2011’de, üstelik de derbi maçında City’ye 6-1 kaybederlerken, 1999’da Chelsea, 1996’daysa Newcastle United önünde 5-0’lık yenilgiler almışlardı. United 1996’da Southampton’a 6-3 kaybettiği maçta da kalesinde yine yarımdüzine gol görmüştü. Kırmızı Şeytanların lig tarihin- deki en büyük hezimetleriyse, 1920’ler ve 1930’larda, sırasıyla Blackburn, Aston Villa ve Wolverhampton karşısında aldıkları 7-0’lıkmağlubiyetlerdi. Manchester United 1-6 Tottenham 4 M 90 91

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==